> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Mukavkısa gönderilen mektubun aslı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mukavkısa gönderilen mektubun aslı  (Okunma Sayısı 904 defa)
14 Ocak 2011, 16:17:03
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 14 Ocak 2011, 16:17:03 »



Mukavkıs’a Gönderilen Mektubun Aslı


531. Resulullah (AS)’ın Mukavkıs’a gönderdiği mektubun asıl nüshası da bulunmuştur. Bulunan belgenin metni klasik eserlerde yazılanlara tamamen uymaktadır. Bu mektup ilk kez Paris Enstitüsü üyesi Mösyö Belin’in Mösyö Reinaud’ya 10 Mart 1852 tarihinde Kahire’den gönderdiği ve Journal Asiatique dergisinde (Paris, Aralık 1984, s. 482-518) yayınlanan mektubunda söz konusu edilmektedir. Bu mektuptan bazı bölümler aşağıda özet halinde sunulmuştur:

        “Geçen yılki gezilerinden birinde, Mösyö Barthélemy’nin yolu, bitkinlikten yorgun düştüğü sırada Ahmîm yakınlarında bir manastıra uğradı. Bu manastırda, görünüşte oldukça eski ve dağınık Arapça elyazması bir kitaba rastladı. Aslında daha büyük boyutta bir kitap için yapılmış gibi görünen cildi köşelerinden oldukça tahrip olmuştu ve içinde Kıptîce birkaç harf göze çarpıyordu. Gezginimiz, büyük bir olasılıkla altında yazılı parçaların bulunduğu bu ilk yaprağı kaldırmaya çalıştı. Gerçekten de, bu sayfayı özenle söktüğünde, daha sağlam karton bir yaprak oluşturmak için birbiri üstüne yapıştırılmış, üzerlerinde eski bir yazı ile Kıptî dilinde on sayfa kadar İncil yaprağı buldu. Söz konusu yazmanın cildi, yan kapaklar ve sırt kısmı olmak üzere üç bölümden oluşmuştu. Bir deri parçasından oluşan yan kapakların üzerinde, daha önce de belirttiğim gibi, bir araya getirilerek yapıştırılmış vaziyette, üzerleri büyük boy eski bir yaprakla kaplı Kıptî dilinde on kadar sayfa yerleştirilmişti. Yan kapakları dışarıdan birbirine bağlayan orta kısım, bir deri parçasından yapılmıştı. Böylece Sayın Barthélemy kitabın iç yüzlerini oluşturan Kıptîce sayfaları her iki taraftan sırasıyla söktükten sonra, iç kısmın tam ortasında, yandaki iki parçayı birbirine bağlayan, iki yeri kurtlar tarafından kemirilmiş ve üzerinde Kûfî yazılar olduğunu sandığı bir parşömen parçasıyla karşılaştı… Hiç gecikmeksizin ve mümkün olduğu kadar özen göstererek onu yerinden sökmeye çalıştı. Ancak aldığı tüm önlemlere rağmen parşömeni ıslatmak zorunda kaldı ve birçok yeri zaten çoktan silikleşmiş olan bazı harfler, bu işlem sırasında tamamen kaybolup gittiler.”

        Koyduğu notlardan birinde yazar şöyle ilave eder:

        “Sayın Barthélemy, bazı Kıptîlerin söylediklerine bakılırsa Muhammed’in Mısır’daki Mukavkıs’a mektubunu dört ayrı nüsha halinde gönderdiğini nakleder. Bu beyan tarihçilerce hiçbir şekilde kabul ve onay görmemiştir. Ayrıca ben de böyle bir önlemin herhangi bir yararı olabileceğini sanmıyorum. Zira Muhammed (AS)’ın elçisi taşımakla görevli olduğu mektubu kaybetse bile, onun görevi sözlü olarak da yerine getirilebilecek kadar basit idi. Kıptîler, bu nüshalardan birini Kahire’deki patriklik kiliselerinde (Kenisa Amba Marcos) muhafaza ettiklerini öne sürerler. Bunun doğruluğunu araştırma fırsatım olmadı. Yine onlar, Sayın Barthélemy tarafından ele geçirilen mektubu aldıktan sonra, Mukavkıs’ın yazmış olduğu mektuba Resulullah (AS)’den gelen cevabî mektubun da ellerinde olduğunu söylerler.

532. Resulullah (AS) tarafından gönderilen mektupların asılları arasında ilk keşfedilen olması dolayısıyla, Mısır’da bulunan bu mektupla ilgili çok şey yazılmıştır. Büyük doğubilimcilerden Nöldeke, ilk olarak ve kısaca bulunan bu parça hakkında şöyle der:

        “Wir haben sogar noch ein auf wunderbarer Weise aufbewahrtes Original, an dessen Echtheit nicht zu zweifeln ist”(Hatta elimizde fevkalade bir biçimde muhafaza edilmiş, aslına uygunluğu tartışma götürmez bir asıl nüsha da bulunmaktadır).590

        1894 yılında da Nöldeke görüşünü değiştirmiş görünmemektedir;591 Ancak 1909’da Schwally, Nöldeke’nin eserini yeniden yayınladığında durum tersine dönmüştü. Ben bu görüş değişikliğini, Nöldeke’nin kendi el yazmalarında yaptığı bir düzeltmeden ziyade Schwally’e bağlıyorum. Durum ne olursa olsun, biz burada, asıl nüshanın doğruluk derecesi ile ilgili bazı itirazlarla karşılaşmaktayız:

        “Das Dokument ist jedoch entschieden unecht. Die Urkundenschrift jener Zeit hatte wahrscheinlich viel weniger kufischen Charakter. Ebenso bediente man sich ramals an Stelle der Unterschrift keiner farbigen Stempel, sondern Tonsiegel. Schlie_lich mu_ in einem derartigen offiziellen Schriftstück nicht nur der ausfertigende Sekretär, sondern auch mit der Überbringung beauftragte Gesandte ausdrücklich und mit Namen genannt sein.”592

        (Bununla birlikte belgenin sahte olduğu tahmin edilmiştir. O döneme özgü belgelerdeki yazı biçimi muhtemelen daha az kûfî bir özelliğe sahipti. Yine o dönemde, imza yerine renkli bir damga değil, kil üzerine kazınmış bir mühür kullanılıyordu. Son olarak, bu tür bir resmî belgede sadece mektubu kaleme alan kâtibin değil, aynı zamanda götüren elçinin de adının açıkça belirtilmiş olması gerekirdi.”

533. Demek ki bu konuda üç itiraz göze çarpmaktadır: İlk olarak, yazar kendisinden emin değildir; zira bizzat kendisi “muhtemelen” demektedir. Gerçekten de, İslam’ın başlangıç dönemlerine ait ve o dönemin yazı özellikleri hakkında bizi bilgilendiren paleografik belgeler elimizdedir. H. 5 yılına ait Medine ile ilgili kitabeler, H. 31 de yazılmış Kahire’deki mezar taşı, ayrıca Halife Muaviye’nin H. 58 yılında kurduğu su bendi üzerindeki kitabe ve Mısır kaynaklı daha binlerce papirüs bunlara örnektir. İkinci itiraza gelince, Schwally, kil üzerine kazınmış mühürle ilgili bilgilerinin kaynağını bize verememektedir. Aksine, İbn Ruste593 ve Taberî,594 kilin Müslümanlar arasında ilk olarak halife Osman tarafından mühürleme işlerinde kullanıldığını bize bildirirler. Bu daha çok bir gösterişi ifade ediyordu; Resulullah (AS) zamanında, özellikle de yabancı ülkelere ilk kez resmi bir belgenin gönderildiği bir sırada bunun kullanılmış olduğu düşünülemez. Kaynaklarımıza göre, sahabeleri yabancıların mühürlenmemiş mektupları kabul etmediklerini kendisine anlatmadan önce, Resulullah (AS) mühür yaptırmanın gereğine inanmıyordu. Bu uyarıyı dikkate alarak, üzerinde “Abdullah’ın oğlu Muhammed” yazması gerekirken, mührü hazırlayan hakkak’in hatasıyla “Muhammed Resûl ALLAH” yazılı olan bir mühür kazdırmıştır. Ayrıca, kilden mühürün mektubun üzerine değil de zarfın üzerine vurulması gerekirdi. Üçüncü ve son itirazla ilgili olarak, Schwally, daha sonraki dönemlerde, resmî belgelerin yazımı sırasında Bizans elçiliklerinin yazışmalarında geçerli olan kural ve alışkanlıkları göz önünde bulundurmuş olsa gerekir. Arap tarihçileri, söz konusu belge de dahil olmak üzere Resulullah (AS)’ın mektuplarını bizler için muhafaza ettikleri bin yıllık geçmişe sahip eserlerinde, ağız birliği etmişçesine, Schwally’nin itirazına karşı görüşler ortaya koymuşlardır.

534. Belgeyi reddetme nedenlerini ortaya koymayan Amélineau ve daha birçok doğubilimciyi burada belirtmeye gerek görmüyoruz. Bunlardan Karabacek595 sadece yazı biçimi ile ilgilenmekte olup, onun döneminden bu yana bilgilerimiz oldukça gelişmiştir. Papyri Schott-Reinhardt596 adlı eserinde, C. H. Becker, “burada muhtemelen bir Traditionszettel (üzerinde hadis yazılı bir kâğıt parçası) söz konusu olduğunu” belirtir. Görünüşe bakılırsa, Almanya Milli Eğitim Bakanlığı’nda görevli bu bilgin (Ö. 1933), üzerinde açıkça mühür işareti bulunan belgenin tıpkıbasımına bile bakmamıştır. Bir kâğıt parçasına bir hadis yazarken, olsa olsa siyah kalemle daire halinde bir isim çizilebilirdi. Oysa belge üzerinde siyah zemin üzerine beyaz olarak ismin izdüşümü göze çarpmaktadır.

535. Annali dell’ Islam adlı büyük eserinde, Leone Caetani (ö. 1935), belgenin aslî özellikleri üzerinde durmaz, sadece biçimsel sorunlarla ilgilenir. Bu konuda şunları söyler:597

1. M. 7. yüzyılda Hıristiyan bir patriğin “Arabistanlı bir putperest”e iki Hıristiyan kızını hediye etme ihtimali çok azdır.

2. Arap tarihçilerin eserlerinde mektubu alan kişinin adı (Mukavkıs), gerçek sahibininkinden farklıdır.

536. Fakat, daha önce de gördüğümüz gibi, Mukavkıs, İslam hakkında, sadece Resulullah (AS)’ın mektubundan öğrendiği kadar ve çok az bir bilgiye sahipti. Bu Mukavkıs’ın gerçekten bir patrik mi yoksa sıradan bir siyasi başkan mı olduğu bilinmemektedir (Mektuptaki Azîmü’l-Kıpt hitabı, onun muhakkak bir patrik olduğu anlamına gelmez). Kıptî olduğu için, herhalde monofizit bir inanca sahip olsa gerekti. Bir Arap tarafından tektanrıcılıkla ilgili bir açıklama yapılması, karşı tarafın putperestlikle suçlandığı sonucunu doğurmaz. Üstelik, o, burada yeni bir Hıristiyan sapkınlığının söz konusu olduğu sonucunu da çıkarabilirdi. Hatta onun Resulullah (AS)’i kendi monofizit inancına çekmek istediğini, ve bu amaçla, kendi inanç sistemlerinde çok iyi yetiştirilmiş iki güzel esireyi propaganda amacıyla kullanmış olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Öte yandan, Mukavkıs, kendisini himaye eden İranlıların Mısır’dan çekilmelerinden sonra kararsız bir duruma düştüğünden, iktidarını güçlendirmek için akla gelebilecek her türlü çareye başvuruyordu. Schaeder’in598 söylediklerine bakılırsa, Çin’e gönderilmiş olan ve Çinli kaynaklarda da adı geçen Roma elçisi hakkında söylenen şeylerin kaynağı Mısır valisi olsa gerektir. Hatta Schaeder, bu valiyi Rumların himayesindeki Cyrus’a mal eder. Ancak burada daha çok Kıptî patriği Benjamin söz konusu edilmektedir ki, İran işgali sırasındaki tutumunun sonuçlarından korkarak, Rumları buradan kovmak için yabancı ülkelerden destek aradığı sırada, Çin imparatoru ile de ilişki kurmuştur. Arapların hemen yanı başlarında olduğu ve daha önce de birçok kez İran’a karşı tutuştukları savaşlarda Bizanslıları yendikleri doğruydu. Ama olaylar o denli çabuk ve art arda gelişti ki, Mukavkıs, Resulullah (AS)’ın askerî yardımından yararlanmaya fırsat bulamadı.

537. Caetani’nin ikinci itirazına gelince: Daha önce de işare...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 14 Ocak 2011, 16:24:02 Gönderen: Hadice »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mukavkısa gönderilen mektubun aslı
« Posted on: 24 Nisan 2024, 11:06:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mukavkısa gönderilen mektubun aslı rüya tabiri,Mukavkısa gönderilen mektubun aslı mekke canlı, Mukavkısa gönderilen mektubun aslı kabe canlı yayın, Mukavkısa gönderilen mektubun aslı Üç boyutlu kuran oku Mukavkısa gönderilen mektubun aslı kuran ı kerim, Mukavkısa gönderilen mektubun aslı peygamber kıssaları,Mukavkısa gönderilen mektubun aslı ilitam ders soruları, Mukavkısa gönderilen mektubun aslıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes