> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Hadislerde göze çarpan bilgiler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hadislerde göze çarpan bilgiler  (Okunma Sayısı 800 defa)
13 Ocak 2011, 06:43:38
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 13 Ocak 2011, 06:43:38 »



Hadislerde Göze Çarpan Bilgiler


1350/24. İçinde oturulan evlerle ilgili olarak, halka şeklindeki kapı tokmaklarından, misafir geldiğini haber vermek için kapıların dışına asılmış madenî halkalardan söz edilmektedir.

1350/25. Kadınların tabiî ihtiyaçlarını gidermek için geceleyin kabilenin boş alanlarına gittikleri yolundaki bilgiler dışında, evlerin içinde tuvalet bulunduğundan söz eden pek az bilgiye rastlamaktayız (bk. İbn Hişâm, s. 733). Peki insanlar gündüz vakti bu ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlardı? Görünüşe bakılırsa, evlerde topraktan yapılmış seramik kaplar (fahhâr) kullanılıyor ve bunlar evin erkekleri yahut hizmetçiler tarafından, kabileye ait boş araziye boşaltılıyorlardı (Resulullah (AS) ve onun hizmetiyle ilgilenen sahâbe hanım Umm Eymen hakkında bkz. el-Kettânî, et-Terâtîbu’l-İdâriyye, I, 30; çeşitli kaynaklara dayanarak). Belki de zengin kimselerin evlerinde, yeraltı sularının seviyesine kadar inmemek koşulu ile derin çukurlar (fosseptik) kazılıyor ve üzerlerine oturabilmek için keresteden özel bir oturak yapılıyordu.

1350/26. Her kabileye ait çöplüklerden de söz edilmektedir (bk. İbn Mâce, I, 13). Buralarda biriken çöpler muhtemelen arada sırada yakılmaktaydı.

1350/27. Henüz İslâm’dan önceki dönemlerde, Medine’de her kabilenin kollarına ait ayrı mahalleler (rab’a) bulunuyordu. Bu yerleşim birimlerinin durumları, daha sonra Resulullah (AS) tarafından yürürlüğe konulacak olan Medine Şehir-Devleti anayasasında da ele alınacaktır. Medine’de sakîfe (mahfil, dernek) denilen ve bunlara bağlı üyelerin bir araya gelebildiği özel yerler vardı. Ebû Bekir’in halifeliğe seçilmesiyle ilgili işlemler, Benû Sâ’ide’nin sakîfe’sinde yapılmıştı (bk. İbn Hişâm, s. 1013). Gerek iç ve gerekse dış savaşların ardı arkası hiç kesilmezdi. Bu durumda, Medine’de oturan her kabile kolunun, sayısı kabile nüfûsuna göre değişmek üzere müstahkem kuleleri (âtâm) vardı; erkekler savaşmaya gittikleri zaman, kadınlar ve çocuklar kulenin en üst katına çıkarılır ve hayvan sürüleri de zemin katta alıkonulurdu. Bu kulelerden, İslâmî dönemde de yararlanılmıştı (bk. İbn Hişâm, s. 680; Suheylî, II, 193, Hendek savaşı sırasında).

1350/28. Hicretten sonra Medine şehri, Mekkeli Muhacirlerin yanı sıra, Arap Yarımadasının değişik bölgelerinden gelen diğer Muhacirler nedeniyle çok hızlı bir biçimde büyüyüp gelişmişti; çünkü Resulullah (AS), uzun yıllar boyunca, İslâm dinine yeni giren Müslümanların, bulundukları ülkeleri terk edip Medine bölgesine yerleşmelerini zorunlu kılmıştı. Böylece her yeni kabilenin gelişiyle birlikte yeni bir yerleşim biriminin kurulmasının ardından, Resulullah (AS) mescitler inşa edip, pazar yerleri kurmaktaydı. Bu yeni mescitlerde namaz kılarken dönülmesi gerekli kıble yönlerini de bizzat kendisi belirliyordu. Yukarıda (§ 135 vd.), İslâm’ın ortaya çıkışına yakın, Mekke’deki Ka’be’nin yeniden inşâsından ve bu sırada Resulullah (AS)’ın bu yapım işinde önemli rol üstlendiğinden bahsetmiştik. Şimdi biraz da, Medine’nin kurulması sırasında neler yaptığından söz etmek istiyoruz:

1350/29. Şehir, Resulullah (AS)’ın Hicretinden birkaç yıl öncesinden itibaren İslâm’ı benimsemeye başlamış ve kaynakların ifadesine göre, vakit namazlarının kılınabilmesi için ve her bir kabilenin kendi oturduğu semte, muhtemelen mütevazı bir kulübe şeklinde mescitler inşa edilmişti. Benû Cureyclerin mescidi, diğerlerine göre daha ünlü idi; zira Samhûdî’ye göre (bkz. yeni yayın, s. 857), Râfi’ ibn Mâlik ez-Zurkî, Hicretten önce Akabe’de İslâm’ı kabul ettiği zaman, Resulullah (AS), o ana kadar vahyolunan bütün Kur’an ayetlerinin yazıya geçirilmiş bir nüshasını kendisine vermiş ve Benû Cureyclerin Medine’deki mescidi, böylece içinde yüksek sesle Kur’ân okunan dünyadaki ilk mescit olmuştu. Bir başka mescit ise, Es’ad ibn Zurâre’lerinki olup, daha büyük bir ün yapmıştır. Bu konuya birazdan değineceğiz.

1350/30. Resulullah (AS) Medine’ye varıp kısa bir süre Kubâ’da kaldığı süre içinde, hiç şüphesiz oradaki Müslümanlara ait meyve bahçelerinde ya da açık arazide kılınan cemaat namazlarına imamlık yapmıştır. Daha sonra, rivayete göre Ammâr ibn Yâsir’in önerisi üzerine, kalıcı bir mescid inşâ edilmesi için bizzat emir vermişti. Bu bölge, vaktiyle faal durumdaki volkanlardan çıkan yanmış kara taşlarla dolu bir ovadır. Şüphesiz Ammâr, bu inşaat işinde diğerlerinden daha gayretli bir biçimde çalışmıştır. Resûlullah Muhammed (AS), kıblenin yönünü bizzat tayin etmiş ve belli olsun diye o tarafa bir de taş dikmiştir; daha sonra sırasıyla Ebû Bekir, Ömer ve Osman’dan da, kendisininkinin yanına birer taş dikmelerini istemiş ve orada bulunan diğer Müslümanlara da, mescidin duvarlarını inşâ etmek üzere arzu ettikleri yerlere birer taş koymalarını söylemiştir. (Ali’nin o sırada henüz Medine’ye varıp varmadığı bilinmemektedir.) Suheylî’nin ifadesine göre (bk. II, 11), Resulullah (AS)’ın getirmiş olduğu taş pek büyük ve ağırdı ve onu kaldırıp taşıyabilmek için karnına dayamıştı. Sahabelerinden biri koşup kendisine yardım etmek istedi ama taşı kaldıramadı. Bunun üzerine Resulullah (AS), gidip kendisine bir başka taş aramasını söyledi. Şüphesiz bu mescidin kıblesi, o sırada Mekke’deki Ka’be’ye değil de Kudüs’e yönelik idi.

1350/31. Bir rivayete göre dört, başka bir rivayete göre ise ondört gün sonra, Resulullah (AS) birkaç km. kuzeyde bulunan asıl yerine yerleşmek üzere Kubâ’dan ayrıldı ve yol üzerinde, Benû Sâlim ibn ‘Avfların bölgesinde Cuma namazını kıldırdı (bk. İbn Hişâm, s. 335). Namazın, bu ziyaretin anısına yapılmış olan ve halen orada mevcut mescitte mi, yoksa boş bir alanda mı kılındığı konusunda net bir bilgi yoktur. Sonuç itibarıyla Resulullah (AS), Evslerin bölgesinden ayrılmış ve Hazreclilerinkine gitmiştir. Orada da, dayılarının sülalesine mensup olan Benû’n-Neccar kabilesi arasında (dedesi Abd’ul-Muttalib’in annesi bu kabileye mensuptu, bk. Buhârî, 2/30) kalmayı tercih etti. Günümüzde İstanbul’da bulunan kabriyle meşhur olan Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin evine yerleşti. Resulullah (AS) önceleri bu evin zemin katında kalmış, daha sonra Ebû Eyyûb’un ısrarlı ricaları üzerine üst kata taşınmıştı (bk. İbn Hişâm, s. 338). Bu evin hemen yakınında, Hicretten önce Es’ad ibn Zurâre tarafından inşâ edilmiş bir mescid vardı. Bu zat, Akabe Biatları sırasında Resûlullah tarafından Medine’deki Müslüman topluluğunun Nakîbu’n-Nukabâ’sı (Resulullah’tan sonra gelen en yetkili başkan) olarak atanmıştı (bk. Şe’mî, III, 485-6). Resûlullah bu mescitte vakit namazlarına cemaatle kıldırmaya başladıktan kısa bir süre sonra burası yetersiz hale gelmiş ve bu mescidin genişletilmesi gerekmiştir. Mescidin hemen yanında, iki yetim çocuğa ait ve hurma kurutmak amacıyla kullanılan boş bir arsa vardı. Resûlullah burasını satın aldırdı (10 dînâr tutan bu bedeli, Ebû Bekir ödedi; bk. Samhûdî, s. 324). Arsa üzerinde birkaç hurma ağacı ve ekili bölümlerin (hars, ya da harab) yanı sıra, birkaç eski mezar da bulunuyordu. Arsa tesviye edildi (Suheylî, II, 13). Çizilen plana göre buraya oldukça büyük bir mescit ve o sırada Resulullah (AS)’ın nikâhlı olduğu iki hanımının ve henüz evlenmemiş iki kızının oturacakları birkaç oda yapıldı.

1350/32. Resulullah (AS), gönüllü olarak çalışmaya gelen sahabeleriyle birlikte bizzat bu inşaat çalışmalarına katılmıştır. İnşaat sırasında, çalışanların söylediği şarkıların sözleri, çeşitli kaynaklar aracılığıyla günümüze kadar ulaşmış bulunmaktadır (bk. İbn Hişâm, s. 337) Talk adında bir sahabe, harcı diğer işçilerden daha iyi kardığı için, Resulullah (AS)’ın övgülerine muhatap olmuştur (bk. Samhûdî, s. 333-334). Gücü kuvveti yerinde ve gayretli bir insan olan ‘Ammâr ibn Yâsir de, kendi ifadesiyle, biri kendisi, diğeri ise Resulullah (AS) için olmak üzere bir defada iki tuğla taşırken, diğer gönüllü sahabeler, her defasında sadece bir tek tuğla taşımaktaydılar (bk. İbn Hişâm, s. 337).

1350/33. Medine’deki bu mübarek Mescid-i Nebevî’nin inşasıyla ilgili ayrıntılar şöyle sıralanabilir: Şe’mî’ye göre (bk. 3/389), ilk inşa edildiği sırada mescit, 70x60, kimi rivayetlere göre de 100x100 zira’230 boyutlarındaydı. Kıble yönündeki iç kısım, güneşte pişmiş tuğlalarla, bir başka rivayete göre de, üst üste konulmuş taşlarla inşâ edilmişti. Sütunlar, hurma ağacı kütüklerinden ibaretti. Yine kaynaklarda geçen bir bilgiye göre, başlangıçta tavan yoktu; bu yüzden, namaz kılanlar, özellikle öğlen namazı sırasındaki sıcaktan rahatsız olunca, Resulullah (AS), çamurla berkitilmiş hurma dallarından oluşan bir tavan yapılmasını emretmiştir. Tavan pek yüksek olmayıp, anlatıldığına göre, Ömer ibn el-Hattâb’ın başı neredeyse tavana değiyordu. Duvarlar hurma dallarından oluşuyordu; ancak daha sonra bunların yerine tuğla duvarlar inşâ edilmiştir. Başlangıçta Cuma namazı yahut diğer vesilelerle verilecek hutbeleri okumak üzere, üzerine çıkıp oturacağı herhangi bir kürsü yoktu. Resulullah (AS), bir hurma kütüğüne yaslanarak hutbesini ayakta veriyordu. Daha sonraları bir marangoz, bu iş için bir minber yapmış ve Resulullah bunun üzerine çıkarak hutbelerini okumaya başlamıştır (Bu minberin öyküsü çok meşhurdur: Minberin yapılmasından sonra terkedilmiş duruma düşen hurma kütüğü, mescitte hazır bulunan herkesin duyabileceği şekilde sızlanıp inlemeye başlamış, bunun üzerine Resulullah (AS), yeni yapılan minberden inerek kütüğü kolları arasına almış ve yatıştırmak için okşamaya başlamış, sonra da şöyle söylemiştir: “İstersen (eskisi gibi, hutbe okurken) senin önünde yerimi alayım, ya da istersen seni Cennet’e dikeyim.” Kütük minber lehine feragat ederek Cennet’e dikilmeye razı olmuş ve bir daha sesi duyulmamıştır; bk. Buhârî, 11/26/2, 34/32/2, 61/25/13, 14, 15). Cemaatle namaz kılınan salonun arka tarafındaki bir bölüm, hem gündüzleri okul, hem de geceleri sığınacak bir yeri olmayan öğrenciler...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hadislerde göze çarpan bilgiler
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:24:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hadislerde göze çarpan bilgiler rüya tabiri,Hadislerde göze çarpan bilgiler mekke canlı, Hadislerde göze çarpan bilgiler kabe canlı yayın, Hadislerde göze çarpan bilgiler Üç boyutlu kuran oku Hadislerde göze çarpan bilgiler kuran ı kerim, Hadislerde göze çarpan bilgiler peygamber kıssaları,Hadislerde göze çarpan bilgiler ilitam ders soruları, Hadislerde göze çarpan bilgilerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes