๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Peygamberi => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 13 Ocak 2011, 07:32:09



Konu Başlığı: Manevî ahlâkî ve toplumsal eğitim
Gönderen: Hadice üzerinde 13 Ocak 2011, 07:32:09
Manevî-Ahlâkî ve Toplumsal Eğitim


1206. Kur’an’ın en belirgin özelliklerinden biri de, İyilik kavramı için “Ma’rûf” (herkesçe iyi bilinen, iyi tanınan) ve Kötülük kavramı için de “Münker” (herkesçe kötü, âdet ve usûle aykırı bilinen, kabul edilmeyip reddedilen şey) terimlerini kullanmasıdır.143 Bir başka deyişle Kur’an, herkesçe iyi bilinen şeyi emreder ve herkes tarafından kötü bilinen şeyi de yasaklar. Bu da, Kur’an’ın ve Muhammed (AS)’in, sadece ebedî gerçeğin, yani Peygamberler aracılığıyla birçok kez yinelenen ilâhî buyrukların bir teyit ve doğrulanmasından ibaret olduğu şeklindeki bir başka ilâhî hükümle144 uyuşmaktadır.

1207. Demek ki Kur’an, adaleti, iyiliği, tevazuu, hayvanlara karşı bile merhametli olmayı, ayrıca doğru söz söylemeyi, sözünde durmayı, Allah’a, diğer insanlara ve hattâ kendisine karşı olan görevlerini yerine getirmeyi emretmektedir (zira insan, kendisine ait bir varlık değildir; o Allah’a aittir ve bu varlık ona emânet olarak verilmiştir). Öte yandan Kur’an, adam öldürme, haksızlık, zulüm ve eziyet, yalan, hırsızlık, fuhuş ve zina, namussuzluk, sözünde durmama vb. gibi hususları da yasaklamıştır.

1208. Ancak, eğitim-öğretim konusunda sadece İslâm’a özgü olan ve üzerinde durulması gerekli konular da vardır:

1209. Her şeyden önce Kur’ân ve Hadis’in en belirgin özelliği, mutlak anlamda iyi ve doğru bilinen konularda bile itidal (orta yol) ve tevazu üzerinde ısrarla durmalarıdır. Muhammed (AS) sık sık şöyle buyururdu:

           “Ey insan! Senin kendine karşı da birçok görevlerin vardır.”

           Ayrıca:

           “İşlerin en hayırlısı orta (yolda) olanıdır.”

           Bir gün o, sahabelerinden birinin gece boyunca namaz kıldığını öğrenmiş ve böyle yapmasını açıkça yasaklamıştır. Bir başkası, Ramazan ayı dışında bile sürekli oruç tutuyordu; onu da aynı şekilde böyle davranmaktan men etti. Muhammed (AS) eyâletlere İslâm’ı yaymak için görevliler ve valiler gönderdiğinde de onlara şu talimatı verirdi:

           “(Din konusunda) Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!”

           Yine bir valiye şöyle söylemişti:

           “Cemaate imam olduğunda namazı uzatma, zira içlerinde hastalar, yaşlılar ve acelesi olan yolcular bulunabilir.”

           Parayla yapılan iyilikler konusunda ise Muhammed (AS), sık sık şöyle buyururdu:

           “Allah, bütün mal varlığınızı sadaka ve zekât olarak harcayarak mirasçılarınızı insanlardan dilenen kimseler olarak bırakmak yerine, çocuklarınızın refahını sağlamanızı tercih eder.”145

           Kendisine sahabeden biri gelerek bütün servetini, yakın akrabalarını mahrum bırakma pahasına hayır yolunda harcamak için izin istedi. Resulullah, “Hayır!” diye cevap verince, zâhid ve takva sahibi sahabe, teklifini önce 2/3’e indirdi; yine reddetmesi üzerine 1/2’ye indirdi; ve Muhammed (AS)’in yine olumsuz cevap vermesi üzerine, sonunda malının 1/3’ünü vermeyi önerdi. Bunun üzerine Resulullah (AS) şöyle buyurdu:

           “Peki, üçte bir olsun; aslında üçte bir bile fazla!”146

           İntikam konusunda da Resulullah’ın öğretimi aynı itidal anlayışının izlerini taşır: Kötülük yapan bir kişinin herkes tarafından affedilmesi için pek ısrar edilmez. Oysa Kur’an bu konuda şöyle der:

           “Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Ancak kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir.”147

           Yine bir ayette şöyle buyurulmaktadır:

           “Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.”148

           Aşağıdaki ayetteki ifade ise daha serttir:

           “Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) dır. Allah’a isyandan sakının…”149

1210. Kur’an, özellikle ana-babaya, yetimlere ve yabancılara güzel davranmak gerektiği üzerinde durur. Köle azat etmeyi Kur’an, “bir dağı aşıp geçmek” gibi pek güzel bir hareket olarak tanımlar. Muhammed (AS) de şöyle buyurmuştur:

           “Aramızdaki küçüklere sevgi ve merhamet, yaşlı kimselere de saygı ve hürmet göstermeyen asla bizden değildir.”

           Yine anlamlı bir hadisinde, Resulullah (AS) şu açıklamada bulunur:

           “Her biriniz birer çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz: Devlet adamı bir çobandır ve yönetimindekilerden sorumludur. Kişi ailesinin çobanıdır ve aile bireylerinden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve kocasının evinden sorumludur. Hizmetkâr bir çobandır, efendisine ait maldan sorumludur. Oğul da bir çobandır ve babasının servetinden sorumludur. Kısacası, her biriniz birer çobansınız ve kendi sürünüzden sorumlusunuz.”

           Komşularla ilgili olarak ise, Muhammed (AS)’in şu iki hadisini nakledelim:

           “Kendisi için sevdiği şeyi bir başkası için de sevmeyen kimse gerçek mümin olamaz.”

           “Cebrail bana sürekli olarak komşu hakkına saygı gösterilmesini salık verirdi (Bu konuda o kadar ileri gitmişti ki) ben yakında (Allah’ın emriyle komşuyu) komşuya mirasçı kılacak sandım.”

1211. Muhammed (AS)’ın eğitim-öğretimiyle ilgili büyük bir kural da şu hadisinde özetlenmiştir:

           “Ameller (insanların yaptıkları şeyler) (Allah tarafından) niyetlere göre değerlendirilecektir.”150

           Kur’an da bu konuda belirgin bir örnek vermektedir:

           “(Kurbanların) ne etleri, ne de onların kanları Allah’a ulaşır; O’na ancak sizin takvanız ulaşır.”151

           İnsanlar arasında saygınlık kazanmak niyetiyle, ne dinî de olsa ilimle meşgul olmanın ve ne de inancı uğruna canını feda etmenin bir önemi vardır. Bütün eylemlerimizi başka hiçbir art niyetle değil de, sadece Allah’ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak için yapmalıyız. Bir gün Muhammed (AS) şöyle buyurdu:

           “Allah, kendi gölgesinden başka hiç bir gölgenin bulunmayacağı (Kıyamet) gününde şu yedi kişiyi kendi gölgesinde barındıracaktır:

           1. Adaleti gözeten Devlet Başkanı,

           2. Rabbinin ibadetine kendisini adamış olan genç,

           3. Gönlü mescitlere bağlı kimse,

           4. Birbirleriyle Allah için buluşup, yine o amaçla ayrılan iki kimse,

5. Şöhretli ve güzel bir kadın kendisine musallat olduğunda ona “Hayır! Ben Allah’tan korkarım” diyerek harama yanaşmayan erkek,

6. Sadaka verirken (ihtiyaç sahibine maddi bir yardımda bulunurken), bu işi solundaki (sol eli) haberdar olmayacak kadar gizli yapan,

           7. Yalnızken, Allah’ı anıp da gözü (yaşla dolup) taşan kişi.”152

1212. İslâm her türlü batıl inanca karşı çıkar. Şu hadis buna güzel bir örnektir: Resulullah, en son dünyaya gelen oğlu vefat ettiğinde Güneş tutulduğu ve insanlar, bunun Resulullah’ın oğlunun ölümü için bir yas işareti olduğunu iddia ettiklerinde, Muhammed (AS) onların bu ifadelerini kabul edebilir veya sadece susmakla yetinebilirdi. Ancak o, bu söylentileri duyar duymaz öfkeye kapılmış ve şöyle buyurmuştur:

           “Hayır! Güneş ve Ay, Allah’ın kudretinin işaretleridir; bunların tutulmasının herhangi bir kimsenin ölümü ile hiçbir ilgisi yoktur.” (Buhârî, 16/1).


143 İbn Habîb, Muhabbar, s. 326-327.

144 İbn Hişâm, s. 54.

145 A.g.e., s. 123.

146 A.g.e., s. 122; ayrıca bk. Azrakî, s. 107.

147 A.g.e.

148 A.g.e., s. 124.

149 Daha ayrıntılı bilgi için, 2. ciltte yer alan 1350 ve daha sonraki paragraflara bakınız (Çev.)

150 A.g.e., s. 125.

151 Buhârî, 8: 8.

152 A.g.e., 60/11, No 3-4 (bk. Kitabu’l-Enbiyâ); Azrakî, Ahbâr-ı Mekke, s. 112-113; Makrızî, İmtâ’, I, 385.