> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Devlet gelirleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Devlet gelirleri  (Okunma Sayısı 907 defa)
11 Ocak 2011, 10:57:12
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 11 Ocak 2011, 10:57:12 »



Devlet Gelirleri

1625. Devlet gelirleri ve aldığı vergilerle ilgili olarak, Kur’an şöyle buyurmaktadır:

           “Onların malları üzerinden sadaka vergisi al! Böylece onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin… Allah’ın, kullarının tevbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah’ın tevbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hala bilmezler mi?” (Tevbe: 9/103-104)

1626. Kur’an’ın vergiye tabi tutulacak servet kategorilerinden ya da alınacak vergi miktarlarından hiç bahsetmemesi oldukça dikkat çekicidir. Allah, bu miktarı tayin edip gerekirse toplumun ihtiyaçlarına ve günün koşullarına göre gözden geçirerek yeniden belirleme işini insana, yani Devlete bırakmıştır. Resulullah (AS) zamanında, vergiden muaf tutulan asgari miktarı aşan ziraî ürünler üzerinden 1/10 oranında (öşür) vergi alınmaktaydı. Ancak vergi tahakkuk ettirilirken, emek sarf edilerek (kuyu suyu ile) sulanan topraklarla fazla emek sarf etmeden (akarsu, yağmur suyu, yeraltı kaynak suları vs.) sulanan topraklar arasında ayrım yapılmaktaydı. Fazla bir emek harcanmadan sulanan arazilerden elde edilen ürünlerden 1/10 (öşür) oranında, emek harcanarak sulanan tarlalardan ise 1/20 (nısfu’l-öşür) oranında zekât vergisi alınırdı. Büyük çapta arıcılığın yapıldığı bölgelerde ise elde edilen ürün üzerinden 1/10 (öşür) oranında zekât tahsil edilmiştir. Biriktirilen altın ve gümüş üzerinden ise % 2,5 (1/40) oranında zekât vergisi alınmıştır. Kaynaklarda, Benû Suleymlerin topraklarından ve Yemen bölgesinden çıkarılan madenlerden de vergi alındığına dair bilgiler bulunmaktadır. Yer altından ya da ören yerlerinden çıkarılan definelerin ise % 20’sinin Devlet’e teslim edilmesi gerekiyordu. Açık arazide otlatılan sürülerden sadece develerle büyükbaş ve küçükbaş hayvanlara zekât tahakkuk ettirilmiş, at ise zekât vergisinden muaf tutulmuştur. Ticaret amacıyla edinilen mallar, birikmiş altın-gümüş gibi değerlendirilerek, bunlar da yıllık % 2,5 (1/40) oranında zekâta tabi tutulmuştur. Yine kaynaklara göre, yabancılar, ithal edilen malın cinsine göre % 5 ila 10 arasında gümrük vergisi ödemek zorunda idiler. Bu vergi tarifelerini tabu haline getirip değişmez kılacak şer’î bir hüküm yoktu. Nitekim, geçtiğimiz sayfalarda Halife Ömer’in, Nabatlı tüccarlar tarafından Medine’ye ithal edilen gıda maddelerine, Resulullah (AS) zamanında uygulanmış olan oranın yaklaşık yarısı civarında gümrük indirimi yaptığını belirtmiştik (bk. § 1613).

1627. Bireylerin nakit olarak sahip oldukları ve piyasada dönen paralarına “gelir vergisi” adı altında bir vergi tahakkuk ettirilmeyip, sadece biriktirdikleri tasarrufları üzerinden zekât vergisi alınırdı. Devletin almış olduğu bu önlem, insanları birikimlerini piyasaya sürerek değerlendirmeye zorlamakta ve kadınlara özgü süs eşyaları ya da mücevherler şeklinde de olsa, bunlardan hazineler oluşturmalarını önlemekte idi. (Ancak bazı kaynaklar, Halife Ebû Bekir döneminde maaş gelirleri üzerinden bir “gelir vergisi” alındığını zikretmektedirler.538)

1628. Buraya kadar anlattıklarımızda, Müslüman tebaadan alınan vergiler söz konusudur. Gayrimüslim tebaa, ziraî ve ticarî vergi ödemekle birlikte, birikmiş tasarrufları ve ticarî mallarına karşılık zekât ödemekten muaf tutulmuşlardır. Kaynaklar, bunların besledikleri hayvan sürüleri üzerinden herhangi bir vergi alındığından da bahsetmezler. Bu insanlar, Devlet’in sağlamış olduğu can ve mal güvenliğinden yararlanmakla birlikte, zorunlu askerlikle (cihat) yükümlü değillerdi. “Millî savunma” gibi büyük harcamalar gerektiren ihtiyaçların bir bölümünü karşılamak amacıyla, gayrimüslimler arasından meslek sahibi kimseler, çok düşük miktarda baş vergisine (Kur’an’ın ifadesiyle, kendi elleriyle cizye ödemeye539) tabi tutulmuşlardır. Ancak bunlar, Müslümanlara bir savaşta yardım ettikleri takdirde, o yıla ait cizyeyi ödemiyorlardı. Gerçekten de, göründüğü kadarıyla gayrimüslim tebaa, Müslümanlarla karşılaştırıldığında çok daha uygun koşullarda yaşamaktaydı; ve ilerde de göreceğimiz gibi bunlar, Müslümanların ödedikleri vergilerden de yararlanıyorlardı.

1629. Buraya kadar sadece normal ve vergilerden bahsettik. Ancak, savaş ganimetleri (ki bunun 1/5’i Devlet hazinesine giderdi) ve barış anlaşmaları sırasında belirlenen harçların yanı sıra, taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen, geçici ya da olağanüstü durumlarda alınan oldukça değişik gelirler de vardı.

1630. Vergilerle ilgili son bir şeyi daha belirtelim: İbn Hazm gibi klasik yazarlar, toplumun refah ve mutluluğu için yeni vergilerin yürürlüğe konulabileceğini, ayrıca daha önceden konulan vergi oranlarının artırılabileceğini özellikle belirtmişler ve Resulullah (AS)’ın belirlediği zekât miktarlarının asgari düzeyde olduğunu ve Devlet’in gerekli görmesi halinde geçici olarak yeni vergiler (nevâib) ihdas edileceğini belirtmişlerdir. Kuraklık ve kıtlık zamanlarında hükümet, zenginlere geçimleri için yeterli miktarın (sedd’ur-ramk) dışındaki tüm servetlerini içine alacak oranlarda vergiler koyabilir ve topladığı bu vergileri ülkedeki ihtiyaç sahipleri arasında paylaştırabilir. Bu yazarlar, görüşlerini şu olaya dayandırırlar: Bir gün, Medine’den çok uzakta bir sefere çıkıldığı sırada, İslâm Ordusunun elindeki yiyecekler tamamen tükenmişti. Resulullah (AS), herkesin elinde yiyecek olarak bir parça ekmek, birkaç hurma vb. neyi varsa getirmelerini emretti; herkes de bu emri istisnasız yerine getirdi. Bunun üzerine Resulullah (AS) bu yiyecekleri herkese eşit ve adil bir şekilde dağıttı. Bu arada, toplanan bu vergilerin, -ancak vasat bir insanın harcamalarına denk bir maaş alan- devlet başkanının lüks ve konforlu bir hayat sürmesi için değil, tüm ülke insanlarının ihtiyaçlarına harcanmak üzere alındığını da belirtelim.

Devletin Yaptığı Harcamalar

1631. Öyle görünüyor ki Kutsal Kitaplar arasında Kur’an, Devlet bütçesi ve harcamaları ile ilgili temel kuralları açıkça ortaya koyan yegâne kitaptır. Bu konuya değinen, mealini verdiğimiz şu âyet üzerinde ayrıntılı olarak durmaya değer:

           “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak:

           1. Yoksullara,

           2. Düşkünlere,

           3. (Zekât toplayan) memurlara,

           4. Gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara,

           5. (Hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere,

           6. Borçlulara,

           7. Allah yolunda çalışıp cihat edenlere,

           8. Yolcuya,

           mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.”(Tevbe: 9/60)

1632. Ayette zekâttan yararlanacak sekiz sınıfın bu şekilde sıralanması, sosyal adaleti gerçekleştirmeye çalışan başarılı bir devletin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak mükemmelliktedir. Burada tekrar hatırlatalım ki, zekât ile eşanlamlı olan sadaka terimi, Resulullah’ın sağlığında ve özellikle hayatının Medine’de geçen son yıllarında, ziraat, hayvan sürüleri, ticaret, birikmiş altın ve gümüş vs. gibi konularda Devletin Müslümanlardan tahsil ettiği vergileri ifade etmek üzere kullanılıyordu. Kur’an, yukarıda bahsettiğimiz ganimet, haraç vs. gibi bazı geçici ve olağanüstü vergilerin harcanması konusunda Devlet Başkanına büyük yetki ve serbestlik tanımıştır. Ancak normal ve düzenli vergiler (sadaka) konusunda yukarıda mealini verdiğimiz âyette, bunların nerelere tahsis ve sarf edileceği açıkça gösterilmiştir. Şimdi sadakadan yararlanacak olan bu sekiz sınıfı ele alalım:

1633. 1, 2) İlk iki sırada yoksul ve düşkünlerin ele alınması fıkıh ve tefsir bilginleri açısından bazı güçlüklere yol açmıştır. Hiç kuşkusuz burada Resulullah (AS)’ın birçok defa şu şekilde yinelemiş olduğu bir vergilendirme ilkesi söz konusudur:

           “Zekât, aranızdaki zenginlerden alınıp yine aranızdaki yoksullara dağıtılacaktır.”

           Ancak bu ayette neden yoksul (fukarâ) ve düşkün (miskinler) şeklinde iki farklı terime yer verilmiştir? Endülüslü tefsir bilgini Ebû Hayyân (öl. H. 784), Tefsir adlı eserinde,540 aralarında İmâm Şâfiî’nin de bulunduğu bazı klasik dönem Müslüman bilginlerinin fukarâ ve mesâkîn terimlerinin eşanlamlı olduğu görüşünü savunduklarını, ve Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının gereği olarak, toplumda muhtaç durumda bulunan bu kimselere, (her bir sınıfa 1/8’lik pay düştüğü göz önüne alınırsa), Devlet gelirlerinden 2/8 hisse ayrılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu görüşün aksine, Hulefâ-i Râşidîn’den Ömer (RA), âyette Müslümanlar arasındaki fukarâ ve Gayrimüslimler (Yahudi, Hıristiyan vs.541) arasındaki mesâkîn olmak üzere iki ayrı türde ihtiyaç sahibinin söz konusu edildiğini savunuyordu: Diğerleri de bu görüştedirler. Hadisin metninden anlaşıldığına göre, hocası İbn Abbâs’ın görüşünü yineleyen İkrime de, fukara’nın Müslümanlar arasındaki, mesâkîn’in ise Ehlu’z-Zimme542 denilen Gayrimüslim tebaa arasındaki ihtiyaç sahiplerini ifade ettiğini söylemektedir. Halife Ömer ve İkrime’nin yorumu, dil yapısı yönünden de daha tutarlı gözükmektedir. Gerçekten de Sâmî dillerinde miskin sözcüğü, Hammurabi yasalarında geçen ve uzun uzadıya açıklanan moşkîn teriminde olduğu gibi, bir başka ülkeye yerleşmiş bulunan yabancı anlamına gelmektedir.

1634. Yeri gelmişken, Halife Ebû Bekir zamanındaki bir uygulamayı hatırlatalım. Hîre şehrinin fethinden sonra, Ordu komutanı Hâlid ibn Velîd, Halife adına imzaladığı bir barış anlaşmasında şöyle diyordu:

           “... Ayrıca, başlarına bir felâket gelmesi ya da zengin iken fakir olması nedeniyle artık çalışacak durumda olmayan ve bu yüzden kendi dindaşlarının lütuf ve merhametine sığınmış olan bütün yaşlı kimseler benim tarafımdan cizye’den muaf tutulmuş olup, kendisi ve geçimini üstlendiği kişil...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Devlet gelirleri
« Posted on: 26 Nisan 2024, 14:56:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Devlet gelirleri rüya tabiri,Devlet gelirleri mekke canlı, Devlet gelirleri kabe canlı yayın, Devlet gelirleri Üç boyutlu kuran oku Devlet gelirleri kuran ı kerim, Devlet gelirleri peygamber kıssaları,Devlet gelirleri ilitam ders soruları, Devlet gelirleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes