๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2010, 20:54:19



Konu Başlığı: Efendimiz a.sın Kötülüklerden Korunarak Büyütülüşü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2010, 20:54:19

Peygamberimiz (a.s.)ın Her Türlü Kötülüklerden Korunarak Büyütülüşü



Peygamberimiz (a.s.), amcası Ebu Talib´in şefkatli kanadı altında güzelce büyüyüp gidiyordu.[511]

Ebu Talib bu koruyuculuğunu ve kollayıcılığını hayatının sonuna kadar devam ettirdi.[512]

Yüce Allah; Peygamberimiz (a.s.)ı, Ebu Talib´in yanında bulundurup[513] peygamberlikle

şereflendireceği için, onu Cahiliye devrinin kötülüklerinden hiçbirine bulaştırmadı.[514]

1. Suyutî´nin Ebu Nuaym ve İbn Asâkir´den nakline göre, Hz. Ali der ki: "Muhammed (a.s.)a, bir gün:

´Sen, hiç puta taptın mı? ´ diye soruldu.

´Hayır!´ buyurdu.

´Sen, hiç içki içtin mi?´ diye sordular.

´Hayır! Ben, daha Kitab ve imanın ne olduğunu bilmezken bile, Kureyşîlerin küfür üzerinde bulun duklarını bilmekten uzak kalmamı sırrıdır´ buyurdu."[515]

Peygamberimiz (a.s.), kendisini çocukluğu sırasında Yüce Allah´ın nasıl koruduğunu şöyle anlatır:

"Öyle bir zamanımı biliyorum ki; Kureyş çocuklarıyla birlikte, bir oyun oynamak üzere, bir yerden bir yere taş taşıyorduk.

Her birimiz, fotasını sıyırıp boynuna dolamış, taşı onun üzerinde taşıyordu.

Ben de, onlarla birlikte böyle yapıp gelir giderken, kendisini görmediğim birisi bana ağrıtıcı bir yum ruk indirip:

´Bağla fotanı beline!´ dedi.

Ben de, hemen, fotamı belime bağladım.

Arkadaşlarımın arasında, yalnız ben, fotalı olduğum halde boynumda taş taşıdım."[516]

2. Cabir b. Abdullah´ın rivayetine göre, Peygamberimiz (a.s.), Kureyş ile birlikte, Kabe için
taş taşıyordu. Fotası da üzerinde idi.

Peygamberimiz (a.s.)ın amcası Hz.Abbas:

"Kardeşimin oğlu! Şu fotanı çözsen, omuzlarının üzerine alsan da, taşıyacağın taşla gitsene!" demişti.

Peygamberimiz (a.s.), fotasını çözüp omuzlarının üzerine koyar koymaz, yere, baygın düştü!

İşte ondan sonra, kendisi hiçbir vakit çıplak görülmemiştir.[517]

Peygamberimiz (a.s.), oniki yaşında bir çocuk iken.[518] Rahip Bahîra´nın Kureyş müşrik lerinin Lât ve Uzzâ putları adına yemin edip durduklarına bakarak, Peygamberimiz (a.s.)a da "Lâtve Uzzâ hakkı için, sorularıma cevap ver!" dediği zaman, "Lât ve Uzzâ adına yemin vererek bana birşey sorma! Vallahi, ben, bunlardan nefret ettiğim kadar, hiçbir şeyden nefret etmem!" demiştir.[519]

Peygamberimiz (a.s.)ın dadısı Ümmü Eymen der ki:

"Kureyş müşrikleri, tazim için, Buvâne putunun yanında, yılda bir gün toplanırlar, geceye kadar onun yanında saç kestirmek, iti kafa girmek, kurban kesmek suretiyle tören yaparlardı.

Ebu Talib de, Kureyş kavmi ile birlikte bu bayram için hazırlanmış ve Resûlullah (a.s.)ın da bu bayramda kavminin yanında bulunmak üzere hazırlanmasını söylemişti.

Resûlullah (a.s.) bundan kaçınınca, Ebu Talib´in de, Resûlullah´ın âmelerinin (halalarının) da Resûlullah´a son derece kızdıklarını gördüm.

Halaları:

´İlahlarımızdan yüz çevirmek demek olan bu davranışından dolayı, senin bir felakete uğramandan korkuyoruz!´ diyerek o kadar ısrar ettiler, o kadar üzerine düştüler ki, Resûlullah (a.s.) yanlarına düşüp gitmek zorunda kaldı.

Allah´ın dilediği kadar bir müddet orada gaip olup görünmedi.

Sonra, korkudan benzi sararmış bir halde dönüp yanımıza geldi.

Halaları:

´Senin başına ne felaket geldi?´ diye sordular. O da:

´Bana cin dokunmasından korkuyorum!´ dedi.

Halaları:

´Allah, seni şeytanla mübtelâ kılmaz! Sende, iyi haslet ve meziyetler var.

Söyle bakalım, görmüş olduğun şey nedir?´ dediler.

Resûlullah:

´Ben, bu putun yanına yaklaşınca, beyaz ve uzun boylu bir adam peyda olup, bana ´Ey Muhammedi Gerine dön! Sakın ona el sürme!1 diyerek bağırıyordu!´ dedi.

Artık, kendisine peygamberlik gelinceye kadar, onların bayramına ve törenine katılmadı ."[520]

5. Hz. Ali´nin, Peygamberimiz (a.s.)dan bizzat işitip bildirdiğine göre, Peygamberimiz (a.s.) buyurmuşlardır ki:

"Ben, Cahiliye devri insanlarının işledikleri birşeyi işlemeye iki kere teşebbüs etmiş isem de, Yüce Allah, işlemek istediğim şeyle benim arama girip, beni ondan alıkoydu.

Bundan sonra, Yüce Allah beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötü şeye teşebbüs etmedim !"[521]

İki kere yapmaya teşebbüs edip alıkonulduğum şey de şu idi:

"Bir gece, Mekke´nin yukarı taraflarında, Kureyş´ten bir veya birkaç gençle birlikte kendi koyun larımızı otlatıyordum.

Arkadaşıma:

´Eğer koyunuma bakarsan, ben de, diğer gençler gibi, Mekke´ye gidip gece konuşmalarına katılayım´ dedim.

Arkadaşım:

´Olur. İstediğini, yap!´ dedi.

Ben, bu arzumu yerine getirmek üzere, yola çıktım.

Mekke evlerinden ilk evin yanına vardığım zaman, defler, düdüklerle ıslık çalındığını işittim.

´Nedir bu?´ diye sordum.

´Filan erkek, filanca kadınla evleniyor!´ dediler.

Hemen, oturup onlara bakmaya başladım.

Derken, Yüce Allah kulaklarımı tıkadı, uyuyakaldım.

Beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi!

Hemen, dönüp arkadaşımın yanına geldim.

´Ne yaptın?´ diye sordu.

´Hiçbir şey yapmadım!´ dedim. Sonra da, başımdan geçeni ona anlattım.

Başka bir gece, yine, arkadaşıma aynı şekilde ricada bulundum. O da:

´Olur. Dilediğini, yap!´ dedi.

Yola çıkıp Mekke´ye geldiğimde, şu geçen gece Mekke´ye geldiğim zaman işittiğimin aynısını işit tim.

Hemen, oraya çöküp bakmaya başladım.

Derken, Yüce Allah kulaklarımı tıkadı.

Vallahi, beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi!

Uyanınca, hemen, arkadaşımın yanına döndüm. Başımdan geçeni ona anlattım.

Bundan sonra, Yüce Allah beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötü şeye teşebbüs etmedim ."[522]

6. Kureyş müşriklerinin, pufları olan Lâtve Uzzâ´ya geceleri taptıktan sonra yatmayı âdet edindik leri sıralarda, Peygamberimiz (a.s.)ın, zevcesi Hz. Hatice´ye "Ey Hatice! Vallahi, ben hiçbir zaman Lâfa tapmam! Vallahi, ben hiçbir zaman Uzzâ´ya tapmam!" dediğini ve Hz. Hatice´nin de "Boş ver Uzzâya Muzzâya!" diye karşılık verdiğini komşusunun işitmiş olduğu rivayet edilir.[523]

İbn İshak (85-151 Hicrî) der ki:

Resûlullah (a.s.); erlik çağına erinceye kadar, mertlik ve insanlıkça, kavminin en üstünü; ahlâkça en güzeli; soy sop itibarıyla en şereflisi; komşuluk haklarını en çok gözeteni; akıl ve uslulukça en büyüğü; doğruluk ve doğru sözlülükte en başta geleni; eminlik ve güvenilirlikte en büyüğü; kötülük ten, insanları alçaltan huylardan da, insanların en uzak bulunanı idi.

Yüce Allah, bütün iyi haslet ve meziyetleri onda toplamıştı.

Bunun için; kendisi, kavmi arasında ´el-Emîn´ adıyla anılırdı ."[524]



[511] İbn Haldun, Târih, c. 2, ks.2, s. 5.

[512] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 121.

[513] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 121 , Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 1, s. 169.

[514] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 194, İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 121, Ebu Nuaym, Delâil.c.1 , s. 169, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 28, 30, Ebu´l-Fidâ.el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 2, s. 286-287.

[515] Suyûtî, Hasâisü´l-kübrâ, c. 1, s. 221, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 254, Halebî, İnsânü´l-uyûn, c. 1, s. 204.

[516] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 194-195, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 30, 31, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 2, s. 287, Halebî, İnsan, c. 1, s. 299

[517] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 96, Müslim, Sahih, c. 1 , s. 268, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 32.

[518] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 153, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 96, İbn Kuteybe, Kitâbu´l-maârif, s. 65, Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 131, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 1, s. 31.

[519] İbn İshak, Kitâbu´l-mübtedâ ve´l-meb´as, c. 2, s. 54, İbn Sa´d, Tabakât, c. 1 , s. 154, Ebu Nuaym , Delâilü´n-nübüvve, c. 1 , s. 169, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 35, Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 133, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 42.

[520] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 158, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 187, Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 38-39, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 45, Zehebî, Târîhu´l-İslâm, s. 80-81, Suyûtî, Hasâisü´l-kübrâ, c. 1, s. 221 -222, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 200-201.

[521] İbn İshak, Kitâbu´l-mübtedâ ve´l-meb´as, s. 2, s. 58, Buhârî, Târîhu´l-kebir, c. 1 , s. 130. Taberî, Târih, c. 2, s. 196. Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 1, s. 186, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 33, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1 , s. 44, Zehebî, Târıhu´l- İslâm, s. 79, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 2, s. 287, İbn Hacer, Metâlibu´l-âliye, c. 4, s.178, Suyûtî, Hasâisü´l-kübrâ, c. 1, s. 219.
[522] İbn İ shak, K itâbu1 l-m übtedâ ve´l-m eb´a s, c. 2, s. 58-59, Taberi, Târih, c. 2, s. 196, Ebu N uaym, D el âil, c. 1, s. 186, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 33-34, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 44-45, Zehebî, Târîhu´l-İslâm, s. 79-80, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 2, s. 287-288, İbn Hacer, Metâlibu´l-âliye, c. 4, s. 178, Suyûtî, Hasâisü´l-kübrâ, c. 1 , s. 289.

[523] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 362.

[524] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre.c.1, s. 194, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 2, s. 286-287.