๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Ocak 2010, 22:41:56



Konu Başlığı: Hz. Ömerin Müslüman OIuşu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Ocak 2010, 22:41:56
Hz. Ömer´in Müslüman OIuşu


Hz. Ömer´in annesi Hanteme[80] Ebu Cehil´in amcasının kızı olduğuna göre, Ebu Cehil Hz. Ömer´in dayısı sayılırdı.[81]

Hz. Ömer, Müslüman olmadan önce, Peygamberimiz (a.s.)a ve Müslümanlara karşı, insan ların en katı davrananı idi.[82]

Hz. Ömer´in Müslüman oluşu Kureyş müşriklerinin Habeş ülkesine hicret eden Müslümanları kendi lerine teslim etmesi için ona ve kumandanlarına sunulacak hediyelerle birlikte Necaşî´ye gönderdikleri Amr b. Âs ve Abdullah b. Ebi Rebia´nın elleri boş olarak, hoşlarına gitmeyen bir şekilde geri çevrildikleri sıralarda,[83] ve Hz. Hamza´nın Müslüman oluşundan üç gün sonra olup;[84] bu da, nübüvvetin altıncı yılında,[85] Zilhicce ayından[86] bir Cuma günü idi.[87]

Peygamberimiz (a.s.), Dârü´l-Erkam´da Pazartesi günü:[88]

"Ey Allah! Şu iki adamdan, Ebu Cehil veya Ömer b. Hattab´dan, sana sevgili olanı ile İslâm´ı aziz kıl, güçlendir!" diyerek dua etmişti.[89]

Hz. Ömer der ki:

"Ben, Müslüman olmadan önce, Resûlullah (a.s.)a sataşmak için evden çıkıp, kendisini bul dum. O, Mescid-i Haram´a erişmekte beni geçmişti. Ben de, vanp arkasında, ayakta durdum.

Resûlullah (a.s.) el-Hâkka sûresini okumaya başladı .[90]

Dinlediğim kelamın belagatına, düzgünlüğüne, derii-topluluğuna hayran oldum. Kendi kendime:

´Bu, vallahi, Kureyşlilerin dediği gibi, bir şair galiba!´ dedim.

O sırada, Resûlullah, sûrenin şu (mealdeki) âyetlerini okudu:

´Gördüğünüz, görmediğiniz şeylere and ederim ki: Hiç kuşkusuz, o (Kur´ân), Allah katında çok şere fli bir resûlün (Allah´tan telakki ettiği) sözüdür!

O, bir şair sözü değildir! Siz ne az inanır (adamlar)sınız!´[91]

Ben, yine, kendi kendime:

´Galiba, bu bir kâhindir! (İçimden geçirdiklerimi anladı!)´ dedim.

Resûlullah (a.s.) şu (mealdeki) âyetleri okumaya devam etti:

´O, bir kâhin sözü de değildir! Siz ne kıt düşünür (adamlarsınız!

O (Kur´ân), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

Eğer, (Peygamber, söylemediğimiz) bazı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı, elbette, onun sağ elini (kuvvet ve kudretini) alıverir, sonra da, muhakkak onun kalb damarını koparır (kendisini yaşatın az) dik!

O vakit, sizden hiçbiriniz, buna mâni de olamazdınız!

Şüphe yok ki, o (Kur´ân), fenalıktan korunanlar için kafi bir öğüttür.

İçinizde onu yalan sayanlar bulunduğunu, elbette, Biz de biliyoruz. Muhakkak ki, o (Kur´ân), kâfirler üzerine bir hasrettir (iç yarasıdır)!

Hiç kuşkusuz, o (Kur´ân) kesin bilginin tam gerçeğidir.

O halde, o büyük Rabbini, Kendi ismiyle teşbih (ve tenzih)e devam et!´[92]

Resûlullah (a.s.) sûreyi böylece okuyup bitirdiği zaman, her yerde, kalbime İslâm meyli düştü."[93]

Yine, Hz. Ömer der ki:

"Ben Cahiliye devrinde içkici idim. İçki içmeyi çok sever ve içince neşelenirdim.

İslâmiyetten nefret duyar ve uzak dururdum.

Hazvere´de, Ömer b. Abd b. İmrânül-Mahzumilere ait evlerin yanında, Kureyş erkeklerinden bazılarının içinde toplandığı bir toplantı yerimiz vardı.

Bir gece, toplantı arkadaşlarımla buluşmak arzusu ile bu toplantı yerine gitmiştim.

Oraya vardığımda, toplantı yerinde onlardan hiç kimseyi bulamadım. Kendi kendime ´Filan içkicinin yanına gideyim. Belki onda biraz içki bulur, içerim´ dedim. Kendisi Mekke´de içki satardı.

Bu maksatla ona gittim. Fakat kendisini bulamadım. Yine, kendi kendime ´Bari Kabe´ye gideyim, onu yedi veya yetmiş kere tavaf edeyim´ dedim.

Kabe´yi tavaf etnek arzusuyla Mescid-i Haram´a vardım.

Bir de gördüm ki, Resûlullah (a.s.) durmuş, namaz kılıyordu.

Kendisi, namaza durduğu zaman Şam´a doğru yönelir ve Kabe, Şam ile kendisinin arasında kalırdı. Namaz kıldığı yer, Rüknü´l-Esved ile Rüknü Yemânî arası idi.

Onu görünce, kendi kendime:

´Vallahi, ne olursa olsun, bu gece Muhammed´in söylediklerini işitmek için durup dinlemek istiyorum´ dedim.

Yine, kendi kendime:

´Dinlemek için onun yanına yaklaşacak olursam, belki kendisini korkutmuş olabilirim´ dedim. Hicr köşesine gittim. Orada, Kabe´nin örtüsünün altına girdim. Örtünün arkasından yavaş yavaş yürüdüm. Resûlullah (a.s.), ayakta durup namaz kılıyor ve Kur´ân okuyordu.

Ben, yürüyerek onun karşısına kadar gelip, kıblesinde durdum.

Aramızda, Kabe´nin örtüsünden başka birşey yoktu.

Kur´ân´ı dinlediğim zaman, kalbim ona karşı yumuşadı."[94]

İbn İshak, İbn Hişam; Hz. Ömer´in Müslüman oluşunu şöyle anlatırlar:

Hz. Ömer´in kızkardeşi Fâtıma binti Hattab Hatun, Saîd b. Zeyd ile evli olup, ikisi de Müslüman olmuşlardır.

Fakat, Müslümanlıklarını Hz. Ömer´den gizli tutuyorlardı.

Yine Hz. Ömer´in mensup bulunduğu Adiyy b. Ka´b oğullarından Nuaym b. Abdullah da Müslüman olmuştu. O da, kavminden korktuğu için, Müslümanlığını gizli tutuyordu.

Habbab b. Enet, Fâtıma Hatuna gelip gidip Kur´ân okur ve okuturdu. Bir gün, Hz. Ömer, Peygamberimiz (a.s.) ile ashabından bir cemaata saldırmak üzere, kılıcını kuşanmış olarak evinden çıkmıştı.

Peygamberimiz (a.s.)la ashabının Safa tepeciğinin yanındaki bir evde toplandıkları ve kadınlı-erkekli kırk kişiye yakın oldukları, kendisine haber verilmişti.

Dârü´l-Erkam´da; Peygamberimiz (a.s.) ile amcası Hz. Hamza, Ashab-ı Kiramdan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali ve Habeş ülkesine hicret etmeyip Peygamberimiz (a.s.)la birlikte Mekke´de oturan Müslümanlardan bazıları da bulunuyordu.[95]

Nuaym b. Abdullah Hz. Ömer´e rastladı ve:

"Ey Ömer! Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.[96]

Hz. Ömer:

"Kureyşlilerin işlerini darmadağın eden, akıllarını akılsızlık sayan, dinlerini ayıplayan, ilahlarına dil uzatan, şu ata dinini bırakıp yeni din tutan Muhammed´e gitmek istiyorum. Öldüreceğim onu!" dedi.

Nuaym b. Abdullah:

"Vallahi ey Ömer! Seni nefsin aldatmıştır, nefsin!

Sen Muhammed´i öldürünce Abdi Menaf oğullarının seni yeryüzünde gezer bırakacağını mı sanıy orsun?!

Sen kendi ev halkına dönsen de, onların işi üzerinde dursan olmaz mı?" dedi.

Hz. Ömer:

"Sen benim ev halkından, hangisini kastediyorsun?" diye sordu.

Nuaym b. Abdullah:

"Amcanın oğlu enişten Saîd b. Zeyd ile kızkardeşin Fâtımayı kastediyorum! Vallahi, onların ikisi de Müslüman oldular, Muhammed´e uydular ve onun dinine girdiler! Sana önce onlarla ilgilenmek düşer" dedi.

Hz. Ömer, hemen geri dönüp kızkardeşiyle eniştesinin evine kadar gitti.

O sırada, onların yanında Habbab b. Enet ve onun yanında da, içinde Fatiha sûresi yazılı bir sahife bulunuyor, onu onlara okuyordu.

Hz. Ömer´in tıkırtısını işittikleri zaman, Habbab evin bir köşesinde gizlendi.

Fâtıma Hatun sahifeyi alıp uyluğunun altına sakladı.

Hz. Ömer, evin yanına geldiği zaman, Habbab´ın Fâtıma Hatunla Saîd b. Zeyd´e Kur´ân okuduğunu işitmişti. Eve girince:

"İşitmiş olduğum o şey ne idi?" diye sordu.

Kızkardeşiyle eniştesi:

"Sen birşey işitmedin!" dediler.

Hz. Ömer:

"Evet! Vallahi, ikinizin de Muhammed´e uyduğunuzu ve onun dinine girdiğinizi haber aldım!" dedi ve hemen eniştesi Saîd b. Zeyd´in üzerine çullandı.

Fâtıma Hatun da kalkıp onu kocasının üzerinden ayırmak, uzaklaştırmak isteyince, Hz. Ömer vurup Fâtıma Hatunun başını yardı!

Hz. Ömer bunu yapınca, kızkardeşi de, eniştesi de:

"Evet! Biz Müslüman olduk! Allah´a ve Resûlüne iman ettik!

Sen istediğini yap!" dediler.

Hz. Ömer kızkardeşinin başını yarıp kanattığını görünce, yaptığına pişman oldu, yapmak istediği şeylerden vazgeçti. Kızkardeşine:

"Demin okuduğunuzu sizden dinlediğim şeylerin yazılı bulunduğu sahifeyi bana ver de, Muhammed´in getirdiği şeyin ne olduğuna bir bakayım?" dedi.

Kızkardeşi:

"Biz senin sahifeye birşey yapmandan korkanz!" dedi.

Hz. Ömer:

"Korkma!" dedi ve onu okuduktan sonra geri vereceğine, ilahları üzerine yemin etti.

Bunun üzerine, Fatma Hatun, onun Müslüman olacağını umarak:

"Ey kardeşim! Sen, puta taptığın müddetçe, pissin (temiz değilsin)! Halbuki, ona (Kur´ân-ı Kerîm yazılı sahifeye), pâk olandan başkası dokunamaz!" dedi.

Hz. Ömer kalkıp yıkanınca, Fâtıma Hatun ona sahifeyi verdi. Verdiği sahifede Tâhâ sûresi yazılı idi. Hz. Ömer sûreyi baş tarafından okumaya başladı[97] ve onaltı âyet okudu.[98]

"Bu sözler ne kadar güzel! Ne kadar değerli!" demekten, kendini alamadı.

Habbab, bunu işitince, saklandığı yenden çıkıp Hz. Ömer´in yanına geldi ve:

"Ey Ömer! Vallahi, Allah´ın, Peygamberinin duasını sana nasip edeceğini umuyorum. Ben dün Peygamber (a.s.)dan işittim ki; o, ´Ey Allah! İslâm´ı, Ebu´-Hakem b. Hişam veya Ömer b. Hattab ile güçlendir!´ diyerek dua etmişti.

Ey Ömer! Artık Allah´tan kork, Allah´tan" dedi.

Hz. Ömer, Habbab´a:

"Ey Habbab! Sen bana Muhammed´in bulunduğu yeri göster de, yanına varıp Müslüman olayım!" dedi.[99]

Habbab:

"O, Safa tepeciğinin yanındaki bir evin içindedir. Kendisinin yanında da, ashabından bazıları bulunuyor" dedi.

Hz. Ömer hemen kalkıp kılıcını kuşandı. Sonra, Peygamberimiz (a.s.)la ashabının bulun duğu yere vanp kapılarını çaldı.

Hz. Ömer´in sesini işitince, Peygamberimiz (a.s.)ın yanında bulunan bir zât[100] kalkıp kapının gediğinden dışarı baktı.

Hz. Ömer´i kılıcını kuşanmış olarak görünce, korktu. Peygamberimiz (a.s.)ın yanına döndü:

"Yâ Rasûlallah! Bu, Ömer b. Hattab´dır! Kılıcını kuşanmış bir haldedir!" dedi.

Hz. Hamza:

"Ona izin ver! Eğer iyilik için geldiyse, kendisine bol bol iyilik ederiz!

Eğer kötülük için geldiyse, onu kendi kılıcıyla öldürürüz!" dedi.

Peygamberimiz (a.s.):

"Ona izin veriniz!" buyurdu.

Kapıdaki zât (Bilal-i Habeşî) ona izin verdi.

Peygamberimiz (a.s.) kalkıp ona doğru vardı ve kendisiyle avluda karşılaştı.

Kuşağından ve ridasının toplandığı yerden tutup, kendisine doğru hızlıca çekti ve:

"Ey Hattab´ın oğlu! Neye geldin?!

Vallahi, Allah´ın senin başına bir musibet indirmesine kadar duracağını sanmıyorum" buyurdu.

Hz. Ömer:

"Ey Allah´ın Resûlü! Ben Allah´a, Allah´ın Resûlüne ve ona Allah´tan gelen şeylere iman edeyim diye senin yanına geldim" dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz (a.s.) "Allahuekber" diyerek tekbir getirdi.

Peygamberimiz (a.s.)ın ashabından olan ve evde bulunan halk, Hz. Ömer´in Müslüman olduğunu anladılar.[101] Onlar da tekbir getirdiler.

Tekbir sesleri Mekke´nin yollarında duyuldu.

Hz. Ömer der ki:

"Müslüman olup da dövülmeyen, dövmeyen bir kimse görmedim.

Ancak, benim payıma bunlardan hiçbir şeyin düşmediğini gördüm.[102] Kendi kendime:

´Müslümanlar musibete uğrarlarken, ben musibete uğramamak istemem!´ dedim.[103]

Müslüman olduğum gece, kendi kendime düşündüm ki: Mekke halkından, Resûlullah (a.s.)a düşmanlıkta en azılısı kim ise, gidip Müslüman olduğumu ona haber vereyim!

´Tamam! Ebu Cehil´e haber vereyim!´ dedim.

Sabaha çıktığım zaman, Ebu Cehil´in kapısını çaldım.

Ebu Cehil yanıma çıkıp:

´Hoş geldin kızkardeşimin oğlu! Ne haber getirdin?´ dedi.

Kendisine:

´Allah´a ve O´nun Resûlü olan Muhammed´e iman ve kendisinin bildirdiği şeyleri tasdik ettiğimi sana haber vereyim diye geldim1 deyince, kapıyı yüzüme çarparcasına kapayıp:

´Allah seni de, senin getirdiğin haberi de kötü etsin, iyilikten uzak kılsın! (Allah senin de belânı versin! Senin getirdiğin haberin de belâsını versin!) dedi."[104]

Hz. Ömer, Müslüman olduğunu haber vermek için dayısı Velid b. Mugîreye[105] nasıl gittiğini ve nasıl karşılandığını da, şöyle anlatır:

"Evden çıkıp dayıma gittim. Kendisi Kureyşlilerin eşrafından idi. Kapısını çaldım. İçeriden:

Kim o?´ diye sordu.

´İbn Hattab!´ dedim.

Yanıma çıktı. Kendisine:

´Benim müşriklikten çıkıp yeni dine girdiğimi biliyor musun?1 dedim.

Dayım bana:

´Sen gerçekten böyle yaptın mı?´ diye sordu. Ben:

´Evet, yaptım!´ dedim. Dayım:

´Sakın yapma!´ dedi. Ben:

´Yapmış bulunuyorum bile![106]

Ey dayım! Ben Allah´a ve Allah´ın Resûlüne iman ettim. Allah´tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed´in Allah´ın Resûlü olduğuna şehadet ediyorum.

Sen bunu kavmine böylece haber ver!´ dedim.

Dayım Velid:

´Kızkardeşimin oğlu! Sen eski işinin üzerinde sebat et! Seni halk kendi halinde bilsin! Er kişi kendi hali üzere sabahlar, kendi hali üzere akşamlar!´ dedi.

Kendisine:

´Vallahi benim için iş açıkça belli olmuştur!

Sen benim Müslüman olduğumu kavmine haber ver!´ dedim.

Velid:

´Senin bu işini haber veren ilk kişi ben olmayacağım!´ dedi[107] ve evine girip kapıyı yüzüme karşı kapadı. Kendi kendime:

´Bu birşey değil!´ dedim.

Kureyş müşriklerinden, başka bir adama gidip kapısını çaldım. İçeriden:

´Kim o?´ diye sordu.

İbn Hattab!´ dedim.

Yanıma çıktı. Kendisine:

´Benim müşriklikten çıkıp yeni dine girdiğimi biliyor musun?1 dedim.

´Sen gerçekten böyle yaptın mı?´ diye sordu.

´Evet! Yaptım!1 dedim. Bana:

´Sakın, yapma!´ dedi. Ben:

´Yapmış bulunuyorum bile!´ dedim.

O da, hemen içeri girip, kapıyı yüzüme karşı kapadı.[108] Kendi kendime:

´Müslümanlar dövülüyor, ben ise dövülmüyorum.[109]

Müslümanları d övüyorlar,[110] ben ise dövülmüyorum.[111] Beni hiç kimse dövmüyor!´ dedim.[112] Geri döndüm.[113]

Bana, bir adam:

´Sen Müslümanlığını bildirmek istemiyor musun?´ dedi. Ona:

´Evet! Bildirmek istiyorum´ dedim.

´Öyle ise, Kureyşliler Hicr´de oturdukları sırada, sır saklamayı bilmeyen filan adama git! İkinizin arasında gizli kalmasını hatırlat!

Kendisine:

´Ben müşriklikten çıktım, başka bir dine girdim´ de, yeter. Çünkü, onun sır sakladığı pek azdır´ dedi."[114]

Abdullah b. Ömer der ki:

"Babam, Müslüman olduğu zaman, Kureyşlilerin en çok söz taşıyanı, en çok söz yayanı kimdir? diye sordu. Kendisine:

´Cemil b. Ma´meru´l-Cumahî´dir!´ denildi.

Bunun üzerine, babam onun yanına gitti.

Ben de babamın arkasından gittim. Babam ona:

´Ey Cemil, biliyor musun? Ben Müslüman oldum, Muhammed´in dinine girdim der demez, vallahi Cemil ayağa kalkıverdi.

Acelesinden ridasını sürükleyerek, o önde, babam arkada, gittiler. Ben de babamı takip ettim.

Mescid-i Haram´m kapısına varıldı.

O sırada, Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri Kabe´nin kapısı civarındaki toplantı yerinde bulunuyor lardı.

Cemil, Kabe´nin kapısında ayakta dikilerek, avazının çıktığı kadar:

´Ey Kureyş cemaati! Haberiniz olsun ki, Ömer b. Hattab dininden çıkmış, başka bir dine girmiştir!´ diyerek bağırdı.

Babam ise:

´O yalan söylüyor! Ben Müslüman oldum ve Allah´tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed´in Allah´ın kulu ve resûlü olduğuna şehadet ettim!´ deyince, Kureyş müşrikleri babama saldırdılar.

Güneş başlarının üzerinde yükselinceye kadar, babamla Kureyşliler, çarpıştılar.

Sonunda, babam yorulup oturdu.

Müşrikler babamın başucuna dikildiler. Babam onlara:

´Siz bana istediğinizi yapın! Allah´a yemin ederim ki, biz üçyüz kişi olsaydık, ya biz yenilir, burayı size bırakırdık; ya da siz yenilir, burayı bize bırakırdınız!´ diyordu.

Babam Ömer ile Kureyş müşrikleri bu durumda bulundukları sırada, üzerinde Yemen işi çizgili bir elbise ile nakışlı bir gömlek bulunan, Kureyşlilerden yaşlı bir adam gelip üzerlerine dikildi ve:

´Nedir bu haliniz?´ diye sordu. Saldırganlar:

´Ömer dininden çıkmış, başka bir dine girmiştir1 dediler. Gelen adam onlara:

´Bırakın onu kendi haline! Adam kendisi için bir iş (birdin) seçmişse, size ne oluyor? Ne istiyorsunuz siz ondan?!

Adiyy b. Ka´b oğullarının size adamlarını böylece teslim edeceklerini (öldürteceklerini) mi sanırsınız?!

Açılın, dağılırı adamın başından![115]

Ben onun koruyucusuyum!´ dedi.[116]Vallahi, onlar babamın üzerinden, bir elbisenin soyuluşu gibi, sıyrıldılar, dağıldılar.

Medine´ye hicret ettikten sonra, babama:

´Ey babacığım! Mekke´de, Müslüman olduğun gün, seninle çarpışan müşrikleri azarlayıp başından dağıtan adam kimdi?´ demiştim. Babam:

´Ey oğulcuğum! O, Âs b. Vâilü´s-Sehmî[117] idi´ dedi."[118]

Hz. Ömer, Peygamberimiz (a.s.)a:

"Yâ Rasûlallah! İçinde İslâmiyeti açıklamadığım bir küfür meclisi bırakmayacağım!" dedikten sonra Mescid-i Haram´a giderek, müşriklerin oradaki toplantı meclislerinde Müslüman olduğunu açıklamış; Allah´tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed (a.s.)ın Resûlullah olduğuna şahadet getir ince müşriklerin saldırısına uğramış; bu onları, onlar bunu dövmeye başlamış; müşriklerin sayısının çoğaldığı sırada, daha önce kendisini korumaya alan Âs b. Vâil yetişip müşriklerin ellerinden Hz. Ömer´i tekrar kurtarmıştır.[119]

Hz. Ömer:

"Yüce Allah İslâm´ı güçlendirinceye kadar, İslâm uğrunda dövmekten, dövülmekten geri kalmadım!" demiştir.[120]

Ashab-ı Kiramdan Abdullah b. Mes´ud da:

"Ömer´in Müslüman oluşu bir fetih idi. Hicreti bir yardım idi. Halifeliği de bir rahmet idi![121] Vallahi, Ömer Müslüman oluncaya kadar, Kabe´nin yanında açıktan namaz kılmadık.[122]

O, Müslüman olunca, Kureyş müşrikleriyle dövüştü.[123]

Kendisi, Kabe´nin yanında namaz kıldı, biz de namaz kıldık!" demiştir.[124]

Allah ondan razı olsun![125]


[80] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 265, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 81, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1144, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 145, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 9, s. 60-61, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 518.

[81] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1144, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe. c. 4, s. 145.

[82] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 325, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2,s. 216, İbn E a>, Usdu´l-gâbe, c. 4,s. 147, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 250, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 1 22, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 1 7, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s.518, Halebî, İnsânu´j-uyûn, c. 2, s. 12.

[83] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 366, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 256, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 79.

[84] Ebu Muaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 1, s. 241, Zehebî, TârThu´l-islâm, s. 179, Kastalâni, Mevâhibu´l-ledünniye, c. 1, s. 66,Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 295, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 16.

[85] İbn Sa´d, c. 3, s. 269, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe. c. 4, s. 151.

[86] İbn Sa´d, c. 3, s. 269, Zürkânî, Mevâhibu´l-ledünniye Şerhi, c. 272.

[87] Heysemî, Mecma, c. 9, s. 62, Suyûtî, Hasâisü´l-kübrâ, c. 1, s. 333.

[88] Muhibbül-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 251, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 123.

[89] İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 267, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 95, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 617, Hâkim , Müstedrek, c.3, s. 83, Beyhakî, Delâil.c. 2, s. 216, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 257, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 172, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 518,Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 296-297, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 272.

[90] el-Hâkka: 1-37.

[91] el-Hakka: 38-41.

[92] el-Hakka: 42-52.

[93] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 17, Süheyli, Ravdu´l-ünüf, c. 3, s. 277, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 147, Muhibbüt-Taberî, R ı yâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 248, İ bn Sey yi d, U yûnu´l -eser, c. 1, s. 125, Ebu´l-Fidâ, Tefasîr, c. 4, s. 417, Heysemî, Mecmau´z-Zevâid, c. 9, s. 62, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 518, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 6, s. 258, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 17, Zürkânî, Mevâhibu´l-ledünniye Şerhi, c. 1 , s. 277.

[94] İ bn İ sh ak, İ bn H isa m, Sîre, c. 1, s. 371 -37 2, M uhi bbüt-Tabe rî, R ı yâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 252-253, E bu ´I-F idâ, el -B idâ ye ve´n-nihâye, c. 3, s. 81, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 18, Zürkânî, Mevâhibu´l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 277.

[95] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 367-368, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 85, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1 , s. 251 -252,Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 79-80.

[96] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 368, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 85, Muhibbüt-Taberî, Rı yâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 252, Kurtubf,Tefsfr, c. 11, s. 163, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 80.

[97] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 368-370, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 85-86, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 252,Kurtubf, Tefsir, c. 11, s. 163-164, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 79-80.

[98] Tâhâ:1-16.

[99] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 370, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 86, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 80.

[100] Bilâl-i Habeşî (Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 15).

[101] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 370-371, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 86, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 252,Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, s. 80-81.

[102] Ebu Nuaym, Hilyetü´l-evliyâ, c. 1, s. 41, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 218. İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 149, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 253-254, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 178, Heysemî, M ecmau´z-zevâid, c. 9, s. 64.

[103] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 44, s. 1 49, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1 , s. 123.

[104] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 375, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 87, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 254, Halebî, İnsânu´l-uyûn,c. 2,3.16.

[105] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 327.

[106] B eyh akf, D elâ ilü´n-n übü vve, c. 2, s. 21 8, İ b n Esîr, U sdu´l-gâbe, c. 4, s. 149, M uhi bbüt-Tab erf, R ı yâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 253, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 123, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 178.

[107] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 327.

[108] B eyh akf, D elâ ilü´n-n übü vve, c. 2, s. 218, İ bn E sfr, U sdu ´l-gâbe, c. 4, s. 149, M uhibbü t-Taberî, R ı yâdu ´n-n adrâ, c. 1, s. 253-254, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 1 23, Zehebî, Târîhu´l-islâm , s. 178, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 9, s. 64.

[109] Zehebî, TârThu´l-islâm, s. 178.

[110] Ebu Nuaym, Hilyetü´l-evliyâ, c. 1, s. 41, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 218.

[111] Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 218, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 178.

[112] Ebu Muaym, Hilyetü´l-evliyâ, c. 1, s. 41.

[113] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 1 49, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1 , s. 123.

[114] Ebu Nuaym, c.1 ,s. 41, Beyhakî, c. 2, s.218, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 149, Muhibbüt-Taberî,c. 1, s. 254,İbn Seyyid,c. 1, s. 123, Zehebî, s. 178. Heysemî, c. 9, s. 64.

[115] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 373-374, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 85, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 86-87, Muhibbüt-Taberî,Rıyâdu´n-nadrâ, c. 1, s. 254-255, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 176, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c.3,s. 81-82, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 17.

[116] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 242, Beyhakî, Delâil, t 2, s. 221, Zehebî, Târih, s. 176, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 17.

[117] Hz. Ömer´in annesinin annesi Âsb. Vâil´in mensup bulunduğu Sehmflerden olduğu için, Âsb. Vâil Hz. Ömer´in dayısı sayılırdı(İbn E sfr Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 151).

[118] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 374, Hâkim, c. 3, s. 85, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 87, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 255,Zehebî, s. 176, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 82, Halebî, c. 2, s. 17.

[119] Heysem f, Mecmau´z-zevâid, c. 9, s. 65.

[120] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 21 9, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 124, Zehebî, Târîhu´l-islâm, s. 179.

[121] İbn İshak, İbn Hişam,Sîre,c. 1 ,s. 367, İbn Esîr,Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 152, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c.9, s.62,Zürkânî,Mevâhibu´l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 277.

[122] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 367, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 83-84, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe. c. 4, s. 152, Heysemî,
Mecmau´z-zevâid, c. 9, s. 63, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 21, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 277.

[123] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 367, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe. c. 4. s. 152.

[124] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 367, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 9, s. 62.

[125] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/64-75.