๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2010, 15:58:11



Konu Başlığı: Abdulmuttalib Dedenin Vefatı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2010, 15:58:11
Abdulmuttalib Dedenin Vefatı


Peygamberimiz (a.s.)ın dedesi Abdulmuttalib; Fil Vak´asından sekiz yıl sonra ölüm döşeğine düştü,[366] ki o zaman kendisi seksen iki yaşında,[367] Peygamberimiz (a.s.) da sekiz yaşında bulunuyordu.[368]

Abdulmuttalib Dede, öleceğini anlayınca, kızlarını başına topladı. Onlara:

"Vefatımdan sonra, hakkımda söyleyeceğiniz mersiyeleri, ölmeden, bir dinleyeyim bakayım!" dedi.[369]

Bunun üzerine, kızları, söyledikleri birer şiirle babalarına ağıt yaktılar.[370]

Yakıp dinlettikleri ağıtlarda onun üstün soylu, güçlü, boylu boslu, açık alınlı, güzel yüzlü, doğru sözlü, iyi huylu, cesaretli, adaletli, cömert, iyiliksever, saygıya ve boyun eğilmeye değer, şerefli, şanlı, her fazilet kendisinde toplanan, boşluğu doldurulamayacak olan, temelli kalmak şeref ve şanla olacak olsa kendisi dünyada temelli kalabilecek olan bir zât olduğunu dile getirdiler.[371]

Abdulmuttalib Dede vefat edince, Kureyşliler onun cesedini, hürmeten su ile ve sidr ağacının yaprağı ile yıkadılar ki, o zamana kadar Kureyşlilerden hiçbir kimsenin ölüsü sidrle yıkanmış değildi.

Kendisi; kefen olarak, Yemen hüllesinden, bin miskal altın değerinde iki kat hülleye sarıldı. Kefenine de, misk sürüldü.

Kureyşîler, besledikleri derin sevgi ve saygılarından dolayı, onun cenazesini günlerce eller üzerinde taşıdılar.[372]

Abdulmuttalib Dede; Hacun kabristanına,[373] dedelerinden Kusayy´ın yanına gömüldü.[374]

Peygamberimiz (a.s.); dedesinin cenazesini, Hacun kabristanına kadar, ağlayarak takip etti.[375]

Peygamberimiz (a.s.)ın dadısı Ümmü Eymen Bereke:

"O gün, Resûlullah (a.s.)ı gördüm. Abdulmuttalib´in tabutunun arkasından ağlıyordu!" demiştir.[376]

"Abdulmuttalib´in ölümünü hatırlayabiliyor musunuz?" diye sorulduğu zaman, Peygamberimiz (a.s.) da:

"Evet! O zaman ben sekiz yaşlarında idim!" buyurmuştur.[377]

Abdulmuttalib Dedenin arkasından ağlandığı kadar, hiç kimseye ağlanmam ıştır.

Mekke çarşısı onun ölümünden dolayı günlerce açılmamış, kapalı tutulmuştur.[378]

Kureyşîler; Ka´bb. Lüeyy´e tazimlerinden dolayı, onun ölüm tarihini, Fil yılına kadar, tarih başlangıcı edinmişlerdi.[379]

Sonra da, Abdulmuttalib´in ölümünü tarih edindiler.[380]

Kureyşîler, Abdulmuttalib´e "İkinci İbrahim" derlerdi.[381]

Kendisi ahirete, ahiret ceza ve mükâfatına inanır; "Vallahi, şu dünyanın arkasında bir dünya daha vardır ki, iyilik edenler orada iyiliklerinin mükâfatını görecekler, kötülük edenler de orada kötülüklerinin cezasını çekeceklerdir!" derdi.[382]

Beytullah´ı çok çok tavaf eder,[383] Haram olan ayların dokunulmazlığını son derecede gözetir, hac mevsiminde hacılara mallarının en iyisinden infakta bulunurdu.

Konukları ağırlardı.[384]

Dağ başlarında da, vahşi hayvanların, kurtların, kuşların karınlarını doyururdu.[385]

Kaybolan Zemzem kuyusunu ortaya çıkardıktan sonra, kuyunun başına yaptığı havuza Zemzem doldurup, Mekke halkına ve hacılara Zemzem suyu içirirdi.[386]

Ayrıca, develerinin sütünü balla karıştırarak hacılara ikram ettiği gibi, kuru üzüm satın alıp Zemzemle hoşaf yaparak içirdiği de olurdu.[387]

Abdulmuttalib Dede, Kureyşîlerin hâkimlerindendi.[388]

İçki içmezdi.[389]

İçkiyi ve zinayı yasaklamıştı.

Zina yapanı, kamçılatarak cezalandırırdı.

Oğullarına, ahlâkî faziletleri emir ve tavsiye ederdi .[390]



[366] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 178, Taberî, Târih, c. 2, s. 194, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvvıe, c. 2, s. 22, İbn Esîr, Kâmil, C.2.S.37.

[367] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 119, Belâzuri, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 84.

[368] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 178, İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 119, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 84, Yâkubî, TârTh, c. 2, s. 13, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvvıe, c. 1, s. 166, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 22, Zehebî, Târıhu´l-İslâm, s. 54.

[369] İbn İshak, İ bn Hişam, Sîre, c. 1, s. 178-179, İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 118, Ebu´l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 129, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 2, s. 282, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 1185

[370] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 11 8.

[371] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre,c.1, s. 179-183, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 85-86.

[372] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 13.

[373] İbn Sa´d, c. 1, s. 119, Belâzurî, c. 1, s. 84, İbn Asâkir, Târih, c. 1, s. 285, Ebu´l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 1 29, Zehebî, s. 54.

[374] Halebî, İnsânu´l-uyûn, 11, s. 184.

[375] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 315, Ebu´l-Ferec, c. 1, s. 130, Zehebî, s. 54.

[376] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 11 9, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 84, Ebu´l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 1 29, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 253, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 184.

[377] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 119, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 1, s. 1 66, Ebu´l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 129, Diyarbekrî, c. 1, s. 253, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 184.

[378] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 186.

[379] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 41, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 1 53.

[380] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 4.

[381] Yâkubî, Târih, t 2, s. 11.

[382] Şehristânf, el-Milel ve´n-nihâl, c. 2, s. 240.

[383] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 84.

[384] Yâkubî, Târih, c. 2, s. s. 10-11.

[385] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 92, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 10.

[386] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c.1, s. 155.

[387] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 113-114.

[388] İbn Habib, K itâbu ´l-muhabber, s. 132, Belâzurf, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 72, Yâkubi, T ârıh, c. 1 , s. 258, E b ul-Tayyi b, I kdü´s-simfn, c. 1, s. 152.

[389] İbn Habib, Kitâbu´l-muhabber, s. 237, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 1 84.

[390] Ahmed Zeynî Dahlan, Sîretü´n-nebî, c. 1 , s. 35.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayınları: 1/70-72.