Konu Başlığı: Abdullah Zülbicâdeyn in ve vâsile b. Eskâ ın müslüman olmaları Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Mart 2010, 13:00:20 Abdullah Zülbicâdeyn´in ve Vâsile b. Eskâ´ın Müslüman Olmaları Abdullah Zülbicâcieyn Müzeynelenden olup, eski adı Abduluzzâ idi. Babası, oğluna hiçbir mal bırakmaksızın ölmüştü. Abdullah malsız bir yetimdi. Zengin olan amcası onu yanına alıp büyütmüş ve mal sahibi yapmıştı. Kendisinin devesi, davan ve hatta kölesi bile vardı. [116] Abdullah, Müzeynelerin dağlarından Verka1 dağında otururdu. [117] Peygamberimiz Aleyhisselam Medine´ye hicret ettiği zaman Abdullah Müslüman olup kendisini şirkten kurtarmak istemişse de, buna, müşrik amcası yüzünden, muvaffak olamamıştı. Yıllar, bütün savaşlar geldi geçti. Peygamberimiz Aleyhisselam Mekke´yi fethedip Medine´ye döndüğü zaman, Abdullah amcasına: "Ey amca! Ben senin Müslüman olmanı hep bekledim durdum. Senin hâlâ Muhammedi arzu ettiğini göremiyorum! Bari benim Müslüman olmama izin versen?" dedi. Amcası: "Eğer sen Muhammed´e tâbi olacak olursan, üzerindeki elbisene varıncaya kadar, sana vermiş olduğum şeylerden hiçbirini senin elinde bırakmam, hepsini senden çeker alırım!" dedi. Abdullah: "Ben, vallahi, Muhammed´e tâbi ve Müslüman oldum, taşa, puta tapmayı bıraktım bile! Ellerimdeki şeyleri geri alırsan, al!" dedi. Amcası, Abdullah´ın elindeki herşeyi geri aldı. Hatta, üzerindeki elbiseyi de soydu. Abdullah, çırılçıplak, anasının yanına gitti. Anası; yollu, kalın kilimini iki parçaya ayırdı. Abdullah, onun yarısını belinden yukarısına, yarısını da belinden aşağısına tutundu. [118] Abdullah, kendisinin Müslümanlığına engel olmak için kendisini sıkıştırmaya kalkan kavminden de yakasını kurtararak Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına kaçtı. [119] Medine´ye gelince, seher vaktine kadar Mescidde yattı. [120] Peygamberimiz Aleyhisselam, sabah namazını kıldırdı. Cemaat arasındakilere göz gezdirip evine döneceği sırada, Abdullah´ı gördü. Ona: "Sen kimsin?" diye sordu. [121] Abdullah, kendisinin kimlerden olduğu haber verdi. [122] "Ben Abduluzzâ´yım!" dedi. [123] Peygamberimiz Aleyhisselam: "Sen Abdullah Zülbicâdeyn´sin (iki parça kilimlisin)! Bana yakın yerde bulun! [124] Sık sıkyanıma gel, git!" buyurdu. [125] Abdullah Zülbicâdeyn; Medine´de evi barkı bulunmayan, Mescidin Suffasında yatıp kalkan Ashab-ı Sultadandı. [126] Abdullah Zülbicâdeyn; konuklar arasında bulunur, Kur´ân-ı Kerîm öğrenirdi. Kur´ârvı Kerîm´den birçok sûreleri okuyup ezberlemişti. Kendisi, gür sesli idi. [127] Kıraatta, [128] teşbih ve tekbirlerde[129] sesini yükseltirdi. [130] Hz. Ömer: "Yâ Rasûlallah! Şu bedevîyi görmüyor musun? Kufân´ı okurken sesini nasıl yükseltip halkın kıraatı-na engel oluyor?!" dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Bırak onu kendi haline ey Ömer! O, Allah´a ve Allah´ın Resûlüne Muhacir olarak çıkıp gelmiştir! [131] O, ewâh´lardan; [132] Allah´a çok yalvarıcı olan, Allah aşkıyla yanıp duranlardan[133] biridir!" buyurdu. [134] Ukbe b. Âmirü´l-Cühenî de: "Peygamber Aleyhisselam, Abdullah Zülbicâdeyn hakkında: ´O, evvâh´tır!´ buyurmuştu. Çünkü, o, Kur"ân okurken Yüce Allah´ı çok anan, duada sesini yükselten bir kimse idi" demiştir. [135] Abdullah Zülbicâdeyn, Tebük seferine hazırlanıldığı sırada gelip Müslüman olmuş ve Tebük seferine de katılmıştır. "Yâ Rasûlallah! Bana şehitlik nasip etmesi için, Allah´a dua et!" diye rica edince, Peygamberimiz Aleyhisselam: "Ey Allah´ım! Onun kanını kâfirlere haram kıl!" diyerek dua etti. Abdullah Zülbicâdeyn: "Yâ Rasûlallah! Ben öyle istememiştim!" dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Sen, Allah yolunda gazaya çıkar, humma (sıtma) tutup seni öldürürse, sen şehitsindir! Hayvanın seni düşürüp boynunu kırarsa, sen yine şehitsindir! Gam çekme! Bunlardan hangisi olursa, şehitlik için sana elverir, yeter!" buyurdu. [136] Buyurduğu gibi de, Tebükte hummaya tutulup Hakkın rahmetine kavuştu. [137] Yüce Allah ondan razı olsun![138] [116] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 524-525. [117] Diyarbekrî, Târîhu´l-hamfs, c. 2, s. 129. [118] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 525. [119] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 172, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 122. [120] Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525, Diyarbekrî, c. 2, s. 122. [121] Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, c. 2, s. 525, İbn Esir, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [122] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013. [123] Ebu Nuaym, Delâil ü´n-nübüvve, c. 2, s. 525, İbn E sfr, Usd u´l-gâbe, c. 3, s. 228, Diyarbekrf, T ârfhu´l -hamfs, c. 2, s. 129. [124] Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2,5.525. [125] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [126] Belâzurî, Ensâbu´l-esrâf, c. 1, . 272, Ebu Nuaym, Hilyetu´l-evliyâ, c. 2, s. 21, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 1564, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 5, s. 428. [127] Vâkıdî, c. 3, s. 1013-101 4, Ebu Nuaym, Delâil, c. 3, s. 525. [128] Vâkıdî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [129] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [130] Vâkıdî, c. 3, s. 1013, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [131] Vâkıdî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, c. 2, s. 525, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamfs, c. 2, s. 129. [132] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [133] İbn Esîr, Nihâye, c. 1,s.82. [134] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228. [135] Ahmedb. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 159. [136] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 525-526, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamfs, c.2, s. 129. [137] İbn İshak, İbn Hisam , Sîre, c. 4, s. 171, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 101 4, Ebu Nuaym Delâil, c. 2, s. 526, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1074, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 228, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 118. [138] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 7/261-264. |