๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2010, 13:57:17



Konu Başlığı: Ebu Râfi ne Zaman ve Nasıl Öldürüldü?
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2010, 13:57:17
Ebu Râfi´ Ne Zaman, Kimler Tarafindan ve Nasıl Öldürüldü?


Hicretin üçüncü yılında Cumâde´l-âhire ayının ortasında,[496]

Abdullah b. Atîk,

Mes´ud b. Sinan,

Abdullah b. Üneys,

Ebu Katâde Haris b. Rib´î,

Ve müttefikleri olan Huzâî b. Esved´den oluşan beş kişilik bir birlik, Abdullah b. Atîk´in kumandası
altında Hayber´e gitti.[497] Bu harekette, küçük çocuklarla kadınların öldürülmesinden sakınılması da
emir buyuruldu.[498]

Abdullah b. Atîk ile arkadaşları Hayber´e yaklaştıklarında güneş batmış, Hayber halkı da yaylım yerinden yaylım hayvanlarıyla birlikte dönmüşlerdi.

Abdullah b. Atîk, arkadaşlarına:

"Siz yerinizde durunuz da, ben Ebu Râfi´in kalesine gideyim ve kale kapıcılarına nezakette bulu­nayım. Bu suretle kaleye girebileceğimi umuyorum" dedi.

Kale kapısına doğru yürüdü ve kalenin kapısına yaklaşt. Kendisini belirsiz etmek için maşlahına büründü, sanki hacetini gideriyordu!

Halk, tamamıyla kaleye girmişti.

Bu sırada, kale kapıcısı:

"Ey Allah´ın kulu! Sen kaleye girmek istiyorsan, hemen gir! Ben kalenin kapısını kapamak istiyorum" dedi.

Abdullah b. Atîk hemen içeri girdi ve merkep ahırına gizlendi.

Halk kaleye girince, kapıcı kalenin kapısını kilitleyip anahtarları bir direğe astı.

Abdullah b. Atîk, kalkıp anahtarları alarak kapıyı açtı.

Ebu Râfi´in yanında, akşamdan sonra, gece sohbeti yapılırdı.

Bu sohbet, kalenin üst katlarında yapılırdı.

Bu gece sohbeti sona erip dostları Ebu Râfi´in yanından ayrılınca, Abdullah b. Atîk hemen onun yanına çıktı.

Ebu Râfi´in adamlarının kendisinin onun yanına girdiğini anlarlarsa onu öldürmesine fırsat ver­meyeceklerini, engel olacaklarını düşünerek, her kapıyı açtıkça, içeriden sürgüledi.

Abdullah b. Atîk, böylece, Ebu Râfi´in yattığı odaya kadar vardı.

Ebu Râfi´, karanlık bir oda içinde, ailesinin arasında uykuya yatmış bulunuyordu.

Abdullah b. Atîk; Ebu Râfi´in odanın neresinde olduğunu kestiremediğinden, anlamak için:

"Ebu Râfi´!" diyerek seslendi.

Ebu Râfi´:

"Kim o?" dedi.

Abdullah b. Atîk, ses gelen tarafa yaklaşıp ona kılıçla ilk darbeyi indirdi. Fakat, bir iş görememiş olmanın heyecanı ve dehşeti içinde kaldı.

Ebu Râfi´ çığlık koparınca, Abdullah b. Atîk, hemen dışarı çıktı.

Kısa bir müddet sonra, tekrar içeri girip sesini değiştirerek:

"Nedir bu feryad ey Ebu Râfi´?" dedi.

Ebu Râfi´:

"Anan Cehenneme! Sen seslenmeden önce, birisi bana oda içinde kılıçla vurdu!" dedi.

Abdullah b. Atîk, ona kılıçla bir darbe daha indirip iyice yaraladı. Fakat, yine öldüremedi.

Sonra, kılıcın keskin ucunu kamına basınca, Ebu Râfi´ arkasına devrildi.

Abdullah b. Atîk, onu öldürdüğünü anlayıp hemen kapıları birer birer açmaya ve kaçmaya başladı.

Kale merdivenlerinin son basamağına eriştiğini sanarak ayağını atınca merdivenden düşüp bacağı kırıldı.

Kınlan bacağını bir sargı ile sarıp kapıya kadar vardı. Orada oturdu.

Kendi kendine:

"Şu adamı öldürüp öldürmediğimi iyice anlayıncaya kadar, bu gece kaleden çıkmam!" dedi.

Horoz ötmeye başlayınca, ölü Hancısı, kale surunun üzerine durup:

"Hicaz ahalisinin taciri Ebu Râfi´in ölümünü bildiririm!" diyerek ilanatta bulundu.

Abdullah b. Atîk de, hemen arkadaşlarının yanına gitti ve:

"Artık halâs! Allah Ebu Râfi´i öldürdü! Haydi, yürüyün!" dedi.[499]

Kalede hemen ışıklaryandı. Yahudiler her tarafı aradılar. Umutlan kesilince, dönüp kalelerine girdil­er.

Mücahidler de, Medine´ye gelip Allah düşmanı Ebu Râfi´i öldürdüklerini Peygamberimiz Aleyhisselama müjdelediler.[500]


[496] Taberî, Târîh, c. 3, s. 6.

[497] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 287, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 391, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 91, Taberî, Târîh,c. 3, s. 7, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 4, s. 34, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 1 98, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 146, Zehebî, Megâzî, s.283-284, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 137.

[498] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c.3, s. 287, Taberî, Târih, c.3, s. 7.

[499] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 26-28, Taberî, Târîh, c. 3, s. 6-7, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 80, Delâilü´n-nübüvve, c. 4, s. 37-38, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 147-148, Zehebî, Megâzî, s. 285-286.

[500] İbn İshak, İbni Hişam, Sîre, c. 3, s. 288, Vâkıdî, M egâzf, c. 1, s. 393, İ bn S a´d, Tabakâtü´l-kü brâ, c. 2, s. 91, Taberî, T ârfh, c. 3, s. 8, Beyhakî, Delâilü´n-nübüwe, c. 4, s. 38, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 148, Zehebî, Megâzî, s. 284, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 137-138.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 4/91-94.