Konu Başlığı: Esvedül Ansî nin Kays la Feyruz u korkutucu gösterisi ve konuşması Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Mart 2010, 17:18:27 Esvedü´l-Ansî´nin Kays´la Feyruz´u Korkutucu Gösterisi ve Konuşması Esvedü´l-Ansî, halkın San´â meydanında toplanmasını emretmişti. Halk toplanınca, gidip ortalarına dikildi. Kendisinin elinde hükümdarlık harbesi (süngüsü) vardı. Bir at getirtti. Harbeyi ona sapladı. Attan kan fışkırmaya başladı, at yıkılıp öldü. Esved, bundan sonra bir deve getirtti. Onun karşısına geçip harbeyi ona sapladı, deve de yere yıkıldı. Harbe elinde olduğu halde yere kapandı. Sonra, başını kaldırdı: "O, bana: ´Yanındaki İbn Mekşuh sana boyun eğenlerdendir. Ey Esved! Sen onun başını kes!1 diyor" dedi. Esved, başını tekrar yere koyduktan sonra, kaldırıp: "O, bana: İbn Deylemî sana boyun eğenlerdendir. Ey Esved! Onun sağ elini ve sağ bacağını kes!1 diyor" dedi. Feyruz b. Deylemî, Esved´in bu sözünü işitince, kendi kendine: "Vallahi onun beni çağırıp harbesiyle şu deveyi boğazladığı gibi beni de boğazlamayacağından emin değilim!" deyip, kalabalık arasında gizlene gizlene evinin yolunu tuttu. Evine yaklaştığı sırada, Esved´in kavminden bir adam arkasından gelip kavuştu, eliyle Feyruz´un boynuna vurarak: "Hükümdar seni çağırıyor, hemen dön!" dedi, döndürdü. Feyruz, Esved´in kendisini öldüreceğinden korktu. Hançeri yanında olduğu halde Esved´in yanına vardı. Önce, hemen üzerine atılıp onu, sonra da yanındakileri öldürmeyi tasarladı. Esved, Feyruz´un yüzünden maksadını sezdi ve ona: "Olduğun yerde dur! Sen buradakilerin en büyüğü ve halkın eşrafını en iyi bilenisin! Şu devenin etini onların aralarında bölüştür!" dedi ve hayvanına binip gitti. [84] Bundan sonra, Esved, Kays´ı çağırdı. Ona da: "Ey Kays, bak! O bana ne diyor?" dedi. Kays: "Ne diyor?" diye sordu. Esved: "Diyor ki: ´Sen Kays´a o kadar itimad ve ikram ettin ki, her zaman her yerde yanına serbestçe girdi. Senin kadar izzet ve saltanat içinde bulundu. Fakat o senin düşmanına meyledip saltanatını değiştirmeyi ve sana suikast yapmayı kurmaktadır! Ey Esved! Ey Esved! Kasd var! Kasd var! Sen onun ipini kes! Kays´ın başını al! Aksi takdirde o senin başını kesecek!´ diyor" dedi. Kays, ona yalan yere yemin etti ve: "Sen bana göre en büyüksün ve nazarımda sana karşı içimden geçirdiklerimden de yücesin!" dedi. Esved: "Melek yalan söyler mi? Doğru söyler! Yalan söyleyip senin başını koparttırmaz! Fakat şu anda anladım ki; sen hakkında öğrendiğim şeylerden kesin olarak tevbe ve nedamet etmişsindir!" dedi. Kays b. Abdi Yağus, Esved´in huzurundan çıkıp arkadaşları Cüşeyş (Cişnes), Feyruz ve Dâzeveyh´in yanlarına vardı. Esved´in söylediklerini onlara haber verdi. Korkup durdukları sırada, Esvedü´l-Ansî onlara: "Ben sizleri kavminize karşı şerefli bir mevkide bulundurmadım mı?" diye sordu. [85] "Evet! Şerefli bir mevkide bulundurdun!" dediler. [86] Esved: "O halde, sizden bana erişen bu şeyler nedir?" diye sordu. "Bu sefer bizi affet!" dediler. [87] Özür dilediler. [88] Esved: "Bana bir daha sizden böyle haberler erişmesin! Sizi affediyorum!" dedi. Kurtuldular, ama Esvedü´l-Ansî de Kays ve arkadaşlarının yapmak istedikleri işten hep kuşkulandı durdu. Kays da, arkadaşları da, büyük korku ve kuşku içindeydiler. O sırada, Hemdan valisi Âmirb. Şehr, ZÎZûd.ZÎMuran veZü´l-Kela´dan[89] Esvedü´l-Ansî´ye karşı[90] bol bol yardım edecekleri hakkında yazılar geldi. İşi açığa vuruncaya kadar hiçbir hareket yapmamalarını kendilerine bildirdiler. Bunun üzerine, ıssız bir yerde toplanmaya başladılar. Esvedü´l-Ansî, bunu haber alınca, öldürüleceğini sezdi. Esvedü´l-Ansî´nin öldürülmesi üzerinde Müslümanlar arasında görüş ayrılığı vardı. Cişnes, Esvedü´l-AnsPnin zevcesi Azad´ın yanına vardı. Ona: "Ey amcamın kızı! Şu adamın kavminin yanında nasıl bir bela olduğunu biliyorsundur! O, senin kocanı öldürdü. Senin kavmini tepeleyip öldürdü. Kavminden sağ kalanları sefil ve kadınlarını rezil etti. [91] Sence, onun yanına girilebilecek müsait bir vakit var mıdır?" diye sordu. Az ad: "Hangi iş için?" diye sordu. Cişnes: "Onu dışan çıkarmak için!" dedi. Az ad: "Onu öldürmek için mi?" diye sordu. Cişnes: "Öldürmek için!" dedi. Az ad: "Olur! Vallahi, Allah´ın yarattıklarından, benim katımda ondan daha çok kin tuttuğum bir şahıs yoktur! O, Allah için ne bir hak üzerinde durur, ne de bir haramdan men eder! Siz, bu işe karar verdiğiniz zaman bana bildiriniz! Ben de bu işin gelinecek zamanını size haber vereyim!" dedi. Cişnes, Azad´ın yanından ayrılıp Feyruz ve Dâzeveyh´in yanına vardı. Onlar haber bekliyorlardı. Yanlarına Kays b. Abdi Yağus da geldi. Esved´i öldürmeye Kays´ı hazırlamak istedikleri sırada, bir adam gelip, Kays´a: "Seni hükümdar çağırıyor!" dedi. Kays, yanında Mezhic ve Hemdanlardan on kişi bulunduğu sırada Esved´in yanına girmiş olduğundan, onların yanında Esved´i öldürmeye kadir olamadı. [92] Esved, Kays´a: "O, bana: ´Ey Abhele b. Ka´b b. Gavs! Kendin için adamlarınla korunma ve güven tedbiri al!´ diyor! [93] Sana haber verdiğim gerçek değil midir? Meleğim bana yalan mı haber veriyor? Kasd var! Kasd var! Sen Kays´ın elini kesmezsen, o senin başını kesecek!´ diyor!" dedi. Kays: "Benim seni öldürmekliğim asla doğru bir haber değildir! Sen resûlullahsın! Sen hakkımda ne istiyorsan emret! İstersen beni öldür! İnsanların ölümleri gibi bir defa ölmek, bana her gün ölmemden daha kolaydır!" dedi. Esved, Kays´ın bu sözünden yumuşadı ve onu bıraktı. Kays, Esved´in yanından çıkıp arkadaşlarının yanına uğradı. Olan bitenleri onlara haber verdikten sonra: "İşinizi işleyiniz!" dedi, yanlarında oturma di. Onlar bir cemaat içerisinde bulundukları sırada Esved oraya geldi, ayağa kalktılar. Kapıda yüz kadar deve, sığır vardı. Esved, develeri bir yere hapsetmeden, dizlerini bağlamadan, olduğu yerde adım attırmadan boğazlayıp boşaldıktan sonra, Feyruz´un yanına geldi, ona: "Senin hakkında bana verilen haber doğru değil midir?" dedi ve elindeki harbeyi göstererek: "Seni de boğazlayıp şu hayvanların ardına katayım diye düşünmüştüm!" dedi. Feyruz: "Biz, senin akrabalığını tercih etmiş, Ebnâlara üstün tutmuştuk! Eğer sen bir peygamber olmamış olsaydın, biz senden nasibimizi nasıl alabilirdik ve bizim için dünya ve ahiret işi nasıl birleşebilirdi?" dedi. Esved: "Bu sözünde samimi olduğuna yemin et!" dedi. [94] Feyruz yemin etti. [95] Esved: "Sen de biliyorsun ki, San´â halkı benim yanımda toplandılar. Her cemaat için develer, ev halkı için sığır ve nahiye halkı için de yeteri kadar elbise ve eşya hazırlattım!" dedi. Esved, evine varıp kavuşmadan önce, ayak üzerinde dikildiği sırada: "Ben yarın onu ve arkadaşlarını öldüreceğim!" dedikten sonra dönüp gitti. Feyruz, dönüp işi arkadaşlarına haber verdi, hemen haber salıp Kays´ı getirttiler. Azad´ın yanına varıp kararlarını haber vermek ve kendisinin görüşünü almak hususunda sözbirliği ettiler. Feyruz, Azad´ın yanına vardı, kararlarını ona haberverdi[96] ve: "Sende ne haber var?" diye sordu. [97] Az ad: "O, korunur bir durumdadır. Şu konaktan ayrı köşkte ve köşkün çevresinde dolaşan muhafızdan başka birşey yoktur! Şu, şu ve şu yoldan gidilerek onun bulunduğu yere, üzerine varılır. Akşamladığınız zaman, yanınızda onu öldürecek birşey bulunmaksızın yanına girin! Orada kandil ve silah bulacaksınız!" dedi. Feyruz, Azad´ın yanından çıkıp giderken, Esved´le karşılaşmıştı. Esved: "Seni benim yanıma kim soktu?" dedi. Feyruz´un başına şiddetle vurdu ve kendisini yere düşürdü. Esved çok güçlü bir adamdı. Azad, birden feryad kopardı. [98] Eğer böyle yapmasa, Esved belki Feyruz´u öldürürdü. [99] Azad: "Amcamın oğlu beni ziyarete gelmişti. [100] Sen onu değil, beni dövdün!" dedi. [101] Esved: "Sus! Onu senin için bağışladım!" dedi[102] Feyruz, arkadaşlarının yanına vardı ve: "Kurtuluş, kaçmaktır!" dedi ve onlara olan bitenleri haber verdi. [103] Feyruz ve arkadaşları, seher vakti Esved´in yattığı evin duvarını deldiler. [104] Feyruz, Dâzeveyh ve Kays, üçü içeri gireceklerdi. Feyruz: "Ey Kays! Sen Arapların süvarisisin! İçeri gir, öldür şu adamı!" dedi. Kays: "Beni tehlike zamanında son derece titreme tutar! Adama darbeyi indirdiğim zaman, darbemin hiçbir tesiri olamayacağından korkarım! Ey Feyruz! İçeri sen gir! Çünkü, sen bizim hem en genç, hem de en güçlü olanımızsın!" dedi. Bunun üzerine, Feyruz, kılıcını arkadaşlarının yanında bırakıp içeri girdi. [105] Yatak odasının kapısına yaklaştığı zaman, Esved´in horladığını işitti. [106] O sırada kandil parıldıyor; Esved yatağına gömülmüş, derin bir uykuya dalmış bulunuyordu. Azad ise uyuyuncaya kadar ona nar yedirmek için yanında oturuyordu. Feyruz, Esved´in başının nerede, ayaklarının nerede olduğunu bilemiyordu. Azad´a işaretle: "Başı nerede?" diye sordu. O da, başının nerede olduğunu işaret edip gösterdi. Feyruz, yavaş yavaş yürüyüp Esved´in başucuna dikildi.[107] Esved, sarhoş olarak uykuya dalmış ve kendisinin sarhoşluğu daha geçmemişti. [108] Feyruz yüzünü açınca, Esved gözlerini açtı ve Feyruz´a baktı. Feyruz, kendi kendine: "Dönüp kılıcımı alayım!" dedi, fakat vakit geçirmekten, [109] dönüp de bu fırsatı kaçırırsa hem kendisinin, hem de Azad´ın öldürüleceğinden korktu. O sırada, Esved: "Bana ne, sana ne ey Feyruz!" diyerek kendi kendine söyleniyor, mırıldanıyordu. [110] Feyruz hemen bir eliyle Esved´in başını, diğer eliyle de sakalını tutarak boynuna doğru kıvırıp boynunu kırdı.[111] Bacaklarını da sırtına doğru kıvırıp kırdı. Sonra, gitmek için davranınca, Azad Feyruz´un eteğinden tuttu ve: "Sen ne sanıyorsun, daha o ölmemiştir! [112] Sen beni nereye bırakıyorsun?!" dedi. [113] Feyruz: "Vallahi onu öldürdüm ve ondan seni rahata erdirdim!" dedi. [114] Arkadaşlarının yanına vardı, Esved´e yaptıklarını onlara haber verdi. Arkadaşları: "Geri dön! Onun başını da kes!" dediler, birlikte döndüler. Feyruz Esved´in başını kesmek istediği zaman Esved öyle bir titredi ki, titremesini durduramadılar! Feyruz, arkadaşlarına: "Siz onun göğsüne oturunuz!" dedi. İki kişi Esved´in göğsüne oturdu. Azad, saçından tuttu. Esved´in tepesinden homurdanmalar işitiliyordu. Boğazı bıçakla kesilince, hiç işitilmemiş bir öküz böğürtüsü gibi böğürdü ve sesi kesildi. Çevrede bulunan muhafızlar kapıya koşuştular ve: "Ne var! Ne var! [115] Rahmânü´l-Yemen´in başında ne hal var?" diye sordular. [116] Azad: "Ona vahiy geliyor!" dedi. [117] Muhafızlar sustular ve geri döndüler. [118] Feyruz´la arkadaşları evlerine dönüp: [119] "Bunu kavim ve kabilelerimize ve başkalarına nasıl haber verip duyuralım?" diye konuştular. Sonunda parolalanyla seslenip kabilelerini toplamak, arkasından da ezan okumak hususunda görüş birliğine vardılar. [120] Yanlarında Vebr b. Yuhannis de olduğu halde kalelerden yüksek bir kalenin üstüne çıktılar. [121] Tan yeri ağarmaya başladığı zaman, ilk önce Dâzeveyh, kendi parolalanyla kabilesine seslendi. [122] Müslümanlar da, müşrikler de korktular. Muhafızlar, kalenin çevresini sardılar. Süvarilerde gelip muhafızlara katıldılar. [123] Vebr b. Yuhannis, namaz için ezan okudu. Birçok halk gelip oraya toplandı. Toplanan halka: "Haberiniz olsun ki, Yüce Allah Esvedü´l-Kezzab´ı öldürdü! [124] Muhammed´in Resûlullah olduğuna, Abhele´nin ise yalancı olduğuna şehadet ederim!" diye seslendiler. Esvedü´l-Kezzab´ın kesilen başını da halkın önüne attılar. [125] Süvarilerin yanlarında kandiller bulunuyordu. Halk, atılan başın Esvedü´l-Kezzab´ın başı olduğunu gördü. [126] Vebr b. Yuhannis, namaz için kamet getirdi. [127] Toplanmış olan halktan müşrik olanlar hemen yağma için dağılmaya[128] ve her biri Ebnâların ev halkından gece karanlığında görebildikleri çoluk çocukları yakalamaya başlayınca, Ebnâlar da kalenin üzerinden, aşağıda halk arasında bulunan kardeşlerine: "Bunların neler yaptıklarını görmüyor musunuz? Siz de onlardan gücünüzün yettiğini yakalayınız!" diyerek seslendiler. Bunun üzerine onlardan yetmiş kişi yakaladılar. [129] Müşrikler de, Ebnâların çocuklarından ve ev halklarından yetmiş kişi yakalayıp götürmüşIerdi. [130] San´â halkına: "Herkes onlardan yanında bulunanı tutsun, salmasın!" diyerek seslendiler. San´âlılar da öyle yaptılar. [131] Esved´in müşrik askerleri, kendilerinden yetmiş kişinin eksik olduğunu görünce, Ebnâlara gelip: "Adamlarımızı bize gönderiniz!" dediler. Ebnâlar da: "Siz çoluk çocuklarımızı bize gönderiniz, biz de size adamlarınızı gönderelim!" dediler. Müşrikler, Ebnâların çoluk çocuklarını bıraktılar, Ebnâlar da onların adamlarını bıraktılar.[132] [83] Taberî, c. 3, s. 21 5, İbn Esîr, c. 2, s. 338, Ebu´l-Fidâ, c. 6, s. 308. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/204-205. [84] Taberî, Tâıîh.c.3, s. 218-219. [85] Ta berf, T ân h, c. 3, s. 215-216, İ bn E sfr, K âm il, c. 2, s. 338, E bu´l-F idâ, el-Bi dâye ve´n-nihâ ye, c. 6, s. 308. [86] Ebu´l-Fidâ, c. 6, s. 308. [87] Taberî, c. 3,s.216,İbn Esîr, c. 2, s. 338, Ebu´l-Fidâ, c. 6,3.308. [88] İbn Esîr, c. 2, s. 338. [89] Taberî, Tânh.c.3, s. 216, İbn Esîr, c. 2, s. 338, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye, c. 6, s. 308. [90] Ebu´l-Fidâ, c. 6, s. 308. [91] Taberî, c. 3, s. 21 6, İbn Esîr, c. 2, s. 338. [92] Taberî, Târîh, c. 3, s. 216, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 338-339. [93] Taberı, c. 3.S.216. [94] Taberı, Tâıîh.c.3, s. 216, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 338-339. [95] İbn Esîr, c. 2, s. 339. [96] Taberî, c. 3, s. 21 6-21 7, İbn Esîr, c. 2, s. 339. [97] Taberî, c. 3, s. 21 7. [98] Taberî, Tanrı, c. 3, s. 217, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 339. [99] Taberî, c. 3, s. 21 7. [100] İbn Esîr, c. 2, s. 339. [101] İbn Esîr, c. 2, s. 339. [102] Taberî, c. 3, s. 217. [103] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [104] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 126, Taberî, c. 3, s. 21 7, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [105] Taberî, Târîh, c. 3, s. 219. [106] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 340. [107] Taberî, c. 3, s. 220. [108] Belâzuri", Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 126. [109] Taberî, c. 3, s. 220. [110] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [111] Taberî, c. 3, s. 220. [112] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [113] Taberî, c. 3, s. 217. [114] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [115] Taberî, Târîh, c. 3, s. 217, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 340. [116] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 126. [117] Belâzurî, c. 1, s. 1 26, Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [118] Belâzurî, c. 1, s. 1 26. [119] Taberî, c. 3, s. 220. [120] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [121] Taberî, c. 3, s. 220. [122] Taberî, c. 3, s. 217. [123] Taberî, Târîh, c. 3, s. 217, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 340. [124] Taberî, c. 3, s. 220. [125] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 340. [126] Taberî, c. 3, s. 220. [127] Taberî, c. 3, s. 217. [128] Taberî, c. 3, s. 217, İbn Esîr, c. 2, s. 340. [129] Taberî, c. 3, s. 220. [130] Taberî, c. 3, s. 218. [131] İbn Esîr, c. 2, s. 340. [132] Taberî, Târîh, c. 3, s. 220,218 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/205-214. [133] TabeN. c3, s.218,lbn Abdilbeır, Istiâb,c3, s. 1266, IbnEsîr, Kâmil, c. 2,5.341. [134] Taberî, c. 3, s. 220. [135] Taben.c3, s. 218, İbn AMIbeır, c. 3,s.1266,İbn Esîr, c. 2, s. 341. |