> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Muhakeme usûlü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Muhakeme usûlü  (Okunma Sayısı 691 defa)
11 Ocak 2011, 11:29:41
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 11 Ocak 2011, 11:29:41 »



Muhakeme Usûlü


1556. Muhammed (AS)’in bir hadisi bize adaletli bir yönetimin temel ilkesini öğretmektedir. Şöyle ki:

           “Eğer hakimler, insanlara ‘sadece kendi beyân ve iddialarına dayanarak’ hak vermiş olsalardı, kişilerin kan bedeli ve mallarıyla ilgili davalarda âdil olmayan hükümler vermiş olurlardı; ancak, yeterli delil olmaması halinde, davalının kendini savunurken karşı iddiasını bir yeminle desteklemesi gerekir.”468

           İslâm öncesi Arabistan’ında, fal okları, oyun zarları, sihir vb. pek ilkel araçlar yardımıyla hüküm verilmekteydi. Muhammed (AS) ise, hakimlerin, söz konusu tarafların sunmuş olduğu delillerle yetinmeleri gerektiğini emretmiştir: Hatta hakimin, şayet edindiği bilgi normal tanıklık şeklinde elde edilmemişse, bu bilgiyi esas almaması gerekmekteydi.469 Aksi takdirde hakimler, kendileri bir yaptırıma maruz kalmaksızın, taraf tutuculuk yapmış olacaklardı. Kimi durumlarda adalete aykırı karar verme sakıncası taşımasına rağmen, Resulullah (AS), şu meşhur hadisinde ifade ettiği gibi, bu tutumunu değiştirmek istememiştir:

           “Ben ancak ölümlü bir insanım (beşerim); önüme birçok ihtilaflar getiriyorsunuz, içinizden biri karşı tarafa göre beni daha çok ikna etmiş ve ben de ondan işittiğim şeye göre karar vermiş olabilirim. Ben verdiğim hükümle bir kimseye aslında din kardeşine ait bir şeyi (yanılarak) bağışlayacak olursam, o bunu kesinlikle almasın, zira ben ona bu şekilde ancak Cehennem’den bir pay vermiş olurum.”470

1557.  İşte bu adaletli yönetimin başlangıç dönemlerinde içinde bulunduğu durumu canlandıran bir başka anlatım: Ali (RA) şöyle rivayet eder: “Yaşım küçüktü ve daha önce hiç hakimlik görevinde bulunmamıştım. Bir gün Resulullah (AS) beni hakim tayin etti. Tereddüt ettim, ancak o beni yüreklendirerek şu tavsiyede bulundu:

           “İki taraf senin karşındaki yerlerini alınca, her iki tarafı da dinlemeden haklarında karar verme! Bu, (doğru) karar verebilmen için daha elverişlidir.”

           Ali, o günden beri bu şekilde hüküm vermeye devam ettiğini ve hükmünde asla bir şüphe ve tereddüde düşmediğini söyler.471

1558.  Şu hadis ise, muhakeme usulü ile ilgili bir başka temel kuralı oluşturmaktadır:

           “Resulullah (AS) şöyle dedi: İddia makamına düşen delil göstermek, savunma makamına düşen ise yemin etmektir.”

           Başka bir varyant ise şöyledir:

           “... iddiayı reddeden tarafa ise yemin etmek düşer.”472

1559. Resulullah (AS) her iddia ve talep için genellikle iki şahit isterdi; az rastlanan ve özellik arz eden davalarda ise, iddia sahibinin isteğini özel bir törene tâbi tutulan yemin ile teyit etmesi koşuluyla, bir tek şahitle yetindiği de olurdu.473

1560. Kur’an’da Haşirden sonraki Kıyamet Günü ile ilgili tasvirler yapılırken, bir Hakimin, iki tarafın, şahitlerin ve bunları desteklemek üzere, her insanın bu dünyadaki iyi veya kötü bütün hareketlerini gözetleyip kaydeden meleklerin tuttuğu amel defterlerinin o sırada hazır bulundurulacağı ifade edilir. Ayrıca, hesabı görülen kimseye meleklerin tespit ettiği şeylerin bir örneği verilir. Yine o gün, günahkâr kimseyi hakimin huzuruna zorla çıkaracak olan görevliler de olacaktır. Kıyamet Günü’nde o Büyük Mahkeme kurulduğunda, insanın eli, ayağı, dili vs. organlarının her biri, bu dünya’da iken yapmış oldukları şeyleri itiraf edip şahitlik yapacaklardır (bk. Nûr: 24/24, Yâsin: 36/69). Liyakatler doğrultusunda ceza ya da mükâfatlar verilecektir; bazen sadece Allah’ın hakkı ile ilgili işlenmiş günahlar için doğrudan doğruya, kul hakkının  söz konusu durumlarda ise karşı tarafın rızasının alınması koşuluyla af söz konusu olacaktır. Yapılmış olan iyilik ya da kötülükleri tartmak için terâziler (mîzan) bulunacak ve ağır gelen taraf o kişinin kaderini belirleyecektir. (Doğru ve hattâ mükemmel bir şekilde yapılan) bu açıklama ve tasvirler hiç şüphe yok ki, Resulullah (AS)’ın dinleyicileri olan  Arabistan’ın ilk Müslümanlarınca bilinen ve anlaşılan örneklere dayanmaktaydı. Bunlar bizim için de değerlerinden bir şey kaybetmiş değillerdir.

1561.  Kur’an, genellikle iki “âdil ve dürüst” şahit getirme zorunluluğu üzerinde ısrar eder;474 ve hattâ zina gibi gayrı meşru cinsel ilişkiler söz konusu olduğunda dört şahit getirilmesini şart koşar.475 Öte yandan:

           “…Böyle yapmanın Allah katında daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygun…”476

           olduğunu açıklayarak, “para ile ilgili işlemlerin” yazıyla kayıt altına alınması ve ayrıca şahitler aracılığıyla doğrulanması üzerinde durur.

1562.  Resulullah (AS) döneminde uygulanan muhakeme usûlü ile ilgili teamülleri, daha sonra yapılan değişikliklerden yola çıkarak ortaya koymak da mümkündür. Örneğin, meşhur hâkim Şureyh, görünüşe göre Emevîler zamanında, iddia makamının dahi, talebinin gerçeğe uygun olduğu konusunda yemin etmesini istiyordu. Daha önceleri yemin, sadece savunma makamına düşmekteydi. Halkın karşı çıkması üzerine hakim şöyle cevap verdi:

           “İnsanlar arasında bazı yenilikler (bidatler) gördüm ve ben de bu yeniliği (bidati) getirdim.”477

           Yemin, şahitlerin doğruluk derecesini anlamak için başvurulan eski bir uygulama idi: Hâkimler, şahadetlerini kabul etmeden önce, şahitler hakkında komşuları nezdinde bazı soruşturmalar yapardı. Sonraki dönemlerde daha da geliştirilerek, İslâm Devleti ahalisinin çoğunluğunun dosyasını tutmaya kadar varan bu uygulamaya tezkiye (aklama) adı verilmekteydi. Başlangıçta hakimler açıktan açığa soruşturma yaparak bilgi toplarlardı. Ancak bu hakim, yani Şureyh, soruşturmanın gizlice yapılmasına karar veren ilk kişidir.478 Bir başka değişiklik ise, Ali (RA)’nin halifeliği zamanında vuku bulmuştur: Önceleri her iki taraf, şahitleri ile birlikte hakimin huzuruna çıkarlardı. Ali (RA), ilk kez tanıklık sırasında şahitleri birbirinden ayırmış ve böylece şahitlerin birbirlerinin ağzından bir şey öğrenmelerini engelleyerek, sadece kendi bildikleri şeyleri anlatmak zorunda bırakmıştır. Ali’nin şu sözü meşhurdur:

           “Ben şahitleri birbirlerinden ayıran ilk kimseyim.”479

1563. Başlangıçtan beri Müslümanlar arasında hâkimin yapmış olduğu görev son derece önemli sayılmıştır. Lafızdan çok ruha önem veren ve dış şekilden ziyâde insanın yaratılışına uygun bir adalet isteyen bir toplumda, hakimin verdiği kararın, onun sahip olduğu bilgi birikiminden çok, kişiliğindeki bütünlüğü ve zekâsındaki incelik ve duyarlığı yansıtması gayet doğal idi: Hakimin tarafsızlığı onun feraset ve keskin zekâsından (Scharfsinnigkeit) daha önemli idi. Resulullah (AS) zamanında herhangi bir hukukî formasyona sahip ve yetişmiş hakim kadrolarının bulunması tabii ki söz konusu değildi; hattâ muhtemelen hakimin okuma ve yazmayı bilmesi de gerekmiyordu. İlke olarak avukatlar da yoktu: Her iki taraf kendilerini hâkim önünde bizzat ifade ederlerdi ve verilen kararlar kısa ve özlü olup genellikle derhal yerine getirilirlerdi. (Sonraki devirlerle ilgili olarak, elimizde idam cezalarının Halifenin izni olmaksızın infaz edilemeyeceğini gösteren belgeler bulunmaktadır. Muhtemelen, taraflardan birinin bizzat Muhammed (AS)’e şahsen başvurulmasını istemesi dışında, Resulullah (AS)’dan infaz izni alınmasına başlangıçta gerek duyulmamıştır. Çok geçmeden hakime bazı teknik danışmanlarca yardım edilmesi gereğinin hissedilmiş olmasına da şaşırmamalıyız. Halifeliği Resulullah (AS)’ın vefatından ancak üç yıl sonra başlamış olan Ömer (RA) aracılığıyla bize ulaşan bir belgede, açıkça şu ifadelere yer verilmektedir:

           “eş-Şa’bî, Şureyh’den naklen der ki: “Ömer beni hâkim olarak görevlendirdiğinde bana şöyle söyledi: Allah’ın Kitabı’nda bulduğun şeye göre hüküm ver! Allah’ın Kitabı’nın tamamında bir şey bulamadığın takdirde, Resulullah (AS)’ın kararlarında bulduğun şeye göre hüküm ver! Resulullah’ın kararlarının tamamında da bir şey bulamazsan, Sünnî İmamların (Halifeler ?) kararlarında bulduğun şeye göre hüküm ver! Sünnî İmamların bütün kararları içinde de bir şey bulamazsan, kendi sağduyun doğrultusunda kararını ver ve ilim ve zühd ehli ile görüş alış-verişinde bulun!”480

1564. Bazı hadis kitaplarında, Resulullah (AS)’ın hadislerini temel alarak çalışan bir “hakimler kurulu”ndan söz edilmekle birlikte,481 Resulullah (AS) döneminde böyle bir uygulama olduğu yolunda elimizde somut  bir bilgi yoktur.

1565. Dava konusu ister hukukî, ister cezâî olsun, taraflardan hiçbiri mahkemeye kesinlikle bir ödemede bulunmuyordu: O dönemde adaletin sağlanması ile ilgili işlerden bir ücret alınmıyordu. Hakimler ve onların yardımcılarının ücret ve maaşları Hükümet tarafından sağlanıyordu. Daha H. 8. yılda, Resulullah (AS), Attâb’ı Mekke hâkim-vâlisi olarak tayin etmiş ve ona ayda 30 dirhem maaş bağlamıştı;482 başka bir rivayete göre ise bu maaş, yılda 40 ons gümüş dirhem etmektedir483 (l ons 40 dirhem olduğuna göre, yılda 40x40= 1600 dirhem, ya da aylık olarak yaklaşık 133 dirhem). Hakimin maddi bakımdan kendi kendine yeter olmasına büyük önem veriliyordu. Devlet memurları içinde en yüksek maaşı alanlar, hakimlerdi. Ömer (RA) zamanında hakimlerin maaşları aylık 500 dirheme kadar çıkmıştı.484 Bu konuda çok ilginç bir hikâye gözümüze çarptı: Şureyh’in fevkalâde zeki biri olduğunu gören Halife Ömer, kendisini Kûfe’ye hakim tayin etti. Ancak Şureyh pek genç olduğu için, diğerlerinin 500 dirhem maaşına karşılık, ona ayda 100 dirhem maaş bağladı. Daha sonra, halifeliği sırasında Ali (RA), Şureyh’in başkanlık ettiği mahkemenin huzuruna bir şikayetini iletmek üzere geldi ve şahit olarak da oğlu Hasan’ı gösterdi. Hakim Şureyh, “şahidin babası lehine tanıklık edemeyeceğini” söyl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Muhakeme usûlü
« Posted on: 30 Nisan 2024, 00:31:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Muhakeme usûlü rüya tabiri,Muhakeme usûlü mekke canlı, Muhakeme usûlü kabe canlı yayın, Muhakeme usûlü Üç boyutlu kuran oku Muhakeme usûlü kuran ı kerim, Muhakeme usûlü peygamber kıssaları,Muhakeme usûlü ilitam ders soruları, Muhakeme usûlüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes