๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Şubat 2010, 14:50:37



Konu Başlığı: Bedir Seferinin Gayesini Açıklamamanın Sebebi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Şubat 2010, 14:50:37
Bedir Seferinin Gayesini Açıklamamanın Sebebi


Kureyş müşrikleriyle Bedir´de savaşılacağı Müslümanlara Peygamberimiz Aleyhisselam tarafından önceden açıkça ve kesin olarak haber verilmiş olsaydı, muhakkak, anlaşmazlığa düşülecekti.

Bu gerçeğe de, Kur´ân-ı Kerîm´de şöyle değinilir

"O vakit, siz vadinin yakın bir kenarında idiniz.

Onlar (Kureyş müşrikleri de, aynı yerin) uzak bir kıyısında,

Kervan ise (sizden) daha aşağıda(ki sahil tarafında) idiler.

Eğer böyle muayyen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki ihtilafa düşerdiniz.

Fakat, işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için (Allah böyle yaptı); tâ ki helak olan apaçık bir delilden (gözü ile gördükten) sonra helak olsun, diri kalan da apaçık bir delilden (gözü ile gördükten) sonra hayatta kalsın!

Şüphe yok ki, Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir."[8]

Nitekim, Müslümanlardan, hakikat belli olduktan; Bedir´de Kureyş müşriki eriyle çarpışılacağı açık landıktan sonra bile, çarpışmaya ölüme sürüklenir gibi isteksiz gidenler olduğu gibi,[9] kervan üzerine gidildiğini sanarak daha Medine´de iken ağırdan alan, hatta seferden geri kalanlar da vardı.[10]

Bilakis, müşriklerle çarpışıp şehit olmak için Bedir seferine katılmaya can atanlar ve bu yolda babalarıyla kur´a çekişenler de vardı. Nitekim, Sa´d b. Hayseme, babasına:

"Eğer bu seferin mükâfatı Cennetten başka birşey olsaydı, senden geri kalırdım! Ben burada bana şehitlik nasip olmasını umuyorum!" demişti. Babası Hayseme ise:

"Sen benden geri kal da, hamile kadınının yanında bulun!" dediği zaman Sa´d kabul etmemiş, Hayseme:

"İkimizden birisinin herhalde burada kalması lazım!" deyince de, aralarında kur´a çekmişler, kur´a Sa´d´a çıkmış, Bedir savaşına katılarak muradına ermiştir![11] Allah ondan razı olsun!

Ebu Ümâme b. Sa´lebe de hasta bulunan annesini bırakarak Bedir seferine katılmak istediği zaman, dayısı Ebu Bürde b. Niyar:

"Sen ananın yanında otur da, onunla ilgilen!" demiş, o da:

"Kızkardeşinin yanında sen otur da, onunla ilgilen!" diyerek karşılık vermiş; durum Peygamberimiz Aleyhisselama duyurulunca, Peygamberimiz Aleyhisselam Ebu Ümâme´ye annesinin yanında kalmasını emretmişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam Bedir savaşından döndüğü sırada Ebu Ümâme´nin annesi ölmüş ve cenaze namazı Peygamberimiz Aleyhisselam tarafından kıldırılmıştır.[12]

Henüz Müslüman olmamış bulunan Hubeyb b. Yesaf da, Kureyş müşriki eriyle çarpışılacağım anlayıp, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Kavmim benim savaşta ne derece başarılı olduğumu ve düşmanın bağrında yaralar açan bir kahraman olduğumu bilir.

Ben, Müslüman olmaksızın, ganimet maksadıyla senin yanında çarpışayım?" demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Hayır! Sen önce Müslüman ol! Sonra da, çarpış!" buyurdu.[13]

Bedir´de Kureyş müşrikleriyle çarpışılacağım, yalnız erkeklerden değil, kadınlardan da bilenler vardı.

Ümmü Varaka Hatun bunlar arasında idi.

Ümmü Varaka Hatun, Bedir seferine çıkılırken, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Bana izin ver de, seninle birlikte ben de çıkayım.

Yaralarınızı tedavi eder, hastalananlarınıza bakarım.

Olur ki, Allah beni şehitliğe erdirir!" demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Sen evinde Kur´ân oku! Muhakkak ki, Allah sana şehitlik nasip eder!" buyurdu; ve onu Şehide diye anardı.[14]

Allah ondan razı olsun![15]



[8] Enfâl: 42.

[9] Enfâl: 5-6.

[10] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 288.

[11] İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 482, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 20, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 189, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 588, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 2, s. 346.

[12] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1601-1602, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, t 6, s. 17.

[13] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 47, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 588.

[14] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 8, s. 457, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 405, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 161, İbn Abdilberr, İstiâb, t 4, s. 1965, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 7, s. 408.

[15] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/266-268.