> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Kuran
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran  (Okunma Sayısı 11078 defa)
13 Ocak 2011, 08:04:47
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 13 Ocak 2011, 08:04:47 »



Kur’an


1126. Kur’an, Müslümanların Kutsal Kitabıdır. Müslümanlar onun, Allah’ın yaratılmamış sözü olduğuna, Allah’ın Elçisi olarak görevlendirilen ve 23 yıl boyunca ilâhî tebliği insanlara bildirmeye çalışan Muhammed (AS)’e kısım kısım vahy edildiğine inanırlar. Müslümanlara göre bu kitap, asla Muhammed’in ortaya koyduğu bir eser olmayıp, aksine Allah’ın, insanlığa hitaben ve onların yararlanmaları için kendisine vahy etmiş olduğu, ayet ve surelerden meydana gelen bir eserdir. Muhammed (AS) bu ilâhî tebliğin yazarı değil, sadece onu insanlara iletmek üzere seçilmiş bir aracıdır.

1127. Tarihsel verilere göre, Resulullah (AS) ne zaman kendisine bir vahiy, yani Kur’an’dan bir parça gelse, bunu önce erkeklerden oluşan bir topluluğa, daha sonra da kadınlardan oluşan bir topluluğa okuyup tebliğ ederdi (Bu, onun kadınların eğitimine verdiği önemi açıkça göstermektedir) (bk. İbn İshâk, Megâzî, Fes bs., § 192). Daha sonra da yazıcılarından birini çağırıp, kendisine vahiy yoluyla gelen ayetleri yazı ile kaydettirirdi. Yazım işi tamamlanınca, Resulullah (AS) ona, kaydettiği ayeti yüksek sesle okumasını emreder ve böylece vahiy kâtibinin muhtemel yanlış ya da eksikliklerini düzeltme imkânı bulurdu (bkz. Heysemî, Mecma’uz-Zevâ’id, I, 152; VIII, 257, Taberânî’den naklen). Ayrıca Muhammed (AS), yeni vahyin, daha önce gelen parçalar arasında nereye ve hangi sıraya göre konulması gerektiğine de işaret ederdi. Muhammed (AS) inen bu parçaları, burada açıklamaya gerek duymadığımız bazı önemli nedenler doğrultusunda, vahy ediliş sırasına göre bir araya getirmemiştir. O, Kur’an’ın bu parçalarının yazı ile tespiti ve topluluğun diğer üyeleri için çoğaltılmasının yanı sıra, aynı zamanda bunların namazlarda okunmak üzere ezberlenmesini de Müslümanlardan istiyordu. Alınan bu iki yönlü önlem sayesinde kutsal metinler insanı oldukça tatmin edici bir biçimde muhafaza edilmiş oluyordu. Vahiy süreci Resulullah (AS)’ın vefatına kadar devam ettiği için, kendisi henüz hayatta iken Kur’an’ın tam ve kesin bir biçimde yazımı söz konusu olamazdı. Bununla birlikte aralarında Buhârî vb. nin de bulunduğu birçok güvenilir kaynak, Muhammed (AS) vefat ettiği sırada –az çok uzun Kur’an metinlerini ezbere bilen binlerce Müslümanı saymazsak-, Ensâr’dan en az dört kişinin, -6.000 i aşkın ayet ve 114 sureden meydana gelen ve bu haliyle Tevrat’ın Pentatök’ü ve dört İncil metninden daha kapsamlı bir kitap olan- Kur’an’ın tamamını ezbere bildiklerini belirtmektedirler. Resulullah Kur’an ayetlerini, her gün cemaatle olduğu kadar tek başına kıldığı namazlarda da okurdu. Ancak, tarihçilerin verdiği bilgilere göre o, her yıl bir defa, vefat edeceği yılda ise iki kez olmak üzere, Kur’an’ın tamamını, kendisinin belirlediği ayet ve sure sırasına göre baştan aşağı tekrarlayarak okumuştur.45 Tebliğ konusunda gösterdiği yumuşaklık ve hoşgörü nedeniyle, Resulullah (AS)’ın çeşitli kabilelere mensup sahabeleri arasında Kur’an’ın, Arap dilinin değişik lehçe ve ağızlarıyla okunuşunu hoş görüyle karşıladığını düşünmek makul bir yaklaşım sayılmalıdır. Resulullah’ın vefatından sonra ise bütün Müslümanlar, kuşkusuz bilinçaltında yatan bazı özlemler nedeniyle -Resulullah (AS)’ın kullandığı lehçe olan- Mekke ağzı üzerinde birleşmeyi tercih edeceklerdir. Öte yandan, kimi durumlarda, ellerinde Kur’an’la ilgili bazı yazılı ayet metinleri olan kimseler, orada geçen bazı kelimelerin açıklaması niteliğinde bizzat Resulullah’tan duyduğu bilgileri, unutmamak için, metnin kenarına haşiye şeklinde eklemişler ve bu ilave metinler, daha sonraki kuşaklarca, çok nadir de olsa, ayet metni sanılarak esas metne ilave edilmeye kalkışılmıştır. Yukarıda işaret ettiğimiz Arapça’daki lehçe farklılıkları ya da metin kenarı açıklamaları ile açıklanamayacak çok ender rastlanan durumlar da olmuştur. Örneğin, en güvenilir kaynaklardan biri olan Buhârî’nin Tefsir adlı eserinde de belirtildiği gibi, Kur’an’ın Leyl suresinin 3. ayetini önceleri Resûlullah, şeklinde okurken, daha sonra aynı metni  şeklinde okumaya başlamıştır. Bu farklı okuyuşun, üslûbun gözden geçirilmesi sırasında ortaya çıkan bir durum olduğu söylenebilir. Tabii burada, kesinlikle Allah’ın bir üslup değişikliğine gittiği ya da aynı şekilde Rûhu’l-Kudüs olan Cebrail’in, ayetleri Resulullah’a ulaştırırken bir hata işlediği ve daha sonra bunu düzeltme yoluna gittiği gibi bir şey akla getirilmemelidir. Resulullah (AS)’ın unutma ya da dalgınlık gibi insan doğası ile ilgili bir özelliğinin söz konusu olduğu da akla getirilmemelidir. Bu görüşlerimizle ilgili olarak diğer sahîh hadis kaynaklarının yanı sıra Buhârî (52/11 ve 80/19/5), Muslim (6/22, No. 788) ve Ahmed ibn Hanbel’de (6/138) yer alan Resulullah (AS)’ın şu hadisini ele alalım:

           “Kur’an’ı (geceleri okuduğum için) Allah bu kuluna merhamet etti de unuttuğum (yahut metin dışı kalmış) filân surede geçen falanca ayeti bana hatırlattı.”

           Acaba bu hadisteki bazı bilgilere bakarak, kendisine vahyedilen bu ilâhî tebliğlerin, -Musa (AS)’nın tabletlerinde olduğu gibi yazılı olarak değil de- şifahî olarak kendisine bildirilmesi nedeniyle, bazen küçük nüansların atlandığını mı düşüneceğiz? Ayrıca daha sonra her yıl Ramazan ayında Cebrâil’in huzurunda icra edilen ve Kur’an ayetlerinin karşılıklı okunma işlemi (arza) sırasında, ve yine Resulullah’ın arada sırada içine düştüğü ilâhî istiğrak hallerinde acaba Kur’an’ı daha net ve doğru bir biçimde alıyor ve kendi kendisini düzeltip doğrultma imkânı mı buluyordu? Resulullah’ın yukarıda bahsi geçen ve yılda bir kez gerçekleştirilen arza olayı, Ramazan orucunun ancak Medine’ye hicretten sonra farz kılınıp yerleşmesinden sonra başlamış gibi görünmektedir. Bütün bunları göz önünde bulundurarak, yukarıda verdiğimiz Buhârî’nin bu hadisiyle ilgili olarak, Kur’an’daki bütün ayetlerin yazıyla tespiti için bizzat Resulullah tarafından tayin edilmiş kâtipler olan, meselâ aralarında bir yandan Ebu’d-Derdâ ve İbn Mes’ûd’un, öte yandan Zeyd ibn Sabit’in bulunduğu kıdemli sahâbelerin, genç vahiy kâtiplerine tâbi olarak onlara teslimiyet göstermek istememelerinden kaynaklanan bir takım önemsiz kayıt ve tespit farklarının (varyantlar) ortaya çıkabileceği düşünülebilir. Ancak, işin aslına bakılırsa, bu varyantlar (tespit farklılıkları) çoğunlukla hayatî önem taşımayan farklılıklardan ibarettir.

1128. Anlaşıldığı kadarıyla “resmî” vahiy kâtiplerince kaydedilip çoğaltılan nüshalar, Resulullah tarafından saklanmış olmayıp, bunları yazan kâtipler tarafından ayrı ayrı muhafaza edilmişler ve bunları çoğaltmak isteyenlere de izin verilmiştir. Böylece yeni nüshalar da, günden güne artan müminlerin sayısıyla doğru orantılı olarak çoğalmıştır. Çok sayıda Müslüman, parşömen, deri, kürek kemiği, hurma yapraklarının orta damarı, düz satıhlı taş parçaları ve çanak çömlek kırıkları vb. çeşitli malzeme üzerine kaydettikleri ve aynı zamanda da ezberlemiş oldukları bu Kur’an parçalarını tilâvet etmek veya yeni baştan yazıp çoğaltmak amacıyla ya bizzat Resulullah’ın huzuruna çıkar, ya da kendisinden daha bilgili ve daha iyi yetiştirilmiş dindaşı diğer sahâbelerle birlikte ders çalışırlardı; ve böylece yapılan yanlışları düzeltme fırsatından yararlanırlardı. Tabii olarak bunlardan her biri, kendi yetenek ve imkânları oranında bu işlerle ilgilenirlerdi. Resulullah (AS), bütün bunları anadili Arapça olan kimseler için yapmıştı. Ancak Kur’an, Muhammed (AS)’in bütün insanlık için gönderildiğini açıklamaktadır (Sebe’: 34/28). Gerçekten de bütün peygamberlere örnek olarak gönderilmiş olan Muhammed (AS), Arap dilini bilmeyen toplumların gereksinimlerini de göz ardı etmemiştir. Aşağıdaki kısa fakat özlü anlatım bize bunu kanıtlamaktadır: es-Sarahsî’nin Mebsût adlı eserinde (bkz. I, 37) şöyle bir kayıt vardır:

           “İmâm Ebû Hanîfe’nin görüşüne göre, namaz esnasında Kur’an ayetlerinin, örneğin Farsça’dan yapılmış çevirilerinin okunması caizdir. Zira nakledildiğine göre, İranlılar Selmân el-Fârisî’ye bir mektup yazarak kendilerine Fâtiha Suresini (Fars alfabesiyle değil de herhalde Arap alfabesiyle) Farsça olarak yazıp göndermelerini istemişler, o da gerekli cevabı yazmıştır. Böylece İranlılar, dilleri Arapça telâffuza alışıncaya dek namazlarında bu Farsça tercümeleri okumuşlardır.”

           Sarahsî’nin metnini aynen alan Tâcu’ş-Şerî’a da (bk. Nihayetu Hâşiyeti’l-Hidâye, Delhi 1915 bs., s. 86, not 1) şu ek bilgiyi vermektedir:

           “Selmân el-Fârisî. bu (tercüme) çalışmasını bitirir bitirmez Resulullah’a sundu. O, böyle yapmasına ses çıkarmayınca, tercümeyi tamamlayıp İranlılara gönderdi. Onlar da Arapça metnin telâffuzu dillerine kolay gelinceye kadar bu tercümeyi namazlarında tilâvet ettiler...”

           Tâcu’ş-Şerî’a’nın verdiği bir başka bilgiye göre, bu tercümede geçen besmele’nin Farsçası şöyle idi:

           “Benâm-ı Hudâvend-i Bahşâyende-i Mihrebân.”

1129. Resulullah’ın vefatı üzerine İslâm camiasında birkaç ay süren ridde ya da irtidat adı verilen “dinden dönme savaşları” baş gösterdi. Sözde Peygamber Yemâmeli (Necd) Museylime’ye karşı verilen bu savaşlardan biri özellikle kanlı olmuş ve savaşta, Kutsal Kitabımız Kur’an’ı ezberlemiş olan ve onunla ilgili geniş bir bilgiye sahip ilk dönem Müslümanlarından çok sayıda kişi şehit düşmüştü. Bu durum, merkezî hükümeti harekete geçirmiş ve Halîfe Ebû Bekir, o sırada çeşitli sahâbelerin elinde dağınık vaziyette bulunan Kur’an’a ait bütün parçaları bir araya getirerek, tam ve mükemmel bir Kur’an nüshası hazırlamaya karar verdi. Bu amaçla Muhammed (AS)’in vahiy kâtiplerinden biri olan ve onun sağlığında esasen özel olarak bu işle uğraşmış olan Zeyd ibn Sabit bu işle görevlendirildi. Bu vahiy kâtibinin aynı zamanda Kur’an metnini baştan sona ezberlemek gibi seçkin bir özelliği de vardı. Kendisi yukarıd...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:21:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran rüya tabiri,Kuran mekke canlı, Kuran kabe canlı yayın, Kuran Üç boyutlu kuran oku Kuran kuran ı kerim, Kuran peygamber kıssaları,Kuran ilitam ders soruları, Kuranönlisans arapça,
Logged
13 Nisan 2015, 15:15:35
Haktann
Dost Üye
*****
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 934



« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2015, 15:15:35 »

Selaymun Aleyküm .
Yüce Allah Bizleri Kur'an-ı Kerim Okuyanlardan Eylesin İnşallah . Bizimle Böyle Bir Bilgi Paylaştığınız İçin Çok Teşekkürler . Paylaşım İçin Allah Razı Olsun .
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
13 Nisan 2015, 15:24:11
Bahrişan 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 308


« Yanıtla #2 : 13 Nisan 2015, 15:24:11 »

rabbimiz bize kuranı kerimmi okuyalım diye bize vermiştir

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes