> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Adliye teşkilatı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adliye teşkilatı  (Okunma Sayısı 682 defa)
12 Ocak 2011, 09:11:11
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 12 Ocak 2011, 09:11:11 »



Adliye Teşkilatı


1410. Antik dönemde, başka ülkelerde olduğu gibi Mekke’de de hukukun tespit ve beyanı ile ilgili birçok imkân bulunurken, bunu yerine getirecek bir “icra ve infaz makamı” mevcut değildi.

1411. Her şeyden önce kabile hakemleri vardı: Eğer iki taraf birbiriyle uzlaşamaz ve akrabaların yahut aile başkanlarının müdahalesi sorunu çözümleyemezse, taraflar kemâl ve hikmet sahibi oldukları kanıtlanmış bazı kişilerin hakemliğine başvururlardı.323 Kaynaklarımız meşhur hakemlerin ayrıntılı bir listesini verirler. Bunlar arasında, Mekkeli Benû Zühreler arasında hakemlik yapan, Tâ’if’deki Sakîf kabilesine mensup, bu ailenin müttefiki ve aynı zamanda Mekke’de oturan el-‘Alâ ibn Câriye’yi sayabiliriz. Bu demektir ki, Mekke’de yabancıların toplumla bütünleşmesi, örneğin eski Yunan’dakinden daha gerçekçi idi. Bir diğer hakem ise, Hâlid’in babası el-Velîd idi ki, herkes onu el-’Adl (âdil, doğru) lakabıyla tanırdı. Hakemlerin önceden belirlenmiş bir görev yerleri yoktu. İster yabancı, isterse hemşeri olsun, bir hakemin tercih edilmesi kesinlikle tarafların seçimine bağlı idi. Hatırlatalım ki, Kâ’be’nin köşe duvarına Haceru’l-Esved’i yerleştirme şerefinin kime ait olacağı konusunda ihtilâfa düşüldüğünde, Mekkeliler bu kişinin rastgele seçimini kabul etmişlerdi. Oradan ilk geçecek olan hakem olarak seçilecekti ki bu kişi, genç Muhammed (AS) olmuştur. Yine Kusay’ın taraftarları ile Mekkeli Huzâ’alıların ileri gelenleri arasında çıkan tartışmada Şeddâh el-Kinânî adlı bir yabancının hakemliği kabul edilmişti.324 Bunun dışında, Abdu’l-Muttalib kendisinin keşfettiği Zemzem Kuyusu’nun mülkiyeti konusunda hemşehrileriyle ihtilâfa düştüğü zaman, bir kadın kâhinin hakemliğine müracaat edilmesi konusunda anlaşmaya varılmıştı. Aynı tartışma sırasında Abdu’l-Muttalib, Allah kendisine on erkek çocuk verirse bunlardan birini kurban edeceği adağında bulunmuş ve onun bu adağından dönme çaresini öneren de yine bir kadın kâhin olmuştu: Buna göre, oğul ve birkaç deve arasında kur’a çekilecek, eğer kurada oğul çıkarsa birkaç deve daha ilâve edilecekti; böylece kur’a hayvanlara isabet edene kadar artırma ve kur’a çekme işlemi devam edecekti. Nihayet, bir hemşehrisi ile aralarında hangisinin üstün olduğu konusunda çıkan bir ihtilâfın çözümü için de ilk önce Necâşî’ye müracaat etmişlerdi (bk. Ehâbîşler Bölümü). Keşiş Ebû Âmir’in terekesi ile ilgili olarak, göçebe ve yerleşik mirasçıları arasında çıkan ihtilâfta da Bizans İmparatoru’na325 (belki de gerçekte Suriye hâkim veya valisine) başvurulmuştu.

1412. Bir hakemin kararına karşı “temyize gitme” gibi ikinci bir inceleme söz konusu değildi. Bu konuda tek yaptırım gücü batıl inançlar ve kamu oyu idi. Hakemler düşünce ve görüşlerini, önce tartışmaya konu olan şeyin ayrıntılı biçimde anlatılmasıyla başlayan ve nihayet vardıkları kararla son bulan kafiyeli düzyazılarla açıklıyorlardı.326 Eğer iki taraf da kendi arzularıyla hakemin kararını kabul ederlerse, ihtilâf yeni bir kan davasına dönüşmeden “gömülmüş” oluyordu.327 Örf ve âdetlere göre hakemlerin yün elbiseler giyip sarık sarmaları gerekiyordu. Kâhinler renkli giysi giymekten kaçınırlardı.328

1413. Mekkelilerin hakimiyeti altındaki ‘Ukâz panayırında kimi dönemlerde iki hâkime rastlanmaktadır: Birine “ticari anlaşmazlıklar,” diğerine ise “temyiz” için müracaat olunurdu. İnsanlar bu mahkemenin açılışını dört gözle bekler ve ülkenin en ücra köşelerinden buraya gelirlerdi.329 ‘Ukâz fuarındaki bu hâkimlerinden bazıları zamanla efsaneleşmişlerdir: Rebîa ibn Muhâşin, tamamen kütükten bir kürsü üzerine yerleştirilmiş bir sandalyeye oturduğu için, adı Zu’l-A’vâd (Kütüklü)’e çıkmıştı.330 Bir diğeri ise Âmir ibn ez-Zerîb idi. Bu zat, bunayıp da saçma sapan sözler söylemeye başlayıncaya kadar hâkim olarak kalmış ve kendisi gibi bilge biri olarak bilinen kızından, kendisine göz kulak olmasını ve böyle aklı başından gitmesi halinde, kendisini uyarmak için bir sopa ile kalkana vurmasını istemiştir.331 Bu hakem’in vermiş olduğu bazı hukukî kararlar, daha sonraki dönemlerde İslâm hukukçuları tarafından da benimsenmiştir.332 Yine, muhtemelen bir mabedin ya da kutsal sayılan bir başka şeyin yakınında bulunan bir “tahkim ağacı”ndan bahsedilir ki hakem bunun altında yerini alarak kararını bildirirdi.

1414. Gerçeği söyleyeceğine dair yemin eden şahitlerin ve aynı zamanda, kimilerine kâ’if denilen ve bir hırsızı topraktaki ayak izinden tanıyan bilirkişilerin tanıklığına başvurulurdu. Batıl inançlar da bu konuda önemli bir rol üstlenmişlerdi: fal okları (ezlâm), kuş uçurtma (‘â’if), gaipten haber alma (hâtif) vs. gibi.

1415. Biraz da tard ve hal’ (toplum dışı ya da yasa dışı ilan etme) uygulamasından ve bunun doğurduğu sonuçlardan söz edelim: İster göçebe, ister yerleşik olsun, bir Arap için kabile ya da Şehir Devleti, asılsız ve soyut bir düşünce değil, canlı ve hayat dolu bir hakikat idi: O, bu yurda çözülmez ve ayrılmaz bağlarla bağlanmıştı ve o bu yerleşim yerini canı pahasına savunmak için her an hazırdı; zira imtiyazlarını, saygınlığını ve hattâ varlığını ona borçlu idi. Kabile üyeleri için karşılıklı yardımlaşma kutsal ve içten gelen bir duygu idi. Ancak kimi kez kabile üyelerinden herhangi birinin davranışları, örneğin kendi kötü davranışı yüzünden topluma mal olan zararlara yol açıyorsa, bu durum giderek dayanılmaz bir hal alıyordu. Eğer kabile reisi, bu gibi sapıtmış kişilerin inatçı davranışı karşısında kendini âciz hissediyorsa, bu durumda tek taraflı olarak kendisi ya da kabilenin büyükleri, bu insanların fiillerinden doğacak her türlü sorumluluğu reddederek, mağdurun yakınları suçludan doğrudan doğruya intikam alma yoluna gidecek olsa bile, artık onu himaye etmeyeceklerini beyân ediyor ve bu gibi kimselerin toplumdan uzaklaştırılmasına karar veriyorlardı. Toplumdan uzaklaştırılan kimseler genellikle uzak bölgelere göçüp, buralarda bir eman anlaşması yaparak yeni bir hayata başlıyorlardı. Bu, bir bakıma, o döneme özgü “yeni bir tabiiyete girme” hareketiydi. Toplumdan uzaklaştırılan kişi, kendisine eman hakkı veren kimsenin ailesi içinde eriyip gider, ancak kendisi, aşağıda anlatacağımız olayda olduğu gibi, sığındığı yeni kabile adına başkalarına eman verme ya da yabancılarla ittifak anlaşması yapma hakkına sahip olmazdı: Muhammed (AS), kendi kabilesinin başkanı Ebû Leheb tarafından toplum dışı ilan edildiğinde, Tâ’if’de sığınacak bir yer aradı. İsteği kabul edilmeyip geri dönerken, Mekke’nin dışında Hira dağı yakınında konaklayarak, el-Ahnes ibn Şerîk’e bir haberci gönderdi ve ondan kendisine eman vermesini istedi. Bu kişi de cevaben: “Ben de eman altında bir kimseyim, bu halimle eman veremem” dedi. O zaman Muhammed (AS) habercisini Suheyl ibn Amr’a gönderdi ve şu yanıtı aldı: “Benim kabilem Benû ‘Âmir, Benû Kâ’b’a karşı eman vermez” (Bu kabile, Kureyşli olmasına rağmen, Mekkelilerin çoğunluğunun mensup olduğu Kâ’b kabilesinden gelmiyordu). Muhammed (AS) nihayet habercisini Mut’im ibn Adî’ye gönderdi ve bu zat, isteği kabul etti. Ancak kendisinin yanı sıra oğullarının ve tüm aile fertlerinin silahlanarak, himâyeleri altına aldıkları kimseye verdikleri sığınma hakkının koşullarını açıklamak üzere, Kâ’be’nin önüne varıncaya kadar şehirde kendisine refakat etmeleri gerekmişti (Taberî, I, 1203-7).

1416. Hılfu’l-Fudûl ve Hılfu’s-Silâh denilen şövalyelik teşkilâtından daha önce bahsetmiştik. Bu örgütlerin üyeleri, yabancı da olsalar Mekke’de zulme uğrayan kimselerin yardımına koşmaya ant içmişlerdi (Bk. Mekke Bölümü).

1417. Son olarak eşnâk adlı bir görevden de bahsedelim. Bu uygulama, ödenecek tazminat miktarının belirlenmesi demek olup, bu işi tevarüs yoluyla gelen bir başkan üstlenmişti. Kısasın kaçınılmaz olduğu kasıtlı cinayet ile zararın nakden ödenmesine imkân tanıyan ve cürüm işleme kastı ve niyeti taşımayan fiiller birbirinden gayet belirgin bir biçimde ayırt ediliyordu. Diğer tazminat ve telafi şekillerinden en çok bilineni ise “kan bedeli” idi. Eşnâk görevini üstlenen başkanın bu tazminatları kendi cebinden ödemesi diye bir şey söz konusu değildi; o, sadece bilirkişi sıfatıyla ödenmesi gereken tutarı tespit ederdi. Burada yeri gelmişken kasâme adlı bir uygulamayı da zikredelim: ortada suçlu olduğunu gösteren bir kanıt olmaksızın bir cinayet işlenmesi halinde, sanığın yakın akrabaları onun masum ve suçsuz olduğuna yemin ederek, “eğer yalan söylüyor ve yalan yere yemin ediyorlarsa, Allah’ın lanetinin kendi üzerlerine olmasını” isterlerdi.333 Bu yemin, Kâ’be’nin Hatim denilen üstü açık kısmında yapılırdı.


323 Günlerin sayısının 4, 5, 14 ya da 22 olduğu konusunda ihtilaf vardır. 4 gün diyenler Medine yolu üzerindeki Sâlim Oğullarının köyüne vardığında Cuma namazını kıldığını doğrulamaktadırlar (Bk. Samhûdî, 2. bs, s. 224, 247, 255-256, 1323). Günümüzde halen Kuba ile Medine arasında bu yerin anısına bir mescit bulunmaktadır.

324 İbn Hişâm, s. 340.

325 Samhûdî (s. 324-326), bazı kaynaklara dayanarak, burada daha önce Es’ad ibn Zurâre tarafından inşa edilen ve Resulullah (AS)’in bu mahalleye gelir gelmez kullanmaya başladığı bir mescit bulunduğuna işaret etmekte ve Resulullah (AS)’in imam olarak bu mescide gelmesiyle cemaat sayısının doğal olarak artmış olması nedeniyle arazinin satın alındığını belirtmektedir.

326 İbn Hişâm, s. 337-338; Suheylî, II, 13. Bk. § 1845 vd.

327 Makrızî, İmtâ’, I, 49.

328 A.g.e., I, s. 49.

329 Suheylî, II, 246.

330 İbn Hişâm, s. 465.

331 Makrızî, I, s. 38.

332 İbn Hişâm, s. 313-314.

333 Suheylî, II, 52; Merzûkî, Ezmine, II, 137-138.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adliye teşkilatı
« Posted on: 30 Nisan 2024, 18:33:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adliye teşkilatı rüya tabiri,Adliye teşkilatı mekke canlı, Adliye teşkilatı kabe canlı yayın, Adliye teşkilatı Üç boyutlu kuran oku Adliye teşkilatı kuran ı kerim, Adliye teşkilatı peygamber kıssaları,Adliye teşkilatı ilitam ders soruları, Adliye teşkilatıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes