๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Ocak 2010, 23:09:28



Konu Başlığı: Acem Rum Savaşı Hakkında
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Ocak 2010, 23:09:28
Acem-Rum Savaşı Hakkında Müşriklerle Bahse Girişilmesi


Nübüvvetin sekizinci yılında icii[97] ki, İran ordusu ile Rum ordusu,[98] Şam toprağı ile İran toprağı arasında,[99] Ezriat´ta[100] Busra´da[101] karşılaşarak çarpışmışlar; İranlılar Rumları ağır bir yenilgiye uğrat mışlardı.[102]

Rumların şehirlerini yakıp yıkmışlar,[103] ağaçları kesmişler,[104] hatta İstanbul´a kadar iler lemişler.[105] Halic´in üzerine konmuşlardı.[106] İstanbul´u uzun müddet kuşattıkları halde, yarısı denizde, yansı karada olduğu için, ele geçirememişlerdi.

İran Şahı, Kayserden tazminat olarak, dünya hükümdarlarından hiçbirinin sağlamaya güç yetine meyeceği kadar çok altın, mücevherat, kumaşlar, hizmetçi kadınlar, uşaklar ve daha pek çok türlü mal lar da istemiş; o da, muvafakat etmişti .[107]

Kureyş müşrikleri, Farslıların (İranlıların) Rumları yenmelerini isterlerdi.

Çünkü, onlar putperest idiler.

Müslümanlar ise, Rumların Farslılan yenmelerini isterlerdi.

Çünkü, onlar Kitab ehli idiler.[108]

Rumların mağlubiyet haberi Peygamberimiz (a.s.)la ashabına çok ağır geldi.

Peygamberimiz (a.s.); Kitabsız Mecusilerin Kitab ehli olan Rumlara galip gelmelerini iste mezdi.

Kureyş müşrikleri, Müslümanlara:

"Siz ehl-i Kitabsınız, Hıristiyanlar da Kitab ehlidirler.

Biz Kitabsız ümmîleriz.

Farslı kardeşlerimiz sizin Kitab ehli olan kardeşlerinize galip gelmişlerdir.

Siz de bizimle çarpışacak olursanız, muhakkak, biz size galip geliriz!" dediler.[109]

Hz. Ebu Bekir müşriklerin bu sözlerini Peygamberimiz (a.s.)a anınca, Peygamberimiz (a.s.):

"Şu muhakkak ki, onlar (Farslılar, er geç) mağlup olacaklardır!" buyurdu.[110]

Yüce Allah da, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurmuştur:

"Elif Lâm Mîm!

Rum(lar) mağlup oldu yakın bir yerde.

Halbuki, onlar, bu yenilmelerinin ardından, galip olacaklar. Bid´-i sinînde (üçten dokuza kadar olan yıllar içinde)[111]

Önünde de, sonunda da, emr Allah´ındır.

O gün, mü´minler de Allah´ın yardımıyla ferahlanacak.

O (Allah), kime dilerse yardım eder.

O (Allah) kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, rahmetiyle mü´minleri esirgeyen Rahîm´dir.

Bu, Allah´ın va´didir.

Allah va´dinden caymaz.

Fakat, insanların çoğu (bunu) bilmezler."[112]

Bunun üzerine, Hz. Ebu Bekir Kureyş müşriklerinin yanına varıp:

"Sizler (putperest) kardeşleriniz (Farslılar)ın, bizim (Kitab ehli) kardeşlerimiz (Rumlar)a galip gelme sine seviniyor musunuz? Hiç de sevinmeyin!

Allah sizin gözlerinizi aydın etmeyecektir!

Vallahi, Rumlar muhakkak Farslılara galip geleceklerdir!

Bunu bize Peygamberimiz (a.s.) haber verdi!" deyince, Übeyy b. Halef kalkıp Hz. Ebu Bekir´e doğru vardı ve:

"Sen yalan söyledin!" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Ey Allah düşmanı! Sensin yalancı olan!

Eğer üç yıla kadar, Rumlar Farslılara galip gelirse, bana on deve vermeyi borçlan!

Fakat, Farslılar Rumlara galip gelirse, ben sana on deve vermeyi borçlanayım!" diyerek bahse gir iştiler.

Bundan sonra, Hz. Ebu Bekir Peygamberimiz (a.s.)ın yanına gelip, Übeyy b. Halef ile aralarında geçeni haber verince, Peygamberimiz (a.s.):

"Ben, böyle mi andım?!

Âyetteki ´bid´i´ sözü ancak üç ile dokuz arasındaki müddeti ifade eder.

Sen hemen gidip devenin sayısını da, müddeti de (ona göre) uzat!" buyurdu.

Hz. Ebu Bekir gitti. Übeyy b. Halefle karşılaştı.

Übeyy b. Halef:

"Sen galiba (bahse giriştiğine) pişman oldun?!" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Hayır! Pişman olmadım!

İstersen, aramızdaki bahiste alınacak, verilecek develerin sayısını arttı rai im, müddeti de uzatalım:

Bahiste kazanacak olan, yüz deve alsın! Kaybeden de yüz deve versin!

Müddet de dokuz yıla kadar uzatılsın!" dedi.

Übeyy b. Halef:

"Öyle yaptım!" dedi.[113]

Hz. Ebu Bekir´in Peygamberimiz (a.s.)la gizlice Mekke´den ayrılıp Medine´ye hicret edeceği sıralarda idi ki, Übeyy b. Halef Hz. Ebu Bekir´e:

"Bahiste yenilecek olursan bana ödeyeceğin develer hakkında bir kefil ver" dedi.

Hz. Ebu Bekir de, oğlu Abdurrahman´ı kefil verdi.

Übeyy b. Halef de Uhud savaşına gitmek istediği zaman, Abdurrahman ondan bir kefil istedi, o da verdi.[114]

Übeyy b. Halef Uhud´da Peygamberimiz (a.s.)ı öldürmek isterken, Peygamberimiz (a.s.)ın mızrağından aldığı yaradan kurtulamayarak, Mekke yakınındaki Şerifte öldü.[115]

Rumlar belirlenen müddet içinde[116] birdenbire kalkınarak İranlıları ağır bir hezimete uğrattığı zaman;[117] Hz. Ebu Bekir Übeyy b. Halefin veresesinden yüz deveyi alıp.[118] Peygamberimiz (a.s.)a getirdi.[119]

Peygamberimiz (a.s.) da Hz. Ebu Bekir´e:

"Bunları fakirlere dağıt!" buyurdu.[120]

O da fakirlere dağıttı.[121]

Rumların İranlıları dokuz yıl içinde mağlup edecekleri hakkındaki ihbar-ı Kufâniyenin böylece gerçekleşmesi üzerine, Mekkeli müşriklerden birçok kimseler Müslüman oldular.[122]




[97] Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 295.

[98] Ta ben, Tefar, c. 21, s. 18, Ebu´l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 424.

[99] Ta ben, Tefsir, c. 21, s. 21.

[100] Eiriat, Şam taraflarında, Belka ve Anman araanda bulunan Şam kasabalarındandır (Yakut, Mu´cemu´l-büldân, c. 1, s. 130).

[101] Taberî, Tefsir, c. 21, s. 18, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 214, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 476, Kurtubî, Tefsir, c. 14, s. 4, Nesefî, Medârik, c. 3, s. 265, Ebu´l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 424, Beyzâvî, Tefsir, c. 2, s. 215, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Ebussuud, Tefsir, c. 7,s. 49.

[102] Taberî, c. 21, s. 18, İbn Esir, c. 1, s. 476, Kurtubî, c. 14, s. 4, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 423, Beyzâvî, c. 2, s. 215-216, Hâzin, c.3, s. 427.

[103] Taberî.c 21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Kurtubî, c. 14, s. 4, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 423-424-425.

[104] Taberî.c 21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 423-424.

[105] İbn Esîr, Kâmil, c.1, s. 475, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 425.

[106] Taberî, c.21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Kurtubî, c. 14, s. 4.

[107] Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 425.

[108] Ahmedb. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 343, Taberî, c.21, s. 16, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 410,Ebu Muaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 391, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 330, Kurtubî, c. 14, s. 1, Zehebî, Târîhu´l-islâm , s.227, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 422, Suyûtî, Dürru´l-mensur, c. 5, s. 1 50.

[109] Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 1 7-18, Zemahşerî, Keşşaf, c.3 , s. 214, Nesefî, Medârik, c.3,s. 265, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Ebussuud, Tefsîr, c. 7, s. 49, Suyûtî, Dürru´l-m Mensûr, c. 5, s. 152, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 298.

[110] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276.

[111] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276.

[112] Rûm, 1-6.

[113] Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 1 8, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 424, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Suyûtî, Dürru´l -mensûr, c. 5, s. 152.

[114] Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 298.

[115] İbnİshak.İbnHişam, Sîre, c. 3, s. 89, Vâkıdî, Megâzî, c. 1,s. 251-252, Taberî, Târih, c. 3, s. 26, Hâkim, Müstedrek, c.2, s. 327.

[116] Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3.

[117] Zemahşerî, Keşşaf, c. , s. 214, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3, Ebussuud, Tefsîr, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 298.

[118] Zemahşerî, c. 3, s. 214, Kurtubî, c. 14, s. 3, Ebussuud, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, c. 1, s. 298.

[119] Zemahşerî, c.3, s. 214, Beyzâvî, Tefsîr, c. 2, s. 216, Hâzin, c.3, s. 428, Ebussuud, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, c. 1, s. 298.

[120] Zemahşerî, c. 3, s. 214, Kurtubî, c. 14, s. 3, Nesefî, c. 3, s. 265-266, Beyzâvî, c. 2, s. 216, Hâzin, c. 3, s. 428.

[121] Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3.

[122] Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 345, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, t 3, s. 422.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/91-95.