๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Ocak 2010, 22:49:36



Konu Başlığı: Hz Muhammed a.sın Şekil ve Şemâili
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Ocak 2010, 22:49:36
Hz. Muhammed (a.s.)ın Şekil ve Şemâili


 Hz. Ali; Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.) Efendimizin şekil ve şemailini şöyle tarif eder:

"Peygamber (a.s.); ne öyle uzun boylu, ne de kısa idi. Uzuna yakın orta boylu idi.

Kendisinin el ve ayak parmaklan kalınca; başı, vücut yapısıyla dengeli biçimde, büyükçe idi.

Omuzlan, dizleri ve bilekleri, kemikli idi.

Göğsünde, göbeğine kadar çizgi halinde uzanan ince kıllar vardı.

Karnında ve göğsünde, bundan başka kıl yoktu.

Peygamber (a.s.) yürürken ayaklarını sürümez, adımlarını canlı ve uzun atar, sanki yük sekten iner gibi, önüne doğru eğilirdi.

Kendisinin saçı, ne kıvırcık, ne de düzdü.

Sakalı, sıktı.

Yüzü, az değirmi olup, yusyuvarlak değildi.

Boynu, uzun, gümüş gibi pâk, ve parlaktı.

Teni, kırmızı ile karışık aktı.

Yüzünün teri, inci gibi idi. Miskten daha güzel kokardı.

Gözleri, büyükçe idi.

Gözbebeklerinin siyahı, pek siyahtı.

Gözlerinin beyazında biraz kırmızılık vardı.

Vücudu, ne zayıf, ne de şişmandı.

Bakmak istediği tarafa, bütün vücudu ile dönerek bakardı.

İki küreğinin arası, enli idi.

Omuz küreklerinin arasında peygamberlik hâtemi vardı.

Peygamber (a.s.)ı birdenbire görenler, onun manevî vakar ve heybetinden sarsılırlar, ken disini yakından tanıyınca da ona en derin sevgi ve saygı ile bağlanırlardı.

Onun yüce haslet ve meziyetlerini anlatmak isteyen kimse ´Ben, ne ondan önce, ne de sonra, onun bir benzerini daha gördüm!1 demekten kendini alamazdı."[14]

Hz. Hatice´nin öz ve Peygamberimiz (a.s.)ın üvey oğlu Hind b. Ebi Hâle´nin ve diğer saha-bilerin bildirdiklerine göre:

"Her ululuk, Resûlullah (a.s.)da toplanmıştı.

Onun yüzü, ayın ondördü gibi parlardı.

O, uzuna yakın orta boylu idi, kısa boylu değildi.

Kendisinin saçı, ne dümdüzdü, ne de kıvırcıktı.

Saçı, kendiliğinden ikiye aynlıp yanlarına dökülürse, oldukları gibi bırakırdı.

Birleştiklerinde de onları ayırmaz, oldukları gibi bırakırdı.

Saçını uzattığı zaman, onlar kulaklarının memesini aşardı.

Teni, kırmızıyla karışık, ak ve güzeldi.

Alnı, açık ve genişti.

Kaşları, uzun ve kavisli idi.

Kaşlarının uçları ince, araları çok yakındı, fakat çatık değildi.

İki kaşının arasında bir damar vardı ki, kızgınlık zamanında kabanr, görünürdü.

Yüzünün iki kaş arasında başladığı yer yüksekçe, burnunun ucu da ince idi.

Yüzündeki ölçülülük ve denklik, dikkat edenlerin gözünden kaçmazdı.

Burnunda, ayrı bir parlaklık da vardı.

Sakalı, sıktı.

Peygamberimiz (a.s.)ın yanaklan düzdü, yumru değildi.

Ağzı, tabiî büyüklükte idi.

Dişleri, inci taneleri gibi idi.

Bütün uzuvlan düzgündü.

Vücudu sıkı etli idi.

Karnı ve göğsü bir seviye idi, çıkık değildi.

Göğsü ve iki küreğinin arası genişti.

İri yapılı ve iri kemikli idi.

Soyunduğu zaman, vücudundan nur saçıl irdi.

Vücudu kıllı değildi. Yalnız omuz başlarında, pazularında biraz kıllar vardı.

Bilek kemikleri uzun, el ayalan genişti.

El ve ayak parmaklan, kalınca ve uzunca idi.

Ayaklarının altı, düz değil, çukurca idi.

Ayakları, hafif etli idi.

Ayaklarının üzerine su döküldüğü zaman, etrafa yayılırdı.

Yürürken, ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, vakar ve sükûnetle, rahatça yürürdü.

Etrafına gelişigüzel bakınmazdı.

Yeryüzüne bakışı, semaya bakışından çoktu.

Yeryüzüne bakışı da, gözucuyla idi.

Yürürken, sahabilerinin gerisinde yürürdü.

Birisiyle karşılaştığı zaman, önce kendisi selam verirdi.[15]

Resûlullah (a.s.)ın yüzü ve sesi çok güzeldi. [16]

Yüzünde sanki güneş çağlardı! [17]

Resûlullah (a.s.), yüzce insanların en güzeli ve tence en parlağı idi.[18]

Peygamberimiz (a.s.)ın teri de, en güzel kokulardan daha güzel kokardı.[19]

Peygamberimiz (a.s.)ın eli, serinlikçe kardan daha serin, kokuca da miskten daha güzel di."[20]

Ümmü Ma´bed´e göre:

"Peygamberimiz (a.s.)ın gözünün akı pek ak, siyahı da pek siyahtı ve Kudretten sürmeli idi. Sustuğu zaman kendisinde bir vakar ve ağırbaşlılık, konuştuğu zaman da güler yüzlülük görünür; söz leri, sanki dizilmiş birer inci gibi, ağzından tatlı tatlı dökülürdü. Sözü açık ve hak ile bâtıl arasını ayırıcı olup, ne acizlik sayılacak derecede az, ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu. Uzaktan bakılınca, kendisi, insanların en heybetlisi idi. Yakınına gelince, herkesten daha tatlı ve çekici idi. Kendisi, ekşi ve asık suratlı değil, güleçti."[21]



[14] İbn Sa´d, Tabak âtü´l-k übrâ, c. 1 , s. 41 0412, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 89, 96,117, 127, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 598, 600, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 386, Taberî, Târih, c. 3, s. 185, 186, İbn Esîr, Câmiu´l-usûl, c. 12, s. 11, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 30 5, Zehebî, T ârîhu ´l-İslâm, s. 4 34, 435.

[15] İbn Sa´d, Tabakâtü´l -k übrâ, c. 1, s. 422-423, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 628-629, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvvıe, c. 1, s. 286-287, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1 , s. 117-118, Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 387401 , Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 6, s. 31-32.

[16] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1,s.376.

[17] Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 406.

[18] Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 638.

[19] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 376-377, Müslim , Sahih, c. 4, s. 1415-1416, İbn Esîr, Câmiu´l-usûl, c. 2, s. 22.

[20] Ahm ed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 309.

[21] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-Kübrâ, c. 1, s. 230-231, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 9-10, E bu Muaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 338, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 1, s. 279.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayınları: 1/155-158.