๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2010, 15:56:40



Konu Başlığı: Ebu Süfyan ın işlenilen cinayeti gözardı etmeye çabalayışı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2010, 15:56:40
Ebu Süfyan´ın İşlenilen Cinayeti Gözardı Etmeye Çabalayışı


Ebu Süfyan Medine´ye gelip kızı Üımımü Habibe´nin evine girdi. Ki, Ümmü Habibe, Peygamberimiz Aleyhisselamın zevcesi idi.

Ebu Süfyan Peygamberimiz Aleyhisselamın döşeğine oturmak isteyince, Hz. Ümmü Habibe döşeği hemen dürüp babasını onun üzerine oturtmadı.

Ebu Süfyan:

"Ey kızcağızım! Sen bu döşeği mi benden esirgedin, yoksa beni mi bu döşekten esirgedin; anlaya madım!" dedi.

Hz. Ümmü Habibe:

"Hayır! Bu, Resûlullah Aleyhisselamın döşeğidir![143] Müşrik onun üzerine oturamaz![144]

Sen müşriksin! Necissin! Bunun için, seni onun döşeğine oturtmak istemedim!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Vallahi, ey kızcağızım! Benim evimden ayrıldıktan sonra sana kötülük gelmiş! Sen kötüleşmişsin!" dedi.[145]

Hz. Ümmü Habibe:

"Hayır! Allah bana kötülüğü değil, İslâmiyeti nasip etti!

Sen ise, işitmez, görmez, taştan yontulmuş puta hâlâ tapıp duruyorsun!?

Babacığım! Senin gibi, Kureyşîlerin ulusu ve yaşlısı olan kişi[146] nasıl olur da İslâmiyete uzak kalır?!" dedi.[147]

Ebu Süfyan:

"Yazıklar olsun sana! Demek, ben senden bunu da (bu azarı da) mı işitecektim ha?!

Ben atalarımın tapageldiklerini bırakacağım da, Muhammed´in dinine mi tâbi olacağım?!" dedi.[148]

Hz. Ümmü Habibe´nin evinden çıkıp gitti.[149]

Doğruca Mescide, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına vardı.[150]

Ebu Süfyan, kızı Hz. Ümmü Habibe´nin yaptıklarını ve kendisinin de ona:

"Sen o bıraktığım gibi kalmamışsın. Araplığı bırakmışsın!" dediğini anlattı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, gülümseyerek, ona:

"Yâ Ebâ Hanzale! Sen demek ona böyle söyledin hâ?" buyurmakla yetindi.[151]

Ebu Süfyan:

"Yâ Muhammedi Ben Hudeybiye barışında bulunamamıştım.

O muahedeyi berkiştirve mütareke müddetimizi de uzat![152]

Gel! Aramızdaki muahedeyi bir yazı ile yenileyelim?" dedi.[153]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ey Ebu Süfyan! Sen bunun için mi geldin?" diye sordu.

Ebu Süfyan:

"Evet!" dedi.[154]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

Biz, o aramızdaki ahd üzerinde duruyoruz![155] Yoksa, siz bir hadise çıkarıp onu bozdunuz mu?" buyurdu.[156]

Ebu Süfyan:

"Allah korusunu[157] Hayır! Öyle birşey olmamıştır![158]

Biz, ahdimizin ve barışımızın üzerinde duruyoruz. Biz, ona ne aykırı davranışta bulunuruz, ne de onu değiştiririz" dedi.[159]

Peygamberimiz Aleyhisselam da:

"Biz de, Hudeybiye gününde yaptığımız mütareke ve musalahanın üzerinde duruyoruz! Ona ne aykırı davranışta bulunuruz, ne de onu değiştiririz!" buyurdu.[160]

Ebu Süfyan muahedeyi yenilemek hususundaki dileğini tekrarladı.[161]

Fakat, Peygamberimiz Aleyhisselam ona hiçbir cevap vermedi[162]

Bundan sonra, Ebu Süfyan, Hz. Ebu Bekir´in yanına gitti ve Peygamberimiz Aleyhisselamla konuş masını istedi[163] ve:

"Ey Ebu Bekir[164] Aramızdaki muahedeyi yenilen[165] Mütareke müddetimizi uzat[166] Halkın arasını bul!" dedi.[167]

Hz. Ebu Bekir:

"Ben bu işi yapamam![168] Bu, bana ait bir iş değildir. Allah´a ve Allah´ın Resûlüne ait bir iştir.[169]

Sen Ömer´le de buluş!" dedi.[170]

Ebu Süfyan:

"Öyleyse, beni himayeye alır ve bunu halkın içinde açıklar mısın?" diye sordu.[171]

Hz. Ebu Bekir:

"Biz, ancak Resûlullah Aleyhisselamın himaye ettiğini himaye edebiliriz!" dedi.[172]

Ebu Süfyan, Hz. Ebu Bekir´den sonra, Hz. Ömer´e gitti.[173]

Ona da, Hz. Ebu Bekir´e söylediği gibi söyledi:[174]

"Muahedeyi yenile, halkın arasını düzelt!" dedi.[175]

Hz. Ömer:

"Demek muahedeyi bozdunuz hâ?[176]

Eğer ondan yeni birşey kalmışsa, Allah onu da yok etsin[177]

Onun sağlam,[178] bitişik[179] olan tarafı varsa, Allah onu da kesip atsın.[180]

Ben sizin için mi Resûlullah Aleyhisselama gidip şefaat dileyeceğim?[181] Ben mi bu işi yapacağım?![182]

Vallahi, ben küçücük bir karıncadan başkasını bile bulamasam, yine, ondan yararlanmaya çalışır, sizinle çarpışırım!" dedi.[183]

Ebu Süfyan, Hz. Ömer´den bu sözleri işitince:

"Sen de akrabalarından kötülükle cezalanasın![184]

Vallahi, kavmine karşı senin kadar katı ve kötü davranan görmedim!" dedi.[185]

Kendi kendine de:

"Ben bugünkü gibi çetin bir gün görmedim!

Bir kavim bir kavme karşı başka bir kavmi silah ve yiyeceklerle destekleyecek olursa, muahedeyi bozmuş olacakları tabiîdir!" diyerek söylendi.[186]

Ebu Süfyan, Hz. Osman´a gitti ve:

"Şu cemaat içinde, bana akrabalık yönünden senden daha yakın bir kimse yoktur.

Sen şu mütarekeyi uzat ve muahedeyi yenile! Çünkü, sahibin seni hiçbir zaman reddetmez!

Vallahi, ben Muhammed´in ashabına yaptığı kadar çok ikram yapan hiçbir kimse görmemişimdir" dedi.

Hz. Osman:

"Ben ancak Resûlullah Aleyhisselamın himayesinde bulunanı himaye edebilirim!" dedi.[187]

Ebu Süfyan, Ensarın ileri gelenlerinden Sa´d b. Ubâde´nin yanına vardı ve:

"Ey Ebu Sabit! Sen ikimizin arasındaki dostluğu biliyorsun!

Ben senin için Mekke Haremimizde bir himayeciyim!

Sen şu memleketin (Medine´nin) ulu kişi sisin!

İki taraf halkını himayene al, mütareke müddetini uzat!" dedi.

Sa´d b. Ubâde:

"Ey Ebu Süfyan! Ben ancak Resûlullah Aleyhisselamın himayesinde olanları himaye edebilirim.

Resûlullah Aleyhisselama karşı hiç kimse himayeye alınamaz!" dedi.[188]

Ebu Süfyan, bundan sonra, Hz. Ali´nin evine gitti.

O sırada, Hz. Fâtıma Hz. Ali´nin yanında bulunuyor ve henüz bir çocuk olan Hz. Hasan da önlerinde gezip duruyordu.[189]

Ebu Süfyan:

"Ey Ali! Şu cemaat içinde akrabalık yönünden bana en yakın olan sensin! Ben bir iş için gelmiştim.

Umduğumu elde edemeden, geldiğim gibi geri dönüp gideceğim.

Resûlullaha gidip benim için şefaatçi ol![190] Araya girip, kavmine karşı himayeci ol. Onlar için, mua hede ve mütareke yazısını yeniletil [191]

İki taraf arasında himayeci, arabulucu ol da, Muhammed´le mütareke müddetinin uzatılmasını konuşup sağla!" dedi.[192]

Hz. Ali:

"Bu, bana ait bir iş değildir. Allah´a ve Allah´ın Resûlüne ait bir iştir.[193]

Allah senin iyiliğini versin ey Ebu Süfyan! Vallahi, Resûlullah Aleyhisselam bir işe karar verdi mi,[194] onu muhakkak yapar.[195]

Resûlullah Aleyhisselama ait bir iş hakkında ben hüküm veremem![196]

Biz bu iş hakkında onunla da konuşamayız.[197]

Hiç kimse, onun istemediği şeyi konuşamaz!" dedi.[198]

Ebu Süfyan, Hz. Fâtıma´ya dönerek:

"Ey Fâtıma! Sen, kavminin kadınları arasında büyüklüğünü gösterecek bir iş yapmak istemez misin?" dedikten sonra, ona da Hz. Ali´ye söylediği gibi söyledi[199] ve:

"Sen iki taraf halkını himayene alıp uzlaştırsan da, Araplar içinde büyük kadınların hayırlısı olsan olmaz mı?" dedi.[200]

Hz. Fâtıma:

"Ben ancak bir kadınım!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Senin himayeci olman caizdir.[201] Nitekim, kızkardeşin (Zeyneb), Ebu´l-Âs b. Rebi´i himayesine almıştı.[202] Bunu Muhammed de caiz görmüştü.[203] Buna aykırı davran il mam ıştır" dedi.[204]

Hz. Fâtıma:

"Bu, bana ait bir iş değildir. Allah´a ve Allah´ın Resûlüne ait bir iştir.[205]

Ben Resûlullah Aleyhisselama ait bir iş hakkında hüküm veremem" dedi.[206]

Bunun üzerine, Ebu Süfyan:

"Ey Muhammed´in kızı! Şu yavrucuğuna emretsen de, iki taraf halk arasında himayeci olduğunu söylese olmaz mı?

O, böyle yaparsa, kendisi, zamanın sonuna kadar Arapların ulusu olur!" dedi.

Hz. Fâtıma:

"Vallahi, benim bu yavrum ne halk arasında himayeci olacak yaşa gelmiştir, ne de Resûlullah Aleyhisselama karşı bir kimse himayeye alınabilir!" dedi.[207]

Ebu Süfyan, Hz. Ali´ye dönerek:

"Ey Hasan´ın babası! Bana karşı, işlerin çok zorlaşmış olduğunu görüyorum.

Sen bana bir öğüt ver![208] Senin bu husustaki görüşün nedir? Zorlaşmış bulunan şu işimi bir kolay laştı r!

Sence, benim için yararlı olabilecek işi, çareyi bana emret!" dedi.[209]

Hz. Ali:

"Ben şu gündeki kadar, senin gibi, ne yapacağını şaşırmış bir adam görmedim.[210]

Vallahi, ben senin için yararlı olabilecek birşey bilmiyorum.

Fakat, sen Benî Kinanelerin ulu kişisisin!

Kalk, iki taraf halkını uzlaştırmak için himayene aldığını ilân et! Sonra da yurduna çekgit![211] Halkın arasını bul!" dedi.[212]

Ebu Süfyan:

"Bunun benim için bir yarar sağlayacağını sanıyor musun?" diye sordu.

Hz. Ali:

"Hayır! Vallahi, yarar sağlayacağını pek sanmıyorum.

Fakat, senin için, bundan başka, yapılacak birşey de bulamıyorum!" dedi.[213]

Ebu Süfyan:

"Sen doğru söyledin! Ben bunu yapmalıyım!" dedi.[214]

Bunun üzerine, Ebu Süfyan, Peygamberimiz Aleyhisselamın Mescidine gidip ayakta dikilerek:

"Ey insanlar! Ben iki taraf halkını ahd ve emanım altına aldım ![215]

Vallahi, benim bu ahdime hiç kimsenin muhalefet edeceğini sanmıyorum.[216]

Muahedeyi yeniledim, halkın arasını bulacağım!" dedi.[217]

Böyle derken de, sağ elini sol elinin üzerine koydu.[218]

Sonra da, Peygamberimiz Aleyhisselamin yanına vardı ve:

"Ey Muhammedi Sen benim bu eman ve himaye taahhüdümü zannetmem ki reddedesin!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ey Ebu Süfyan! Bunu sen söylüyorsun! (Bu, senin sözündür!)" buyurdu.[219]

Ebu Süfyan, devesine binip Mekke´ye döndü.[220]

Ebu Süfyan´ın Mekke´ye dönüşü gecikince, Kureyş müşrikleri:

"Vallahi, onun Muhammed´e gizlice tâbi olduğunu ve Müslümanlığını gizli tuttuğunu sanıyoruz!" diy erek, onu suçlamaya başlamışlardı.

Ebu Süfyan, geceleyin Mekke´ye varıp evine girince, karısı Hind:

"Kavmin seni Müslüman oldu diye suçlayıncaya kadar, orada tutuldun kaldın.

Kalışını kavminin yanına başanyla dönmek için uzattınsa, değer!" dedi.

Ebu Süfyan, olan bitenleri haber verip:

"Ali´nin dediğini yapmaktan başkasına yol bulamadım!" deyince, Hind ona:

"Sen Kureyş kavminin iyilikten uzaklaştırılmış, kötüleşmiş bir elçisi oldun" diyerek hakaret etti.

Ebu Süfyan, sabaha çıkınca, İsaf ve Naile putlarının yanında başını kazıtıp onlara kurban kestikten sonra:

"Ben, babamın üzerinde öldüğü şeyden, ölünceye kadar sizinle birlikte bulunmaktan ayrılmaya cağım" diyerek kurbanın kanını pufların başlarına sürdü.

Bunun üzerine, Kureyş müşrikleri onun Müslüman olmadığını anladılar, kendisini suçlamaktan vazgeçtiler.[221]

Kureyş müşrikleri, Ebu Süfyan´a:

"Gerinde ne haber var?[222] Muhammed´den bize bir yazı getirdin mi? Yahut mütareke müddetini uzatabildin mi? Ya da, onun bize savaş açmamasını sağlayabildin mi[223] Ne getirdin bize?" diye sor dular.

Ebu Süfyan:

"Ben, kalbleri bir tek kalb haline gelmiş bir kavmin yanından geliyorum.

Vallahi, onlardan yarar umduğum, küçük büyük, kadın erkek hiçbirini bırakmaksızın, hepsiyle konuştum.

Onlardan birşey koparmayı başaramadım ![224]

Muhammed´in yanına vardım, kendisiyle konuştum. Vallahi, bana hiçbir cevap vermedi.

Sonra, Ebu Kuhâfe´nin oğluna (Ebu Bekir´e) gittim. Onda da bir hayır bulmadım.

Sonra, Hattab´ın oğluna (Ömer´e) gittim. Onu düşmandan daha düşman buldum!

Sonra, Ali´nin yanına vardım. Kendisini kavmin en yumuşağı buldum.

Ali bana birşey işaret etti. Ben de onu yaptım.

Vallahi, o yaptığım şeyin bana bir yararı olur mu, yoksa olmaz mı, bilmiyorum" dedi.

Kureyş müşrikleri:

"O sana neyi emretti?" diye sordular. Ebu Süfyan:

"Bana insanların arasında ahd ve eman vermemi emretti. Ben de onu yaptım" dedi.

Kureyş müşrikleri:

"Muhammed buna icazet, izin verdi mi?" diye sordular.

Ebu Süfyan:

"Hayır![225]

Ben, bunu yaptıktan sonra Muhammed´in yanına vardım ve:

´Ben iki taraf halkını, uzlaştırmak için, himayeme aldım. Zannetmem ki, sen bu himayeye alışımı reddedesin!1 dedim.

Bana:

´Ey Ebu Süfyan! Ey Hanzale´nin babası! Bunu sen söylüyorsun "Bu, senin sözündür!" dedi ve bun dan başka birşey söylemedi" dedi.[226]

Kureyş müşrikleri:

"Yazıklar olsun sana! Vallahi, adam (Ali) sana oyun etmiş, seninle eğlenmekten başka birşey yap mamış!

Yaptığın şey sana bir yarar sağladı, bir işine yaradı mı?" dediler.

Ebu Süfyan:

"Hayır! Bir yarar sağlamadı. Fakat, vallahi, bundan başka da, yapacak birşey bulamadım" dedi.[227]

Kureyş müşrikleri:

"Demek, sen hiçbir şey yapamamışsın![228] Bize hiçbir şey getirememişsin.[229]

Vallahi, biz bugün dönen elçi gibi başarısız hiçbir elçi görmedik.[230]

Sen bize ne savaş haberi getirdin ki savaşa hazırlanalım, ne banş haberi getirdin ki güvenlik içinde bulunalım!" dediler.[231]





[143] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792, Taberî, Târîh, c. 3, s.112, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 438, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 280.

[144] İbn Haldun, Târih, c. 2, ks.2s.42.

[145] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, c. 2, s. 791, 793, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Hazm , Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, İbn Esîr, t 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 1 65, Zehebî, s. 438, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 179.

[146] Vâkıdî, c. 2, s. 793, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 7, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[147] Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[148] Vâkıdî, c. 2, s. 793, Halebî, c. 3, s. 7.

[149] Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

[150] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 42, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

[151] Mus´abu´z-Zübeyrf, Nesebi Kureyş, s. 1 22.

[152] Vâkıdî, Megâzî, c. 2,s. 792, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 10, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 7, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[153] Zührî, M eg âzf s. 87, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374.

[154] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 281.

[155] Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, c. 5, s. 374.

[156] Zührî, Megâzî, s. 87, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 792, Abdurrezzak, c. 5, s. 374, Beyhakî, c. 5, s. 10, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 281 .

[157] Vâkıdî, c. 2, s. 792, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 281, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, c. 2, s. 293.

[158] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 374.

[159] Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 281, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, c. 2, s. 293.

[160] Vâkıdî, c. 2, s. 792, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, c. 2, s. 293.

[161] Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, c. 2, s. 293.

[162] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 112, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 438, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 179.

[163] İbn İshak, İbn Hişam ,c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c.2, s. 241, İbn Seyyid,c. 2, s. 165,166, Zehebî, s. 438

[164] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[165] Ebu Yusuf, s. 212, Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42.

[166] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 7.

[167] Ebu Yusuf, Kitâbu´l -haraç, s. 212, Bel âzurf, F ütûhu´l -bül dân, c. 1, s. 42.

[168] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 11 2, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 438, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 179.

[169] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[170] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42.

[171] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 793, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[172] Vâkıdî, c. 2, s. 793, Beyhakî, c. 5, s. 1 0, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, c. 2, s. 293.

[173] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, c. 2, s. 793, Taberî, c. 3, s. 112.

[174] Ebu Yusuf s. 212, Vâkıdî, c. 2, s. 793.

[175] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42.

[176] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[177] Ebu Yusuf, s. 212, Belâzurî, c. 1, s. 42, E bu´l-Fidâ, c. 4, s. 282.

[178] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[179] Belâzurî, c. 1, s. 42, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 282.

[180] Ebu Yusuf s. 212, Belâzurî, c. 1, s. 42, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 282.

[181] Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Esîr, c.2, s. 241, Zehebî, s. 438, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

[182] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225.

[183] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Vâkıdî, c. 2, s. 793, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, 10, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c.2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 438, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, c.2, s. 179.

[184] Vâkıdî, c. 2, s. 793, Beyhakî, c. 5, s. 1 0, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 282, Halebî, c. 3, s. 7, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

[185] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42.

[186] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[187] Vâkıdî, M egâzf, c. 2, s. 793, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 10, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 282, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 7, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[188] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

[189] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38, Taberî, Târih, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 1 79.

[190] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, Beyhakî, c. 5, s. 8, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 438, E bu´l-Fidâ, c. 4, s. 280, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

[191] Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

[192] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

[193] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[194] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 38, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794, Taberî, Târîh, c. 3, s. 112, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 8, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241.

[195] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

[196] Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

[197] İbn İshak, İbn Hişam ,c. 4, s. 38, Taberî, c. 3, s. 112, İbn Hazm ,s. 225, Beyhakî, c.5, s. 8, İbn Esîr, c.2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 438, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 280.

[198] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 794.

[199] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[200] Zührî, Megâzî, s. 87, Abdurrezzak, c.5, s. 375.

[201] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 793.

[202] Zührî, Megâzî s. 87,88, Vâkıdî, c. 2, s. 793, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

[203] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 793.

[204] Zührî, s. 88, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

[205] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[206] Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, c. 5, s. 375.

[207] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38, 39, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 8, 9, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 241 , İbn Seyyid, c. 2, s. 1 66, Zehebî, s. 438.

[208] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 38,39,Taberî, Târih, c. 3, s. 113, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 9, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 179.

[209] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 794.

[210] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[211] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 38,39, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 9, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, İbn Esîr,c. 2, s. 241, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

[212] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[213] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 794, Taberî, c. 3, s.113, Beyhakî, c. 5, s. 9, İbn Hazm , s. 225, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

[214] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 282.

[215] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 794, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 11, İbn Esîr, c. 2, s.241, İbn Seyyid, c.2, s. 166, Zehebî, s. 439, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 282, İbn Kayyım, c. 2, s. 179.

[216] Beyhakî, c. 5, s. 11, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 282, Halebî, İ nsânu´l-uyûn, c. 3, s. 8, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[217] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42.

[218] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212, Belâzurî, Fütûh,c.1, s. 42.

[219] Vâkıdî, c. 2, s. 794, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 134.

[220] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 795, Taberî, c. 3, s. 113, İbn Hazm, s. 225, İbn Esîr, c. 2, s. 242, İbn Seyyid, c.2, s. 166, Zehebî, s. 439, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 282.

[221] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[222] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Taberî, Târîh, c. 3, s. 113, Beyhakî,Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 11, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 282.

[223] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 293.

[224] Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

[225] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Taberî, Târîh, c. 3, s. 11 3, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 9, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 166, Zehebî, Megâzî, s. 439, İbn Kayyım , Zâdu´l-mead, c. 2, s. 179,180.

[226] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 795, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 282, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 78, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 8, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 293.

[227] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 39, Vâkıdî, c. 2, s. 795, Taberî, c. 3, s. 113, Beyhakî, c. 5, s. 9, İbn Seyyid, c. 2, s. 166, Zehebî, s. 439, İbn Kayyı m, c. 2, s. 1 80.

[228] Zührî, Megâzî, s. 88, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 375.

[229] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 225, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 42.

[230] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 212.

[231] Ebu Yusuf, s. 212, Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 42.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/320-330.