๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2010, 15:35:34



Konu Başlığı: Abdullah b. Ebi Hadrad ın Gâbe ye gönderilişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2010, 15:35:34
Abdullah b. Ebi Hadrad´ın Gâbe´ye Gönderilişi


Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi


Gâbe seferi, Hicretin 8. yılında Şaban ayında vuku bulmuştur.[218]

Gâbe; Şam yolu üzerinde, Medine yakınında, Medine´ye bir beridlik, 12 millik uzaklıktadır.[219]

Sel1 dağına uzaklığı 8 mil olup, Medinelilerin mallarının bulunduğu, sık ağaçlı bir yerdir.

Hz. Abbas gecenin sonuna doğru Sel1 dağına çıkıp Gâbe´deki uşaklarına seslenir, sesini onlara duyururdu.[220]

Gâbe, bol suludur.[221]

Abdullah b. Ebi Hadrad der ki:

"Benî Cüşem[222] kabilesinden büyük bir oymağa mensup bulunan Rifaâ b. Kays (veya Kays b. Rifâa) adındaki kişi, kavmi ve kendi adamlarıyla birlikte gelip Gâbe´ye konmuştu. Kaysları[223] Resûlullah Aleyhisselamla savaştırmak istiyordu. Kendisi, Cüşem kabilesi içinde ad ve şan sahibi idi.

Resûlullah Aleyhisselam beni çağırdı. Yanıma da, Müslümanlardan iki kişi[224] kattı ve:

´Şu adamın yanına kadar gidiniz! Ya onu, ya da ondan bana bir haber ve bilgi getiriniz!1 buyurdu.

Bize yaşlı ve ank bir deve verip, birimizi onun üzerine bindirdi.

Vallahi, adamlar arkasından elleriyle itmedikçe, deve ayağa kalkamadı, ayağa da güçlükle kalkabil di.

Bundan sonra, Resûlullah Aleyhisselam:

´Bunun üzerine nöbetleşe bininiz ve o (adam)a erişiniz!´ buyurdu.

Hemen yola çıktık.

Yay, ok ve kılıç gibi silahlarımız da yanımızda idi.

Güneş batarken, Benî Cüşemlerin konak yerlerinin yakınında hayvan otlattıkları bir yere vardık.

Ben orada bir köşeye sindim.

İki arkadaşıma da, Benî Cüşemlerin konak yerine yakın bir köşeye sinmelerini emrettim ve:

"Benim konak yerine hücuma geçip tekbir getirdiğimi işittiğiniz zaman, ikiniz de tekbir getiriniz ve benimle birlikte hücum ediniz!1 dedim.

Vallahi, biz böylece Benî Cüşemlerin uykuya dalma veya onlardan bazılarını ele geçirme fırsatını, gece karanlığı bizi bürüyüp açılıncaya kadar bekledik durduk.

Benî Cüşemlerin bu bölgede hayvanlarını otlatan bir çobanları vardı.

Çobanları yanlarına dönmekte gecikince, onun hakkında endişelenmeye başladılar.

Benî Cüşem lerin başkanı olan Rifâa b. Kays kalktı, kılıcını alıp boynuna astıktan sonra:

´Vallahi, ben bu çobanımızın izini izleyeceğim! Muhakkak, onun başına birfelâket gelmiştir!´ dedi.

Yanında bulunan kimselerden bazıları:

´Vallahi, onu izlemeye sen gitme! Senin yerine bizim gitmemiz yeter!´ dediler.

Rifâa b. Kays:

´Vallahi, onu izlemeye benden başkası gitmeyecektir!´ dedi.

´Öyleyse, seninle birlikte biz de gelelim!´ dediler.

Rifâa b. Kays:

´Vallahi, sizden hiç kimse de benim izimden gelmesin!´ dedi ve benim bulunduğum yerden kendi sine atacağım okumu yetiştirebileceğim bir yere kadar geldi.

Geçeceği sırada, oku atıp kalbine sapladım.

Vallahi, hiç konuşturmadan üzerine atıldım ve başını kestim.

Konak yerine saldırdım ve tekbir getirdim.

İki arkadaşım da saldırdılar ve tekbir getirdiler.

Vallahi, konak yeri halkı ancak kadınları ve çocuklarıyla yanlarındaki mallarından binecek veya taşınabilecek hafiflikte olanlarını alarak kaçıp kurtulabildiler.

Kendilerinin pek çok deve ve davarlarını sürüp Resûlullah Aleyhisselamın yanına getirdik.

Resûlullah Aleyhisselam, bu develerin onüçünü bana verdi."[225]



[218] İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 233.

[219] İbn Sa´d, Tabakatü´l-kübrâ, c. 2, s. 80.

[220] Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 4, s. 182.

[221] Semhûdf, Vefâu´l-vıefâ, c. 4, s. 1 276.

[222] Benf Cüşem b. Muaviye b. Bekr b. Hevâzinler, Kays b. Aylanlardan idiler (İbn Hazm , Cemhere, s. 270, Kalkaşandf, Mihâye, s. 214).

[223] Kays b. Aylanlar, Mudar kabilelerinden olup, bunlardan pek çok kabileler türemiştir (İbn Hazm, Cemhere, s. 468, 469, Kalkaşandı, s. 403, 404).

[224] Katılanlardan birisi E bu K atâde idi (İ bn E sfr, Kâm il, c. 2, s. 233).

[225] İbn İshak, İbn Hisam, Sıre, c. 4, s. 278, 279, Taberî, TâriVı, o. 3, s. 105,106, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvre, c.4, s. 303, 304, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 162,163 Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye, c. 4, s. 223, 224, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 166, Diyarbekrî, Târılıu´l-hamfs, c. 2, s. 76, Halebî, İnsanu´l-uyûn, o. 3, s. 205, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 287.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/290-292.