> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Kalb
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kalb  (Okunma Sayısı 1714 defa)
26 Ocak 2010, 18:21:16
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 26 Ocak 2010, 18:21:16 »



Kalb
 Evliyânın meşhûrlarından Ahmed bin Âsım Antâkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, "Allahü teâlâya kendisiyle yakın olabileceğimiz en üstün şey nedir?" diye sordular:"Kibir, riyâ, haset (çekememezlik), gıybet, kin, kızma, dünyâya düş­künlük, uzun emel sâhibi olmak gibi, insanın içine dâir günahları (kalp hastalıklarını) terk etmektir." buyurdular.

Bunun üzerine "İnsanın içine ait günahlarının, dışına ait günahlardan üstün olması nasıl olur?" diye sorduklarında: "Çünkü, bâtına ait günahlar terkedilince, zâhirî (dış) günâhlar kendiliğinden kaybolur." buyurdular.

Ahmed bin Âsım Antâkî hazretlerine; "Kalbin selâmeti nedir. Kalbi­mizi mânevî hastalıklardan korumak için ne yapalım?" denildikte de şu veciz ve tesirli sözlerini söyleyiverdi:

"Kalbin mânevî hastalıklardan muhâfazası için şunlara dikkat etmek lazımdır: 1. Ahlâkı güzel olanlarla oturmak, 2. Kur´ân-ı kerîm okumaya devâm etmek, 3. Fazla yemek yememek, 4. Gece namazlarına devâm etmek, 5. Seher vaktinde Allahü teâlâya yalvarmak, istiğfâr etmek (Allahü teâlâdan af ve mağfiretini istemek)."

Evliyâ sultan Ahmed Câhidî Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retlerine; Talebelerinden birisi sohbet esnâsında kalbin ne şekilde ter­biye edileceğine dâir sorduğu suâle şu cevâbı verdi:

"Tarîkatlarda asıl olan kalbin çeşitli hastalıklarından temizlenerek şifâ bulmasını temin etmek, onu güzel sıfatlarla süslemektir. Allahü teâlâya yaklaşmanın yolları tövbe, nefsini hesâba çekme, yaptığı işlerden gurura kapılmama ve ümitli olmak gibi kalbî makamlarla, doğruluk, samîmiyet, ihlâs, sabır gibi güzel hasletlerdir. Tasavvuf yolunda yürüyen kimse bu vasıflarıyla cenâb-ı Hakk´a yaklaşırsa, mârifet ehlinden olur ve bu sûretle en yüksek derecelere kavuşur."

Buhârâ´da yetişen en büyük velîlerden Alâeddîn-i Attâr (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) anlatır: "Dervişlerden biri, birgün bana, kalbin nasıl ol- duğunu sordu.

"Nasıl olduğunu bilmiyorum." dedim. O;

"Ben kalbi, üç günlük ay gibi görüyorum." dedi. Bunu üstâdım ve efendim Şâh-ı Nakşibend hazretlerine anlattım.

"Bu, onun kalbine göredir." buyurdu. Ayakta duruyorduk. Ayağını ayağımın üzerine koydu. Birden kendimden geçtim. Bütün mevcûdâtı, Arş-ı a´lâyı kalbimde bir arada gördüm. Kendime gelince;

"Gördüklerini anlat." buyurdu. Anlattım. Bunun üzerine;

"Gönül budur. O dervişin sandığı gibi değil. Allahü teâlâya, kalbin ya­kın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mahlûkların en üstünü, en şe­reflisi kalbdir. Kalb, bilinmiyen sırlarla dolu bir âlemdir, her şeyi kendinde bulundurur. Görüldüğü gibi kalb, her şeyden geniş bir latîfedir. Böyle olunca, onu bir kimse nasıl anlayabilir. Bunun için hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ; "Yere ve göğe sığmam, mü´min kulumun kalbine sığarım." bu­yurdu. Bu, derin sırlardandır." buyurdular.

Alâeddîn-i Attâr hazretleri; Gönülde Allahü teâlânın sevgisini bulun­durmak hakkında: "Bir kimse susup duruyorsa, onun bu hâli, şu üç şey­den boş olmamalıdır. 1. Gönüle kötü duyguların girmesini önlemek, 2. Allahü teâlâyı sessiz sessiz zikretmeyi, anmayı sağlamak, 3. Kalb halle­rini gözetmek.

"Gönüle Allahü teâlânın düşüncesinden başkasını koymamaya ça­lışmak zordur. O gönüle gelen şeyleri tamâmen atıp uzaklaşmak ise, mümkün değildir. Yirmi sene gönlüme bir şey koymamaya çalıştım. Sonra yine geldi. Geldi ama, gönlümde yer bulamadı."

"Amellerin en güzeli, gönülden geçenleri araştırmaktır. İyi mi geliyor, kötü mü geliyor bilmektir." Buyurdular.

Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin on ikincisi olan Ali Râmitenî (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerinin zaman zaman sohbetlerinde sorduğu suâllere karşı şöyle buyurdular: "Allahü teâlâ, mümin bir kulunun gönlüne bir gecede üç yüz altmış defâ nazar eder." sözünün mânâsı şudur: "Kalbin, vücûda açılan üç yüz altmış penceresi vardır. Gönül, Allahü teâlânın zikriyle kaynayıp coşunca, Allahü teâlâ o kalbe nazar eder. Bu nazar ile kalbe doğan feyzler ve nûrlar, bu üç yüz altmış koldan bütün vücûda yayılır. Böyle nûrların ve feyzlerin yayıldığı bir uzuv, kendi haline göre zevkle ibadet eder, yapılan tâat ve ibâdetler­den lezzet alınır."

Bir gün bir kişi Ali Râmitenî hazretlerinin huzuruna gelip, kalbinin da­ğınıklığından ve kendisini ibâdetlere tam veremediğinden bahsetti. Şeyh hazretleri şu şiiri okudular:

Birisiyle oturup kalbin toparlanmazsa,

Kalbindeki dünyâ derdini senden almazsa,

Onun ile sohbetten etmez isen teberrî,

Sana yardıma gelmez azîzândan hiçbiri.



Büyük velîlerden ve fıkıh âlimi Ayn-ül-Kudât Hemedânî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) bir sohbetinde şöyle buyurdular: "Kalp, Allahü teâlânın evidir. Dâvûd aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! Seni nerede arayayım!" deyince, cevap olarak; "Ben, benim için kalpleri kırılmış, benim için kalpleri harâb olmuşların (evliyânın) yanındayım." buyruldu. Yine bu mâ­nâdaki hadîs-i kudsîde buyruldu ki: "Yere ve göğe sığmam, ancak mü­min kulumun kalbine sığarım."

"Hadîs-i şerîfte buyruldu ki; "Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, kalbleri güneşten daha parlak, fiilleri (amelleri) peygamberlerin amelleri gibidir (yâni kerâmetleri vardır). Onlar, Allah katında şehîdler mertebe­sindedirler."

Bir talebesine şöyle nasîhat etti: Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nef­sine uyma! Şüphe ettiğin işlerde kalbine danış! Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günahtır." Yine hadîs-i şerîfte; "Helâl olan şeyler belli­dir. Haramlar da bildirilmiştir. Şüpheli olanlardan kaçınız. Şüphesiz bil­diklerinizi yapınız!" buyruldu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, şüphe edilen ve kalbi sıkan şeyi yapmamalıdır. Şüphe edilmeyeni yapmak câiz olur. Şüpheli bir şeyle karşılaşınca, eli kalb üzerine koymalı. Kalp çarpması artmazsa, o şeyi yapmalı. Eğer fazla çarparsa, yapmamalıdır. Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Elini göğsüne koy! Helâl şeyde kalp sâkin olur. Ha­ram şeyde çarpıntı olur. Şüpheye düşersen yapma! Din adamları fetvâ verseler de yapma!" Îmânı olan kimse, büyük günâha düşmemek için, küçük günahtan kaçar.

Mısır´ın büyük velîlerinden Ebüssü´ûd Ebü´l-Aşâir el-Bâzinî (rah- metullahi teâlâ aleyh) bir vâzında, güzel ahlâkın ve kötü huyların menşe- ini, kaynağını şöyle anlattı: "Bütün güzel huylar kalbden, kötü huyların tamâmı ise nefsten doğar. İyi huylu olmak istediğini söyleyen doğru söz- lü bir kimse, hemen nefsini tezkiye edip, dînin emir ve yasakla­rına itâat eder bir hâle getirmeli, kalbini de tasfiye ile, Allahü teâlâdan başka şey- lerin sevgisini ondan çıkarmalı, bütün günahlar ve kötü düşün­celerden temizlemelidir. Tâ ki böylece, kötü huylar, güzel ahlâka çevril­miş olsun. Kötü huylar gidip, yerini iyi huylar alınca, kalbden şek ve şüphe kalkıp, yerini tasdîk alır. Şirk yok olur. Gizli ve âşikâr Allaha ortak koşulmaz. Kalpte ve bütün âzâlarda Allahü teâlânın tevhîdi yâni O´nu, eşi ve benze- ri bulunmayan tek bir varlık olarak tanımak hâsıl olur. Dilde ve kalpteki çekişme duygusu yok olup, Hakka teslimiyet meydana gelir. Başa gele- ne ve emredilene kızıp îtirâz etmek şöyle dursun, tam teslimi­yet hâli hâ- sıl olup, cenâb-ı Hakkın takdîr ettiği her şeye râzı olunur. Her iş, Allahü teâlâya ısmarlanır. Gaflet sona erer, cenâb-ı Hakka yakınlık ve her ân O´nunla olmak düşüncesi hâsıl olur. Tefrikadan kurtulup, cemiyyete, yâni Allahü teâlânın dostları ile bir ve berâber olmaya çalışı­lır. Tabiatındaki sertlikler, kabalıklar, kırıcı ve incitici davranışlar yok olup, onların yerini yumuşaklık, latîfeler ile güzellikler ve tatlılıklar alır.

Kalb temizlenip, nefs doğru yola girince, insanın her hâli değişir. Ar­tık kimsenin ayıpları görülmez olur. Gözler, insanların hep iyi hâllerini gö­rür. Onlara karşı kalbde bulunan katılık, acıma duygusu, şefkat ve mer­hamete dönüşür. Kin, hased gibi düşmanlıklar terkedilip onlara nasîhat etmek, hep iyilik yapmak duyguları ortaya çıkar. İnsanlar arasında düş­manlıklar tamâmen ortadan kalkıp, herkes birbirine nasîhat etmeye başlar. Güzel ve tatlı nasîhatlerle, insanlar birbirini doğru yola çağırırlar. Artık bundan sonra, cenâb-ı Hakkın rızâsına kavuşmak isteyen bir kim­sede, nazlanmak kalmaz, korku başlar. Bu korku ondaki hâllerin iyiliğe çevrilmesi sebebiyledir. Kendisinde iyi hâllerin meydana çıktığı kimse, kusûrunu bildiği ve aczini anladığı için korkar ve kusurlarının hesâba sığmayacak kadar çok olduğunu bilir. Allahü teâlânın kendi üzerindeki hakkını, hiçbir zaman ödeyemeyeceğini, kendisine nasîb edilen sayısız nîmetlerin, hayırlı işlerin şükrünü yapmaktan âciz olduğunu anlar. İşte bu anlayışa erişen kimse, Allahü teâlâya hakkı ile kulluk etmeye başlar. Kalbinde tam bir tevhîd hâsıl olur. Gönlündeki mâbûdlar teker teker yıkı­lıp gider. Hâlleri ve yaşayışı güzelleşir. Cennet´tekilerin yaşayışı gibi, hep Allahü teâlâ ile berâber olarak yaşar. Daha dünyâda iken, Cennet hayâtı yaşamaya başlar. Buraya kadar sayılan bu güzel huyların hepsi, pey­gamberlerin, sıddîkların, evliyânın, sâlih kulların, ilmiyle amel eden âlim- lerin ahlâkıdır."

Ebüssü´ûd el-Bâzinî hazretleri; Nasihat isteyen bir talebesine şöyle buyurdu: "Bir kimse, seni dünyâlık şeylerle anar ve senin yanında onları överse, ondan kaçın! Yine bir kimse, Rabbine karşı senin gaflete dal­mana sebeb olursa, ondan yüz çevir, derhal ayrıl! Dünyâ sevgisini doğu­ran her türlü maddî düşünceyi ve buna benzer meşgaleleri kalbinden söküp at. Seni, Allahü teâlâyı hatırlamaktan alıkoyan her ne olursa ol­sun, bundan yüz çevir! Kafanda ve kalbinde yer eden lüzûmsuz hâtıra­larla oyalanıp durmaktan sakın. Böyle düşüncelerden keder meydana gelir. Çok kerre kederden de gaflet hâsıl olur. Böyle olunca, insanda nefsânî arzular harekete geçer. Bu istek...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kalb
« Posted on: 18 Nisan 2024, 20:55:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kalb rüya tabiri,Kalb mekke canlı, Kalb kabe canlı yayın, Kalb Üç boyutlu kuran oku Kalb kuran ı kerim, Kalb peygamber kıssaları,Kalb ilitam ders soruları, Kalb önlisans arapça,
Logged
02 Temmuz 2016, 17:25:04
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 02 Temmuz 2016, 17:25:04 »

Esselamu aleykum.allaha tevekkul eden imanini islam dini uzerine sabit kilan ve kalbini ruhunu ibadetleri ile besleyen kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun paylasimdan kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes