> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Yahudilerle ilişkiler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yahudilerle ilişkiler  (Okunma Sayısı 2767 defa)
14 Ocak 2011, 14:30:42
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 14 Ocak 2011, 14:30:42 »



Yahudilerle İlişkiler


911. Kimi zaman Yahudi ve İsrailli kavramları arasında bir ayrım olduğu söylense de, biz bu bölümde her iki terimi birbiriyle eşanlamlı olarak kullanacağız. Tamamen akrabalık temeli üzerine kurulmuş olan ve yeryüzünde halen mevcut uluslar arasında, Yahudiler en eskilerinden birini oluşturur. Bu ulusun kendisine özgü, hepsi de heyecan verici ve canlı bir dini, bir edebiyatı ve bir tarihi vardır. Yahudilerin atası olan İsrail lâkaplı Yakup Peygamber, aynı zamanda İbrahim Peygamber’in torunudur. Bilindiği gibi İbrahim (AS) aslen Mezopotamyalı idi ve onun Tektanrıcılık ilkesine dayanan dinî düşünceleri, Bâbil kıralı Nemrut’un öfkesini üzerine çekmişti. (Bazı modern bilginler, Nemrut’un önemli kanunlar ortaya koyan Hammurabi ile aynı kişi olduğu kanısındadırlar; bu kanunların üzerinde kazılı olduğu taş, Paris Louvre müzesindeki en güzel anıtlardan birini oluşturmaktadır.) Arabistan, Suriye, Mısır gibi Orta-Doğu’nun hemen her ülkesinde İbrahim (AS)’le ilgili hatıralara rastlamak mümkündür. Kabrinin Filistin’deki el-Halil’de olduğu söylenir. Öyleyse, onun soyundan gelenlerin hep bu bölgelerde yerleştiğini görmekten hayrete düşmemeliyiz. İslamî kaynaklardaki bilgilere göre (özellikle Kur’an’daki Yûsuf sûresi), ailenin Mısır’a göç etmesinin temelinde Yakup’un oğulları arasındaki kıskançlık yatmaktadır: Yakup’un gözde oğlu Yûsuf, kardeşleri tarafından, oradan geçmekte olan bazı kervancılara satılmıştır. Gelişen olaylar sonunda Yûsuf, Firavun’un (Suriye asıllı Hyksos hanedanı, MÖ 1700-1580) bakanlık hizmetine girer. O günlerdeki yönetici sınıfa mensup olanlarla bir tür yurttaş olan Yûsuf, sonunda maliye bakanlığı görevine getirilir. Yûsuf gibi gerçekten yetenekli ve dürüst bir insanın yönetimi altında, kırallık büyük bir refah düzeyine ulaşır. Yûsuf, kıtlık ve bereket yıllarının nöbetleşe birbirini izlediğini gözlemleyince büyük miktarda hububat stoku yapmıştır. Yine büyük bir kıtlığın baş gösterdiği sırada, Yakup’un diğer oğulları, erzak bulma ümidiyle Mısır’a gelirler. Yûsuf kardeşlerini tanır ve böylece, yaşlı ebeveynler de dahil bütün aile Mısır’a göç etmiş olur.

912. Suriyeli Hyksos hanedanı çok geçmeden yerini Mısır’daki Firavunlar hanedanına bırakmak zorunda kaldı. Bunun doğal bir sonucu olarak, dünün gözdeleri, ertesi günün mağdurları ve kurbanı haline geldiler. Hyksos’ların iktidardan düşüş tarihi olarak MÖ 1580’i alır ve Yahudilerin II. Ramses’in hükümdarlığı sırasında Mısır’dan Çıkış tarihi olarak da MÖ 1260 tarihini kabul edecek olursak, bu durumda Kenânîlerin, özellikle de İsrail Oğulları’nın, yaklaşık üç yüzyıllık bir süre boyunca Mısır’da büyük bir zulüm ve işkence dönemine maruz kaldıklarını görürüz. Ramses, I. Siti’nin oğlu ve veliahtı olup, söylendiğine göre MÖ 1330-1260 yılları arasında hükümran olmuştur. Kur’an’da belirtildiğine göre bu hükümdarlık dönemi İsrail Oğulları için özellikle zor ve güçlükler içinde geçmiştir. Bu ulus, Firavun’un din değiştirmesi için yaptıkları beyhude ve sonuçsuz girişimlerden sonra, iki ortak komutan olan Musa ve Harun’un idaresinde topluca Mısır’ı terk edip, bu diyarlardan gitme kararı aldılar. Bu, aynı zamanda Mısır için hem el sanatları hem de ziraate dayalı çalışma alanlarında büyük bir işgücü kaybı demekti. Ramses, ordusuyla birlikte onların peşinden gittiyse de, suda boğularak ölüp gitti. Kur’an bu suyun Nil nehri mi yoksa Kızıl Deniz mi olduğunu açıkça belirtmemekle birlikte, Firavunun cesedinin mutlaka (sonraki kuşaklara ibret olması için cansız olarak) kurtarılacağını ifade etmektedir. Kur’an’ı yorumlayan Müslüman bilginler, Ramses’in halen Kahire Müzesi’nde bulunan mumyası 1881 yılında keşfedilinceye kadar bu ayeti nasıl yorumlamak gerektiğini bilemiyorlardı.1182

913. Yine Kur’an’ın ifadesiyle (Mâide: 5/23-29), Musa halkı ile birlikte yerleşmek üzere Filistin’e doğru yola koyuldu. Ancak Yahudiler, bu ülkenin Arap halkından korkup, başkanları konumundaki Musa’yı dinlemeyi reddettiler. Bu karşı çıkışın ilk cezası olarak, 40 yıl boyunca çölde kalmaya mecbur oldular. Bu arada Harun ve Musa vefat ettiler. Eski Ahit’te (Tevrat) geçen kıssa (Samuel, 15: 1-3) Kur’an’da yer almaz: Şayet İsrail Oğulları, Tevrat’ta belirtildiği gibi, Filistin’de yaşayan Amalikalı Arapları “kadın-erkek, çoluk-bebek, sığır-davar, deve-eşek” demeden kılıçtan geçirip, yabancı bir istilaya karşı kendi vatanlarını savunmak istedikleri için onları öldürdülerse, zamanı gelince, zulme uğramış bu insanların da kendi intikamlarını almak üzere aynı yola başvuracağı kolayca anlaşılır. Bu mücadeleler sonunda Tâlût (ya da Kral) Saül tarafından Yahudi krallığının nasıl kurulduğu ve Davud ve Süleyman peygamberlerce nasıl sağlam temellere oturtulduğu, ve nihayet ülkede çıkan iç savaşlarla önce ikiye bölünüp, daha sonra Doğu’dan (Irak) ve Kuzey’den (Suriye) gelen saldırılara maruz kaldığı konusunda da Kur’an bir açıklamada bulunmamaktadır. Ancak, Nabukadnazar (Buhtunnasr), Herod, Antiokus ve Titus’un istilaları konusunda, Yahudileri bir zamanlar Araplara ait büyük tapınağın bulunduğu Sion’dan çıkarıp atan bu fatihlerin adlarını zikretmeksizin, kısa bir göndermede bulunur (İsrâ: 17/4-5). O zamandan beri Yahudiler, aralarında burada inceleme konusu yaptığımız Arabistan da dahil olmak üzere, dünyanın dört bucağına irili ufaklı topluluklar halinde dağılıp gitmişlerdir.

İslâm’dan Önce Yahudiler

914. Arap Yarımadası’na Yahudi cemaatlerinin ne zaman gelip yerleştikleri bilinmemektedir. Kur’an bu konuda bize Yemenli Saba Melikesinin Süleyman Peygamber’e yapmış olduğu ziyareti nakleder.1183 İslam’ın ortaya çıkmasına yakın, Yahudilerin Arabistan’ın her tarafına dağılmış olduğunu görürüz. Bunlar birbirine tutkun, gerek bireysel gerekse küçük topluluklar halinde, Akabe Körfezi’ndeki Eyle Limanı’ndan Yemen ve ‘Umân’ın en ücra köşelerine, Medine’den Bahreyn’e kadar uzanan bölgelere yayılmışlardı. Bunlara Maknâ’da, Vâdi’l-Kurâ’da, Teymâ’da, Fedek’de, Tâ’if’de, kısaca bütün “şehirlerde” olduğu kadar, fuar ve kervanlarda rastlamak mümkündü.

915. Mekke’de yok denecek kadar az idiler. Ancak, bölgede özellikle ‘Ukâz gibi yılda bir kurulan fuarlarda, ticarî mal satmanın yanı sıra kendilerini saklı-gizli ya da kayıp şeylerin nerede olduklarını bilen kâhinler olarak tanıtmak suretiyle bol para kazanmasını bilen kişiler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. “Ehl-i Kitap” oldukları için, okur-yazar olmayan ve saf ve temiz gönüllü Bedeviler üzerinde özel bir nüfuz ve itibar sağlamışlardı.

916. Arap tarihçilerinin söylediklerinden başka, örneğin Casanova1184 gibi batılı çağdaş araştırmacıların çalışmalarından da çıkardığımız sonuçlara göre, Miladî 7. yüzyıl başlarında, Yahudiler ve Hıristiyanlar, büyük bir şahsiyetin ortaya çıkacağını ve son peygamber olarak insanlığın ihtiyaç duyduğu şeyleri gelip tamamlamasını beklemekteydiler. Resulullah Muhammed (AS)’ın hayatı ve faaliyetiyle ilgili yerli kaynakları inceleyen bir kişi, açıklanması zor bir güçlükle karşılaşır: Bu kaynaklar, bir yandan Medineli Yahudilerin yakında bir peygamberin zuhur edeceğini, kendilerinin ona tâbi olacaklarını ve onunla birlikte tüm düşmanlarını ezip yok edeceklerini söyleyerek Arap hasımlarını tehdit ettiklerini;1185 öte yandan bazı söylentiler yayarak,1186 Yahudilerin bu peygamberi, onun yolundan gitmek için değil de, (haklarındaki kötü kehanetleri önlemek için?) doğar doğmaz onu öldürmek için bekleştiklerini söylüyorlardı. Kaynaklarda, bir gün ‘Ukâz fuarında Muhammed (AS)’ın süt annesinin yanındaki çocuğu bir Yahudi kâhine gösterdiği, kâhinin de onu öldürmek için arkadaşlarını çağırdığı, ancak süt annenin çocukla birlikte oradan kaçıp kurtulduğu anlatılır. Daha sonraki yıllarda, Resulullah (AS) amcası ile birlikte bir ticaret kervanına eşlik ettiği sırada, bu kervan daha Filistin’de iken geri dönmek zorunda kalmış, zira Hıristiyan keşişler Muhammed (AS)’ın amcasını, Yahudilerin kendisini görürlerse öldürecekleri konusunda uyarmışlardı. Acaba bu anlatımların kasıtlı ve taraf tutucu olduklarına mı inanmak gerekir? Yoksa bu insanların, beklenen Peygambere karşı beklentilerinde farklı niyetler sergilemelerine rağmen, bu bilgilerin gerçek ve doğru oldukları, ve bunların farklı insan gruplarının kendilerine özgü tutum ve davranışları temsil ettiğini mi düşünmek gerekiyor? Bu konu üzerinde daha fazla durmak istemiyoruz.

İslam’ın Başlangıcında Yahudiler

917. Bütün insanlığı kuşatan ilahî bir görev üstlenmiş, her zaman ve her yerde “en mükemmel ve en güzel davranış örneği” (Usvetu’l-Hasene) olmak zorunda olan Resulullah Muhammed (AS)’ın, aynı zamanda şu dünyadaki olayların bir neden-sonuç ilişkisi içerisinde meydana geldiğini de göz önünde bulundurması gerekiyordu. Kur’an’ın birçok ayetinde yinelendiği gibi, “bütün bir insanlığa” gönderilmiş olmakla birlikte, Muhammed (AS)’ın kişisel sorumluluğunun da bir sınırı vardı. Kur’an’daki ilahi buyruk, ona her şeyden önce şöyle emretmişti:

        “Önce en yakın akrabalarını uyar!”1187

        Önceleri gizli yapılan tebliğ, giderek alenî ve açıktan yapılmaya başlandı:

        “Sana emrolunan şeyi açıkça ortaya koyup söyle!”1188

        Ve nihayet, Muhammed (AS)’ın bütün alemi kuşatan sorumluluğu şu ifadelerle açıkça bildirilmiş oldu:

        “Bu (Kur’an), Şehirlerin Anası (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı, mübarek bir kitaptır…”1189

918. Acaba Muhammed (AS)’ın ALLAH’a itaatsizliğin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarmak zorunda kaldığı bu bölgede Yahudiler de var mıydı? Arapça tarih kitaplarında bunların Mekke’de bulunduklarına dair hiçbir kayıt yoktur ve bu durum, Kur’an’daki bazı ayetlerin içerdiği bilgilerden de anlaşılabilir. Gerçekten, İslam tarihçilerine göre, Hicret’ten önce nazil...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 14 Ocak 2011, 14:31:39 Gönderen: Hadice »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yahudilerle ilişkiler
« Posted on: 19 Nisan 2024, 13:53:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yahudilerle ilişkiler rüya tabiri,Yahudilerle ilişkiler mekke canlı, Yahudilerle ilişkiler kabe canlı yayın, Yahudilerle ilişkiler Üç boyutlu kuran oku Yahudilerle ilişkiler kuran ı kerim, Yahudilerle ilişkiler peygamber kıssaları,Yahudilerle ilişkiler ilitam ders soruları, Yahudilerle ilişkilerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes