> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > İbadet yerleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbadet yerleri  (Okunma Sayısı 1176 defa)
13 Ocak 2011, 06:48:55
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 13 Ocak 2011, 06:48:55 »



İbadet Yerleri

1350/13. İslâm’dan önceki antik dönemlerde, özellikle kabileler arasında yalçın kayalıklar, İlâhî Varlığın ortaya çıktığı, ibadet edilmesi uygun yerler olarak gösterilmekte idi. Buna örnek olarak, Kur’ân (Bakara: 2/158), çok öncelere giderek, İbrahim (AS)’in hanımı Hâcer’in, susuzluktan kıvranan bebeği İsmâil için ümitsizce su aramak üzere Safa ve Merve tepeleri arasında koşuşturup durduğundan ve o sırada Zemzem denilen su kaynağının fışkırmaya başladığından bahsetmektedir. Bu olay, Hâcer’in henüz göçebe hayatı sürdüğü bir zamana rastlamaktadır. Daha sonra Mekke “kasabası” ortaya çıkmaya başladığında, İbrahim ve oğlu İsmail (AS) burada birlikte Allah için bir ev (Beytullah) inşâ edecekler (Bakara: 2/157), daha doğrusu, (Meleklerin) Âdem (AS) için inşa etmiş oldukları ve daha sonra Nuh (AS) zamanında meydana gelen Tufan’da kaybolmuş olan binayı onarıp elden geçirmişlerdir. Bu, dört duvarı olan, yüksekliği insanı boyundan biraz fazla, mütevâzı bir yapı idi. İslâm’ın ortaya çıkışına yakın yıllarda, ibadet etmek isteyenlerin binanın içine girmelerini sağlayan bir de kapısı bulunuyordu. Bu kapı o kadar yüksek bir yere konulmuştu ki, binanın içeriye girebilmek için bir merdiven kullanılmaktaydı. Bir zamanlar burada, sayıları gittikçe artan hacıların giriş ve çıkışlarına tahsis edilen iki kapı bulunduğunu tahmin edebiliriz. Beytullah’a getirilip takdim edilen eşyaların çalınması, mabet muhafızlarını bu kapılardan sadece birini kullanılır vaziyette bırakıp, diğerini ise kilitlemeye yöneltmiştir (Zamanla bu anahtarı muhafaza eden bekçi, kapının herkese açık olduğu saatler dışında, burayı özel olarak ziyaret etmek isteyenlerden bahşiş almak için elindeki bu imkânı değerlendirmiştir). O dönemde, Ka’be’nin damında biriken yağmur sularının aşağı boşalması için bir oluk (mizâb) bulunduğundan da söz edilmektedir.229

           İslâm’dan beş-altı yıl önce Ka’be’de gerçekleştirilen son tadilat çalışmaları sırasında, kalas sıkıntısı nedeniyle, Mekkeliler Ka’be çatısının bir kısmını açık bırakmak durumunda kaldılar. Bu açıklık bugün de devam etmektedir. Hatîm denilen bu bölümün oturduğu taban köşeli değil, dairesel bir biçimdedir; bu yarı dairesel bölüm dışında, binanın oturduğu kare şeklindeki taban tamamen bir kalp şeklini andırmaktadır. Rivayete göre, İslâm’dan çok önceki çağlarda, bu bölümde, hac amacıyla gele ziyaretçilerin Beytullah’a takdim ettikleri hediyeleri attıkları dairesel bir kuyu bulunmaktaydı. Her ne ise, Ka’be’nin bir kalbi andıran bu yerleşim planı, İslâmî dönemde bazı tasavvufçuların Resulullah Muhammed (AS)’ın kutsî hadisini farklı bir biçimde yorumlamalarına neden olmuştur:

           “Allah şöyle buyurdu: Bir gün Ben (CC), Kendim için bu âlemde eğleşip kalacağım bir yer aradım. O kadar geniş olan yeryüzü Beni içine almaya yetmedi; O kadar geniş olan gökler de Bana yetmedi. Sonunda, gerçek müminin kalbi, oraya yerleşmeme kâfi geldi.”

           Yani, tasavvuf ehline göre Beytullah, mümin’in kalbini temsil etmektedir!

1350/14. Kur’ân’ın Dâvûd, Süleyman ve Zekeriyyâ peygamberlerle ilgili ayetlerinde mihrâb kelimesine yer verilmektedir (bk. : Âl-i İmrân: 3/37, Sebe’: 34/13, Sâd: 38/21). Ancak bunu, Müslümanların mescitlerinde bulunan ve imamın cemâatle namaz kıldırırken önünde dikildiği, Ka’be’nin yönünü gösteren girintili bölme ile karıştırmamak gerekir. İbrahim (AS), Kur’ân’da (Mâide: 5/97) Ka’be olarak geçen Beytullah’ı Mekke’de yeniden inşâ ettiği sırada, günlük ibadetler ve hatta usulleri İbrahim (AS) tarafından belirlenen Hac görevi de muhtemelen sadece Ka’be önünde yapılmaktaydı (bk. Hac: 22/27). Dünyanın neresinde olunursa olunsun, namaz kılarken Kabe’ye yönelmek, İslâmî dönemde ortaya çıkmış bir gelişmedir. Eğer bir Müslüman, dua ve ibadet amacıyla Ka’be yapısının tam karşısında durup onu kendi gözleriyle görüyorsa, herhangi bir güçlük çekmeden ona yönelebilir. Ancak, namaz kılmak isteyen kimse, dünyanın herhangi bir uzak köşesinde ya da Kâ’be’nin görülemediği Mekke şehrinin herhangi bir mahallesinde bulunduğu için onu bizzat göremiyorsa, bu durumda Kur’ân şöyle emretmektedir:

           “(Ey Muhammed!) Artık yüzünü Mescid-i Param tarafına çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin..” (Bakara: 2/144)

           İnsanların yönelmeleri, yani yüzlerini çevirmeleri istenen bu istikamete kıble adını veren, Kur’an’ın kendisidir (Bakara: 2/142-144).

1350/15. Bunun sonucu olarak, namaz kılan kimse, ister Ka’be binasının tam içinde olsun, isterse Ka’be’nin tam zıddı istikametinde bulunan Pasifik Okyanusu’nda Samoa adasının doğu tarafındaki bir noktada bulunsun, kıble için herhangi bir noktaya yönelebilir. Bunun dışında, Medine’de bulunan kimsenin güneye, Nairobi’dekinin kuzeye, Paris’te ya da İstanbul’da bulunan bir müminin ise güney-doğuya yönelmesi gerekir. (Burada ortaya garip bir durum çıkmaktadır: Yeryüzünün küre şeklinde olması nedeniyle, kıble, düz bir dünya haritası üzerinde de görülebileceği gibi, Alaska bölgesinde, güney-batıya değil de kuzeye düşmektedir. Öte yandan, cami ve mescitlerin yanı sıra, yeryüzünde bulunan bütün Müslüman mezarlıklarındaki kabirler de aynı biçimde, yanicenazenin yüzü ve bedeni kıbleye dönük ve sağ kolu üzerine hafifçe yatırılmış olacak şekilde düzenlenmektedir.

1350/16. Ka’be’nin çevresindeki avlu (Mescid-i Harâm ya da Harem-i Şerif), Allah’a ibâdet etmek için belirlenmiş tek yer olmadığına ve her Müslümanın, dünyanın herhangi bir köşesinde günlük namaz ibâdetini yerine getirmek zorunda olduğuna göre, kıble konusunda böyle bir önlem alınması kaçınılmazdır. Dahası, Ka’be, en belli başlısı olmakla birlikte, Allah’ın yeryüzündeki yegâne evi Beytullah (Allah’ın Evi) olmayıp, Müslümanların mânevî-dinî ihtiyaçlarını karşılamak üzere dünyanın her yerinde cami ve mescitlerin inşâ edilmesi gerekecektir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:

           “(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir.” (Nûr: 24/36)

           Cami sözcüğü, Arapca mescit kelimesinin yerine kullanılmaktadır. (Çoğul biçimi olan mesâcid, Kur’ân’da altı yerde geçmekte ve dünyanın her tarafında küçük camilerin yerine kullanılmaktadır.)

1350/17. İslâm hoşgörüden yanadır. Kur’ân:

           “Dinde zorlama yoktur” (Bakara: 2/256)

           ayetinin yanı sıra;

           “Eğer Allah bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, içlerinde Allah’ın adı bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılıp giderdi...” (Hac: 22/40)

           diyecek kadar da açık görüşlüdür.


229 Bir defasında Ebû Cehil, o sırada Resulullah (AS)’in pek genç olan kızı Fâtıma’ya bir tokat atmıştı. Bunun üzerine Ebû Sufyân onun da Ebû Cehil’e bir tokat vurması için kızı yanına alıp götürdü. Resulullah (AS) bundan çok etkilendi ve Ebû Sufyân’a duada bulundu (Bk. Belâzurî, İstanbul elyazması, I, 693). Başka bir gün, Resulullah (AS) yaya olarak bir yere giderken yolda, her biri bir merkebin üzerinde olduğu halde Ebû Sufyân, karısı Hind ve oğulları Muâviye ile karşılaştı.Resulullah (AS)’le aynı yöne doğru gittikleri için, Ebû Sufyân, oğlu Muâviye’ye merkepten inip hayvanı Resulullah (AS)’a vermesini işaret etti. Birlikte gittikleri sürece Resulullah (AS) Ebû Sufyân’a İslâm’ın faziletlerini açıklıyor, o ise tam bir sessizlik içinde dinliyordu. Yol ayrımına geldiklerinde, Resulullah (AS), merkebi Muâviye’ye geri vererek teşekkür etti ve izin istedi. Bunun üzerine Hind, kocasına: “Bu sözleri duymak için mi oğlumu binitinden indirdin?” deyince, Ebû Sufyân şu cevabı verdi: “-Öyle deme!, O çok asil bir ruha sahiptir.” Yine muhtemelen aynı yıllarda (Bk. Kastallânî, İrşâd, II, 246-247), Ebû Sufyân, Resulullah (AS)’a yağmur duasında bulunması için ricaya gelmişti (Ayrıca bk. Buhârî, 15/2, 15/7 ve 65, Tefsir, 30). Tüm bu anlatılanlar, Ebû Sufyân’ın, Allah’ın bu sevgili kulu, zühd ve takvâ adamı Muhammed (AS)’e karşı nasıl yüce duygular beslediğini göstermektedir. Ben (yazar), elinizdeki bu eserin ilk baskısında Suheylî’nin eserini esas alarak (2/268), Ebû Sufyân’ın, Halîme’nin emzirdiği Resulullah (AS)’in sütkardeşi olduğunu söylemiştim. Fakat daha sonraki incelemelerimde, Resulullah (AS)’in yeğeni ve Hâris ibn Abdul-Muttalib’in oğlu olan bir başka Ebû Sufyân olduğunu tespit ettim. Dikkatsizlik sonucu ortaya çıkan bu hatadan dolayı özür diliyorum.

      (Çev. Notu: Elinizdeki bu kitabın Prof. Dr. Salih Tuğ tarafından yapılan çevirisinde, ayrıntılı bilgi için İslâm Medeniyeti dergisine (İstanbul, Yıl: 3, sayı 34, Ağustos 1973, s. 3-5) bakılması önerilmektedir.)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbadet yerleri
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:54:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbadet yerleri rüya tabiri,İbadet yerleri mekke canlı, İbadet yerleri kabe canlı yayın, İbadet yerleri Üç boyutlu kuran oku İbadet yerleri kuran ı kerim, İbadet yerleri peygamber kıssaları,İbadet yerleri ilitam ders soruları, İbadet yerleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes