> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri  (Okunma Sayısı 837 defa)
12 Ocak 2011, 13:16:15
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 12 Ocak 2011, 13:16:15 »



İbn el-Kelbî’nin Mekke’nin Anayasal Yapısıyla İlgili Nakilleri


1373. Büyük Arap tarihçisi İbn el-Kelbî, İslâm’ın ortaya çıkışı sırasında Mekkelilerin kendilerini yönetmesiyle ilgili koşullar hakkında bize vecîz olduğu kadar öğretici tasvirler bırakmıştır. İbn el-Kelbî’nin eserinin asıl nüshası bugün kayıp olduğu için, biz daha sonraki tarihçilerin kendi eserlerinde yapmış oldukları alıntıları tekrar aktarmak durumundayız:262

           “Ebû’l-Munzir Hişâm ibn Muhammed İbn es-Sâ’ib el-Kelbî şöyle rivayet eder: İşte Cahiliye günlerinde tevarüs yoluyla Kureyşliler arasında büyük rütbe ve makam sahibi olmuş ve daha sonra İslâm’ın ortaya çıkışına tanık olmuş kişiler şunlardır: Burada 10 aile, yani 10 sop söz konusudur: Hâşimîler, Emevîler, Nevfeller, Abdu’d-Dârlar, Esedler, Teymler, Mahzûmlar, ‘Adîler, Cumahlar ve Sehmler.

           Hâşimîler arasından el-Abbâs ibn Abd’il-Muttalib, Câhiliye döneminde, hacılara su temin ederdi (sikâye). İslâm’la birlikte bu görev kendisinde kalmaya devam etmiştir.

           Emevîler içinde Ebû Süfyân ibn Harb, el-Ukâb (sözcük anlamı: kartal) yani Kureyşlilerin sancağını taşımakla görevliydi. Bu görevi elinde bulunduran kimse, bir savaş ilanı söz konusu olduğunda bunu çıkarırdı. Eğer biri (komutan) üzerinde anlaşmaya varabilirlerse, el-Ukâb adlı bu sancak ona teslim edilirdi. Aksi halde sancak muhafızı başkan olarak kalır ve öncelik ona verilirdi.

           Benû Nevfeller içinden el-Hâris ibn ‘Âmir ise Refâde ile, yani yoksul hacılara destek olmak için Mekkeli zenginlerden toplanmış olan maddî yardımları ilgililere dağıtmakla görevli idi.

           Benû ‘Abd ed-Dârlar arasında Osmân ibn Talha: Kendisine mabedin ve kapısının korunmasının yanı sıra, liva (bayrak) görevi verilmişti. Rivayete göre, Nedve’nin yani Parlamento binasının korunması işini de aynı şekilde Benû ‘Abd ed-Dârlar üstlenmişlerdi.

           “Benû Esedler arasında Yezîd ibn Zem’a ibn el-Esved’di: Ona da meşveret (şûra) görevi verilmişti; yani Kureyşli başkanlar onunla istişare etmeksizin asla bir karar alamazlardı: Eğer kendisi onay verirse, onların da söz konusu şeyi yapmalarına izin verir, ya da tercih hakkını kullanma konusunda kendilerinden yardım isterdi. Kendisi Tâ’if Seferi sırasında Resulullah’ın yanında (Müslüman olarak) şehit düşmüştür.

           Benû Teymler arasında Ebû Bekr es-Sıddîk: Kendisine Câhiliye günlerinde eşnâk, yani kan diyeti ve maddî tazminat işlerinin halledilmesi görevi verilmişti. Eğer kendisi (bu konuda) bir sorumluluk üstlenecekse, Kureyşlileri bu konuda bilgilendirir ve şayet kendisi haklı görülürse, (şehir adına) üstlendiği sorumluluğun yerine getirilmesine herkes katkıda bulunurdu. Yine ondan başkası (şehir adına) bir sorumluluk alacak olsa, bu kimse desteklenmez ve yalnız bırakılırdı.

           Benû Mahzûmlar arasından Hâlid ibn Velîd’e ise Kubbe (tahtırevan) ve A’inne (at dizginleri) verilmişti. Tahtırevan toprak üzerine konulup, herkes sefere çıkacak ordunun donatılması için üzerine düşen payı (nakit olarak) getirirdi; “dizginlere” gelince bu da, bu görevi üstlenecek olan kimsenin, o savaş esnasında Kureyşlilerin süvari kıtaları komutanı olmasıydı.

           Benû Adîler içinde Ömer ibn el-Hattâb’a ise Câhiliye günlerinde Sifâre (tam yetkili siyâsî temsilcilik ve elçilik) görevi verilmişti. Mekkeliler ile yabancılar arasında bir savaş çıkması halinde kendisini temsilci olarak gönderirler, ya da başka bir kabile ile arada bir munâfere (üstün tarafın kim olduğu konusunda ihtilâf ve tartışma) varsa, dâva vekili olarak Ömer gönderilir ve onun benimsediği karar aynen uygulanırdı.

           Benû Cumahlar arasında Safvân ibn Umeyye: Kendisi eysâr’dan (yani alın yazısını okumak için talih oyunu aletleri) sorumlu idi. Bu kumar oyunu oklarla (ezlâm) oynanırdı. Bu görevlinin tezgâhından geçmeksizin, (yani bu kutsal (!) oklara danışmadan) bir kamu görevine atanacak kimsenin durumuna karar verilmezdi.

           Benû Sehmler’den el-Hâris ibn Kays da, hükûme (tahkim?) görevi ile tanrılara sunulmak üzere alıkonulmuş malların (emval-i muheccere) muhafazası işini elinde bulunduruyordu.

           Cahiliye döneminde Kureyşlilerin üstlendikleri büyük rütbeler şunlardı:

           Sikâye: Su verme, sulama.

           İmâre: Mabedin avlusunda hacılara nezâret etme.

           Ukâb: Kartal, sancak.

           Refâde: Vergiler.

           Sedâne: Mabedin korunması.

           Hicâbe: Mabedin kapısının korunması.

           Nedve: Şehir meclisi (parlamento).263

           Liva’ : Bayrak.

           Meşveret: Teknik danışma.

           Eşnâk: Tazminat ödemeleri.

           Kubbe: Tahtırevan.

           A’inne: At dizginleri.

           Sifâre: Tam yetkili siyâsî temsil.

           Eysâr: Kâhin olarak oklara başvurma.

           Hükûme: Tahkim, para cezası (?)

           Emval: Muheccere (koruma altına alınmış kutsal eşyalar).

           Bu büyük rütbeler, (tevarüste?) önceliklerinin bulunması koşuluyla, bu on boydan gelen on kişiye aitti. Onlar, bu görevleri “büyükten büyüğe” (yaşça büyük oğuldan yaşça büyük oğula mı, yoksa sop’un en yaşlısından yaşlısına mı, bu konu belli değil) olmak üzere, bunları kendilerinde aynen bırakarak onaylayan İslâm’ın zuhuruna kadar, ellerinde bulundurmuşlardır. Gerçekten, Cahiliye döneminden beri sürüp gelen bu büyük rütbelerden her biri İslâmî dönemde de varlıklarını sürdürerek benimsenmişlerdir. Örneğin, hacılara su temini (Sikâye), Mescidu’l-Harâm’a “insan yerleştirme” ve seferberlik tazminatının belirlenmesi (hulvânu’n-nefer) görevleri Benû Hâşimlerde bulunuyordu.

           Hacılara su temini görevi herkesin bildiği bir konudur; Mescidu’l-Harâm’a “insan yerleştirme” ise, insanların bu mahalde kılık kıyafeti düzgün olmayan bir biçimde, ahlâk kurallarına aykırı ve yüksek sesle konuşarak dolaşmamalarını sağlamak anlamına geliyordu. Abbâs böyle yapanlara engel olurdu. Seferberlik mükellefiyeti ile ilgili olarak şunu belirtelim ki, Cahiliye döneminde Mekkeliler üzerinde hiç kimse hükümdar olarak egemenlik oluşturmamıştı. Bu durumda, bir savaş çıkması halinde, mevcut başkanlar arasından kur’â çekilir ve kurâ’da çıkan kimse genç olsun, ihtiyar olsun, komutan seçilmiş sayılırdı. Ficâr (savaşı) günlerinde de böyle olmuştur. (Büyük rütbe ve makamın nöbetleşe geldiği) Benû Hâşim arasında kur’â çekildi. Kur’â, yaşı küçük olan Abbâs’a düştü ve kendisini bir kalkan üzerine çıkardılar.

1374. Bu tasvirler ilginç olmakla birlikte pek tatmin edici değildir. Zira bazı bilgi eksiklikleri vardır ve açıklamalar her zaman anlaşılır netlikte değildir. Esas kaynağı İbn el-Kelbî olan yukarda çevirisini verdiğimiz nakillerde bazı atlamalar bulunmasından kuşkulanıyorum. Diğer tarihî kaynaklarda, yukarıda saydığımız kamu görevleri dışında, Kıyâde (orduyu sevk), Câdiru’l-Kâ’be (Ka’be duvarlarının bakımı ve korunması) gibi başka işlerden de bahsedilmekte ve tevarüs yoluyla gelen bu tür “bakanlıklar” dışında, şehrin anayasal yapısı hakkında başka bilgiler de verilmektedir. Biz, yalnızca yukarıda sayılan bu kısımları açıklamak yerine, diğer kaynaklardan toplayabildiğimiz metinlerin tamamını göz önünde bulundurarak bu kurumları tasvir ve tarif etmenin daha yararlı olacağı kanaatindeyiz.


262 İbn Hişâm, s. 251; Belâzurî, Ensâb, I, § 561.

263 İbn Sa’d, Tabakât’ında, belirttiği olaylar zaman sırası itibarıyla karışık olmasına rağmen, Mirac’ı Tâ’if yolculuğundan sonraya koymuştur. Kuşkusuz İbn Sa’d, Resulullah’ın Tâ’if’de uğradığı ümit kırıcı denemenin büyük kutsal ödülden önce meydana geldiği görüşündedir. Elinizdeki bu baskıda, biz de İbn Sa’d’in yolundan giderek, Mirac bölümünü, Tâ’if yolculuğundan sonraya yerleştirdik. Bununla birlikte Makrızî (İmtâ, 1/28) çok açık bir ifade kullanır. Ona göre Miraç, Tâ’if yolculuğundan sonra meydana gelmiştir

* Varlığı zorunlu (Çev.)

** Örneğin, bk. Ankebut, 29/50-51. (Çev.)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:41:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri rüya tabiri,İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri mekke canlı, İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri kabe canlı yayın, İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri Üç boyutlu kuran oku İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri kuran ı kerim, İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri peygamber kıssaları,İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleri ilitam ders soruları, İbn Kelbî’nin mekke’nin yapısıyla ilgili nakilleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes