๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Peygamberi => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 12 Ocak 2011, 09:08:45



Konu Başlığı: Yurtseverlik
Gönderen: Hadice üzerinde 12 Ocak 2011, 09:08:45
Yurtseverlik

1424. Şunu belirtelim ki, şüpheli davalarda da olsa, dayanışma ve yurtseverlik Mekkelilerde hiç eksik olmazdı: Bedir’deki yenilginin intikamını almağa karar verdikleri zaman, bütün yurttaşlar Mekke ordusunu donatmak üzere gönüllü olarak külliyetli miktarda bağışta bulundular. Nakledildiğine göre336 bu yardımların miktarı çeyrek milyon dirheme ulaşmıştı ki buna, savaştan sonra Müslümanlara esir düşenleri kurtarmak için ödenecek “kurtulmalıklar” dahil değildir. Bu masrafları karşılamak üzere bütün Mekkeliler, Ebû Sufyân’ın idaresindeki kervanda bulunan ticarî mallar üzerinden sadece ana parayı alıp, elde edilecek kârı tamamen bu askerî sefere ayırmayı kabul etmişlerdir.

1425. İşte klasik kaynaklardaki tarihsel verilerden çıkarabildiğimiz kadarıyla, İslâm’dan önce Mekke Şehir-Devleti’nin anayasal teşkilâtı kısaca bu şekilde idi

Yabancılarla İlişkiler

1423. İslâm öncesinde Mekke şehrinin, yabancılarla ilişkiler kuracak kadar sağlam esaslara oturtulması ve günümüzün ifadesiyle “dışişleri bakanlığı”nın çekirdeğini oluşturan bir kurumsal yapıya sahip olması, göründüğünden de fevkalâde bir olaydır. Zira, yukarıda anılan kaynaklara göre, onlar meclisinde Sifâre (elçilik) görevini üstlenen ve tabii ki tevarüs yoluyla görevlendirilmiş bir üye bulunuyordu. Anlaşma müzakerelerine katılan ve diğer kabilelerle olan ihtilaf ve tartışmalarda deyim yerinde ise avukatlık (munafir) yapan bu kişi, aynı zamanda Şehir-Devlet’i temsil etmekteydi.

Maliye İle İlgili Konular


1418. İslâm’dan önce Mekke’de olduğu gibi nispeten ilkel bir toplumda kabile başkanının –bir başka deyişle Devlet Başkanının- görevleri oldukça sınırlı idi. Devlet, kendisini halka çok sayıda hizmet götürmekle yükümlü saymazdı. Bu durumda Devlet Başkanının aşırı derecede vergi koyma hakkı da bulunmayacaktı.

1419. Emniyet ve adalet işleri hiç bir masraf gerektirmiyordu. Askerî sefere katılmak isteyen her gönüllü, silâhını, bineğini ve iaşesini kendisi temin ediyordu. Savaşa katılacak üyelerin imkânlarının elvermediği nadir durumlarda yardımlaşmaya gidilirdi; önemli askerî seferler sırasında da yabancı askerlere ödemede bulunmak üzere para toplanırdı.

1420. Dinî ibâdetlerin yerine getirilmesi, tütsüler vs. gibi harcamalarla ilgili olarak, yerli ve yabancıların yaptığı dinî armağanların fazlasıyla yeterli olduğunu kolayca tahmin edebiliriz. Koruma altına alınan bu kutsal armağanlarla (emvâl-i muheccere) ilgilenmek üzere, tevarüs yoluyla iş başına gelmiş bir görevli bulunurdu.

1421. Yukarıda, sadece Mekkeli vatandaşların yükümlü olduğu Rafâde adlı yıllık bir vergiden söz etmiştik. Bu vergi, yüzlerce hacıya toplu olarak yemek yedirme ve imkânı olmayan yabancı hacılara ulaşım imkânı sağlama amacını taşıyordu. Hac mevsimi dışında, başkanın üzerine düşen misafirperverlik görevini yerine getirmek ve sıradan insanlardan daha gösterişli bir yaşantıya sahip olmak için ihtiyaç duyduğu giderler, anlaşıldığı kadarıyla ticarî ithalattan, özellikle de yabancı tüccarlardan tahsil edilen vergilerle karşılanıyordu. Amalikalılar döneminden beri Mekke’de öşür (onda bir) vergisi ödeniyordu: “Kusay, şehir ahâlisinin dışında, Mekke’ye gelen herkese öşür vergisi koymuştu.”334 Ancak Kusay’dan sonra artık bir hükümdar olmadığına göre, bu vergileri kim alıyordu, bunu bilemiyoruz. Mekke’de ziraatçılık yoktu. Dolayısıyla zirâat yapılan topraklardan bir arazi vergisinin alınması söz konusu değildir. Sürü sahiplerinin yıllık çoğalma üzerinden belirli bir yüzdeyi kabile başkanına ödemek zorunda olup olmadıklarını ise bilemiyorum. Fuarlardan tahsil edilen öşürler de vardı. Ancak bunların kimlerden toplandığı ve nerelere harcandığı da bilinmemektedir. Minâ, Mecenne, Zu’1-Mecâz ve en azından kısmen Ukâz fuarları, Mekkelilerin etki alanında idi.

1422. Aşağıdaki olay, insanî yönü ağır basan bazı uygulamaların da olduğunu göstermektedir: “Tıpkı Mekkelilerin Bizans topraklarına gittiklerinde ödedikleri gibi, Grekler de Mekke’de öylece öşür vergisi öderlerdi. Hicretten 18 yıl önce Mısır’dan Yemen’e gitmekte olan bir gemi Şu’ayba (bugünkü Cidde) yakınında batınca, Mekkeliler felâketzedelere yardım ve iyilikte bulundular: Onlardan batık geminin kalaslarını satın alarak, kazazedelerin Mekke’ye gelmelerine ve kurtarabildikleri malları burada alışılagelmiş öşür vergisini ödemeksizin satmalarına izin verdiler.”335 Gemi enkazına ise, diğer ülkelerdekinin aksine, ne el konuldu ne de yağmalandı.



334 Makrızî, I, 50 (İbn el-Cevzî’nin Telkîh’inden naklen).

335 Buhârî, 3/27.

336 A.g.e., 67/69.