> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Bedir savaşı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bedir savaşı  (Okunma Sayısı 1141 defa)
15 Ocak 2011, 09:35:24
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 15 Ocak 2011, 09:35:24 »



Bedir Savaşı


369. Ticarî mallarla yüklü bin kadar deveden oluşan zengin kervan avını elinden kaçırmasına rağmen, Resulullah (AS) Medine’ye hemen dönmedi. Kuşkusuz, bölgedeki kabilelerle yeni ittifak anlaşmaları yapmak istiyordu. On gün kadar sonra, Mekke ordusunun gelmekte olduğunu haber aldılar. Resulullah (AS), kendi birliklerinden sayıca üç misli kalabalık olan bu düşman ordusuyla karşılaşmaya karar verdi. Muhammed (AS)’ın savaş stratejisi ve taktiği anlayışını ortaya koyduğu bu savaşın askerî bakımdan bir değerlendirmesini386 yapmaksızın sadece, düşmanın bu savaşta 70 ölü ve bir o kadar da esir vererek ağır bir bozguna uğradığını, Müslümanların kaybının ise sadece 14 şehit olduğunu ifade etmekle yetineceğiz. Bu olayla ilgili belirtilmesi gereken birkaç husus vardır. Şöyle ki: Mekkeliler Bedir’de savaş kararı aldığı zaman hemşehrileri olan Zühre kabilesi onları bırakıp gitmişlerdir.387 Burada, Resulullah (AS)’ın annesinin bu kabileye mensup olduğunu hatırlatalım. Ancak tarihçiler bu olayı barış yanlısı olan el-Ahnes ibn Şerik’in çabalarına bağlarlar. Mekke Ordusu’nda Adî kabilesinden de hiçbir kimsenin bulunmadığı göze çarpar. Kuşkusuz burada da, akrabalarından Müslüman olan Ömer’in kişisel etkisini görmek gerekir. Ve son olarak, bu savaşta Resulullah (AS)’ın sancaktarı, Abdar kabilesinden Mus’ab ibn Umeyr idi.388 Mekke’de babadan oğula sancaktarlık görevini onun ailesi üstlenmişti. Bedir Savaşı’nda da Resulullah (AS) onu bu göreve seçerek şöyle demişti: “Mekkeli müşriklerin henüz yapmadığı bu atamayı yapmak ve bu ailenin haklarını tanımak zorundayız.” Yine o sıralarda Muhammed (AS), Mekke oligarşisinde babadan oğula elçilik görevini üstlenen Ömer’den, mesajını Kureyşlilere iletmesini isteyerek, bir savaş yapılmaksızın onların barış ve güven içerisinde evlerine dönebilecekleri haberini salmıştı. Ancak onlar savaştan başka bir şey istemiyorlardı. Buna karşılık onlar da, acele ile bir mesaj götürmek üzere Muhammed (AS)’e bir elçi gönderdiler.389 Daha sonraları Resulullah (AS) H. 6 yılında Ömer’i Mekke’ye, Kureyşliler nezdinde mesajını iletmek üzere bir kez daha görevlendirecek, ancak bazı kişisel nedenlerle bu görevden affını istemesi üzerine, Resulullah (AS) görevi Osman’a verecektir. 390 Bu olaylara bakarak, Resulullah (AS)’ın Medine’de kendi kurduğu Devlet ve Hükûmeti gerçek bir Mekke Şehir-Devleti olarak gördüğü sonucunu çıkarabiliriz. Sürgündeki Hükümet statüsüne sahip olarak, hem de jure (hukukî) hem de de facto (fiilî) hükümet olma koşulları da sağlanmaya çalışılıyordu. Hatta Kur’an’ın da Mekkeli müşrikleri eleştirirken bu varsayımı desteklediğini düşünmek mümkündür:

        “Onlar Mescid-i Haram’ın mütevellileri (gerçek sahipleri) olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah ne diye onlara azap etmeyecek? Oranın gerçek sahip ve yöneticileri sadece takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.” (Enfâl: 8/ 34)

370. Bu savaştan itibaren, Kur’an’da, Müslümanların giriştiği birçok savaşta kendilerine meleklerin de destek olduğundan söz edilir (bk. Âl-i İmrân: 3/124-126, Enfâl: 8/9, Tevbe: 9/26, Ahzab: 33/9). Bu ayetlerden ilki örnek bir nitelik taşımakta ve açıkça Bedir Savaşı’na göndermede bulunmaktadır. Bazı sonuçlar çıkarmak amacıyla ayetin çevirisini aynen verelim:

        “O zaman sen müminlere şöyle diyordun: İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi desteklemesi sizin için yeterli değil midir? Evet, siz sabreder ve Allah’tan hakkıyla sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler de Rabbiniz, özel işaretler taşıyan beş bin melekle sizi takviye eder. Allah bunu sırf size bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zira zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır.” (Âl-i İmrân: 3/124-126).

371. Bedir’de düşman ordusu 950 kişiden oluşuyordu ve bu münasebetle üç ila beş bin arasında melek söz konusu idi. Allah izin verdiği takdirde bir tek meleğin bile gücünün tüm yeryüzünün altını üstüne getirmeye yetebileceği dikkate alındığında, burada olduğu gibi, çok sayıda meleğin orada hazır olması, Resulullah (AS) ve ashabının hiçbir çıkar gözetmeksizin, sadece Allah’ın rızasını gözeterek yaptıkları bu savaşların ne denli yüce ve kutsal bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Ayette geçen “Allah bunu sırf size bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı” ifadesi de aynı noktaya işaret etse gerektir.

372. Resulullah (AS), kendi âdetine (Sünnetine) uygun olarak, savaş esirlerinin âkıbeti konusunda sahabesiyle görüş alış verişinde bulundu. İleri gelen bazı kimseler tüm esirlerin boyunlarının vurulmasında ısrar ediyorlardı. Aileler arasında kin güdülmesini önlemek için de, esirlerden her birinin, onun en yakın akrabası konumundaki bir Müslüman tarafından öldürülmesini istiyorlardı. Ancak Resulullah (AS) bu öneriyi geri çevirip, belli bir kurtulmalık (fidye) ödedikten sonra salıverilmelerini öneren Ebû Bekir’in görüşünü destekledi.391 Okuma-yazma bilen esirlerin kurtulmalığı ise her bir esir için sadece on Müslüman çocuğuna okuma ve yazmayı öğretmekti.392 Bu arada, esirin fidyeyi ödeyecek mali durumu olmadığı ya da kendisine yardım edecek bir yakını bulunmadığı için, hiç fidye vermeden salıverildiği de olmuştur.393 İslam aleyhine faaliyetlere artık katılmayacağına dair şeref sözü veren, ancak bu sözünde durmayan müşrik şair Ebû Azza’nın durumu böyledir. Ancak Uhud Savaşı’nda tekrar esir düşünce, Resulullah (AS), boynunun vurulmasını emretmiştir (bk. İbn Hişâm, s. 471, 556, 591).

373. Resulullah (AS), öldürülen düşman askerlerinin hiçbir şekilde cesetlerine bir zarar verilmemesini emretmiştir. Gerek Müslüman şehitlere gerekse düşmana ait cesetler, bizzat Resulullah (AS)’ın emriyle ve tabii ki birbirinden ayrı yerlere gömülmüşlerdir. 394 Savaş meydanından ayrılırken, savaş esirlerini, her biri bir esiri muhafaza edecek şekilde Müslüman askerler arasında dağıtmış ve esirlere iyi davranılmasını buyurmuştur.395 Giysisi olmayanların üstü başı donatılmıştır.396 Esirler, eşitlik ilkesi doğrultusunda, Müslümanlarla birlikte yemeğe oturuyorlardı; Hatta kimi kez muhafız askerler Resulullah (AS)’ın tavsiyesini o denli ciddiye almışlardır ki, kendi tayınlarını esirlere bırakıp birkaç hurma ile yetinmişlerdir.397 Bizzat Kur’an’da yer alan bir emre göre,398 esirlerin gıda ve bakımlarının (iaşe ve ibate), İslam Hükûmeti tarafından ücretsiz olarak sağlanması gerekmektedir.

374. Esirlerden ikisi daha sonra ölüme mahkûm edilmiştir399 ve anlaşıldığı kadarıyla bunun nedeni, vaktiyle Mekke’deki dinsel baskı döneminde bu kişilerin Müslümanları öldürmüş olmasıdır.

375. Diğer birçok ileri gelen Mekkeli başkanla birlikte Ebû Cehil de savaş meydanında öldürülmüştür. Ama nedendir bilinmez, Ebû Leheb bu askerî sefere katılmamış, ancak o zamanki örf ve adetlere göre, kendi yerine paralı bir asker göndermiştir.400

376. Büyük yankı uyandıran bu zafer karşısında Müslümanların sevinç ve neşesi kuşkusuz pek büyük olmuştur. Ancak bunun hemen arkasından Kur’an, müminlere, bu zaferin ne Resulullah (AS)’ın askerî dehası ve ne de Müslümanların cesaretleri sayesinde değil, ancak ve sadece İslam lehine bu zaferi takdir eden Allah sayesinde elde edildiğini hatırlatmıştır: “Ve attığın zaman da onu atan sen değildin. Fakat onu Allah attı.”401

377. Resulullah (AS)’ın bu ilk askerî karşılaşmada gösterdiği ve daha sonra da değişmeyecek olan tutum ve davranışı daha sonra İslâm savaş hukuku haline gelmiştir. Bu hukuk, savaş meydanında düşmanla olan ilişkileri, yaralı ya da esir düşmüş düşmanı, kadınları, çocukları, yaşlıları, hastaları, geri hizmet insanlarını ve savaşçı sayılmayan diğer kimseleri, ganimetleri vs. düzenlemektedir. Resulullah (AS)’ın bu uğurda vermiş olduğu talimatların amacı, insan kanının dökülmesini en aza indirgeyip, mal ve servetin tahrip ve israfını önlemekti. Onun Müslümanlara karşı gösterdiği iyi niyet ve şefkat de asla küçümsenemezdi: Bu savaş sırasında, Osman’ın hanımının ağır hasta olduğunu öğrenince, Osman’ın Medine’de karısının yanında kalmasına izin vermekle kalmamış, aynı zamanda, Osman’ı fiilen savaşa katılmış sayarak ona ganimetten pay ayıracak kadar ileri gitmişti (bk. İbn Kesîr, Sîre, II, 545, Kahire nüshası, 1964-6). Aynı şekilde Ebû Umâme de, Resulullah (AS)’le birlikte Bedir Savaşı’na katılmaktan geri kalmamak için, ağır hasta olan annesini geride bırakmıştı. Yine Resulullah (AS) durumu öğrenince, kendisine derhal Medine’ye dönmesini emretti; ama artık çok geçti (İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, “Künyeler” bölümü, Nº 69). Umm Varaka adlı bir kadın sahabe de hastabakıcı olarak Bedir Savaşı’na katılmayı çok istiyor ve savaş alanında şehit düşmeyi ümit ediyordu. Bir gün Resulullah (AS) bu hanımın şehit olacağı yolunda bir müjde vermiş, fakat çok tehlikeli olacağı için bu sefere katılmasına izin vermemişti (İbn el-Cevzî, Vefâ, s. 317). Kudâ’a kabilesinden Umm Kebşe el-Uzriye adlı kadın da, Resulullah (AS) tarafından bir başka askerî sefere katılmaktan caydırılmıştır (İbn Hacer, İsâbe, “Kadınlar” bölümü, Nº 1463).

378. Mekkeli müşriklerin en önde gelen başkanları Bedir Savaşı’nda ölünce, büyük kervanla birlikte kaçıp gitmiş olan Ebû Süfyân Mekke’nin başkanı oldu. Oğlu, kayınpederi, hatta kayınbiraderi Bedir Savaşı’nda ölen Ebû Süfyân, intikamını alıncaya kadar hanımına yaklaşmayacağına ve saçını sakalını kestirmeyeceğine yemin etti. Karısı da, akrabalarını öldürenleri bulup onların ciğerlerini yiyeceğine and içti.

379. Bu zafer, İslam’ın siyasal-dinsel yapısını daha da sağlam temeller üzerine oturttu. Muhammed (AS), savaşın başlayacağı sırada secdeye kapanıp Allah’a yönelerek, şu ifadelerle O’ndan yardım istediğinde, durumu hiç de abartmıyordu:

        “Allahım! Eğer şu küçük Ordu dağılıp...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bedir savaşı
« Posted on: 18 Nisan 2024, 04:39:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bedir savaşı rüya tabiri,Bedir savaşı mekke canlı, Bedir savaşı kabe canlı yayın, Bedir savaşı Üç boyutlu kuran oku Bedir savaşı kuran ı kerim, Bedir savaşı peygamber kıssaları,Bedir savaşı ilitam ders soruları, Bedir savaşıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes