Konu Başlığı: Abdurrahman b. Avf ın Dûmetül Cendel e Gönderilişi Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Şubat 2010, 17:29:53 Abdurrahman b. Avf´ın Dûmetü´l-Cendel´e Gönderilişi Seferin Mevkii, Tarihi ve Sebebi Dûmetü´l-Cendel; Şam yollarının ağzında olup, Dımaşk´a 5, Medine´ye 15 veya 16 gecelik uzaklık-ta,[317] Şam´ın Medine´ye enyakın beldelerinden olup, Tebükyakınında,[318] akarsuları, humnalıkve ekin likleri bulunan bir yerdi. Büyük bir panayır ve ticaret merkezi idi.[319] Dûmetü´l-Cendel seferi, Hicretin 6. yılında, Şaban ayında vuku bulmuştur.[320] Seferin sebebi, İslâmiyeti yaymaktı.[321] Abdullah b. Ömer der ki: "Resûlullah Aleyhisselam Abdurrahman b. Avf´ı yanına çağırdı ve ona: ´Hazırlan! Ben seni inşaallah bugün veya yarın sabah askerî bir birliğin başında göndereceğim!´ buyurdu.[322] Ben bunu işitince, kendi kendime: ´Mescide gireceğim. Sabah namazını Peygamber Aleyhisselamla kılacağım. Peygamber Aleyhisselamın Abdurrahman b. Avf a tavsiyelerini dinleyeceğim!´ dedim. Mescidde sabahladım, sabah namazını Mescidde kıldım. Mescidde, Resûlullah Aleyhisselamın ashabından şu on kişilik cemaatinin: 1. Ebu Bekir, 2. Ömer, 3. Osman, 4. Ali, 5. Abdurrahman b. Avf, 6. Abdullah b. Mes´ud, 7. Muaz b. Cebel, 8. Huzeyfe b. Yeman, 9. Ebu Saîd el-Hudrî, 10. Benim Resûlullah Aleyhisselamla birarada bulunduğumuz sırada, Ensardan bir zât gelip Resûlullah Aleyhisselama selam verdikten sonra, oturdu ve: ´Yâ Rasûlallah! Allah´ın salâtve selamı senin üzerine olsun! Mü´minlerin en üstünü hangisidir?´ diye sordu. Resûlullah Aleyhisselam: ´Onların, ahlâkı en güzel olanıdır!´ buyurdu. Ensarî: ´Mü´minlerin en zekisi, en akıllısı hangisidir?´ diye sordu. Resûlullah Aleyhisselam: ´Onların, ölümü en çok hatırlayanı, ölüm gelmeden önce ona en iyi, en çok hazırlananıdır! İşte, asıl akıllı kimseler onlardır!´ buyurdu.[323] Sonra da, bize yönelerek: ´Ey Muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki; siz onlarla imtihan edilirseniz, onlar başınıza gelirse, haliniz yaman olur! Ben sizin onlara erişmenizden Allah´a sığınırım! 1. Bir kavimde fuhuş (zina) zuhur eder ve bu açıktan işlenecek derecede yayılırsa, muhakkak o kav imde veba, geçmişlerinde olmayan birtakım hastalıklar zuhur eder ve yaygınlaşır! 2. Bir kavim ölçüyü ve tartıyı eksik yaparsa, o kavim muhakkak kıtlığa, şiddetli geçim sıkıntısına ve hâkim zulmüne uğrar! 3. Bir kavim mallarının zekâtını vermekten kaçınırsa, o kavim muhakkak yağmurdan men edilir (kuraklığa uğrar). Hayvanları olmasa, onlara hiç yağmur da yağdırılmaz! 4. Bir kavim Allah´a ve Allah´ın Resûlüne verdikleri sözü bozarsa, Allah o kavme muhakkak kendi lerinden olmayan düşmanı musallat kılar! Düşman da, onların ellerindekinden bir kısmını çeker, alır! 5. İmamları Allah´ın Kitabıyla hükmetmez, Allah´ın indirdiklerine karşı kibirlenirse, Allah onları aralarında (çıkacak fitne ve fesatlarla) azaba uğratır!´ buyurdu."[324] Peygamberimiz Aleyhisselam, Dûmetü´l-Cendel´e hareket ve ora halkını İslâmiyete davet etmesini Abdurrahman b. Avf´a emretti. Dûmetü´l-Cendel´e gidecek mücahidlerin sayısı 700 idi .[325] Bunlar, seher vakti Medine dışında Cürüf´teki karargâhlarında toplandılar. Peygamberimiz Aleyhisselam, Abdurrahman b. Avf´ın onlardan geri kaldığını görünce, ona: "Sen arkadaşlarından ne için geri kaldın?" diye sordu. Abdurrahman b. Avf: "Yâ Rasûlallah! En son görüşmemin, konuşmamın seninle olmasını arzu ettim. Yolculuk elbisem üzerimdedir!" dedi.[326] Abdurrahman b. Avf, sabahleyin başına siyah pamuklu bezden, gelişigüzel bir sarık sarmış bulunuyordu. Peygamberimiz Aleyhisselam onu önüne oturttu.[327] Abdurrahman b. Avf´ın sarığını çözüp tekrar sardı. Sarığın bir ucunu, onun omuzunun arasından, dört parmak veya dört parmak kadar sarkıttı. Sonra da: "Ey İbn Avf! Sarığı işte böyle sar![328] Çünkü, sangın böyle sarılışı daha güzel, daha uygundur!" buyurdu. Abdurrahman b. Avf´a verilmek üzere bir sancak getirilmesini Bilal-i Habeş?ye emretti. Yüce Allah´a hamd ü senada ve kendisine de salât ü selamda bulunduktan sonra, sancağı ona uzatıp: "Al bunu ey İbn Avf! Hepiniz Allah yolunda cihad ediniz! Allah´ı inkâr edenlerle çarpışınız! Ganimet mallarına hıyanet etmeyiniz! Öldürdüklerinizin burun-kulak gibi uzuvlarını kesmeyiniz! Küçük çocukları öldürmeyiniz! Bunlar, size Allah´ın ahdi ve Peygamberinin sünnetidir!" buyurdu.[329] "Eğer Allah sana fetih ve zafer ihsan eder,[330] onlar senin davetini kabul edip Müslüman olurlarsa,[331] onların krallarının, liderlerinin kızı ile evlen!" buyurdu.[332] Abdurrahman b. Avf, askerlerinin başında Medine´den hareket etti. Dûmetü´l-Cendel´e varınca, orada üç gün kaldı. Ora halkını İslâmiyete davet etti.[333] Dûmetü´l-Cendel halkı: "Biz kılıçtan başka birşey vermeyiz!" dediler.[334] İslâmiyeti kabulden kaçındılar. Abdurrahman b. Avf´a ilk önce böyle kılıç gösterdiler. Üçüncü gün olunca, Asbağ b. Amr el-Kelbî Müslüman oldu. Kendisi Hıristiyandı ve Dûmetü´l-Cendel halkının kralı idi.[335] Asbağ Müslüman olunca, kavminden birçok kimse de Müslüman oldu.[336] Abdurrahman b. Avf, durumu ve Dûmetü´l-Cendel´de evlenmek istediğini, Peygamberimiz Aleyhisselama bir yazı ile arzetti. Yazıyı, Cüheynelerden Râfi´ b. Mekis isminde birisiyle Medine´ye gönderdi. Peygamberimiz Aleyhisselam, Abdurrahman b. Avf´a gönderdiği cevabî yazısında, Asbağ´ın kızı Tümazırla evlenmesini bildirdi. Bunun üzerine, Abdurrahman b. Avf, Dumetülcendel´de Tümazır´la evlendi.[337] Dumetülcendel halkından Müslüman olmayıp kendi dinlerinde kalmak isteyenler ise, heryıl seksen bin dirhemin sekizde birinin dörtte birini vergi olarak ödemek üzere, Abdurrahman b. Avf´la anlaşma yap tı lar.[338] Abdurrahman b. Avf, yeni hanımını yanına alarak, İslâm mücahidleriyle birlikte, Dûmetü´l-Cendel´den Medine´ye döndü.[339] [317] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 62. [318] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 581 . [319] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 581 . [320] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 89, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 378. [321] Vâki dr, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 1 29. [322] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 540, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 183, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 161. [323] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1 332, 1 333, Hâkim , Müstedrek, c. 4, s. 540. [324] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1 332, 1 333, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 540, Deylemf, Firdevs, c. 5, s. 288, Münzirf, et-Tergfb ve´tterhfb, c. 1, s. 543, 544, Alâüddin AJi, Kenzü´l-ummâl, c. 16, s. 80, 81, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 184, 185. [325] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 129, Halebî, c. 3, s. 183, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 1 61. [326] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560. [327] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89, İbn Seyyid, c. 2, s. 108. [328] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560-561, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 540, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 11. [329] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 281, Hâkim, c. 4, s. 540, Diyarbekrî, c. 2, s. 12, Halebî, c. 3, s. 183,184, Zürkânf, c. 2, s. 161. [330] Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 75, İbn Abdilberr, c. 2, s. 845, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 480. [331] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89. [332] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 89, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 378, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 845, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 480. [333] Vâkıdî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, c. 2, s. 89. [334] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 184. [335] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561. [336] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89. [337] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 129, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 184. [338] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 75. [339] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 562, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/215-220. |