๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 22 Şubat 2010, 17:15:47



Konu Başlığı: Benî Kurayza Yahudilerinin Ebu Lübâbe yi İstemeleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 22 Şubat 2010, 17:15:47
Benî Kurayza Yahudilerinin Konuşmak ve İşlerini Danışmak Üzere Ebu Lübâbe´yi İstemeleri


Kuşatma, son derecede şiddetlendirilmişti.[109]

Benî Kurayza Yahudileri:

"İşimizi konuşmak ve danışmak üzere, Amrb. Avf´ın kardeşi Ebu Lübâbe b. Abdulmünzir´i bize gön der!" diyerek Peygamberimiz Aleyhisselama haber saldılar.[110]

Ebu Lübâbe´nin malları, ailesi ve çocukları, Benî Kurayzaların yurdunda bulunuyordu.[111]

Ebu Uübâbe der ki:

"Resûlullah Aleyhisselam beni çağırdı.

´Müttefiklerinin yanına git! Onlar, Evsîler arasında seni istediler1 buyurdu.

Kuşatma şiddetlendirildi ği sırada, onların yanlarına vardım. [112]

Benî Kurayzanın erkekleri, beni görünce, kalkıp karşıladılar. Kadınlar ve çocuklar, ağlayarak ben den yardım umdular.

´Ebu Lübâbe! Biz, bütün halka karşı senin müttefikin bulunuyoruz!´ dediler.

Ka´b b. Esed:

´Ebu Beşîr! Hadâikve Buas günlerinde senden ve kavminden dolayı bize neler yapıldığını biliyor sun.

Siz her çarpışmada orada idiniz.

Kuşatma bize şiddetlendirildikçe şiddetlendirildi, mahvolduk!

Biz kendisinin hüküm ve emrine uyarak teslim olmadıkça, Muhammed kalemizden ayrılmamıza yanaşmayacaktır!

Ne olur, üzerimizden ayrılsa da, Şam´a veya Hayber´e çıkıp gitsek, yahut kendisinin toprağında bulunmasak ve kendisine karşı hiçbir zaman toplantı ve yığınak yapmasak olmaz mı?1 dedi.

Huyey b. Ahtab´a işaret ederek:

´Bu sizin yanınızda bulundukça, helâket ve felâket sizi bırakmayacaktır!´ dedim.

Ka´b b. Esed:

´Vallahi, o bana getireceğini getirdi, sonra da onu benden geri çevirmedi´ dedi.

Huyey b. Ahtab:

´Ben ne yaptım? Nihayet, seni bu işe karışmaya isteki en d irdi m.

Seni kendim yanılttığım ve üzüntüye soktuğum için de, senin başına gelecek felâket benim başıma da gelecektir!´ dedi."

Benî Kurayza Yahudileri:

"Ey Ebu Lübâbe! Senin görüşün nedir? Sen ne yapmamızı emredersin?

Bizde çarpışmaya takat ve güç yok!

Ey Ebu Lübâbe! Muhammed´in emrine, hükmüne boyun eğerek teslim olmamızı sen uygun görür müsün?" dediler.

Ebu Lübâbe:

"Evet!" dedi ve eliyle de boğazına işaret etti ve "Bu, boğazlanmaktır!" dedi.[113]

"Muhammed Aleyhisselamın hükmüne göre teslim olursanız, sizi boğazlar!" demek istedi. [114]

Ebu Lübâbe der ki:

"Vallahi, onların yurdundan daha ayaklanm ayrılmamıştı ki, bu hareketimle Allah´a ve Allah´ın Resûlüne karşı hainlik etmiş olduğumu anladım! [115] Çok nadim ve pişman oldum. ´İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn!´ dedim.

Ka´b b. Esed, bana:

´Ey Ebu Lübâbe! Sana ne oldu?´ dedi.

´Allah´a ve Allah´ın Resûlüne hainlik ettim!´ dedim.

Gözlerimden akan yaşlar sakalımı ıslattı.

Kaleden aşağı indim.

Halk benim dönüşümü bekliyorlardı.

Ben kalenin arkasından başka bir yol tutup, Mescide kadar gittim. Mesciddeki direğe kendimi bağlattım![116]

´Allah kalbimi biliyor!´ dedim.

´Allah bana nasuh birtevbe ihsan edinceye kadar, vallahi ben Resûlullah Aleyhisselamın yüzüne de bakamam![117]

Allah işlediğim günahtan tevbemi kabul etmedikçe, bu yerimden ayrılmayacağım!

Artık ben bir daha ne Benî Kurayzalara yaklaşırım, ne de içinde Allah´a ve Allah´ın Resûlüne hain lik ettiğim bir memleketi görmek isterim!´ dedim."

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette şöyle buyurdu:

"Ey iman edenler! Allah´a ve Allah´ın Resûlüne hainlik etmeyiniz! Siz kendi emanetlerinize bile bile hainlik eder misiniz?!"[118]

Ebu Lübâbe´nin kendisini bağlattığı direk, Peygamberimiz Aleyhisselamın zevcesi Hz. Ümmü Seleme´nin kapısının önünde idi.

Hava çok sıcaktı.

Ebu Lübâbe, geceli gündüzlü bir hafta, üzüntüsünden hiçbir şey yemedi ve içmedi.

Nihayet, kendisinin kulakları işitmez oldu.[119]

Benî Kurayza Yahudilerinin kalesinden karargâha dönmesi gecikince, Ebu Lübâbe´nin işini Peygamberimiz Aleyhisselama anlattılar.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Eğer o doğruca benim yanıma gelmiş olsaydı, kendisinin yarlıganmasını Allahtan dilerdim.

Madem ki o yapacağını yapmış, kendisini bağlatmış bulunmaktadır.

Artık, Allah tevbesini kabul edinceye kadar, ben onu bulunduğu yerden salıveremem!" buyurdu.

Ebu Lübâbe, altı gece, Mescidin hurma gövdesinden dikilmiş direğinde bağlı kaldı.

Her namaz vaktinde, zevcesi gelerek namaz için onun bağını çözer, namaz kıldıktan sonra da onu tekrar direğe bağlardı.

Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Ümmü Seleme´nin evinde bulunduğu sırada, Ebu Lübâbe´nin tevbesinin kabul olunduğu hakkında âyet indi.

İnen âyette şöyle buyuruldu:

"Onlardan diğer bir kısmı da, günahlarını itiraf ettiler.

Onlar iyi bir ameli başka bir kötü ile karıştırmışlardır.

Ola ki, Allah onların tevbelerini kabul eder.

Çünkü, Allah çokyarlıgayıcıdır, çok esirgeyicidir."[120]

Hz. Ümmü Seleme derki:

"Seher vakti, Resûlullah Aleyhisselamın güldüğünü işittim.

´Yâ Rasûlallah! Ne için gülüyorsun? Allah senin dişlerini güldürsün!1 dedim.

´Ebu Lübâbe´nin tevbesi kabul olundu!´ buyurdu.

´Yâ Rasûlallah! Müjdeleyeyim mi?´ diye sordum.

´Olur! Müjdelemek istiyorsan, müjdele!´ buyurdu."

Bunun üzerine, Hz. Ümmü Seleme, odasının kapısına dikilerek:

"Ey Ebu Lübâbe! Seni müjdelerim: Allah senin tevbeni kabul buyurdu!" dedi.

Halk, Ebu Lübâbe´yi bağlı bulunduğu direkten çözüp salıvermek için, ona doğru koşuştular.

Ebu Lübâbe:

"Hayır! Vallahi, beni Resûlullah Aleyhisselam salıvemnedikçe, bağlandığım direkten ayrılmam!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, sabah namazına giderken, yanına uğrayıp onu salıverdi.[121]

Ebu Lübâbe direğe kıldan iple bağlandığı için, ip onun iki kolunu kertmiş, kesmişti. Uzun müddet bunun tedavisiyle uğraşıldığı halde, ipin kertikleri geçmemiş, kollarında onun izi kalmıştı.[122]



[109] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 505.

[110] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 247.

[111] Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 1, s. 495, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 663.

[112] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 506.

[113] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 247

[114] Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 151.

[115] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 247.

[116] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 506, 507.

[117] E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 119.

[118] Enfâl: 27, İbn İshak, İbn Hisam , Sîre, c. 3, s. 247, Taberî, Tefsfr, c.9,s. 221.

[119] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 507.

[120] Tevbe: 102.

[121] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 3, s. 248,249.

[122] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 508.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/135-139.