Konu Başlığı: Olay mahalinin incelenip görüşlerin alınması Gönderen: Hadice üzerinde 11 Ocak 2011, 11:17:09 Olay Mahallinin İncelenmesi ve Bilirkişilerin Görüşlerinin Alınması 1573. Hakim, görgü tanıklarının bulunmaması durumunda, davaya konu olan mahalde tespit edebildiği delillere göre bazı sonuçlar çıkarıyordu. Kur’an bu kurala çok güzel bir örnek vermektedir: Yûsuf (AS), Mısır’da Firavun’un bakanının karısı tarafından köle olarak satın alındıktan sonra, bir gün bu kadın kendisini baştan çıkartmak istedi. Yûsuf (AS) bunu reddetti ve öfkeli bir şekilde odayı terk etti. Kadın ise, şaşkın ve çıldırmış bir halde arkasından koştu ve Yûsuf (AS)’un kaçıp gitmemesi için gömleğine arkadan çekip asıldı. Ansızın bakan odaya girdi. Hem kadın hem de Yûsuf (AS) karşılıklı olarak birbirlerini suçluyorlardı. “Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: ‘Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.’ (Kocası, Yusuf’un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.”497 1574. Resulullah (AS) dönemine ait bildiğimiz birçok olayla ilgili olarak, kendisi bizzat olay yerine incelemelerde bulunmak üzere bilirkişiler göndermiştir. Muhammed (AS) de bazen aynı amaçla yerinde incelemeler yapmıştır. Önce birinci duruma örnek teşkil eden bir olayı ele alalım: İki kardeşin ortaklaşa bir arsaları vardı ve buraya küçük bir kulübe inşâ edilmişti. Her ikisi de vefat edince, mirasçıları kulübenin mülkiyeti konusunda aralarında ihtilâfa düştüler. Resulullah (AS), Huzeyfe ibn el-Yemân’ı olay mahalline gönderdi. O da, kulübenin, iki kardeşten evi söz konusu kulübeye en yakın olana ait olacağına karar verdi. Huzeyfe daha sonra Resulullah (AS)’ın huzuruna gelerek, verdiği kararı kendisine iletti. O da bu kararı uygun bulup onayladı.498 İkinci duruma örnek olarak, Medine’de iki toprak sahibi arasında, bir araziden diğer bir araziye su geçirilmesi ile ilgili olarak çıkan bir anlaşmazlığı ele alalım. Birçok kimsenin iyi niyetli çalışmalarının sonuç vermemesi üzerine, Resulullah (AS), ihtilâfı çözmek üzere bizzat olay yerine gitmişti. 1575. Bazı konularda hakemlerin tahmin ve takdir tasarruflarına başvurulduğu da oluyordu. Hayber barış anlaşmasından sonra, bu bölgede oturanlar, ürünlerinin yarısını İslâm hükümetine teslim etme yükümlülüğü altına girdiler. Resulullah (AS) da, her yıl belirlenen mevsimde, ürünleri paylaştırması için birini gönderdi. Barış anlaşmasından bir yıl sonra, toplanan ürünü taksim etmek üzere bölgeye gönderilen ilk kimse, Abdullah İbn Revâha olmuştur. “O, önce herşeyi bir araya yığdıktan sonra iki eşit bölüme ayırdı, ve Hayberli Yahudilere dönerek şöyle dedi: ‘İstediğiniz kısmı seçiniz.’ Bazı Yahudiler kendisine hanımlarının mücevher ve takılarını getirerek ona şöyle dediler: ‘Bunları al ve taksimat işini bizim lehimize çevirerek ağır yükümlülüğümüzü hafiflet.’ Abdullah öfkelenerek şu karşılığı verdi: ‘Ey Yahudi topluluğu! Yemin ederim ki benim gözümde sizler, Allah’ın yarattıkları arasında en iğrenç ve tiksindirici olanlarsınız! Ancak bu durumunuz beni size hakaret etmeye zorlamaz. Sizlerin bana hediye olarak sunduğunuz şeye gelince bu, gayrı meşru bir şeydir ve biz onu yemeyiz.’ Bunun üzerine Yahudiler şöyle dediler: İşte yerler ve gökler bu (adalet) sebebiyle ayakta duruyor.”499 1576. Resulullah (AS) zamanında akrabalıkla ilgili sorunların çözümünde, fizyonomi uzmanlarından (Kâ’if) da yararlanıldığı olmuştur.500 1577. Hakim atamaları her zaman merkezî hükümetin yetkisi içinde kalmıştır. İkinci sınıf hakimler için ise daha farklı bir uygulama göze çarpmaktadır. Örneğin Halife Ömer’in valilerine göndermiş olduğu bir mektupta şöyle denilmektedir: “Aranızdan salih ve müttaki kimseleri hakim olarak görevlendirin ve onlara yeterli miktarda ödemede bulunun.”501 Demek ki o sırada şehir ve kasabalara yapılan hakim atamaları eyâlet valilerine bırakılmıştı. 500 Maide: 5/3; İbn Hanbel, I, 28 (Nº 188). 501 Bu konu ile ilgili olarak şu makaleme bakınız: “Les Ahâbich de la Mecque (Mekkeli Ehabişler)”, Mélanges Levi della Vida. Ayrıca bk. İbn el-Kelbî, Cemhere, Londra elyazması, s. 48-49; Belazurî, Ensâb, I, § 111, 122 n., 135, 182, 184; İstanbul elyazması, s. 722, 727; Mus’ab, Neseb-i Kureyş, s. 9, 15; Zübeyr ibn Bekkâr, Neseb-i Kureyş, İstanbul elyazması, Vr. 97a; Ya’kûbî, I, 278-79; İbn Habîb, Muhabber, s. 246, 267, 318; aynı yazar, Munemmak, s. 275-79; Yakût, Mu’cemu’l-Buldân, “Hubşî” maddesi; ayrıca bk. İbn Hişâm, Taberî, İbn Sa’d vs. yazarların eserlerinde yer alan fihristlerdeki “Ehâbiş” maddeleri; Watt, Muhammad at Mecca, appendix bölümü. Taberî’ye göre (Tefsir, Bölüm 105), bunlar Ebrehe’nin istilası sırasında da Mekkelilerle dayanışma içinde idiler. |