๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Peygamberi => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 13 Ocak 2011, 11:52:08



Konu Başlığı: Diğer dinler
Gönderen: Hadice üzerinde 13 Ocak 2011, 11:52:08
Diğer Dinler


1056. İslam Öncesi Arabistan’ında, Hıristiyan ve Yahudiler dışında, Mecusiler, Sabiiler, Tanrıtanımaz Materyalist’ler de bulunuyordu. Ayrıca Putperestler, Fetişistler ve Animistler de Yarımada nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktaydı.

Mecusîler

1057. Kur’an’da bir tek yerde, o da tamamen tesadüfi bir şekilde Mecusîlerden (Zerdüştler) bahsedilir; şöyle ki:

           “Mümin olanlar, Yahudi olanlar, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecusîler ve müşrik olanlara gelince, muhakkak ki Allah, bunlar hakkında Kıyamet gününde (ayrı ayrı) hükmünü verecektir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Hac: 22/17)

1058. Kur’an, bunların ne dini inançlarından, ne de dini ve toplumsal uygulamalarından bahseder. Oldukça şaşırtıcıdır ki, Arabistan’da bunların sayıları oldukça fazlaydı ve bunlar, Arapların yüzyıllar boyunca yakın ilişkiler kurduğu ve en kudretli komşularından biri olan İran Sasani İmparatorluğu’nun başında bulunuyorlardı. Muhtemelen, İran’da Zerdüşt’ün Mecusîliği ile Mezdekçilik arasında yaşanan hararetli mücadeleler, İran’ın resmî dini olan Mecusiliğin etkisiz ve yararsız bir hale gelmesine neden olmuştur. Her halde İslam, bu ülkeye geldiğinde karşısında kendisinden korkulacak bir rakip kalmamıştı. Şimdi Muhammed (AS)’ın bu dine karşı tutum ve davranışını daha net bir biçimde öğrenmek için şu hadise bir göz atalım:

1059. Hadis bilginlerinin eserlerinde sıkça naklettikleri Muhammed (AS)’e ait bir hadis vardır:

           “Mecûsilere, Ehl-i Kitab’a gösterdiğiniz tutumun aynısını gösteriniz.”1413

           Resulullah (AS)’ın Bahreyn ve Hacer bölgesi valisine gönderdiği bir mektupta Mecusilerle ilgili olarak şöyle denilmektedir:

           “Onları İslam’a davet ediniz; eğer boyun eğerlerse, bizimle aynı haklara ve yükümlülüklere sahip olurlar. Bu daveti reddedenlerin ise kestikleri eti yemeyip onların kadınlarını nikâhlamaman ve onlardan cizye tahsil etmen gerekir.”1414

           Burada hatırlatalım ki Kur’an,1415 Müslümanların Ehl-i Kitap (Hıristiyan ve Yahudiler) tarafından kesilen hayvanların etini ve pişirilen yemekleri yemelerini, ayrıca bu dinlere mensup kadınları nikâhlamalarını meşru saymıştır. Muhtemelen Mecusîlerin hayvanları kesiş tarzı İslam’ın şu iki koşuluna uygun değildi: Hayvanı boğazlamadan önce Allah’ın adını anma ve hijyenik koşullara uygunluk. Evlenme yasağı ile ilgili olarak İslam’ın üzerinde ısrarla durduğu konu, büyük önem verdiği insan neslinin bekası ve nesep temizliğidir. Oysa Mecusilerin uyguladığı Huvezvagdas yöntemi, bir erkeğin kendi kız kardeşi, kızı ve hatta annesi ile nikahlanmasına izin veriyordu.1416 Böyle bir evlilikten doğan çocuk, acaba kocanın oğlu mu, yoksa sırasıyla yeğeni, torunu ya da kardeşi mi sayılacaktı? Şair Evs ibn Hacer’in bir hicviyesinde de okuduğumuz gibi, bu uygulamadan (Deyzan) İslam öncesi Bedevileri bile nefret edip tiksinmekteydi.1417

1060. Resulullah (AS) dönemine ait belgelerde,1418 ‘Uman bölgesinde Mecusîlere ait bir ateş tapınağı ve değirmenler olduğundan bahsedilmektedir. Bu konuda Ebû Dâvûd1419 ilginç bir ayrıntı nakleder:

           “Resulullah (AS) şöyle dedi:

           “Bebeklerini emziren annelerle eşlerinin bir yatağa girmelerini yasaklamak istedim, ancak bu durumun Bizanslılar ve İranlılar arasında da bulunduğunu ve bunun çocuklarına zarar vermediğini hatırlayıp (vazgeçtim).”

1061. Son olarak hatırlatalım ki, Hindistanlı Parsîler (Mecusiler), Selman-ı Farisi’nin devreye girmesiyle kendilerine bağışlandığını ileri sürdükleri Resulullah’a ait bir imtiyaz belgesini gösterirler.1420 Ancak bunun tamamen düzmece bir belge olduğu kesinlikle kanıtlanmıştır.

Sabiîler

1062. Kur’an, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi İslam dışı çeşitli dinleri sıralarken, Sabiîlere de üç ayrı yerde değinir.1421 Bunun dışında, ne Kur’an’da ve ne Hadislerde, bunların inançları ve tarihleriyle ilgili herhangi bir bilgi verilmez. Ancak, Resulullah döneminde, çıktığı yer olan Irak da dahil bütün Arabistan’da esasen ölmüş bulunan bu dinin temel özelliğinin yıldızlara tapmak olduğu sanılmaktadır.

Putperestler ve Müşrikler (Allah’a Ortak Koşanlar)

1063. Kur’an bu dine ve onun mensuplarına diğerlerinden daha şiddetli bir biçimde karşı çıkar. O dönemde Arabistan’da taştan, ağaçtan ya da madenden yapılmış bir takım heykellere tapan insanlar vardı. Yine bunlar arasında, bu insanların az ya da çok ilkel oluşuna göre, yontulmamış kayalar, ağaçlar ve özellikle at gibi çeşitli hayvanlar da bulunuyordu. Örneğin, atasözlerine geçecek derecede verimli topraklara sahip Necd bölgesinde oturan Benu Hanife kabileler topluluğunu ele alalım: Bunlar, un ve hurma karışımıyla yapılmış, devasa bir put yapmışlardı. Kıtlık baş gösterdiği bir yıl, bu topluluk, kendi elleriyle yaptıkları putu parçalayıp kopararak yiyip tükettiler. Rakiplerine de, kendi tanrılarını yemek gibi bir skandala yol açtıkları için, birçok hicviye yazma fırsatı vermiş oldular.1422 Özellikle Mekke’deki din ile ilgili olarak, Devletin anayasa esaslarından bahsederken bu konuya tekrar döneceğiz.

1064. Dini yayma faaliyetleri ve genel anlamda dini hoşgörü konusunda İslam’ın tutumunu daha iyi anlamak için, Kur’an’ın özellik taşıyan bir ayetini zikredelim:

           “Allah’tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler.”1423

Budistler

1065. Daha Muhammed (AS) döneminde Budizm, dünyanın en büyük dinlerinden biri durumundaydı. Hindistan ve Çin’den gelen Budist tüccarlar, Arabistan’ın özellikle güneydoğu bölgelerinde kurulan büyük fuarlara katılırlardı. Ancak bunların dillerinin farklılığı, sayıca az oluşları ve ülkelerinin Arabistan’a uzaklığı, bu dinin Araplar arasında fazla bilinmeyişinin nedenini açıklamaktadır. Kur’an bu din ile ilgili doğrudan bir bilgi vermemektedir. Kur’an’ı yorumlayan bazı bilginlerin ince zekâsı sayesinde, Zu’l-Kifl peygamberden bahsedilirken, Budizm’in de Kur’an’da geçtiği ortaya çıkarılmıştır.1424 Kur’an’da geçen ve başka bir şekli bilinmeyen bu isim, “Kif’li veya Kifl’e mensup” anlamına gelmektedir ve tefsir bilginleri bu isimle Kapilavastu, yani Gotama Buda’nın doğduğu şehir arasında bir ilişki kurarlar. “Zu’l-Kifl” aynı zamanda “besleyici” ya da “besin” anlamına gelmektedir. Hatırlatmak gerekirse, Filliozat adlı doğubilimci (L’Inde Classique, II, s. 468-9, § 2177), Gotama Buda’nın babasının, başkenti Kapilavastu olan bir Devlet başkanı olduğunu, adının da “temiz ve saf besin” anlamına gelen Sudhodâna olduğunu belirtir. Başka tefsirciler ise, Budizmle ilgili olarak Kur’an’ın şu ayetine göndermede bulunurlar:

           “Andolsun İncir’e ve Zeytin’e; Andolsun Sîna Dağına; Andolsun şu emin Belde’ye ki…”1425

           Ayette geçen “Şu Emin Belde”, Muhammed (AS)’ın doğduğu şehir olan Mekke’ye işaret etmektedir. “Sina (Sînîn) Dağı” ise ister istemez Musa (AS)’yı hatırlatmaktadır. “Zeytin Ağacı” denince de herkesin aklına Filistin’deki Zeytin Dağı ve İsa Peygamber gelmektedir. “İncir Ağacı”na gelince: Bazı müfessirler, burada söz konusu edilenin, yabani bir incir ağacı altında kendisine vahiy gelen Buda olduğunu ileri sürmüştür.

Hindistan ve Çin’deki Diğer Dinler

1066. Belhârisler konusunu ele alırken, Resulullah (AS)’ın Hintlilerin giydiği elbiseleri tanıdığına işaret etmiştik. Kur’an’da ve hadis kitaplarında, bu büyük ülkelerdeki diğer dinlerden söz edilmemektedir. Bazı hadis kitaplarında Resulullah (AS)’ın ağzından şu sözlerin döküldüğü nakledilir:

           “Çin’de de olsa bilimi arayınız; zira bilimsel araştırma yapmak erkek ve kadın her Müslüman üzerine düşen bir görevdir.”1426

1067. Kendilerine bir öğünme ve iftihar payı çıkartmak için, İslam’ı kabul eden toplulukların, Resulullah (AS) ile ilişki kurmaya çalışmalarını anlayışla karşılamak gerekir. Bu bağlamda, Hindistan’ın güney-batı yakasında yaşayan Malabarlıların, kıralları Çakravati’nin, Hicretten önceki yıllarda Resulullah’ın herkesçe bilinen “Ayın Yarılması” (Şakku’l-Kamer) mucizesini gördüğünü iddia etmelerine şaşırmamamız gerekir. Bu mucize üzerine Kıral, İslam’ı kabul etmek üzere Arabistan’a gelmiş ve dönüş yolu üzerinde, Yemen’in liman şehri olan Zafar’da vefat etmiştir.1427

1068. Aynı şekilde Çinliler de, Resulullah (AS)’ın kendilerine akrabalarından birini gönderdiğini ve Çin İmparatorunun da, İslam’a girdiğini bildirmek üzere Medine’ye bir elçi gönderdiğini öne sürerler.1428

1069. Halk arasında dolaşan, efsane niteliğindeki bu bilgilerin bizi yolumuzdan alıkoymasına izin vermek istemiyoruz. Ayrıca, Hindistan ve Türkistan gibi ülkelerde de, Resulullah (AS)’ın vefatından birkaç yüzyıl sonra bir takım maceraperestler ortaya çıkmışlar ve kendilerinin Resulullah (AS)ın sahabesi olduklarını iddia etmişlerdir. Ve ne gariptir ki, bu kimseler asırlar boyunca, peşlerinden sürükleyecekleri kitleler bulma şansına sahip olmuşlardır. Örneğin, Ratan Hindi (bk. İbn Hacer, İsabe, Nº 2759), Sarbâtak Hindî (a.g.e., Nº 3739), Malkabe ibn Melkan el-Harezmi (a.g.e., Nº 8126) ve bize Sahîfe (bk. Ahmed ibn İsmail el-Kazvînî’nin Kitâbu’s-Serd ve’l-Ferd fî sahâ’ifi’l-Ahbâr adlı derlemede) adlı bir eser bırakan ve Zehebî’nin Tecrîdu Esmâu’s-Sahâbe adlı eserinde bahsettiği (Nº 806) Ca’fer ibn Nastûr er-Rûmî bunlardandır. İslamabad’lı Prof. Hurşîd Rizvi’nin varlığından haberdar etme lutfunda bulunduğu, Ahmed ibn Muhammed es-Selefî’nin Mu’cemu’s-Sefer adlı Dublin kütüphanesindeki Chester Beatty elyazması eserde de aynı konulara değinilmektedir.


1413 Ebû ‘Ubeyd, § 78; Mâlik, Muvatta’, Zekat bölümü, 17 Nº 42, vb.

1414 Vesâ’ik, Nº 61. Ayrıca bkz. Abdu’r-Rezzak, Musannaf, § 10028; İbn Zencuye, el-Emval (Burdur elyazması, vr. 10/b); İbn Hacer, el-Metâlib’u’l-‘Âliye, § 2007; Beyhakî, Sünen-i Kübra, 9/192.

1415 Mâide: 5/5.

1416 Christensen, Sassanides, s. 323 vd.

1417 İbn Habib. Muhabbar, s. 325

1418 Vesâ’ik, Nº 66.

1419 Ebû Dâvûd, 27: 16.

1420 Vesâ’ik, Nº 1, Ek Bölümü; Ayrıca bk. Abdu’l-Mu’îd Khan’ın Islamic Culture’de yayınlanan makalesi, Haydarabad, Ocak 1943, s. 96-104.

1421 Bakara: 2/62, Mâide: 5/69, Hacc: 22/17.

1422 Bk. Benu Hanife ile ilgili bölüm. Genel bilgiler için bk. İbn el-Kelbî, Asnâm; Lammens, Bétyles.

1423 En’âm: 6/108

1424 Enbiyâ: 21/85, Sâd: 38/48.

1425 Tîn: 95/1-3.

1426 Diğer kaynakların yanı sıra, Suyutî bu hadisi İbn ‘Adî (Kâmil), Beyhakî (Şu’abu’l-Îmân), İbn ‘Abd el-Berr (‘Ilm) ve ‘Ukaylî (Zu’afâ)’ye dayanarak nakletmektedir.

1427 Ma’berî, Tuhfetu’l-Mucâhidîn fî ba’d-i ahbâri’l-Purtugâlîyîn, ilgili yerde; ayrıca bk. India Office Library’deki elyazması bir şiir kitabı, Arapça kısım, Nº 2807, vr. 152-173.

1428 Broomhall, Islam in China, s. 66, 83-90: ayrıca bk. Majallah Tailasâniyîn adlı makalem, Haydarâbâd, 1942 (VI, 3-4: “Sawâhil Hindustan”, Muhammed Murtaza’nın makalesine notlar halinde yayınlanmıştır.