๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Peygamberi => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 14 Ocak 2011, 15:29:03



Konu Başlığı: Resulullah a.s mın Ceyfer ve Abd’e gönderdiği mektub
Gönderen: Hadice üzerinde 14 Ocak 2011, 15:29:03
Resulullah (AS)’ın Umân Melikleri Ceyfer ve Abd’e Gönderdiği Mektubun Aslı


702/1. Resulullah’ın Umân’da birlikte hükümdarlık yapan iki krala gönderdiği mektubun aslı kısa bir süre önce ortaya çıkarıldı. Burada sadece, bazı problemler taşıyan belgeyle ilgili giriş niteliğinde bir inceleme söz konusu olacaktır.

702/2. Herkesin pek iyi bildiği gibi, İslam Peygamberi, cemaatini sadece ahiretle ilgili işlerde –inanç, ibadet, tasavvuf vb.- değil, aynı zamanda dünya ve siyasi işler konusunda da idare etmekteydi. Diğer bilginlerin yanı sıra, Resulullah’ın hayat hikayesini yazan siyer bilginleri, O’nun çeşitli şahsiyetlere gönderdiği çok sayıda mektuptan bahsetmişlerdir. Vesâ’iku’s-Siyâsiyye adlı eserimde bunlardan üçyüzü aşkın örnek yer almaktadır.

702/3. 1854’den günümüze kadar geçen süre içinde bunlardan orijinali bulunanlar aşağıda sıralanmıştır:

1. el-Mukavkıs’a gönderilen mektup, bk. Journal Asiatique, Paris, 1854, s. 482-518, yukarıda geçen § 531-541.

2. el-Münzir bin Sâve’ye gönderilen mektup, bk. ZDMG, Berlin, 1863, s. 385-386, yukarıda geçen § 646-652.

3. Necâşî’ye gönderilen mektup, bk. JRAS, Londra, 1940, s. 54-60, yukarıda geçen § 516-524.

4. Kisrâ’ya gönderilen mektup, bk. RSO, 1965, s. 57-59, yukarıda geçen § 612-624.

5. Herakliyus’a gönderilen mektup, bk. el-İttihâd, Abu Dabi, 5/8/1974, yukarıda geçen § 574-587.

702/4. Bunlardan yakında ortaya çıkarılan altıncısı ise, Umân hükümdarı Culandâ’nın iki oğlu Ceyfer ve Abd’e gönderilen mektuptur. Burada bu mektuptan bahsedebildiğim için bahtiyarım.

Mektubun Ortaya Çıkış Öyküsü

702/5. 1980 yılında, Paris yakınlarında bir işçi yurdunda bulunuyordum. Kendileriyle birlikte namaz kıldığım sırada, işçilerden biri, bana yaklaşıp, adı ve tarihi belirsiz Arapça bir gazete kupürünü elime tutuşturdu. Haberde, Resulullah’ın iki kişiye, Culanda’nın oğulları Ceyfer ve Abd’e ortaklaşa gönderdiği bir mektup söz konusu ediliyordu. Ondan, fotokopi etmek üzere belgeyi bana ödünç vermesini istemeye cesaret edemedim. Daha sonra, kendisinden söz konusu gazetenin Tunus’ta çıkan ve 1975 yılına ait es-Sabah olduğunu öğrenebildim. Bunun üzerine, gazeteyi bulmak için Tunus’taki dostlarımla temas kurdum ama, ulaşacağımdan ümidimi kesince, bu iyilik sever işçiden kupürü emaneten alıp, işbu inceleme için fotokopisini çektirdim. Ve bunun Tunus’ta değil de Umân’da çıkan bir gazete olduğuna kanaat getirdim. Zira gazetede söz konusu edilen Şeyh el-Halilî, Paris’teki Umân büyükelçisinin verdiği bilgiye göre, Umân’ın baş müftüsü idi.

702/6. Bu, beş sütun üzerine ve muhtemelen gazetenin ilk sayfasında yer alan, 25x20 cm boyutlarında bir metindi. Beş sütun üzerine iki satır halinde şu satırlar göze çarpıyordu:

        “Günümüz İslam tarihçileri, Resulullah Muhammed (AS)’ın Umân’da birlikte hükmeden ve Culanda’nın iki oğlu olan Ceyfer ve Abd’e gönderdiği mektubun elyazması aslını buldular.”

        Daha sonra, sol tarafta, üç sütun üzerine belgenin resmi ve bunun her iki yanında noktalı ve harekeli modern yazıyla, Uman ve belki de Lübnan’da yaygın olan harflerle, mektubun metni yer almaktaydı. Belgenin hemen altında, Resulullah’ın mührünün hemen yanında şu kelimeler göze çarpıyordu: “Resulullah’ın mübarek mührü.” Sayfanın sağında, iki sütun halinde, mektubun matbaa harfleriyle yazılı metninin yanı sıra, gazetenin yazı kurulunun bir notu vardı. Yazı kurulunun bu notunu tercüme etmekte bir sakınca görmüyorum: Bu çeviri iki sütun halinde, 21 ve 22 satır halinde, yine iki satırdan oluşan bir başlıkla verilmişti. İşte benim çevirim:

        * Elyazmasının yaşı: 1390 yıl.

        * İslam tarihi üzerine araştırma yapan bilginler, Resulullah Muhammed (AS)’ın, Umân’da birlikte hükümdarlık yapan, Culandâ’nın iki oğlu Ceyfer ve Abd’e gönderdiği mektubun elyazması aslını keşfetmiş bulunuyorlar. Mektubu teslim etmekle görevli kişi, seçkin sahabe Amr ibnu’l-As idi.

        * Bu keşif olayı, İran’daki Uman eski büyükelçisi Prof. İsmail er-Rasasî’nin bir Arap ülkesine seyahati sırasında meydana geldi. Kendisi, elyazması orijinali, amatör bir antikacı olan Lübnan asıllı bir kişinin topladığı eşyalar arasında bulmuştur.

        * Kaynaklar, söz konusu şahsın elyazmasını büyükelçiye satmayı reddettiğini, ancak resmini çekmesine izin verdiğini belirtmektedirler. Biz de, belgenin resmini, görüşünü belirtmesi için, Şeyh Ahmed ibn Hamad el-Halili Hazretlerine takdim ettik. Kabul buyurup, şu cevabı verdi:

        “Elyazması belge, en önemlileri aşağıda sıralanan esaslı nedenlerden dolayı, aslına uygun ve gerçektir:

        a) Elyazmasının tam metni zaten çok iyi bilinmektedir ve benim de bildiğim kadarıyla, Resulullah (AS)’a nispet edilen metnin tamamen aynıdır.

        b) Belgede yer alan harfler üzerinde ayırt edici noktalama işaretlerinin olmaması, Resulullah (AS) döneminde yaygın bir uygulamadır. Zira harfleri noktalama sistemi daha sonraki dönemlerde ortaya çıkmıştır.

        c) Bugünkü uygulamalardan farklı olarak, harfler oyuk (içi boş) bir görünümdedir.

        d) Bu belgenin yaşı 1390 yıldan daha fazladır. Zira, H. 7 yılında, yani Elçiler Yılı’nda yazılmıştır. İslam bilginleri Resulullah (AS)’ın aynı mesajı içeren ve yine İslam’a davet amacıyla yazılmış olan, Bizans hükümdarı Herakliyus’a gönderdiğine benzer bir belgenin aslını yakın zaman önce ortaya çıkarmışlardır.

Mektubun Türkçe çevirisi

        “Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın adıyla. Allah’ın Elçisi Muhammed’den, el-Culandâ’nın iki oğlu Ceyfer ve Abd’e:

        Selam, hakikat yoluna tabi olanlar üzerine olsun!

        Sizin her ikinizi İslam’ın davetine çağırıyorum. İslam’a tabi olun ki kurtuluşa eresiniz. Zira ben, Allah’ın tüm canlıları uyarmak üzere ve vaadini kafirler üzerinde tamamlaması için tüm insanlığa gönderdiği Elçisiyim. İmdi, eğer her ikiniz de İslam’ı kabul edecek olursanız, her ikinizi de iş başında tutacağım. Ancak, her ikiniz de aksine İslam’ı kabul etmeyi reddederseniz, bu durumda ikinizin de krallığı sizden uzaklara yok olup gidecektir. Süvarilerim ülkenizde karargâh kuracaklar ve benim Peygamberlik vasfım her ikinizin krallığına galip gelecektir.”

Mühür: (Aşağıdan yukarıya doğru okunmak üzere)

Allah

Resulü

Muhammed’den

Bazı Gözlemlerimiz:

702/7. Bu belgenin tarihçesi, içeriği ve diğer özellikleriyle ilgilenmeden önce, onun, aslından değil de, İslam tarihini temel alarak yapılmış Fransızca çevirisinin Corpus des documents adlı eserimin 63 no’lu bölümünde ve Documents sur la diplomatie musulmane à l’époque du Prophète et des Khalifes orthodoxes (Paris 1935) adlı kitabımın 77. sayfasında, bu mektupla ilgili kısa bir incelemenin bulunduğuna dikkat çekelim. Mektubun Arapça metni de, el-Vesâ’iku’s-Siyâsiyye (Beyrut 1983) adlı eserimin 76 no’lu belgesi olarak yayınlanmıştır. Eserin 6. baskısında, aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır:

        - İbn Tûlûn, İ’lâmu’s-Sâ’ilîn an kütüb-i Seyyidi’l-Mürselîn, No 10/a.

        - Kastalânî, el-Mevâhibu’l-Leduniyye, I, 294.

        - İbnu’l-Kayyım, Zâd el-Me’âd, III, 62

        - Kalkaşandî, Subhu’l-‘Işâ, VI, 380.

        - Abdu’l-Mun’im Hân, Risâletu’n-Nebeviyye, No 35.

        - Ferîdûn, Münşe’âtü’s-Selâtîn, I, 33.

        - Zurkânî, Şerhu Mevâhibu’l-Leduniyye, II, 353.

        - Halebî, Şerhu’s-Sîre, III, 350.

        Şerhler:

        - İbn Sa’d, Tabakâ.

        - Belazurî, Fütûhu’l-Buldân.

        - İbn el Cevzî, Vefâ.

        Ayrıca bk. Sprenger, Das Leben und die Lehre des Mohammed, III, 382-83.

        - Son olarak ve özellikle bk. Six Originaux des Lettres diplomatiques du Prophète de l’Islam. Paris, 1986.833

Mektubun Arapça Aslının Dökümü

(Satır numaraları tarafımdan eklenmiştir)

       
       
Orijinal Belge İle İlgili Özellikler

702/8. 1. Orijinal mektubun bulunduğu haberini yayınlayan Arapça gazetenin editörü Şeyh Ahmed ibn Hamad el-Halîlî’nin de belirttiği gibi, bu el yazmasının yazıldığı kalemin bir değil, iki ucu vardı. Böylece, satırların alt ve üst kısmında beyaz bir boşluk kalıyordu. Bu usul, Resulullah (AS)’ın mektubu olarak bilinen diğer beş orijinalin hiç birinde bulunmamaktadır. Bu durum, kâtibin ve kullandığı yazı takımının farklı olmasıyla açıklanabilir. Dahomeyli bir dostum Fassasi Obaorin, ikiye yarılmış kamış ya da bambudan yapılan bu iki uçlu kalem türünün, bugün hala Dahomeyli ve Nijer-Nijerya’lı Müslümanlarca kullanıldığını, hatta okuyucuya daha net bir yazı sunduğu için oralarda pek tutulduğunu ifade etmişti. Yeri gelmişken, el-Hatt’da (Bahreyn-Uman) imal edilen mızrak ve okların, Arap edebiyatında pek ünlü olduğunu da hatırlatalım. Çünkü bu bölgede yetişen kamış ve bambular, diğer bölgelerdekine göre daha sağlam ve dayanıklıdır.834

        2. Şeddeli Te  harfi konusunda (4. satırda  yerine  ve 13. satırda  yerine  tahminim odur ki, bu, Resulullah döneminde yaygın bir kullanılış idi. Zira bugün hala, Kur’an’ın Zâriyât Sûresi 47. ayetinde  yerine  yazılmakta; elimizde orijinali mevcut olan, Resulullah (AS)’ın Münzir ibn Sâve’ye gönderdiği mektupta da, yâ (È) harfi için, yüzyıllardır süregelen bir uygulamanın sonucu olarak,  yerine  kelimesi bulunmaktadır. Aynı şey Tâ harfi için de geçerlidir. Tâ ve Yâ aynı biçimde yazılırlar. Bunları birbirinden ayırt eden noktalar Resulullah döneminde kullanılmıyordu. Hatta o zamanlar henüz yeni kullanılmaya başlamıştı. Nitekim bu belge metninde hiç kullanılmamışlardır.

        3. Hâ (güzel he) harfinin (4. satırda geçen el-hudâ ) Resulullah (AS)’ın bugüne dek ortaya çıkarılan diğer tüm mektuplarında gördüğümüz T şeklinde yazılışı burada da karşımıza çıkmaktadır.

        4. Ortada yazılan Mim  harfinin gözü, bugün olduğu gibi satırın alt hizasında değil, üstünde yer almaktadır ve bu belgede 12 kez geçmektedir ki, bu halen elimizde mevcut olan, Resulullah’a ait diğer orijinal mektuplardaki yazım biçimine de uygun düşmektedir.

                                                       

                       

        5. Orijinal belgenin modern bilimin teknik imkanlarıyla incelenmesi ve belgenin menşeini araştırmak ise şimdilik benim gücümü aşmaktadır.

Yazışmanın Gerçekleştiği Toplumsal Durum ve Koşullar

702/9. Resulullah (AS)’ın Uman hükümdarlarıyla yazıştığı dönemin durum ve koşullarını daha iyi anlayabilmek için, belki Arap-İran ilişkilerini hatırlamak gerekecektir. İbn Habib’e göre (el-Muhabbar, s. 265), İran hükümdarları, Uman meliklerini Beni Mustekbir ailesi içinden (belgede adı geçen Culanda, el-Mustekbir’in oğlu idi) seçerek tayin ederlerdi ve onlar da ellerinde bir tür özerklik olduğu halde İran’a bağımlı idiler. H. 2 yılına doğru, İranlıların Zukâr’da (Irak’ın güneyi) Kuzey Arabistan kabileleri karşısında beklenmedik ve ağır yenilgileri, ayrıca H. 6 yılına doğru Ninova’da Bizanslılar karşısında uğradıkları bozgun İran rejimini sarstı ve artık, başkentte ani ve sürekli iktidar değişiklikleri görülmeye başlandı. Arapların morali çok yüksekti ve İran yönetiminin Arap kabileleri kendi sömürgeleri olarak tutma olanakları kalmamıştı. Bu Arapların artık kendilerini İran’ın vesayetinden kurtulmuş olarak gördüklerini söyleyebiliriz. H. 7 yılının başlarında Resulullah (AS) İran İmparatorunu İslam’a davet etti. O ise, Müslüman elçinin huzurunda Mektub-u Nebevî’yi yırtmak suretiyle küstah bir tavır takındı. Gerçekçi bir siyaset izleyen Resulullah (AS), bu durumda doğrudan doğruya İmparator’a tabi olan diğer hükümdarlara mektup göndermeye başladı. Yukarıda söz ettiğimiz Sayın Şeyh el-Halilî, H. 7 yılını Elçiler Yılı olarak belirtiyor; ancak İbn Hişâm, H. 9 yılına “Senetu’l-Vüfûd (Elçiler Yılı) adını vermektedir.

702/10. Resulullah (AS), önce Bahreyn’deki (bugünkü el-Ahsâ) Münzir ibn Sâve’ye (unvansız) ve İki İranlı’ya: Bahreynli Sâhib-i (?) Usaybuht ve Hurmuzân’a (unvansız); daha sonra Sâhib-i Bahreyn sıfatıyla el-Hilal adlı bir Arap’a mektuplar yazdı (Metinler için bk. Documents sur la diplomatie musulmane ve Vesâ’iku’s-Siyâsiyye adlı çalışmalarım).

702/11. El-Münzir kendi isteğiyle İslam’ı kabul etti ve Resulullah (AS) onu bölgenin en büyük başkanı tayin etti. Bu arada, Buhârî’de geçen şu hadisi (11/11) hatırlatalım:

        “Mescid-i Nebevî’de kılınan Cuma namazından sonra, ilk Cuma namazı Cuvase’deki (bugünkü el-Hufûf) Abdu’l-Kays mescidinde kılınmıştır.”

        Arkeolojik kazılarda bu mescid tekrar ortaya çıkarılmıştır (bk. France-Islam’daki makalem, Paris Nº 93-95, 1975). Görünüşe bakılırsa bu olaylar H. 6 yılında geçmektedir.

702/12. Artık Bahreyn’den daha bağımsız hale gelen Umân’da İran etkisi oldukça zayıflamıştı. Çabalarının Bahreyn’de ortaya çıkan sonuçlarından cesaret alan Resulullah (AS), yörenin hükümdarları olan Ceyfer ve Abd’e bir mektup yazdı ve, İbn el-Cevzî’nin naklettiğine göre, bu mektubu, ashabın ileri gelenlerinden Amr ibnu’l-As aracılığıyla gönderdi. Mektupta doğal olarak İslam’ı kabule davetin yanı sıra, bir istila tehdidi, daha doğrusu ülkelerinin İslamiyet’le fethedileceğine dair bir kehanet bulunuyordu. O dönemde İslam’a düşman olan Mekke ve Hayber şehirleri henüz tarafsızdı ve Kuzey, Doğu ve Güney Arabistan’ın büyük bir bölümü, Umân’ın yakın komşusu olan Bahreyn de dahil olmak üzere İslam’ı kabul etmişlerdi. Müslüman elçinin, Arap putperestliği ve İran Zerdüştlüğüne karşı çıkan İslam’ın din olarak sahip olduğu üstün değerleri açıklamış olması gerekir. Nitekim bunun sonucu olarak bu iki kardeş hükümdar kendi istekleriyle İslam’ı kabul etmişler ve elçi, ülkenin bir tür Genel Valisi (Elçisi) olmuştur. Yerli hükümdarlar ülkeyi ve gayrı müslim tebaalarını idare etmeyi sürdürürken, o da ülkedeki Müslümanlarla ve İslamiyeti tebliğle meşgul olmuştur.

702/13. Resulullah (AS)’ın vefatından sonra, H. 11 yılında, bazı Arap kabilelerinde dinden dönme (irtidat) olayları ortaya çıkmıştı. Elimizde Halife Ebû Bekir zamanında bu iki hükümdarın sergilediği siyasi tutum ve davranışlarla ilgili ilginç belgeler bulunmaktadır. Ancak bu konuya girildiği takdirde, Resulullah (AS)’ın mektubunun incelenmesi için çizilen sınır aşılacağından, konuyu burada kapatıyoruz..

702/14. Bu bölümde yeniden gözden geçirerek verdiğim metin, aslında Connaissance de l’Islam (Paris, Nº 13, Ocak-Şubat 1983) adlı dergide yayınlanmıştır. Söz konusu derginin yetkililerine burada şükranlarımı sunuyorum.


834 Bunun tek sakıncası, mühür yazısının da oyuk olmasıdır. Kalem ve katibin değiştirilmiş olması mümkündür, ama mührün asla. Gerçekten tarihçiler Resulullah’ın vefatına kadar tek ve aynı mührü kullandığını ifade ederler. Diğer orijinal mektuplardaki mühür yazısı tamdır (içi doludur). Bu durumu göz önünde bulundurarak, ya diğer beş orijinalin, ya da işbu belgenin sahte olduğunu düşünmek gerekecektir. Ancak geriye bir tek olasılık kalıyor: Mührün izi silik ve neredeyse okunmaz durumda olduğu için, belgenin varislerinden biri üzerinde rötuş yapıp, oraya yarık bir kalemle gerekli kelimeyi yazmış olabilir. Aşağıdaki olay, bu varsayımı teyit etmektedir: Dunlop, bir raporla birlikte Necâşî’nin mektubunun orijinalini neşrederken, sadece mührün izinden bahsetmekle kalmamış, aynı zamanda, orada üç satır halinde “Muhammed Resul Allah” kelimelerinin okunabildiğini de ifade etmişti. Ancak, makalesinde yer alan fotoğrafta mührün sadece üst kısmı tam okunabilmekte, metinle ilgili kesinlikle hiçbir şey görülmemektedir (bk. JRAS, Londra, Ocak 1940; Mührün tavsifi ile ilgili bilgiler 54. sayfada, fotoğraf ise 54 ve 55. sayfalarda yer almaktadır). Dunlop’un ifadesi aynen şöyledir (İngilizce metin): It is a parchment manuscript, some 9 inches wide by 13 1/2 inches long: The lettres are rounded, and being large are not dificult to read. The ink used is brown. There are 17 lines of text and at the end a circular seal mark, 1 inch across, with the legend reading from below, , each word having a line to itself.

İngilizce metnin çevirisi: Bu, 9 inç genişliğinde, 13,5 inç uzunluğunda el yazması bir parşömendir. Harfler yuvarlak ve iri oldukları için okunmaları zor değildir. Kullanılan mürekkep kahve renklidir. Metinde onyedi satır ve sonunda dairesel bir mühür izi bulunmaktadır. Mührün çapı bir inç olup, üzerinde, yukarıdan aşağıya, her kelime bir satır oluşturacak şekilde  kelimeleri okunmaktadır.