๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Mart 2010, 16:40:16



Konu Başlığı: Ebu Süfyan a Dar geçitte mücahidlerin geçişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Mart 2010, 16:40:16
Ebu Süfyan´a Dar Geçitte Mücahidlerin Geçişinin Seyrettirilişi


Peygamberimiz Aleyhisselam, Hz. Abbas´ı, Mekke´ye gitmek üzere, boz katırına bindirdi.

O da, Ebu Süfyan´ı terkisine alıp yola çıktı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, Hz. Abbas´ın arkasından adam salıp:

"Abbas´a yetişiniz! Kendisini bana geri çeviriniz!" buyurdu.

Elçi Hz. Abbas´a yetişti. Fakat Hz. Abbas geri dönmek istemedi ve:

"Resûlullah Aleyhisselam, acaba Ebu Süfyan´ın Müslüman olduktan sonra, Mekke´ye varınca, oradaki Müslümanların azlığından yararlanarak küfre dönmesinden mi korkuyor ola?" dedi.

Elçi:

"Öyleyse, onu burada tut, bırakma!" dedi.

Hz. Abbas da öyle yaptı.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ey Abbas! Onu vadinin daraldığı, atların sıkışa sıkışa geçtiği dağ boğazının yanında tut da, Müslümanların, Allah ordusunun ihtişamını görsün!" buyurdu.

Hz. Abbas; Peygamberimiz Aleyhisselamın emri üzere, Ebu Süfyan´ı alıp vadinin daraldığı, afların sıkışı sıkışa geçtiği dağ boğazına doğru götürdü.[466]

Hakîm b. Hizamla Büdeyl b. Verkâ da yanlarında bulunuyordu.[467]

Hz. Abbas, Müslümanların Ebu Süfyan´ı birden vurup öldüreceklerinden korktuğu için, onu bir tepeciğin üzerine oturttu.[468]

Ebu Süfyan, kendisinin durdurulup tutulmakla öldürüleceğini sanarak:

"Ey Hâşim oğulları! Bu, bir gadr (ahde vefasızlık, verilen eman sözünde durmam azlık) değil midir?" dedi.[469]

Hz. Abbas:

"Biz, gadreder (ahde vefasızlık gösterir, sözünde durmaz) değiliz.[470] Peygamber sülâlesinde ahde vefasızlık olmaz![471]

Hayır![472] Benim tarafımdan yapılacak, seninle ilgili işler var!" dedi.[473]

Ebu Süfyan:

"O iş ne ise, haydi, önceden, ondan başlasana?" dedi.

Hz. Abbas:

"Halid b. Velid´le Zübeyr b. Avvam yanına geldikleri zaman, anlarsın.[474]

Eğer sen şu yolu tutup gitmiş olsaydın, ben seni bir daha göremeyecektim!" dedi.[475]

Ebu Süfyan, Erâk yakınındaki dar boğazda durup da oradan geçenleri gördüğü zaman, Hz. Abbas´ın sözünün mânâsını anladı.[476]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bütün kabileler yanlarındaki silah ve teçhizatlarını kuşanacaklardır" diyerek mücahidlere nida ettir di.[477]

Mücahidleri savaş düzenine koydu.

Kabileler, başlarında başkan ve kumandanları olduğu halde,[478] bayraklarını çekerek geçmeye başladılar.[479]

Peygamberimiz Aleyhisselam, ilk önce, başlarında Halid b. Velid olduğu halde, Benî Süleymleri gönderdi.

Onlar 1.000 kişi idiler.

İki sancaklarından birini Abbas b. Mirdas es-Sülemî, diğerini Hufaf b. Nüdbe, bayraklarını da Haccac b. llâttaşıyordu.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Halid b. Velid´dir!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Şu bizim delikanlı mı?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Evet!" dedi.[480]

"Onun yanındaki kimlerdir?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Benî Süleymlerdir!" dedi.[481]

Ebu Süfyan:

"Benimle Süleym oğulları arasında ne geçmiş, ne münasebet var ki? Onlar ne diye buraya gelmişler?!" dedi.[482]

Halid b. Velid Hz. Abbas´la Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler ve geçtiler.

Halid b. Velid´in arkasından, Muhacirlerle kim oldukları pek bilinmeyen Araplardan 500 kişilik askerî birliğin başında Zübeyr b. Avvam geçti.

Zübeyr b. Avvam´da siyah bir bayrak vardı.

Zübeyr b. Avvam, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdi, arkadaşları da tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kimdir bu?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Zübeyr b. Avvam´dır!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Senin kızkardeşinin oğlu mu?" diye sordu.

"Evet!" dedi.

Sonra, 300 kişilik askerî birlik halinde Benî Gıfârlar geçti.

Bayraklarını Ebu Zerri´l-Gıfârî veya İmâ1 b. Rahasa taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Ey Fadl´ın babası![483] Ey Abbas! [484] Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Bunlar, Benî Gıfârlardır!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Benimle Beni Gıfârlar arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler?!" dedi.[485]

Sonra, 400 kişilik bir askerî birlik halinde Eşlemler geçti.

Kendilerinin iki sancakları bulunuyor, onlardan birini Büreyde b. Husayb, diğerini Naciye b. A´cemü´l-Eslemî taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Eşlemler!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Ey Fadl´ın babası! Benimle Eşlemler arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler?!" dedi.[486]

Hz. Abbas:

"Onlar İslâmiyete girmiş, Müslüman olmuş bir cemaattirler" dedi.[487]

Sonra, 500 kişilik askerî bir birlik halinde Benî Ka´b b. Amrlar geçti.

Onların bayrağını, Büsr b. Süfyan taşıyordu.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Benî Ka´b b. Amrlardır!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Evet! Onlar Muhammed´in müttefikleri ve artlaşmalılandır.[488] Eşlemlerin kardeşleridir" dedi.[489]

Sonra, 1.000 kişilik askerî bir birlik halinde Müzeyneler geçti.

Yanlarında üç sancak ve 100 at bulunuyordu.

Sancakları Numan b. Mukarrin, Bilal b. H âris ve Abdullah b. Amr taşıyordu.

Müzeyneler, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Müzeyneler!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Benimle Müzeyneler arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler? Onların silah sesleri, dağlarının başından, bana gelir dururdu!" dedi.

Sonra, 800 kişilik askerî bir birlik halinde Cüheyneler geçti.

Onların başlarında kumandanları ve yanlarında sancakları vardı.

Sancağın birini Ebu Rev´a b. Ma´bed b. Halid, ikincisini Süveyd b. Sahr, üçüncüsünü Rafi´ b. Mekîs, dördüncüsünü de Abdullah b. Bedr taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.[490]

Ebu Süfyan Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Cüheyneler!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Benimle Cüheyneler arasında ne münasebet, geçmiş ne var ki? Onlar buraya ne diye gelmişler?" dedi.[491]

Sonra, 200 kişilik askerî bir birlik halinde Kinanelerle Damrâlarve Sa´d b. Bekrler geçti.

Bunların sancağını Ebu Vâkıd e I-Leysî taşıyordu.

Bunlar, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Benî Bekrler!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Evet! Vallahi, onlar uğursuz bir halktır. Muhammed bize onların yüzünden savaş açtı.

Amma, vallahi, bu hususta ne bana danışıldı, ne de benim bundan haberim vardı.

Ben, bunu haber aldığım zaman, hiç de hoş karşılamadım. Fakat bu mukadder birşeymiş, başımıza geldi!" dedi.

Hz. Abbas:

"Muhammed Aleyhisselamın savaş açmasını, Allah senin için hayırlı kılmıştır. Bu yüzden, hepiniz İslâmiyete girmek fırsatını kazandınız!" dedi.

Sonra, Benî Leysler, 200 kişilik askerî bir birlik halinde yalnız başlarına geçtiler.

Onların sancağını Sa´d b. Cessâme taşıyordu.

Onlar, Ebu Süfyan´ın hizasına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Benî Leysler!" dedi.

Sonra, Eşca´lar geçti.

Onlar 300 kişi idiler. Kendilerinin yanlarında iki sancak vardı.

Sancağın birini Ma´kıl b. Sinan, diğerini de N uaym b. Mes´ud taşıyordu. Bunlar, Ebu Süfyan´ın hiza sına gelince, üç kere tekbir getirdiler.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Eşca´lar!" dedi.[492]

Ebu Süfyan:

"Bunlar, Arapların, Muhammed´e karşı en amansız davrananı idiler!" dedi.

Hz. Abbas:

"Allah onların kalblerine İslâmiyet sevgisini düşürdü. Bu da, Yüce Allah´ın lütuf ve kereminin bir eseridir!" deyince, Ebu Süfyan sustu.

Sonra da:

"Muhammed niye geçmedi ki?" dedi.

Hz. Abbas:

"O daha geçmedi.

Eğer Muhammed Aleyhisselamın içinde bulunduğu askerî birliği görmüş olsaydın, kendini, karşısın da hiç kimsenin dayanamayacağı kadar silahlar, erler, atlardan ibaret bir manzara karşısında bulurdun!" dedi.

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Vallahi, ey Fadl´ın babası! Sanırım ki, öyledir!

Bunca insan topluluklarına sahip ve hakim iken, ona kimin gücü yetebilir ki?" dedi.[493]

Peygamberimiz Aleyhisselamın içinde bulunduğu birlik gelip geçinceye kadar hiçbir kabile geçme di ki, Ebu Süfyan onların kim olduğunu sormamış, Hz. Abbas da onlan haber verdikçe:

"Benimle filan oğulları arasında ne münasebet, ne geçmiş var ki? Onlar buraya niye gelmişler?!" dememiş olsun.[494]

Ebu Süfyan, hemen her alayın, her taburun, her bölüğün geçişinde:

"Muhammed daha geçmedi mi?" diye soruyor, Hz. Abbas da:

"Hayır!" diye cevap veriyordu.[495]

Nihayet, Peygamberimiz Aleyhisselamın o tepeden tımağa kadar silahlanmış cihad ordusu oraya doğru gelirken, atların ayaklarından kalkan tozlar ortalığı karartmakta idi.

Muhacirlerle Ensar mücahidlerinden oluşan bu alayda 1.000[496] veya 2.000[497] zırh gömlekli vardı.[498] Hepsi de miğferli idi.[499]

Peygamberimiz Aleyhisselam bayrağını Sa´d b. Ubâde´ye vermiş ve onu alayının önüne geçirmişti. Ensarın her kabilesine bayraklar, sancaklar verilmiş, her biri zırh gömleklere bürünmüştü. Gözlerinden başka bir yerleri görünmüyordu.

Hz. Ömer de, sırtına zırh gömlek giyinmişti. Peygamberimiz Aleyhisselamın alayını o yönetmekte idi.[500]

Peygamberimiz Aleyhisselam, devesi Kasvâ´nın üzerinde ve Hz. Ebu Bekir´le Useyd b. Hudayhn arasında bulunuyor,[501] yanındakileri e kon üşüyordu.[502]

Ebu Süfyan, bir benzerini daha görmediği bu mücahidler alayı önünden geçerken:[503]

"Kim bunlar ey Abbas![504] Bu, hangi kabile alayı?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Ensardır!" dedi.

Ensarın başında Sa´d b. Ubâde bulunuyor ve onların bayrağını taşıyordu. Ebu Süfyan´a:

"Ey Ebu Süfyan! Bu gün, en büyük harp günüdür! Bu gün, Kabe´de kan dökmenin helâl kılındığı bir gündür[505] Allah bugün Kureyş müşriklerini hor ve hakîr kılacaktır!" diyerek bağırdı.[506]

Muhacir mücahidlerin başında Hz. Ali gelip geçti.

Ebu Süfyan:

"Ey Abbas! Kim bunlar?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Muhacirlerdir. Başlarındaki de, Ali b. Ebu Talib´dir!" dedi.[507]

O sırada, Peygamberimiz Aleyhisselam, Muhacirlerle Ensar arasında göründü. Hz. Abbas:

"İşte, Resûlullah Aleyhisselam da geldi!" dedi.[508]

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Ey Abbas! Bu gün, senin Kabe´yi ve Mekke halkını ve beni himaye edeceğin ne iyi bir gündür!" dedi.[509]

Mücahidler, tepelerinden tımaklarına kadar silahlara bürünmüşlerdi. Kendilerinin yalnız gözleri görünmekte idi.

Onlar geçerken, Ebu Süfyan şaşırdı, "Sübhânallah!" dedi ve:

"Ey Abbas! Kim bunlar?!" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Bu, Resûlullah Aleyhisselamın aralarında bulunduğu Muhacirlerle Ensar alayıdır![510]

Bunlar, Allah yolunda ölüme susamış Muhacirlerle Ensardırlar!" dedi.[511]

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Kardeşinin oğluna pek büyük bir saltanat verilmiş![512]

Bunlara, hiç kimse dayanamaz ve güç yetiremez!

Vallahi, Fadl´ın babası! Kardeşinin oğlunun saltanatı pek büyümüş!" dedi.

Hz. Abbas:

"Ey Ebu Süfyan! Bu (saltanat değil) peygamberliktir!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Evet!" dedi.[513]

Peygamberimiz Aleyhisselamın sancağını Zübeyr b. Avvam taşıyordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam Ebu Süfyan´ın önünden geçerken, Ebu Süfyan:

"Yâ Rasûlallah! Sa´d b. Ubâde´nin ne söylediğini bilmiyor musun?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ne söyledi o?" diye sordu.

Ebu Süfyan:

"Şöyle şöyle söyledi" diyerek Sa´d b. Ubâde´nin söylediklerini haber verdi.[514]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sa´d, yanlış söylemiş!

Bu gün, Allah´ın, ezan sesleriyle Kabe´nin şanını yükselteceği bir gündür!

Bu gün, Kabe´nin tevhid örtüsüyle örtüneceği bir gündür!" buyurdu.[515]

Ebu Süfyan:

"Allah aşkına, sen kavmini bağışla!

Sen insanların en iyisi, en uslusu, en yumuşak huylusu, en merhametlisi, akrabalık hakkını en çok gözetenisindir![516]

Yâ Rasûlallah! Sen kavmini öldürmeyi mi emrettin?" dedi.[517]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayır! Ben öyle emretmedim![518] Bu gün, merhamet günüdür!

Bu gün, Yüce Allah´ın Kureyşîleri (İslâmiyetle) güçlendireceği, üstünleştireceği bir gündür!" buyurdu.[519]

Peygamberimiz Aleyhisselamın alayı hareket halinde iken, Hz. Ömer saf düzenini, sırasını bozdur mamak için bağınyor[520] ve:

"Ahiriniz evvelinize gelip kavuşuncaya kadar yavaş yürüyünüz!" diyerek emirler veriyor, alay çavuşluğu yapıyordu.[521]

Ebu Süfyan, Hz. Abbas´a:

"Ey Fadl´ın babası! Kim bu konuşan?" diye sordu.

Hz. Abbas:

"Ömerb. Hattab!" dedi.

Ebu Süfyan:

"Çok az ve önemsiz olan Adiyy oğullarının, vallahi, bundan sonra işi iş!" dedi.

Hz. Abbas:

"Ey Ebu Süfyan! Şüphe yok ki, Allah, dilediği kimseyi dilediği şeyle yükseltir.

Muhakkak ki, Ömer de, İslâmiyetin yükselttiği kişilerdendir" dedi.[522]

Ebu Süfyan:

"Gidiver ey Abbas! Ben hiçbir zaman bugünkü gibi ne bir ordu, ne de birtopluluk gördüm!" dedi.[523]





[466] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Vâkıdî, c.2, s. 818, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 91.

[467] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 290.

[468] Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 376.

[469] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 172, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 8, s. 6.

[470] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 172.

[471] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 818.

[472] İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 8, s. 6.

[473] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 172, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 8, s. 6.

[474] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 172.

[475] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818.

[476] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 172.

[477] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 41, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 8, s. 6.

[478] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 818.

[479] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 818.

[480] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 818, 81 9, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 304.

[481] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 20.

[482] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 46, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 170, Zehebî, Megâzî, s. 452, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 292, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 184.

[483] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 819, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c.2, s. 304.

[484] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91.

[485] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 819, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 304,305.

[486] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 305.

[487] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 819.

[488] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 819, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c.2, s. 305.

[489] Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

[490] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 820, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 305.

[491] Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

[492] Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

[493] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 820, 821, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 305.

[494] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 46, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Taberî, Târîh, c. 3, s. 116, 117, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 35, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 167.

[495] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 305.

[496] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

[497] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 21, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

[498] Vâkıdî, c. 2, s. 821, Halebî, c. 3, s. 21, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

[499] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 230.

[500] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 821.

[501] Vâkıdî, c. 2, s. 821, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 135.

[502] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

[503] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119.

[504] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 377, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91.

[505] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 119, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c.2,s.182.

[506] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 128.

[507] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 170.

[508] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 821.

[509] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1 , s. 195.

[510] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1 , s. 195.

[511] Zührî, Megâzî, s. 89, Abdurrezzak, M usannef, c. 5, s. 376.

[512] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 175.

[513] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 47, Vâkıdî, c. 2, s. 822, İbn Sa´d, Tabakât, c.2, s. 135, Taberî, Târîh, c. 3, s. 117, Beyhakî, c. 5, s. 35, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 246, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 170, Zehebî, Megâzî, s. 452, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 290, İbn Kayyım, c. 2, s. 182.

[514] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91, Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1 , s. 196.

[515] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 91 , Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 119, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 38, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 291, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 1 82, Kastalânf, Mevâhib, c. 1 , s. 196, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 308.

[516] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 171, 172, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 8, s. 7.

[517] Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 44, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 7, s. 6-7, Kastalânf, c. 1, s. 196.

[518] İbn Hacer, Fethu´l -b ârf, c. 8, s. 6-7, Kast alânf, M evâhib, c. 1, s. 196.

[519] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 822, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 182.

[520] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 821.

[521] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 21, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 307.

[522] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 821.

[523] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 172.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/368-378.