๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 04 Şubat 2010, 17:07:01



Konu Başlığı: Evlenme İşlerinin Yoluna Konuluşu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 04 Şubat 2010, 17:07:01
Evlenme İşlerinin Yoluna Konuluşu


Abdullah b. Abbas´ın bildirdiğine göre; Cahiliye devri insanları ölen babalarının kadınlarıyla evlen me ve bir erkeğin iki kızkardeşle evlenmesi dışında, Allah´ın haram kıldıklarını haram kabul ederlerdi.[469]

Cahiliye devrinde, bir adam öldüğü zaman, oğlu ölen babasının karısına vâris ve mâlik olur, kalkıp onun üzerine elbisesini atar, isterse onunla mehir vermeksizin evlenirdi.[470]

Nitekim:

Ebu Kays b. Eslet; ölen babası Eslet´in zevcesi Ümmü Ubeyd binti Damrâ´ya,

Esved b. Halef; ölen babası Halefin zevcesi Ebu Kalha´nın kızına,

Safvan b. Ümeyye; ölen babası Ümeyye b. Halefin zevcesi Fâhite binti Esved´e,

Manzurb. Rebab; ölen babası Rebab´ın zevcesi Müleyke binti Hârice´ye[471] eş olmuş;

Kays b. Ebi Kays da; babası öldüğü zaman, kalkıp elbisesini babasının zevcesi Kübeyşe binti Ma´n´ın üzerine atınıştı.[472]

Kadın, ona:

"Ben seni bir oğul sayıyorum.

Sen kavminin salihlerinden, iyi halli kişilerindensin.

Ben Resûlullah Aleyhisselama gidip danışacağım!" dedi, Peygamberimiz Aleyhisselama gitti:

"Ebu Kays öldü!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayra ersin!" buyurdu.

Kübeyşe Hatun:

"Onun oğlu benimle evlenmek istedi! O, kavminin salih, iyi hallilerinden bir kimsedir. Ben onu ancak bir oğul sayıyorum! Sen ne buyurursun?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Sen şimdi evine dön!" buyurdu.[473]

Yüce Allah Peygamberimiz Aleyhisselama bu münasebetle indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

"Babalarınızla evlenmiş olan kadınlarla evlenmeyiniz!

Ancak, bundan önce olan olmuş, geçen geçmiştir.

Şüphe yok ki, o bir hayasızlıktı! Allah´ın hışmına uğramaya bir sebepti. O ne kötü bir yoldu!

Analarınız,

Kızlarınız,

Kızkardeşleriniz,

Halalarınız,

Teyzeleriniz,

Erkek kardeşlerinizin kızları,

Kızkardeşlerinizin kızları,

Sizi emziren süt analarınızla süt kızkardeşleriniz,

Zevcelerinizin anaları,

Kendileriyle gerdeğe girdiğiniz zevcelerinizden doğmuş olup himayelerinizde bulunan üvey kızlarınız ile evlenmek size haram kılındı. Eğer üvey kızlarınızın analarıyla gerdeğe girmemiş iseniz, onlarla evlenmenizde size bir sakınca yoktur.

Kendi sulbünüzden gelmiş olan oğullarınızın zevceleriyle evlenmeniz,

İki kızkardeşi birlikte almanız da size haram kılındı.

Ancak, bundan önce olan olmuş, geçen geçmiştir.

Çünkü, Allah gerçekten yarlıgayıcı ve çok esirgeyicidir.

Bir de, harb esiri olarak ellerinizde bulunanlar müstesna olmak üzere, evli kadınlar...

İşte bütün bunlar, size Allah yazısı olarak haramdır.

Bunlardan başkası ise, zinadan kaçınarak namuslu yaşamak üzere mallarınızla talep edesiniz diye, size helal kılındı.

O halde, hangilerinden nikâh ile müstefid oldunuzsa, mehirlerini kendilerine veriniz ki, farzdır; o mehri kesiştikten sonra aranızda rızalaştığınızda da, bir vebal yoktur.

Şüphe yok ki, Allah hakkıyla bilicidir ve mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.

İçinizden her kim hür olan mü´min kadınları nikâh edecek genişliğe güç yetiremiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mü´min cariyelerinizden var!

Allah kadrinizi imanınızla bilir.

Mü´minler hep birbirinizden sayılırsınız.

Onun için, fuhuşta bulunmayarak, gizli dost da edinmeyerek namuslu yaşadıkları halde, onları sahiplerinin izniyle nikâh ediniz ve mehirlerini güzellikle kendilerine veriniz.

Eğer evlendikten sonra bir fuhuş irtikap ederlerse, o vakit üzerlerine, hür kadınlar üzerine terettüp edecek cezanın yansı uygulanmak gerekir.

Bu, günaha girmek korkusu olanlarınız içindir.

Yoksa, sabretmeniz, sizin için daha hayırlıdır.

Bununla birlikte. Allah Gafûr´dur. Rahîm´dir."[474]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam;

Kadının halasının üstüne,

Halanın erkek kardeşinin kızının üstüne,

Kadının teyzesinin üstüne,

Teyzenin de kızkardeşinin kızının üstüne nikâhlanmasını menetti ve: "Ne büyük küçüğün üstüne, ne de küçük büyüğün üstüne nikâhlanabilir" buyurdu.[475]

İslâmiyetten önce, erkekler on kadınla veya ondan az yahut daha çok kadınla evlenirler ve yan larında da, bakımını üzerlerine aldıkları yetim kız çocukları da bulunur, onların mallarını yemek için, onlardan bazılarıyla evlendikleri de olurdu.[476]

Feyrûz Deylemî der ki:

"Peygamberimiz Aleyhisselama gidip,[477] ´Yâ Rasûlallah![478] Ben nikâhım altında iki kızkardeş varken Müslüman oldum!?´ dedim.[479]

Resûlullah Aleyhisselam:

´Onlardan birini,[480] hangisini istersen,[481] boşa!´ buyurdu."[482]

Kays b. Haris de:

"Müslüman olduğum zaman nikâhım altında sekiz kadın bulunuyordu. Bunu Peygamberimiz Aleyhisselama anlatınca, Peygamberimiz Aleyhisselam:

´Onlardan dördünü kendine seç! (Diğerlerini bırak!)´ buyurdu" demiştir.[483]

Gaylan b. Seleme´nin, Müslüman olduğu zaman, on kadını vardı. Onlar da Müslüman olmuşlardı. Peygamberimiz Aleyhisselam Gaylan´a on kadından dördünü tutmasını, ötekileri boşamasını emretmiştir.[484]

Sehl b. Sa´d derki:

"Bir kadın, Resûlullah Aleyhisselama gelerek:

´Yâ Rasûlallah! Ben kendimi sana hibe etmeye, bağışlamaya geldim!´ dedi.[485]

Resûlullah Aleyhisselam, kadına baktıktan sonra, başını önüne eğdi.[486]

Kadın uzun bir süre ayakta dikildi.[487]

Resûlullah Aleyhisselamın kendisi hakkında bir karar vermediğini görünce, kadın olduğu yere otur du.

Resûlullah Aleyhisselamın ashabından[488] bir zât, ayağa kalkarak:

´Yâ Rasûlallah! Eğer bu kadına senin ihtiyacın yoksa, onu bana nikâhla!´ dedi.

Resûlullah Aleyhisselam:

´Sende ona[489] mehr olarak[490] verecek birşey var mı?´ diye sordu.[491]

O zât:

´Yok vallahi yâ Rasûlallah!´ dedi.

Resûlullah Aleyhisselam:

´Sen evine git de bak, birşey bulabilecek misin?1 buyurdu.

O zât gitti. Sonra, dönüp:

´Yok vallahi, hiçbir şey bulamadım!´ dedi.[492]

Resûlullah Aleyhisselam:

´Demirden bir yüzük olsun bulmaya çalış!´ buyurdu.[493]

O zât gitti. Sonra, yine döndü:

´Yok vallahi, yâ Rasûlallah![494] Demirden bir yüzük de bulamadım! Ancak üzerimdeki şu kaftanım var! Onun yarısı, onun olsun!´ dedi.

Resûlullah Aleyhisselam:

´O senin kaftanını ne yapsın?

Onu sen giymiş olsan, kadının üzerinde birşey kalmayacak!

Kadın giyse, senin üzerinde birşey kalmayacak!´ buyurdu.

Bunun üzerine, adamcağız da oturdu. Bir hayli oturduktan sonra, kalktı. Dönüp giderken, Resûlullah Aleyhisselam onu gördü ve çağırılmasını emirbuyurdu.[495] Gelince, ona:

´Ezberinde Kur´ân´dan neler var?´ diye sordu.[496]

O zât da, bildiği sûreleri:

´Filan filan sûreler ezberimdedir´ diyerek saydı.[497]

Resûlullah Aleyhisselam:

´Onları ezberden okuyabilir misin?1 diye sordu.[498]

O zât:

´Evet!´ dedi. Bunun üzerine, Resûlullah Aleyhisselam:

´O kadını sana ezberindeki Kur´ân ile tezvic ve temlik ettim.[499] Haydi, git! Kadın ezbere bildiğin Kur´ân´la sana temlik olundu.[500] Ona Kur´ân öğret!1 buyurdu."[501]

Amir b. Rebia´dan rivayet olunduğuna göre; Fezâre oğullarından bir kadın mehr olarak bir çift ayakkabı karşılığında nikâhlanmıştı. Resûlullah Aleyhisselam, ona:

"Nefsinin karşılığında (mehr olarak) bir çift ayakkabıya razı oldun mu?" diye sordu. Kadın "Evet!" deyince, Peygamberimiz Aleyhisselam bu nikâhı da caiz gördü.[502]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse sizden bir kadına talip olursa, onu ona nikahlayınız! Eğer

yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük fesad olur!" buyurunca: "Yâ Rasûlallah! Kendisinde mal ve denklik bakımından noksanlık varsa da mı?" dediler. Peygamberimiz Aleyhisselam, üç kere:

"Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse sizden bir kadına talip olursa, onu onunla evlendiriniz! Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse sizden bir kadına talip olursa, onu onunla evlendiriniz! Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse sizden bir kadına talip olursa, onu onunla evlendiriniz!" buyurdu.[503]

Cabir b. Abdullah evlendiği zaman,[504] Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Muhakkak ki, kadınla:

Ya dini için,

Ya malı için,

Ya güzelliği için,[505]

Ya da soyluluğu için[506] evlenilir.

Sen dindar olanı ele geçirmeye bak!

Yoksa iki elin yokluğa ve darlığa düşer!" buyurmuştur.[507]

Bir hadis-i şeriflerinde de:

"Nikâhın hayırlısı, en kolay olanıdır!" buyurulmuştur.[508]



[469] Taberî, Tefsfr, c. 4, s. 318.

[470] Vâhidf, Esbâbu´n-nüzûl, s. 97.

[471] Taberî, Tefar, c. 4, s. 318, Vâhidf, Esbâbu´n-nüzûl, s. 97.

[472] Vâhidf, Esbâbu´n-nüzûl, s. 97.

[473] Ebu´l-Fidâ, Tefen-, c. 1, s. 468.

[474] Nisa: 22-26.

[475] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 426, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 224, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 432, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 60,61.

[476] Taberî, Tefefr, c. 4, . 232.

[477] Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 436, İ bn Mâce, Sünen, c. 1, s. 627.

[478] Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. . 272, Tirm izf, Sünen, c. 3, s. 436, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 627.

[479] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 232, Ebu Dâvud, Sünen, c. I 2, s. 272, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 436, İbn Mâce, Sünen, c. 1,5.627.

[480] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 232.

[481] Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 436, İ bn Mâce, Sünen, c. 1, s. 627.

[482] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 232, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 272.

[483] Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 272, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 628, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 7, s. 183.

[484] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 44, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 435, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 628, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 342.

[485] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 336, Buhârî, Sahîh.c. 6, s. 121, Müslim, Sahîh.c. 2, s. 1041, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 421, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 113.

[486] Buhârî, Sahîh.c. 6, s. 1 21, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 1041 , Nesâf, Sünen, c. 6, s. 113.

[487] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 336, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 421.

[488] Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 1 21-1 22, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 1041, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 113.

[489] Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 336, Buhârî, c. 6, s. 1 22, Müslim, c. 2, s. 1041, Nesâf, c. 6, s. 113.

[490] Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 336, Tirmizî, c. 3, s. 43 421 , 422.

[491] Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 6, s. 1 22, Müslim, c. 2, s. 1041, Nesâf, c. 6, s. 113.

[492] Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 22, Müslim, c. 2, s. 1041, Nesâf, c. 6, s. 113

[493] Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 336, Buhârî, c. .6, s. 122, Müslim, c. 2, s. 1041, Tirmizî, c. 3, s. 421, Nesâf, c. 6, s. 113.

[494] Buhârî, c. 6, s. 122, Müslim, c. 2, s. 1041.

[495] Buhârî, Sahîh.c. 6, s. 1 22, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 1041 , Nesâf, Sünen, c. 6, s. 113.

[496] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 336, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 122, Müslim, Sahîh, c. 2, s. 1041 , Nesâf, Sünen, c. 6, s.113.

[497] Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 336, Buhârî, c. 6, s. 122, Müslim, c. 2, s. 1041, Tirmizî Sünen, c. 3, s. 422, Nesâf, c. 6, s. 113.

[498] Buhârî, c. 6, s. 122, Müslim, c. 2, s. 1041.

[499] Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 336, Müslim, c. 2, s. 1041, Tirmizî, c. 3, s. 422.

[500] Buhârî, c. 6, s. 122, Müslim, c. 2, s. 1041.

[501] Müslim, Sahîh, c. 2, s. 1041.

[502] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 445, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 420, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 7, s. 138.

[503] Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 395, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 7, s. 82.

[504] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 302, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 65.

[505] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 302, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 123, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 219, Tirmizî, Sünen, c. 3,s. 396, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 65.

[506] Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 1 23, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 219.

[507] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 302, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 123, E bu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 219, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 396, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 65.

[508] Ebu Dâvud. Sünen. c. 2. s. 238.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/160-167.