> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi  (Okunma Sayısı 657 defa)
11 Ocak 2011, 11:49:49
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 11 Ocak 2011, 11:49:49 »



Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi

 
1515. Önceki bölümde, her yönüyle Medine’de Resulullah (AS) tarafından oluşturulan Devlet anayasası hakkında bilgiler vermiştik. Adalet, maliye, savunma, dış ilişkiler vb. gibi farklı yönetim birimlerinin işleyişini ayrıntılı olarak ele almadan önce, belki de genel olarak kamu görevlerinin ana hatlarının belirlenmesi ve bu görevlere getirilecek insanların seçiminde nasıl bir yol izlendiğinin belirlenmesi daha uygun olacaktır.

1516. İnançlarıyla ilgili değişmez kurallarda olduğu gibi, bunların ibâdetleri sırasında uygulanmasıyla ilgili olarak Müslümanların en büyük şansı,  kamuya ait görevlerinde de bizzat Peygamberleri tarafından yönetiliyor olmalarıydı. Zira Muhammed (AS), yalnızca dinini tebliğ eden bir peygamber değil, aynı zamanda en yüksek başkan olarak yönettiği İslâm Devleti’nin kurucusu idi. Bu durumda kendisi, Dâvud ve Süleyman peygamber örneklerinde olduğu gibi, hem bir Resul, hem de bir hükümdar idi. Şu konu üzerinde daha fazla durmanın bir anlamı yoktur: Er ya da geç, güçlü bir toplum, -ister kendi dinini kabul etmiş bir hükümdarın yönetiminde, isterse daha önceden bir dini benimseyerek savaş ya da bir başka yolla bir Devlet kurmuş olsun- kendisine ait bir Devlet sistemini oluşturacak ve dininin öngördüğü temel eğitim kapsamında, hükümdar ya da yöneticisinin kamu hukukuyla ilgili emir ve talimatlarını araştırma yoluna gidecektir. Benimsediği inanç sisteminde bu tür kuralları bulamadığı takdirde, bu önemli sorunun üstesinden gelmek için müşrik ve putperestçe uygulamalara yönelmek zorunda kalacaktır ki bunlar genellikle bencil ve ancak bir peygamberin gönüllere nakşedebileceği insanlık anlayışından uzak yaklaşımlardır. Kur’an, İncil’de geçen (Markos, 12/17; Luka, 20/25) “Sezar’ın hakkını Sezar’a, Allah’ın hakkını Allah’a veriniz”, ya da İsa’ya gönderme yaparak kullanılan “Benim krallığım bu dünyada değildir” (Yuhanna, 18/36) gibi Kilise ve Devlet’in birbirinden ayrılmasını gerektiren ilkelere yer vermez. Zira İslâm’da her şey Allah’a aittir ve Kur’an sadece: “Bize Ahirette olduğu gibi, bu dünyada da iyilik ve hayır ver” (Bakara: 2/201) idealini öğretmekle kalmaz, hatta Resulullah (AS)’a kendi lutfu ile hem Mülk’ü (hükümdarlığı) hem de Hikmet’i (bilgece yönetim) verdiğini söyleyecek kadar ileri gider:

           “Yoksa onlar, Allah’ın lutfundan verdiği şeyler için insanlara (Müslümanlara) haset mi ediyorlar? Oysa biz, İbrahim soyuna (Müslümanlara) Kitab’ı ve Hikmet’i verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bağışladık.”426

           Bir Peygamberin işlevi, bir hükümdarın işlevinden çok da farklı değildir; aksine, eğer bir peygamber aynı zamanda gönderildiği toplumun hükümdarı olma gibi bir görev üstlenmişse, maddî-dünyevî ve manevî-ruhî ihtiyaçları bu dünyaya ait hırs ve çıkarlardan arınmış bir başkan tarafından gözetilip sağlanan bir toplum için bundan daha güzel ne olabilir?

Kamu Görevlerinin Başlangıçtaki Durumu

1517. İslâm’ın Mekke’de ve bu şehrin bir Şehir-Devlet yapısına sahip olduğu ve din olarak da putperestliği benimsediği bir dönemde ortaya çıktığını görmüştük. Bu şehirde, kendilerine özgü idarî yapıları olan kabilelerin yanı sıra, şehrin tamamını ve orada oturanları da içine alan merkezî bir yönetim yapısı bulunmaktaydı. Şehri oluşturan kabileler içinde, özellikle Resulullah (AS)’ın mensubu bulunduğu kabilede başkan, ölünceye dek görevde kalırdı. Bir oğulun başkan olan babasının yerine tevarüs yoluyla geçmesi zorunlu değildi: Kabilenin akıllı, cesur ve tabii ki zengin olan her üyesi bu göreve gelebilirdi. Başkanlık, bazen o kabileye mensup kimselerin seçimiyle, bazen de önceki başkanın vasiyet yoluyla tayin etmesi şeklinde belirlenirdi. Bu kabile başkanı, savaş zamanlarında ordu komutanı, barış zamanında ise hakem-hâkim olarak görev yapardı. Bunun dışında, her kabilenin, aynı zamanda “kabile meclisi” olarak kullanılan bir toplantı yeri (Nâdî) vardı.

1518.  Daha önce gördüğümüz gibi, şehir hayatı ile ilgili sorunların çözümünde oligarşik bir yapı söz konusu idi.  Bu sistemde, Mekke’de ikamet eden ve tevarüs yoluyla işbaşına gelen on önemli kabilenin başkanları, kendilerine düşen görevleri otomatik olarak üstlenmekte ve aynı zamanda “Devlet Konseyi”ni teşkil etmekteydiler.

1519.  İslâm’ın gelişip ilerlemesi tedricen olmuştur. Ashabının gözünde, Resulullah (AS), din, yasama, yürütme, adaletin sağlanması, ibadetler vb. konusundaki tüm yetkileri kendi elinde toplamıştı. Putperest bir toplumdan çıkmış olan Tek Allah inancına sahip Müslümanlar, başlangıçta Mekke’de zorunlu olarak Devlet içinde Devlet oluşturuyorlardı. Çünkü içinde yaşadıkları toprakların Medine Şehir-Devleti sınırlarını aşarak bir başkent haline geleceği Medine’ye henüz hicret edilmemişti. Mekke dönemi ile ilgili olarak söylenebilecek fazla bir şey bulunmamaktadır. Ancak, görüldüğü kadarıyla, özellikle Kur’an ayetlerini yazıp çoğaltmaya çalışan gönüllü kâtipler vardı. Resulullah (AS) Medine’ye gelir gelmez, kendisinin bizzat üstlenemeyeceği birçok kamu görevi için atamalar yaptı: Müttefik kabile başkanları, elçiler, askerî sefer komutanları, eyalet valileri, hakim ve yargıçlar, bölge bölge gezen eğitici öğretmen ve müfettişler, vergi tahsildarları, gümrük ve zabıta  denetçileri, imam, müezzin, Mekke’deki Hac işlerini sevk ve idare edenler vb. gibi. Kendisinin valilere, komutanlara ve özellikle hâkimlere verdiği talimatları içeren belgeler günümüze kadar muhafaza edilmişlerdir.427

Sürgündeki Hukûkî Hükümet

1520.  Muhammed (AS)’in hayatını inceleyen bir okuyucu, O’nun Medine’deki bu sürgün döneminde, Mekke’deki hukukî (de jure) hükümetin başkanı olduğu, fiilî (de facto) hükümetin ise oradaki putperestlerin elinde olduğu izlenimini edinecektir. Zira, daha önce de işaret etme fırsatı bulduğumuz gibi, Resulullah (AS), kendi sancağını, Mekke’de iken veraset yoluyla sancaktarlık görevini üstlenmiş olan bir Mekkeliye vermişti. Aynı şekilde, tevarüs yoluyla elçilik yapma (Sifâre) görevini elinde bulunduran ve artık İslâm’ı kabul etmiş olan Ömer’e, Medine’de yabancılarla yapılan görüşmelerde elçilik yapması için öncelik tanımıştır. “Hâlid ibn Velîd de İslâm’ı kabul ettiği zaman, Resulullah (AS)’ın süvari kıtaları komutanlığına tâyin edilmiştir.” (Kâ’be muhafızlığı vs. gibi sadece Mekke’de yapılabilecek görevleri burada tartışmayacağız. Ancak fetihten sonra Mekke, İslâmi yönetim altına girdiğinde, Resulullah (AS) bu görevlerin mümkün olduğu kadar yine önceki ailelerin elinde kalmasına özen göstermiştir.) Hattâ denilebilir ki, sürgündeki Müslümanlar, Kur’an’ın emri doğrultusunda Mekke Şehir-Devletinin hukukî hükümetini oluştururken, Müşrikler, bizzat Şehir-Devlet içinde yaşayan kimseler olarak hükümeti fiilen (de facto) ellerinde bulunduruyorlardı. Zira Kur’an’ın bir ayetinde şöyle denilmektedir:

           “Onlar Mescid-i Haram’ın mütevellileri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellileri takva sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.”428

Kamu Görevleriyle İlgili Örf ve Âdetler

1521. Müslümanların da kamu görevlerini üstlenebileceği düşüncesini, bu sorunu ele alan Kur’an ayetlerinde görmek mümkündür. Kur’an, İslâm’dan çok önceki dönemlerde Devletin işleyişiyle ilgili birçok uygulamadan bahsetmiş ve önceki uygulamaların, adaletsizliğe yol açtıkları için Kur’an tarafından yürürlükten kaldırılmamışlarsa, İslâm için de geçerli olacaklarına işaret etmiştir. Daha önce bu konuyu özel bir bölümde ele almıştık. Bu örnekler arasında Hâmân’ın Firavunun emirlerini yürürlüğe koyan bir bakan olduğunu, Yûsuf’un ise, Devlet hazinesinin yönetiminden sorumlu olup, genel olarak Mısır’ın malî işleri ve ekonomik sorunlarıyla ilgilendiğini (bk. Yûsuf: 12/55), Saül’ün (Tâlut) ise bir Peygamberle birlikte ve onun hemen yanında bir hükümdar olarak atanmış olduğu ve hatta kendisinin, Kur’an’ın ifadesiyle “ilimde ve bedende (siyasi ve askerî bakımdan) diğer insanlara göre daha üstün niteliklerle donatıldığı (Bakara: 2/247), Musa (AS) zamanındaki Firavun’un ve Süleyman (AS)’ın çağdaşı olan Saba Melikesi’nin “danışma meclisleri” olduğu gösterilebilir.

Yeni Girişimler

1522. Yerinden yönetim ve dolaylı idare gibi yöntemler temel kural gibi gözükmektedirler. Medine Şehir-Devleti, federal olmaktan çok konfederal bir yapıya sahip olup, burada merkezî bir yönetimin aranmaması gerekir. Daha Hicret’ten önce Akabe Biatleri’nin yapıldığı sıralarda Medinelilerin henüz siyasal bir topluluk olarak ortaya çıkmaları söz konusu değilken, Medine’de İslâm’ı kabul eden halkın gündelik işlerini takip etmek üzere, Resulullah (AS), Nakîpler ve bir de Nakîbu’n-Nukabâ tayin etti. Resulullah (AS) henüz Medine’ye hicret etmediği için, Mekke’de bir tek eyâletin bulunduğu göz önünde tutularak, Nakîbu’n-Nukabâ’nın, yetkilerini aşan konularda her bir Nakîb’in ya da kabile başkanının kendisine baş vurabileceği ve buna mecbur olduğu bir hükümdar vekili ya da bir vali olduğu düşünülebilir.

1523. Bu uygulama daha sonra da devam etmiş ve her bir yeni kabilenin üyeleri İslâm’ı kabul ettikçe Resulullah (AS) bunlara kendi vekili sıfatıyla, bir başkan tayin etmiştir. Merkezî Hükümet, ihtiyaç duyduğu zaman müdahale hakkını mahfuz tutuyordu; ancak her kabile yönetimle ilgili konularda ilke olarak özerk idi: Sadece kabile başkanını atama yetkisi Merkez’in elinde bulunuyor ve çoğunlukla Resulullah (AS) tarafından, iktidarının işaret ve sembolü olarak bu başkana bir bayrak veriliyordu.

1524. Kabile başkanı, kendisine uygun bütün iktidar ve yetkileri elinde topluyordu: Kabile mescidinin imamlığını yapıyor, kabile mensupları arasında çıkan anlaşmazlıklarda hakemlik ediyor ya da askerî bir sefer sır...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 13:20:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi rüya tabiri,Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi mekke canlı, Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi kabe canlı yayın, Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi Üç boyutlu kuran oku Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi kuran ı kerim, Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi peygamber kıssaları,Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesi ilitam ders soruları, Kamu Görevlerinin Yerine Getirilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes