๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Şubat 2010, 23:07:58



Konu Başlığı: Herakliyus un Roma daki Dostu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Şubat 2010, 23:07:58
Herakliyus´un Roma´daki Dostu Dagatır´a Peygamberimiz Aleyhisselam Hakkında Yazı Yazışı ve Şam Taraflarında Bulunan Ebu Süfyan´a Sorular Soruşu


Herakliyus Rûmiye´de (Roma´da) oturan ve bilgide kendisinin dengi olan bir dostuna (Dagatır´a) Peygamberimiz Aleyhisselam hakkında yazı yazdı .[73]

Herakliyus´un bu dostu, İbranice okur, yazardı.[74]

Herakliyus, ayrıca:

"Peygamber olduğunu söyleyen şu kişinin kavminden, buralarda bir kimse var mıdır?" diye sor-m ustu.

"Vardır!" dediler.[75]

Herakliyus, Kudüs emniyet amirini çağırdı ve ona:

"Peygamber olduğunu söyleyen şu kişinin soyundan, kabilesinden Şam´da bir adam bulunuz ve onu muhakkak benim yanıma getiriniz!" diye emir verdi.[76] Kendisi, kalkıp Hıms´a gitti.

Daha Hımstan ayrılmadan, Roma´daki dostundan, Peygamberimiz Aleyhisselamın zuhuru ve gerçekten peygamber olduğu hakkındaki görüşüne uygun bir mektup geldi.[77]

O sırada, Ebu Sülyan b. Harb, ticaret için Şam´a giden bir Kureyş kafilesinin içinde, Herakliyus da Kudüste bulunuyordu.[78]

Ebu Süfyan´ın bildirdiğine göre; Gazze´de bulundukları sırada, Herakliyus´un emniyet amiri, üzer lerine saldırır gibi gelip:

"Siz, şu Hicaz´daki zâtın kavminden misiniz?" diye sordu.

Ebu Süfyan´la arkadaşları:

"Evet" deyince, emniyet amiri:

"Haydi, benimle birlikte hükümdarın yanına kadar gideceksiniz!" dedi.[79]

Herakliyus´un emniyet âmiri, Ebu Süfyan´la arkadaşlarını oradan Kudüs´e götürüp Herakliyus´un huzuruna çıkardı.

Herakliyus, çevresinde Rumların büyükleri olduğu halde oturmuş, başına da tacını giymişti.[80]

Herakliyus, Ebu Süfyan´la 30 kişi olan Mekkelileri, İlya (Kudüs) Kilisesinin içinde kabul etti.[81]

Tercümanını çağırdı.[82]

Ebu Süfyan´la arkadaşlarına:

"Peygamber olduğunu söyleyen o zâta soyca en yakın olan hanginizdir?" diye sordu.

Ebu Süfyan der ki:

"´Onların soyca ona en yakın olanı benim´ dedim.

Gerçekten de, kafile içinde, o zaman Abdi Menaf oğullarından benden başka kimse bulunmuyordu.

Bunun üzerine, Kayser:

´Onu benim yakınıma getiriniz.[83]

Onun arkadaşlarını da ona yaklaştırınız!

Onlar bunun arkasında dursunlar1 dedi.[84]

Beni, Herakliyus´un önüne, arkadaşlarımı da benim arkama oturttu I ar. [85]

Herakliyus:

´Aranızda zuhur edip peygamberlik davasında bulunan şu kişi hakkında bana bilgi ver´ dedi.

Ben, onun işini ve gidişini küçültmek istedim de:

´Ey hükümdar! Sen onun işine pek o kadar önem verme! Onun hali, sana eriştirilmiş olandan düşük ve küçüktür!´ dedim.

Herakliyus benim bu sözümü hiç umursamadı.

´Sen onun hakkında soracağım şeylere cevap ver! dedi.

İstediğini sor´ dedim.[86]

Bundan sonra Herakliyus, tercümanına:

´Söyle onun arkadaşlarına: Peygamber olduğunu söyleyen o zât hakkında, ben bundan birtakım şeyler soracağım!

Eğer bu kişi, sorduğum şeyler hakkında bana yalan söylemeye kalkışırsa, kendisini yalanlasınlar!´ dedi.

Vallahi, onun (Peygamber Aleyhisselamın) bana sorulacak şeyler üzerinde uyduracağım yalanımı, arkadaşlarımın orada-burada anlatıp durmalarından utanma saydı m[87] muhakkak yalan uydururdum!

Fakat, benim yalan söylediğimi anlatacaklarından utandığım için, Herakliyus´a doğrusunu söyled im ![88]

Bundan sonra, Herakliyus´un bana onun hakkındaki ilk sorusu,[89] tercümanına:

´Söyle ona: Peygamber olduğunu söyleyen o kişinin içinizdeki soyu nasıldır?´ diye sormak oldu.[90]

´O, aramızda en iyi soyludur.[91] Soy yönünden en seçkinimizdir´ dedim.[92]

Herakliyus:

´Sizden, bu peygamberlik sözünü ondan önce söylemiş hiçbir kimse var mıydı?1 diye sordu.

´Yoktu!´ dedim.

Herakliyus:

´Onun ataları içinde hiçbir hükümdar gelmiş mi idi?´ diye sordu.

´Hayır!´ dedim.

Herakliyus:

´Ona halkın eşrafı mı, yoksa zayıf ve fakirleri mi tâbi oluyorlar?´ diye sordu.

´Hayır! Ona halkın zayıf ve fakirleri,[93] gençler ve kadınlar tâbi oluyorlar! Kavminin yaşlılarından ve eşrafından ona tâbi olan yoktur!´ dedim.[94]

Herakliyus:

´Ona tâbi olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?1 diye sordu.

´Evet! Artıyor!´ dedim.

Herakliyus:

´Onlardan, onun dinine girdikten sonra, beğenmeyerek, kızarak ondan dönen bir kimse var mı?´ diye sordu.

´Yoktur!´ dedim.

Herakliyus:

´Peygamberlik sözünü söylemeden önce, onu hiç yalanla suçladığınız, kötülediğiniz olmuş mu idi?´ diye sordu.

´Hayır!´ dedim.

Herakliyus:

Kendisinin hiç ahdini bozduğu, sözünde durmadığı var mıdır?´ diye sordu.

´Hayır! Ancak, biz şimdi onunla bir müddet için çarpışmayı bırakarak anlaşma yapmış bulunuy oruz.[95] Kendisinin bu müddet içinde ne yapacağını bilmiyoruz![96] Bu yoldaki ahdini bozacağından korkuyoruz!´ dedim.[97]

Vallahi, verdiğim cevaplara bu sözden başka birşey katmak imkân ve fırsatnı bulamadım ![98]

Arkadaşlarımın yalanımı anlatıp yaymalarından korkma s ay di m, yine de, onu başka şeylerle kusuriamaya çalışırdım!

Herakliyus:

´Siz onunla hiç çarpıştınız mı? Yahut, o sizinle hiç çarpıştı mı?´ diye sordu.

´Evet!´ dedim.

Herakliyus:

´Sizin onunla yaptığınız, onun sizinle yaptığı harp nasıl sonuçlandı?´ diye sordu.

´Yenme, aramızda sıra ve nöbetle sonuçlandı: Bir kez o bizi yendi, bir kez de biz onu yendik!´ dedim.

Herakliyus:

´O size ne emrediyor?´ diye sordu.

´Yalnız bir Allah´a ibadet etmeyi ve O´na hiçbir şeyi eş, ortak tutmamayı bize emr, atalarımızın tap mış oldukları şeylerden de bizi nehy ediyor.

Namaz kılmayı, doğru olmayı, yoksullara sadaka vermeyi, haramlardan sakınmayı, verilen sözde durmayı, emaneti sahiplerine vermeyi, akraba ile ilgilenmeyi, onları görüp gözetmeyi emrediyor´ dedim.[99]

Ben bunları Herakliyus´a söylediğim zaman, Herakliyus, tercümanına:

´Ona de ki: Ben senden onun içinizde soyunun nasıl olduğunu sordum. Sen kendisinin içinizde en soylu[100] olduğunu söyledin.

Zaten, peygamberler de, böyle, kavimlerinin en soyluları içinden seçilip gönderilirler.

Ben sana ´Bu peygamberlik sözünü, ondan önce, içinizde söyleyen bir kimse var mı idi?´ diye sor dum. Sen ´Hayır! Yoktur´ dedin.

Eğer ondan önce bu sözü söylemiş bir kimse olsaydı, ´Bu da, belki, kendisinden önce söylenmiş bir söze uymak istemiş bir kimsedir´ diye söyleyebilirdim. Ben sana, ´Onun atalarından bir melik, bir hüküm dar var mı idi?´ diye sordum. Sen ´Hayır! Yoktur!´ dedin.

Eğer onun atalarından gelmiş bir melik, bir hükümdar olsaydı, ´Bu da, belki, babalarının saltanatını elde etmeye çalışan bir kimsedir´ diye söyleyebilirdim.

Ben sana, ´Bu peygamberlik sözünü etmeden önce, onu hiç yalanla suçlamış mı idiniz?´ diye sor dum. Sen ´Hayır!´ dedin.

Benim bildiğime göre; insanlara karşı hiç yalan söylememiş olan kişi, Allah´a karşı asla yalan söyle mez!

Ben sana, ´Ona tâbi olanlar insanların eşrafı mıdır? Yoksa, zayıf ve fakir takı mı mıdır?´ diye sordum. Sen halkın zayıf ve fakir takı m inin ona tâbi olduklarını söyledin!

Zaten, Peygamberin tabileri de onlardır.

Ben sana, ´Ona tâbi olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?´ diye sordum. Sen onların arttıklarını söyledin.

Zaten, iman işi de, tamamlanıncaya kadar, hep böyle gider!

Ben sana, ´Onun dinine girdikten sonra, beğenmeyerek, kızarak dininden dönen oldu mu?´ diye sor dum. Sen ´Hayır!´ dedin.

Zaten, iman işi de böyle olur; taşıdığı ferahlık ve neşe kalbe karışıp kökleşince, hiç kimse onu beğenmemezlik etmez.

Ben sana, ´O hiç ahdini, sözünü bozar mı idi?´ diye sordum. Sen ´Hayır!1 dedin.

Zaten, peygamberler de böyle olur!

Ben sana, ´Siz onunla hiç çarpıştınız mı ve o sizinle hiç çarpıştı mı?´ diye sordum. Sen, sizin onun la çarpışma yaptığınızı, onun da sizinle çarpışma yaptığını ve bir kez onun sizi yendiğini, ikincisinde de sizin onu yendiğinizi söyledin.

Zaten peygamberlerde, böyledir İbtilâlara uğratılırlar. Sonunda, güzel akıbet ve sonuç onların olur.

Ben sana, ´O neler emrediyor size?´ diye sordum. Sen de, onun Yüce Allah´a ibadet etmeyi ve ona hiçbir şeyi eş ve ortak koşmam ayı size emr, atalarınızın tapmış oldukları şeylerden de sizi nehy ettiğini; namaz kılmayı, sadaka vermeyi, doğru olmayı, haramlardan sakınmayı, verilen sözde durmayı, emaneti sahiplerine teslim etmeyi size emrettiğini söyledin.

Bunlar, peygamberde bulunan sıfatlardır.

Zaten, ben onun zuhur edeceğini biliyordum. Fakat, sizden olacağını ummuyor, sanmıyordum.

Eğer onun hakkında söylediklerin doğru ise, o, şu ayaklarımın bastığı yere yakında hâkim olacak tır!

Eğer onun yanına varabileceğimi bilsem, kendisine kavuşmak için her zahmete katlanırdım!

Yanında olsaydım, ayaklarını yıkardım! dedi.[101]

Vallahi, ben bu gılıflı (sünnetsiz Herakliyus)´dan daha keskin görüşlü, daha zeki bir adam görmed im !"[102]



[73] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 263.

[74] Taberî, Târîh,c.3, s. 87.

[75] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 344, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1394.

[76] Taberî, Târîh, c. 3, s. 86, Ebu´l-Fenec, c. 2, s. 720.

[77] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 7, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 266.

[78] Ahm ed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 262, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 5.

[79] Taberî, Târîh, c. 3, s. 86.

[80] Ahmedb. Hanbel, c.1, s. 262,

[81] Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 266,

[82] Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Buhârî, c. 4, s. 3, Müslim, c. 3, s. 1294

[83] Ahmedb. Hanbel, c. 1, s. 262, Ebu Nuaym, c. 2, s. 343-344.

[84] Buhârî, c. 1,s.5.

[85] Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Buhârî, c. 4, s. 3, Müslim, c. 3, s. 1294.

[86] Taberî, c. 3, s. 86

[87] "Korkmasaydım" (Müslim, c. 3, s. 1394).

[88] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 344, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 4, s. 378.

[89] Buhârî, Sahih, c. 1,s.5.

[90] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 344, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1394.

[91] Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, c. 4, s. 3.

[92] Taberî, Târîh, c. 3, s. 86.

[93] Abdurrezzak, c. 5, s. 345, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1. s. 5, c. 4, s. 3.

[94] Taberî, Târîh, c. 3, s. 86.

[95] Abdurrezzak, c. 5, s. 344, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, c. 4, s. 3.

[96] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 345, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 5, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1394.

[97] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 262, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3.

[98] Abdurrezzak, c. 5, s. 345, Ahmed b. Hanbel, c. 1 ,s.262, Buhârî, c. 1, s. 5,c.4, s. 3, Müslim, c. 3, s. 1395, Ebu Nuaym , Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 344.

[99] Abdurrezzak, c. 5, s. 346, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 262, Buhârî, c. 1, s. 5, Müslim, c. 3, s. 1395.

[100] Soy yönünden en seçkininiz (Taberî, Târih, c. 3, s. 86).

[101] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 345, 346, Ahmed b. Hanbel, M üsned, c. 1, s. 262, 263, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 3, 4, Müslim , Sahih, o. 3, s. 1395, E bu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 344, 345 Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, o. 4, s. 382.

[102] Taberf, Târîh, c. 3, s. 8 6, Be yhak f, D el âil ü´n-nübüvve, c. 4, s. 382.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/389-395.