๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Peygamberi => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 13 Ocak 2011, 06:51:43



Konu Başlığı: İnşaat mühendisliği ve alanındaki çalışmalar
Gönderen: Hadice üzerinde 13 Ocak 2011, 06:51:43
İnşaat Mühendisliği, Şehircilik, Mimarlık ve Askerî İstihkâm Alanındaki Çalışmalar

1350/1. Tıp ve hekimliğin yanı sıra, insanoğlunun yeryüzündeki temel ihtiyaçlarından biri de, onun oturulacak yerler inşa etmesi ve bunları belli bir konfor ve dekor içerisinde düzenlemesidir. Arap Yarımadasında Yemen ülkesi, Atina Şehir devletinin kurulmasından çok önce, anıtsal binalara sahipti; ancak biz incelememizi Resulullah (AS) dönemi ve onun çevresi ile sınırlandıracağız.

Kur’an’da Bu Konuda Göze Çarpan Malzeme

1350/2. İncelememizin arka planı olarak, bu konuda birçok terimin kullanılmış olduğu yüze yakın Kur’an ayetinin bulunduğunu belirtmek durumundayız:

1350/3. İnsanoğlunun yeryüzünde ilk önce mağara ve kovukları mesken tuttuğu varsayılmaktadır. Hattâ ev inşa etmeyi öğrendiği zaman bile, arada sırada bazı geçici ihtiyaçlarını karşılamak üzere önceki yerleri kullandığı da olmuştur (bk. Nahl: 16/81). Örneğin Kur’ân, dinleri yüzünden işkenceye maruz kaldıkları için uzun yıllar boyunca böyle bir mağaraya sığınan Yedi Uyurların (Ashâb-ı Kehf) başından geçenleri gözümüzde canlandırır (Kehf: 18/9 ve devamı). Aynı surede, muhtemelen mağaralarda sakladıkları kütüphaneleriyle Essenli bir insan topluluğundan (Rakîm) da söz edilmektedir. Kur’ân’da, Resûlullah Muhammed (AS) ve Ebû Bekir es-Sıddîk’in, Hicret sırasında Sevr Dağında bir kaç gece konakladıkları mağaradan da söz edilmektedir (Tevbe: 9/40). Bunun dışında, Resulullah (AS)’ın, İslâm’dan önceki yıllarda Hira mağarasına ibadet niyetiyle itikâfa çekildiği bilinmektedir ki burada Kur’ân’ın ilk ayetleri kendisine nazil olmuştu (Kadir: 97/1’de bu olaya göndermede bulunulmaktadır). Tevbe: 9/57’de de bu olaydan genel ifadelerle bahsedilmektedir. Kur’an’da, dağlarda tabiatın açtığı mağaraların yanı sıra (Nahl: 16/80), insanoğlunun çeşitli vesilelerle kayalık bölgelerde oyarak yapmış olduğu meskenlere de işaret edilmektedir (A’râf: 7/74, Hicr: 15/82, Şuarâ: 26/14). Çünkü bu tür konutlar sahanlıklara inşâ edilen, dayanıksız ve yangın çıkması halinde hemen yok olup gidecek konutlardan daha güvenli ve dayanıklıydılar (Kayalıklara oyularak inşâ edilmiş bu evler, örneğin Kuzey Arabistan’da varlıklarını hala sürdürmektedirler).

1350/4. Göçebelerin seyyar çadırlarından başka (Nahl: 16/80) Kur’ân’ın birçok ayetinde, beyt ve kasr terimleri, ev anlamında kullanılmıştır. Muhtemelen beyt, çamur ve tuğlalardan, kasr ise kesme taşlardan inşâ edilmiş evlerdir. Kuşkusuz Kur’an’ın sözünü ettiği ev’in (Beytullah’ın) kaide ve temelleriyle ilgili gelişmeler (Bakara: 2/127, Nahl: 16/26) sonraki dönemlerde ortaya çıkmışlardır. Örneğin:

           Duvarlar: Kehf 18/77 ve 82,

           Çatı: Nahl:16/26, Zuhruf: 43/33, Tûr: 52/5,

           Kapı: Bakara: 2/189 vd.

           Kilit: Muhammed: 47/24,

           Anahtar: Nûr: 24/61,

           Kilit altında tutulan hazineler: Kasas: 28/76,

           Kiriş ve payandalar: Fecr: 89/7, Hümeze: 104/9,

           Tünel: En’âm: 6/35.

1350/5. Hattâ yine Kur’ân’da kurşunla kaplanmış yapı (Saf: 61/4), takviye edilmiş kale burçları (Nisâ: 4/78), surlarla çevrili muhkem şehirler (Haşr: 59/14), her tarafı süslerle kaplı ev (İsrâ: 17/93) ve şu dikkat çekici ayet yer almaktadır:

           “Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da (hep gümüşten yapardık). Ve onları ziynetlere boğardık. Bütün bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise, Rabbinin katında, Allah’ın azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.” (Zuhruf: 43/33-35).

           Öte yandan, ziynet sözcüğü evlerin dekorasyonu için de kullanılmıştır. Bir başka ayette şöyle buyurulmaktadır:

           “Siz böyle eğlenmek amacıyla her yüksek yere bir anıt dikip duracak mısınız? Temelli kalacağınızı ümit ederek sağlam yapılar mı edineceksiniz? (Şuarâ: 26/128-129; Krş. Zümer: 39/20)

1350/6. Toplu halde bulunan konutları belirtmek amacıyla, Kur’ân’ın birçok ayetinde mesken (çoğulu: mesâkîn) ve diyar terimlerine rastlarız. Hadid suresinde (57/13) geçen “kapılı sur” ifâdesi herhalde insanların tek başlarına oturdukları evlerin kapıları dışında, bir sur’u ve güvenlik duvarı içinde merkezî bir kapısı bulunan müstahkem bir şehir için kullanılmıştır.

1350/7. Dekor olarak, içinde ırmakların ya da su kanallarının bulunduğu (Zuhruf: 43/51) bulunan bahçelerden de söz edilmektedir. Bahçe için ravza tabiri kullanılmış, hatta birçok kez cennet sözcüğü, insan eliyle yeryüzünde yapılmış olan bahçenin eşanlamlısı olarak kullanılmıştır (Bakara: 2/266, İsrâ: 90-91). Ayrıca güzel kokulu bitkiler vb. göz kamaştıran, lüks eşyalardan da bahsedilmektedir.

1350/8. Kur’an’da, sürekli oturmak için yapılan evler dışındaki bina ve konutlardan da bahsedilmektedir. Örneğin, hapishâne (Yûsuf: 12/6 vd.), İbrahim Peygamber’le ilgili olarak, suçlunun diri diri yakılması için yapılmış özel yerler (Enbiyâ: 21/69), aynı amaçla Yahudi krallarının zulmüne uğrayan Yemen’deki Hıristiyanlar için hazırlanmış derin hendekler (Bürûc: 104/4-5); herhalde burada, suçlu ilan edilenlerin kubbe gibi üstü örtülü bir yerde ateşe atıldıkları değişik bir işkence yönteminden söz edilmektedir).

1350/9. İnsanın canını sıkan bu yapıların yanı sıra, tuğla pişirme fırını (Kasas: 28/38), ekmek fırını (Hûd: 11/40, Müminûn: 23/27) gibi başka yapılardan da söz edebiliriz. Anlaşıldığı kadarıyla aşağıdaki ayet, toplanan buğdayın depolanıp muhafaza edilmesi için yapılmış olan silolardan bahsetmektedir:

           “Yûsuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız.” (Yûsuf: 12/47)

           Gerçekten, Mısır’da yapılan arkeolojik araştırmalar sonunda, binlerce sene sonra, halâ el değmemiş çok miktarda buğday stoku ortaya çıkarılmıştır. Kur’ân’da ayrıca, Firavun’un, üzerine tırmanıp Musa’nın Allah’ını görebilmek için Teb bölgesinde yaptırmış olduğu gökdelen piramitlerden söz edilmektedir (Kasas: 28/38, Mümin: 40/36-37).

1350/10. Burada, Kur’ân’da geçen halılar, yastıklar, tencereler ve diğer ev araçlarından ya da ekin tarlalarını sürüp biçmekte kullanılan âlet-edevâttan söz edecek değiliz. Bununla birlikte su kuyularından:

           “… Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve ulu saraylar..” (Hac: 22/45);

           ya da çardak yapma çalışmalarından:

           “Çardaklı ve çardaksız’ (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları, ekinleri ... zeytin ve narları yaratan O’dur...”

           da söz etmek gerekmektedir.

1350/11. Doğal olarak, Kur’an’da ölüler, mezar ve kabristanlar, ve bunlarla ilgili kurallardan da bahsedilmektedir (Tevbe: 9/84).

1350/12. Şehirlerden söz etmeden önce, kutsallığı olan bir başka bina türünü de başlı başına tasvir etmemiz gerekiyor: