> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > İslam Peygamberi > Bazı din değiştirme olayları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bazı din değiştirme olayları  (Okunma Sayısı 1269 defa)
18 Ocak 2011, 11:02:07
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 18 Ocak 2011, 11:02:07 »



Bazı Din Değiştirme Olayları


171. Hatice, Zeyd, Ali ve Ebû Bekir’den sonra İslâm’ı kabul edenlerin başında Yenbu yakınlarındaki Gıfar kabilesinden Ebû Zerr olmuştur. Onun başına gelenler bir ibret tablosu niteliği taşır. Gıfârîler, şehirler arası yollarda yaptıkları hırsızlıklarla ve Ka’be’ye hac için gelenlerin bile mallarına saygı göstermeyip yağmalamalarıyla ün kazanmışlardı. Ebû Zerr de akrabalarının yaşantısını paylaşmakla birlikte, son derece duyarlı bir insandı. Müslim’in Sahîh’inde geçen bir hadise göre,212 Allah’ın haram aylarında bazı ilkelerin çiğnenmesi ile ilgili bazı olaylar ve belki de Gıfârîlerin arazisinden geçerek hacca gitmekte olan kafileler arasındaki birçok kadın ve çocuğun acı dolu çığlıkları, kendisini pişmanlığa yöneltmiş, daha sonra da kabile mensuplarının azarlarını duymamak için onları terketmişti. Yaşlı annesi ve küçük erkek kardeşiyle birlikte, annesinin akrabalarına sığındı. Kaynağı Resulullah (AS)’a dayanan bir hadiste, Ebû Zerr durumunu şöyle açıklamaktadır: “İslâm’dan önce, üç yıl boyunca Allah’ın bana telkin ettiği biçimde ona ibadet etmiştim.” Bir süre sonra, sığındığı bu yeri terk ederek güneye, kendisinin yapmış olduğu şeylerden dolayı hacıların çok çekmiş olduğu Mekke’ye yöneldi ve şehrin dışında bir köye yerleşti. Bir gün bir yolcudan, kutsal şehirde birisinin putperestliğe karşı dinî bir hareket başlattığını öğrendi. Ebû Zerr, daha fazla bilgi toplaması için kardeşini Mekke’ye gönderdi. Eve döndüğünde, kardeşi şunları anlattı: “O da senin gibi biri: Tek bir Allah’a ibadet ediyor, iyilik yapmayı emrediyor; ayrıca kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu söylüyor. Mekkeliler kendisini bir şair ya da gizli şeyleri bilen bir kâhin olmakla suçluyorlar. Tamam, ben ünlü bir şairim, ama o kesinlikle bir şair olamaz. Kâhinlere gelince, ben öylelerine çok rastladım, ama o onlara hiç benzemiyor: kâhinler yalancı kimselerdir, oysa o, sözü doğru bir insan olarak biliniyor ve iyiliği emredip, kötülüğü yasaklıyor.” Ebû Zerr, uzun zamandır aradığı insanın o olduğunu anlamıştı. O zaman aceleyle tek başına şehre doğru yöneldi, ama buluşmak istediği kimsenin adresini hiç kimseye sormadı. Görünüşe bakılırsa İslam’a karşı gösterilen baskı oldukça şiddetliydi. Bir ay boyunca burada kalıp, gece gündüz demeden, buluşmaya geldiği insanı Ka’be’nin avlusunda arayıp durdu. Bir gün, inanılmaz derecede sefil bir durumda avluya giren bir adam gördü. Ebû Zerr onun bir Müslüman olduğunu sanıp, ona Muhammed (AS)’ın adresini sordu. Ama yanılmıştı, zira sorduğu kimse: “Ey Kureyşliler, işte bir Müslüman!” diye bağırdı ve herkes zavallı Ebû Zerr’in üzerine çullanıp onu acımasızca dövdüler. Ebû Zerr hikâyesini şöyle sürdürür: “Kendime geldiğimde sanki (yaralarımdan akan kanlarla) kırmızıya boyanmış bir puta dönmüştüm.”

172. Bir başka olay da şudur: Bir gece Ka’be’nin etrafında iki kadının tavaf etmekte olduklarını gördü ve onların İsâf ve Nâ’ile adlı putlara dua ettiklerini işitti. Ebû Zerr kendini tutamayıp, “Onları evlendirseniz ya!” diye bağırdı. (Hatırlanacağı gibi, efsaneye göre, bir erkek ve bir kadının heykelleri olan İsâf ve Nâ’ile, aslında Curhumlu iki âşıktı. Şehvânî arzularını mabedin içinde gizlice tatmin etmek isterken, o anda taş kesilmişlerdi. İnsanlar, bir uyarı olsun diye bu taşları yüksekçe bir yere koymuşlar, ama sonraki kuşaklar olayı unutup, onlara tapınmaya başlamışlardı.) Aslında Ebû Zerr şunu demek istiyordu: İsâf ve Nâ’ile adlı bu iki aşık kendi arzularını yerine getirememişken, sizin arzularınızı nasıl yerine getirebilsinler? İki kadın, tek başlarına oldukları için, bu kadar büyük bir “küfür” vesilesiyle de olsa gece vakti tartışmaya cesaret edemediler ve tehditler mırıldanarak uzaklaştılar. Dönüp giderken hala aralarında konuşmayı sürdürüyorlardı. Tesadüfen Muhammed (AS) yolda onlarla karşılaştı ve kendilerine ne olup bittiğini sordu. Onun kim olduğunu bilmeyen kadınlar, olaydan ona da bahsettiler. Ebû Bekir’i yanına alan Muhammed (AS), Ka’be’nin avlusuna geldi ve uzun zaman ibadet etti. Kendisini ona takdim etmediği halde, Ebû Zerr onu tanıdı ve kendisine doğru ilerleyip “Allah’ın Resûlü” diyerek selamladı. Muhammed (AS) ona kim olduğunu sordu ve Gıfâr kabilesinden olduğunu öğrenince, elini alnına koyup düşünmeye başladı. Sonra aralarında şöyle bir konuşma geçti:

        -Ne zamandır buradasın?

        -Otuz gündür!

        -Ne yiyip içiyorsun ?

        -Gece gündüz, Zemzem kuyusunun suyundan başka hiçbir şey yiyip içmiyorum, yine de kilo aldım!”

        Ebû Bekir onu misafiri olarak evine götürüp, kendisine yiyecek bir şeyler verdi. Ertesi gün Ali gelip onu aldı ve Resulullah (AS)’ın yanına götürdü. Ebû Zerr böylece İslâm’ı kabul etti. Ancak, Mekke’de yabancı olduğu için, şehirdeki bir aile ile “eman” anlaşması yapmadan uzun süreli olarak burada kalması onun için sakıncalıydı. İmanın uygulanması konusunda birkaç gün bilgilendirdikten sonra, Resulullah (AS) ondan, kendi kabilesine gidip, İslâm’ı orada yaymasını emretti.213 Hicret sırasında Medine’deki İslâm hükümetinin emrine girmek üzere ilk yola çıkanlar, daha sonra da göreceğimiz gibi, işte bu Gıfârîlerden başkası değildi.

173. Sa’d ibn Ebî Vakkâs da Müslüman olma şerefini kazanan altıncı kişi olmuştur.214 İslâm’ı kabul edişiyle ilgili ayrıntılar bilinmemektedir; ancak, şurası kesindir ki, Ebû Bekir, bedeni, ruhu, ve servetiyle kendisini İslâm dâvâsına adamış, sadece kendi ailesini değil, aynı zamanda arkadaşlarından birçoğunu da, kendi çabaları sonucunda, zaman içinde yavaş yavaş yeni inanç hareketine katmıştır ki bunlar arasında adını andığımız Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Zübeyr ibn el-Avvâm, Abdurrahman ibn Avf, Talha ibn Ubeydullah bulunmaktadır; hatta bir hadise göre, üçüncü halife Osman da Ebû Bekir’in çabaları sonucunda İslâm’ı kabul etmiştir. Hepsi de genç ve Mekke’nin ileri gelen ailelerinden olan bu insanlar, kendi kabileleri içinde az ya da çok güçlüklerle karşılaşmışlar, kimileri ayaklarından zincire vurulurken, bir kısmı da ana-babalarından dayak bile yemişlerdir.

174. Tarihçiler, Resulullah (AS) ve bağlılarına karşı eziyet ve sıkıntı verenlerin başında yer alan Mekkelilerin uzun listelerini çıkarmışlardır.215 Bütün büyük ailelerin bu listelerde yer aldığı göze çarpar. Bizim özellikle dikkatimizi çeken şey, eziyet ve işkence uygulamasında başı çeken kimselerin, çoğunlukla bu Müslümanların kardeş, yeğen, hatta kimi kez oğul şeklinde en yakın akrabaları olmalarıdır. Resulullah (AS)’ın dini yayma çabalarına, kendisine gelen ilk “görüntü”den ancak üç yıl sonra başladığını görmüştük. Belâzurî konuya şöyle açıklık getirir:216 Mekkeli Müslümanlar Muhammed (AS)’ın ilâhî tebliğ görevine başlamasının 5. yılında, doğdukları şehri terk edip Habeşistan’a sığınmak zorunda kaldılar. Yine bu tarihçinin düzenlemiş olduğu muhacirler listesinde Mekkeli 75 erkek ve (Habeşistan’da 9 çocuk doğuran) 9 kadınla birlikte, Mekkelilerden sığınma hakkı almış yabancı uyruklu 25 mevla vardı. Bu 109 Müslümanın hepsi de hür insanlardı; ilk Müslümanlar arasında kölelerin sayısı pek azdı. Bütün bunlar sadece iki yıllık bir gayretin sonucuydu. Bu hicret hareketi, dinî baskı ve zulmün ulaştığı boyutun çok açık bir göstergesidir.

175. Kölelerin durumu daha da kötü idi: Dövüldüler, kavurucu yaz sıcağında çırılçıplak kumlara yatırıldılar, kadın erkek demeden, boyunlarına ip geçirilip sokaklarda sürüklendiler. Bazı köle sahipleri, İslâm’ı kabul eden kölelerinin vücutlarını kızgın demirle dağladılar. Bunlardan kimileri bu işkencelere dayanamayıp öldüler. Ebû Bekir, bunları koruyan kişilerin başında geliyordu. Erkek kölelerden Bilal ve Amir ibn Fuheyre’yi, kadınlardan da Umm Ubeys, Zinnîre, Nahdîye ve Lubeyne’yi bedellerini ödeyip satın aldı ve onları azat etti.217 Başka köleleri de satın almak istemiş, ama sahipleri, yüksek bir fiyat karşılığında bile onları satmayı reddetmişlerdir.

176. Kimileri Habeşistan’a hicret etmiş olan müminlerin başlarına gelen acıklı durumlardan kendini kurtarmaktan tamamen uzak durumdaki Resulullah (AS), bu tür işkence ve hakaretlere herkesten daha fazla maruz kalmıştı. Ebû Cehil onun özellikle Ka’be’nin avlusunda alenen ibadet etmesini yasaklamış, ancak onun bu yasağına kulak asmadığı için, bir gün namazda secdede iken bir devenin karnını ve bağırsaklarını Resulullah (AS)’ın başından aşağı boca edip boşaltmıştı. Kızı tarafından bulunduğu yerden kaldırıldığında, Resulullah (AS)’ın neredeyse nefesi kesilmişti.218 Ukbe ibn Ebî Mu’ayt da namaz kıldığı bir sırada Resulullah (AS)’ı harmanisi ile boğmaya kalkışmıştı.219 Hakaretler yağdırmanın, serbestçe konuşmasına ve tebliğ görevini yerine getirmesine engel olmanın dışında, bu tür olaylar her gün olmaktaydı. İşkence ve zulüm yapanlar arasında, Ebu’l-Esda’ el-Huzelî ve Adiy ibn el-Hamrâ el-Huzâî gibi Mekke dışından gelen yabancılara bile rastlamak mümkündü.

177. Hiçbir şey, ne Resulullah (AS)’ın ne de ashabının inancını ve insanlığın hayrı ve kurtuluşu uğruna karşılıksız ortaya koydukları fedakârlık duygusunu sarsmadı. Resulullah (AS)’ın uğradığı böyle bir haksızlığa karşı tepki gösterdiğine dair elimizde bir kayıt olmamakla birlikte, birkaç yıl sonra meydana gelen bir olayda bu tepkinin ne olduğunu anlayabiliriz: H. 3. yılında meydana gelen Uhud Savaşı sırasında Resulullah (AS) yaralanmıştı; çevresindeki sahabeleri, düşmanları aleyhine Allah’a dua etmesini kendisine önerdiklerinde, Muhammed (AS) iki elini kaldırıp: “Ya Rabbi! Halkımı doğru yola ilet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar!”220 diye dua etmiştir.

178. İbn Hacer’in bize bildirdiğine göre,221 bu ilk zamanlarda Resulullah (AS), Mekke halkı ile ilişkileri iyice kısıtlandığı sırada, ashabının başına geçip, Ka’be’nin avlusunda cemaatle namaz kıldı. Bu namaz öyle bir kargaşaya neden oldu ki, H...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bazı din değiştirme olayları
« Posted on: 19 Nisan 2024, 02:40:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bazı din değiştirme olayları rüya tabiri,Bazı din değiştirme olayları mekke canlı, Bazı din değiştirme olayları kabe canlı yayın, Bazı din değiştirme olayları Üç boyutlu kuran oku Bazı din değiştirme olayları kuran ı kerim, Bazı din değiştirme olayları peygamber kıssaları,Bazı din değiştirme olayları ilitam ders soruları, Bazı din değiştirme olaylarıönlisans arapça,
Logged
19 Ocak 2015, 00:18:07
Derya 7/B

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 285


« Yanıtla #1 : 19 Ocak 2015, 00:18:07 »

Esirgeyen ve Bağışlayan Allah katından indirilmiştir. Bu, bilen bir topluluk için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır. Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir, dolayısıyla dinlemezler.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes