>
Forum
>
๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑
>
İslam Kültürü
>
İslam Kültürü K-Z
>
Keramet
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
« önceki
sonraki »
Yazdır
Gönderen
Konu: Keramet (Okunma Sayısı 2635 defa)
27 Ocak 2010, 15:48:25
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
Çevrimdışı
Cinsiyet:
Mesaj Sayısı: 25.839
Keramet
«
:
27 Ocak 2010, 15:48:25 »
Keramet
Hangi peygamberin ümmetinden olursa olsun, velîlerden âdet dışı yâni fizik, kimyâ ve fizyoloji kânunları dışında meydana gelen şeyler, hâdiseler, üstünlükler kerâmet diye isimlendirilir. Allâme Ahmed Hamevî´nin dediği gibi, Allahü teâlâ, sevdiği kullarına kerâmetler ihsân eder. Velîler, kerâmetlerini saklarlar. Kimsenin duymasını istemezler. (E. Ans. c.1, s. 18) İmâm-ı Rabbânî "Kerâmet haktır. Şirkten yâni Allahü teâlâya ortak koşmaktan, kaçıp kurtulmak, mârifete kavuşmak, kendini yok bilmek kerâmettir." demektedir. (E. Ans. c.1, s. 18)
Abdülganî Nablüsî ise; "Kendisine kerâmet hâsıl olan velî, bu kerâ- metin yalnız Allahü teâlânın dileği ve kudreti ile yaratıldığını, kendi dile- ğinin ve kudretinin hiç bir tesiri olmadığını bilmektedir." demiştir. (E. Ans. c.1, s. 18)
Hindistan evliyâsından ve Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerinden iki tanesi bir yolculuktan hocalarına dönüyordu. Yolda kendi aralarında konuşurlarken; "Hocamızın yüksek huzurlarına kavuştuğumuzda, bize ikrâm olarak ne istiyelim?" dediler. Biri; "Bana bir seccâde vermesini isterim." öbürü; "Bana bir takke vermesini arzu ederim." diye konuştu. Huzurlarına varınca, Abdullah-ı Dehlevî herkese, ar- zu ettiği şeyi ikrâm etti.
Evliyânın büyüklerinden Abdullah bin Ebû Bekr el-Ayderûs (rah- metullahi teâlâ aleyh) hazretleri hakkında, Fakîh Îsâ bin Muhammed şöy- le anlatır: Uzak bir diyârda idim. Abdullah el-Ayderûs´u açıkça bulunduğum yerde görmeyi temenni etmiştim. Mescide gittim. Oraya bir dilenci ve yanında birisi gelip benden bir şey istedi. Bir şey vermedim. Oradan ayrılıp başka yere gittim. O dilenci ve yanındaki kişi benim arkamdan geldi. Sonra yine yanıma yaklaşarak benden bir şeyler istedi. Yine yüz vermedim. Bunun üzerine o dilenci ve yanındaki ayrılıp gitti. Bir müddet sonra ben, Abdullah el-Ayderûs´un bulunduğu yere döndüm. Şeyh Abdullah´ın yanına giderek; "Ben sizi gittiğim yerde alenen görmeyi temenni ettim. Lâkin bu isteğim hâsıl olmadı." dedim. Bunun üzerine Ebû Muhammed el-Ayderûs; "Sana alenî görünmem hâsıl oldu. Falan gün duhâ vaktinde sen falan mescidde idin. Senin yanına bir dilenci geldi. Yanında birisi de vardı. Senden bir şeyler istediler. Onlara bir şey vermedin. Sonra kalkıp bir yere gittin. Onlar da seni tâkib etti ve yine bir şeyler istediler. Yine yüz vermedin. İşte o dilencinin yanındaki ben idim. Ben, senin yanına o kılıkla gelmiştim." dedi. Ben; "Efendim! Sizin dedikleriniz doğrudur. Fakat o size fazla benzemiyordu." deyince, Şeyh Abdullah da; "Eğer ben bu hâlimle senin yanına gelse idim, sen beni tanır ve insanlara haber verirdin." buyurdu.
İsfehân´da yetişen evliyânın büyüklerinden ve meşhurlarından Abdullah-ı İsfehânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Allahü teâlânın velî kullarından birinin cenâzesinde bulundu. Cenâze defnedildikten, kabre konulduktan sonra, birisi telkine başlıyacaktı. Telkîn için kalkınca, Abdullah-ı İsfehânî hazretleri tebessüm etti. Talebelerinden birisi sebebini sordu. Buyurdular ki: O hoca telkîne başlayınca, kabre koyduğumuz bu mübârek zât bana; "Ey Necmüddîn! Hiç hayret etmiyor musun ki, kalbi ölü o- lan bu hoca, hakîki hayâta yeni başlayan diri bir kimseye telkîn veriyor." dedi. Bunun için tebessüm ettim.
Yemen âlimlerinden birisi şöyle anlatmıştır:
Bir sene hacca gitmiştim. Yola çıktığımda da, babam ağır hasta idi ve yatıyordu. Mekke-i müker- remeye ulaştım. Hac vazîfesini edâ ettim. Fakat devamlı babamın duru- munu düşündüğüm için, gönlüm perişân bir vaziyette idi. Abdullah-ı İsfe- hânî hazretleri de orada idi. Durumumu ona anlattım. Babamın durumu- nu anlayıp bana bildirmesi için yalvardım. Başını önüne eğip bir müddet düşündü. Sonra; "Babanız o şiddetli hastalıktan kurtulmuş, sedirinin üze- rinde oturuyor. Elinde misvâkı var. Etrâfına kitaplarını koymuş." Buyu- rup, babamın şeklini ve şemâlini de tarif etti. Hâlbuki daha önce onu gör- müş değildi.
Abdullah el-Kassâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri şöyle anlatmıştır:
Bir zamanlar hacca gitmek üzere yola çıkmıştım. Şirâz âlimleriyle görüştüm. Bana dediler ki: "Abdullah-ı Tüsterî ile görüştüğün zaman o- nun fazîletini, üstünlüğünü kabul ettiğimizi ve selâmımızı söyle. Arefe gününde evinden çıkıp hacılarla vakfeye durduğunu işittik. Bu haber doğru ise bildirsin de bizim bu kerâmeti hususunda tereddüdümüz kalmasın."
Abdullah-ı Tüsterî hazretlerinin yanına varınca selâm verdim. Üzerinde uzun bir elbise vardı. Kendinden geçmiş bir halde oturuyordu. Onu görünce üzerime bir heybet düştü. Konuşmağa cesaret edemedim. Yanında bir yere oturdum O sırada bir kadın geldi;
-Efendim benim kötürüm bir oğlum var. Şifâ bulması için duânızı almaya geldim. dedi.
Abdullah Tüsterî:
-Onu niçin Rabbine havâle etmedin? deyince, kadın:
-Siz Rabbimizin sevgili kulusunuz. dedi.
Abdullah-ı Tüsterî bana doğru baktı ve işâret etti. Hemen kalkıp elinden tuttum. Ayağa kalkıp, ayakkabılarını giydi ve Şat Nehri kenarına gitti. Kadın da peşinden geldi. Kötürüm çocuk nehirde bir sandal içinde oturuyordu. Çocuğa:
-Elini uzat! dedi.
Annesi: -Elini uzatamaz. deyince,
-Sen çocuğu bırak, ondan ayrıl. buyurdu.
Bu sırada çocuk elini Abdullah-ı Tüsterî hazretlerine uzattı. "Ayağa kalk!" deyince de kalktı. Sonra da sandal sâhibi onu kenara yaklaştırdı ve kötürüm çocuk artık yürümeye başladı. Abdullah-ı Tüsterî çocuğa ab- dest aldırdı ve iki rek´at namaz kılmasını söyledi. Çocuk namazı kılınca, annesine:
-Oğlunun elinden tut! buyurdu. Kadın da elinden tutup götürdü.
Onun bu kerâmetini görünce şaşırdım. Yanına yaklaşıp Şiraz âlim- lerinin sözlerini söyledim. Bir müddet başını eğip durdu. Sonra:
-Ey dostum! Bu insanlar dilediğini yapan Allahü teâlâya inanırlar mı? dedi.
-Evet efendim, dedim. Sonra;
-Onlar, ondan ne istiyorlar? buyurdu.
Yemen´de yetişen Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve evliyâdan Abdullah Yâfiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) etrafında toplanan insanlara İslâm dîninin emir ve yasaklarını anlattı. Kabir ziyâretine karşı çıkan ve evliyânın kerâmetini inkâr edenlere cevaplar verdi. Bozuk îtikâd, inanış sâhibi olan İbn-i Teymiyye´ye cevaplar verdi. Evliyânın kerâmetiyle ilgili olarak kendisine soru soran talebelerine şöyle buyurdu:
"Allahü teâlânın yardımı ile derim ki, evliyâda kerâmetlerin zuhûru, meydana gelmesi, aklen câiz ve naklen vâkidir. Aklen câiz olması: Alla- hü teâlâ her şeye kâdirdir. Kerâmetler de, mûcizeler kâbilinden mümkün olan şeylerdir. Ehl-i sünnet ve cemâat âlimleri eserlerinde böyle olduğu- nu bildirmişlerdir. Bu, şarkta, garbda, Arab diyârı olsun, Acem diyârı olsun, her tarafta böyledir.
Kerâmetlerin vukûu naklen sâbittir; bu husus, Kur´ân-ı kerîmde, hadî- s-i şerîflerde ve haberlerde bildirilmiştir. Kur´ân-ı kerîmde, Âl-i İmrân sû- resi otuz yedinci âyetinde hazret-i Meryem hakkında meâlen; "Bunun üzerine Rabbi, Meryem´i güzel bir kabûl ile kabûl buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyyâ Peygamberi de ona kefîl (himâyesine me´- mur) kıldı. Zekeriyyâ ne zaman Meryem´in bulunduğu mihrâba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?" dedi. O da; "Bu, Allah tarafından gönderiliyor. Şüphe yok ki, Allah diledi- ğini hesapsız olarak rızıklandırır" dedi." buyrulmuştur. Zekeriyyâ aleyhis- selâm, yazın hazret-i Meryem´in yanında kış meyvesi, kışın da yaz mey- vesi buluyordu. Yine Kur´ân-ı kerîmde, Meryem sûresi yirmi beşinci â- yetinde hazret-i Meryem hakkında meâlen; "Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş tâze hurmalar dökülsün." buyrulmuştur. Bu tâze hurma, zamânının dışında oluyordu.
Yine Mûsâ aleyhisselâmın annesine, oğlu Mûsâ´yı Nil Nehrine bir sepet içinde bırakması ilhâm olunmuştur. Ayrıca Eshâb-ı Kehf´in (r.anhüm) kıssası, köpeğin onlarla konuşması gibi hayret verici hâdiseler ve daha başkaları, kerâmetlerin naklen delilidir. Bütün buraya kadar zikredilenler, peygamber değil velîlerdendir."
Abdullah Yâfiî hazretleri, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin hâl ve kerâmetlerinden çok anlatırdı. Buyurdu ki: Abdülkâdir-i Geylânî´ye âit şu kıssa çok meşhûrdur. Evliyânın büyükleri bunu bildirmişlerdir: "Bir kadın, Abdülkâdir-i Geylânî´ye çocuğunu getirip; "Oğlum seni çok seviyor. Ben, Allah için bu oğlumdaki hakkımdan vazgeçtim. Onu sana verdim." dedi. Abdülkâdir-i Geylânî rahmetullahi aleyh de çocuğu kabûl etti. Ona, nefsiyle mücâdeleyi ve tasavvuf yoluna girmeyi emretti. Aradan bir müddet geçtikten sonra, annesi oğlunu görmeye geldi. Oğlunu, açlıktan ve uykusuzluktan zayıflayıp sararmış gördü. Oğlunun sâdece arpa ekmeği yediğini anladı. Bunun üzerine Abdülkâdir-i Geylânî´nin huzûruna girdi. Bu sırada Abdülkâdir-i Geylânî´nin sofrada tavuk yediğini gördü. Abdülkâdir-i Geylânî´ye; "Sen kendin tavuk eti yiyorsun benim çocuk arpa ekmeği yiyor." dedi. Bunun üzerine Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, elini o kemiklerin üzerine koydu ve; "Çürümüş kemikleri dirilten Allahü teâlânın izni ile kalk!" dedi. Tavuk, gıdaklıyarak kalktı. Sonra Abdülkâdir-i Geylânî, kadına; "Oğlun böyle olduğu zaman, dilediğini yesin." buyurdu. Kadın da çocuğunun böyle bir hoca elinde olgunlaşacağını düşünerek Allahü teâlâya şükür etti.
Osmanlılar zamânında Anadolu´da yetişen velîlerden Seyyid Abdür- rahîm Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri sohbetlerinde Mevlâ- nâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin Mesnevî´sinden de parçalar okutu- yordu. Böyle sohbet meclislerinden birinde Mesnevî okunurken, orada bulunan İran ahondlarından (mollalarından) biri Mevlânâ´yı ve Mesnevî´yi küçültü...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için
kayıt olun
ya da
giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Kayıtlı
İlim Dünyası Akademik Dergide Yayımlanmış Makaleler
Müslüman
Anahtar Kelime
Pasif
Mesajlar: 132.042
Re: Keramet
«
Posted on:
08 Mayıs 2024, 05:55:56 »
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.
Anahtar Kelimeler:
Keramet rüya tabiri,Keramet mekke canlı, Keramet kabe canlı yayın, Keramet Üç boyutlu kuran oku Keramet kuran ı kerim, Keramet peygamber kıssaları,Keramet ilitam ders soruları, Kerametönlisans arapça,
Logged
27 Ocak 2010, 15:49:54
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
Çevrimdışı
Cinsiyet:
Mesaj Sayısı: 25.839
Ynt: Keramet
«
Yanıtla #1 :
27 Ocak 2010, 15:49:54 »
Evliyânın büyüklerinden Seyyid Alevî bin Ali (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretleri bir zaman sefere çıkmıştı. Dönüşlerinde, Mekke-i müker- remeye yaklaşınca kâfilede olanlardan birisi, Seyyid Alevî´ye;
"Efendim, süratle ileri gidip, çoluk-çocuğunuza ve tanıdıklara gelmek- te olduğunuzu haber vermek istiyorum. Buna işâret olarak da tesbihinizi onlara göstermek istiyorum. Acabâ izniniz olur mu?" dedi. Seyyid Alevî, izin vermedi. Bir müddet sonra kâfile bir yerde konakladı. Seyyid Alevî istirahât ederken (uyurken), o kimse habersiz olarak Seyyid´in tesbihini aldı ve uzaklaştı. Biraz sonra yolun üzerinde çok büyük bir yılan ile karşılaştı. Yılan bir türlü o kimsenin geçip gitmesine izin vermiyordu. O kimse Seyyid Alevî´nin tesbihini izinsiz ve habersiz aldığı için bu yılanla karşılaştığını anladı. İşlediği hataya pişmân olarak ve üzülerek mecbûren geri döndü. Seyyid hazretlerinden özür diledi.
Evliyânın büyüklerinden Alevî bin Muhammed Sâhib-üd-devîle (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin zamanında "Râsi´ bin Derviş adındaki bir sultânın adamları, Alevî bin Muhammed´in yakınlarından birisinin mahsûlünden zorla alıp, sâhibine zulümde bulundular. O mazlum kişi gelip, durumu Alevî bin Muhammed´e arzetti. Alevî bin Muhammed derhâl sultâna çıkıp, öteden beri yapmakta olduğu bu zulümden vazgeçmesini tenbih ederek, iki parmağı ile sultâna işâret etti.
Sultan Râsi´ bin Derviş; "Peki efendim!" diyerek teslimiyet gösterdi. Alevî bin Muhammed oradan ayrılınca, sultanın yanındakiler;
"Niye korktunuz? Onun dediğini niye tuttunuz?" diye sorduklarında, Sultan;
"Onun uzattığı iki parmağını, gözlerime saplanmak üzere olan iki mızrak olarak gördüm. Az daha gözlerim çıkacaktı." dedi ve bir daha zu- lüm yapmadı."
Yemen´de yaşamış evliyânın büyüklerinden Seyyid Alevî bin Üstâz-ül-Azam (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri tasavvuf yoluna girdiği günlerden birinde babası ona koyunlar için yeşil otlardan toplamasını söyledi. O da bahçelere gitti lâkin bir tutam ot toplamadan geri döndü. Hiçbir şey koparmamıştı. Babası sebebini sorduğunda, o;
"Babacığım! Her şey Allahü teâlâyı tesbih ediyor, anıyor. Allahü teâ- lâyı zikreden yeşillikleri koparmak cesâretinde bulunamadım. Hayâ et- tim." dedi.
Babası, oğlunun mânevî derecelerdeki bu üstünlüğü sebebiyle;
"Benim şu oğlum, Allahü teâlânın izniyle insanların hâllerini bilir, hâlleri ona mâlûm olur." buyurdu.
Seyyid Alevî hazretleri; Kâbe-i muazzamayı ziyâret ve hac için Mek- ke-i mükerremeye gitti. Tavâf esnâsında birisi yanına sokulup;
"Biz Sidre denilen yerdeki sınır karakolunda altı mücâhid gâziyiz ve açız. Bizden gâfil olma!" deyip kayboldu. Seyyid Alevî bunun üzerine talebelerinden Ahmed bin Muhammed Bâ-Muhtâr´a altı kişilik yiyecek hazırlamasını emretti. Bu durumu talebesi şöyle anlatır:
"Hocam Seyyid Alevî hazretlerinin emrettiği yiyecekleri hazırladım. Sonra târif ettiği yerdeki sınır karakoluna gittim. Orada yalnız bir kişi var- dı. Yiyecekleri verdim. O kişi berâber yemek yememiz için beni de çağırdı. Ben yemek istemedim. İçimden de keşke onunla birlikte birkaç lokma alsaydım, berekete kavuşurdum diye geçirdim. O kişi yemeğe devâm etti. Tâ ki birkaç lokmacık kalmıştı. Bana; "Bereket için bari ye!" dedi. Sonra da:
"Altı aydır böyle bir yiyecek ağzıma koymadım." dedi. Sonra oradan ayrıldım ve hocamın yanına gelerek olan bitenleri anlattım. Bana;
"Arkadaşları yanında idi. Lâkin o onları senden gizledi. Sen onları göremedin. Sonra yemeği de onlardan gizledi. Onlar da yiyecekleri göremediler. Şimdi tekrar oraya git. Yiyecekleri götür!" buyurdu. Ben de bu emir üzerine oraya vardım. Yiyeceklerle içeri girdim. İçeride altı mücâhid gâziyi gördüm. Getirdiğim şeylerin hepsini yiyip duâ ettiler."
Irak´ta yetişen evliyânın büyüklerinden Ali bin Ebû Bekr el-İdrîsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerinden Abdürrahîm bin Muzaffer şöyle anlatır:
"Zâlim bir kişinin çok zulmünü gördüm. Dayanamayıp, Ali bin Ebî Bekr hazretlerine giderek, durumumu arzettim. Çok heybetli idi. Bahçede akşam namazını kıldı. Daha sonra talebeleri etrafına oturdular. İçlerin- den birinin elinde, ok ile yay vardı. Onu aldı, oku yaya takıp bana döndü ve;
"At!" buyurdu. Ben de; "Başüstüne" diyerek, onun dilediği şekilde üç defâ attım. Sonra kendileri alıp attılar. Ok, az ilerideki bir ağacın gövdesine isâbet etti. O zaman;
"Şimdi cezâsını gördü." buyurdu. Ben; "Allahü ekber" deyip tekbîr getirdim. Oradakiler de tekbîr getirdiler. Oradan ayrıldım. Sabahleyin öğrendim ki, o zâlim kişi, baygın bir şekilde yatağa düşmüş, nereden geldiği bilinmeyen bir ok kendisine isâbet etmiş, cezâsını böylece görmüş."
Irak evliyâsından Ali bin Heytî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; Bir yere gidiyordu. Yol üzerinde iki topluluk, ellerinde kılıç çarpışıyorlardı. Ortada bir ölü vardı. Her iki grup da birbirlerini, bu kimseyi öldürmekle suçluyorlardı. Bunlar kavgaya devâm ederken, Ali bin Heytî hâdise yerine gelip, öldürülen şahsın yanına oturdu. Elini ölünün alnına koyup;
"Ey Allahü teâlânın kulu! Seni kim öldürdü?" diye sordu. Bu söz üzerine ölü, Allahü teâlânın izni ile dirildi ve gözlerini açıp, Ali bin Heytî´yi başucunda görünce kalkıp diz üstü oturdu. Gözlerini kavga yapanların üzerinde gezdirip;
"Beni öldüren kimse filancadır" diyerek ismini ve babasının ismini söyledi, tekrar düşüp öldü.
Suriye´de yaşayan velîlerden Ali Kazvânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; Gençliğinde Hama şehrindeki Seyyid Ali bin Meymun Magribî adlı büyük bir zâtın talebesi idi.
Hama şehri o zaman bağlık, bahçelik, yeşillik bir yerdi. Birkaç kimse berâberce yolda giderken, önlerine bir arslan çıktı. Yollarına devâm ede- mediler. O kâfilede bulunanlar Hama´ya geri gelip, Seyyid Ali hazretle- rine arslandan şikâyetçi oldular ve;
"Bizim yolumuza çıkıp, geçip gitmemize mâni oluyor." dediler. Ars- lanın zararından kurtulmak için himmet ve yardımlarını ricâ ettiler. Sey- yid Ali;
"O arslan yolunuza çıkarsa, ona karşı ezân okuyunuz! İnşâallahü teâlâ ezânı işitince size bir şey yapmadan çeker gider." dedi. Onlar tekrar yola çıktılar. Yolda arslan yine önlerine çıktı. Seyyid Ali´nin emri üzere ezân okudular. Fakat arslan, yerinden ayrılmadı. Dönüp tekrar durumu Seyyid Ali´ye bildirdiler. Yine;
"Ezân okuyun!" dedi. Bunun üzerine yola çıktılar. Arslanın yakınına gelince ezân okudular. Fakat arslan, bu defâ da yerinden hiç kıpırdamadı. Durumu tekrar Seyyid Ali hazretlerine bildirdiler. Bunu duyan Ali Kazvânî, elinde olmadan yerinden kalkıp arslanın yanına gitti. Arslanın yanına yaklaşıp karşısına geçince, o anda arslan, oradakilerin gözünden kayboldu. Yer mi yuttu, yoksa eriyip gitti mi kimse bilemedi. Bu durumu, Ali Kazvânî´nin hocası Seyyid Ali´ye bildirdiler. Kerâmetini izhâr etmek, Seyyid Ali´nin yanında kusur sayılırdı. Bu bakımdan Ali Kazvânî´ye kırılıp;
"Kerâmet göstermekle sen bizim yolumuzu ifşâ eyledin, açığa çıkar- dın diyerek, bir daha dergâha gelmemesini söyledi.
Ali Kazvânî, üzgün bir hâlde memleketini terkedip, batı tarafına gitti. Şeyh Seyyid Ali´nin vefâtından sonra halîfesi olan Şeyh bin Arafa, Sey- yid Ali´nin talebelerinden Şeyh Alvân´a mektup gönderdi. Mektupta;
"Cenâb-ı Hakk´ın kapısından hiç kimse kovulmaz. Hocamız Seyyid Ali´nin, Ali Kazvânî´yi kovmaktan maksadı, terbiye ve hâlini düzeltmesi i- çindi. Siz onu niçin kabûl etmiyorsunuz?" diye yazıyordu. Bunun üzerine, Şeyh Seyyid Ali´nin halîfelerinden Şeyh Alvân Hamevî, Ali Kazvânî´yi ta- lebeliğe kabûl etti. Ali Kazvânî, Şeyh Alvân´ın terbiyesi ile mânevî hâllere ve makamlara kavuştu. Bir müddet bu şekilde devâm etti. Ondan çok kimse istifâde etti. Daha sonra Anadolu´ya geldi. Buradan hac ibâdetini yerine getirmek için Mekke-i mükerremeye gitti.
Ali Kazvânî, Mekke-i mükerremede büyük âlim Abdülvehhâb-ı Şa´râ- nî ile görüşüp sohbette bulundu. Ali Kazvânî, insanlar arasında maka- mını gizlerdi. Bir sohbet esnâsında Abdülvehhâb-ı Şa´rânî´ye şöyle dedi:
"Burası, Mekke-i mükerreme. Allahü teâlânın beldesidir. Kim burada iyi hâl ile görünürse, insanlar onun yanına koşuşur. Onu Allahü teâlâ ile berâber olmaktan alıkoyarlar. İşte bu sebepten, Mekke-i mükerremeye girdiğim zaman, dünyâyı seven birisi olarak göründüm, onlardan sadaka istedim. Onlar da, bu, dünyâyı seven birisi deyip, benden uzaklaştılar. Ben de, daha fazla Rabbime ibâdet etme imkânı buldum."
Büyük velîlerden Ali Semerkandî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin; Bulunduğu bölgeye ?Ankara´nın Çamlıdere beldesine? ilk geldiği günlerde, köylülerin sığırlarını otlatacak çobanları yoktu. Arıyorlardı, fakat çobanlığa kimse yanaşmıyordu. Ali Semerkandî hazretlerinin de büyüklüğünü anlamış değillerdi. İnsanların bu sıkıntısını gören Ali Semer- kandî onlara; "Sığırlarınızı otlatabilirim. Bu işten dolayı sizden ücret talep etmiyorum." buyurdu. Köylüler bu habere çok sevindiler. Köylerine yeni gelen, herkese dinden îmândan bahseden bu zâta dediler ki; "Biz, sı- ğırlarımızla birlikte, buzağılarını da otlattırmak istiyoruz. Eğer buzağıla- rın, annelerini emmeden otlamalarını sağlarsan memnûn oluruz." O da kabûl etti. Ertesi gün inekleri ve buzağıları bir arada otlatmaya götüren Ali Semerkandî, otlak yerinde sığırlara dönerek; "Ey inekler ve buzağılar! Akşama kadar berâberce otlayınız. Yalnız buzağılar, annelerini emme- sin, anneler de yavrularını emzirmesin!" dedi. Bu söz üzerine, akşama kadar inekler buzağılarını emzirmedi. Buzağılar dahî annelerini emmek için uğraşmadı. Akşam merak içinde bekleyen köylüler, ineklerin meme- lerini süt ile dolu görünce hayretten şaşırıp kaldılar. Böylesini ne işitmiş ne görmüşlerdi. Bunun, Ali Semerkandî hazretlerinin bir kerâmeti oldu- ğun...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için
kayıt olun
ya da
giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Kayıtlı
İlim Dünyası Akademik Dergide Yayımlanmış Makaleler
27 Ocak 2010, 15:51:45
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
Çevrimdışı
Cinsiyet:
Mesaj Sayısı: 25.839
Ynt: Keramet
«
Yanıtla #2 :
27 Ocak 2010, 15:51:45 »
BİR ANDA KIRK YERDE
Birbirinden habersiz, kırk kişi, ayrı ayrı,
Eve dâvet ettiler, bir gece Mevlânâ´yı.
Hiçbirini kırmayıp, eylediler icâbet,
Hepsi ile oturup, ettiler gece sohbet.
Ertesi gün onlardan; birbirini görenler,
Hemen birbirlerine, verdiler bunu haber.
Ve lâkin diğerleri, şaşırarak bir nice,
Dediler ki: "Mevlânâ, bizde idi dün gece."
Halbuki hiçbirinde, değildi o büyük zât,
Kendi hânelerinde, yalnız idi o saat.
Osmanlı âlimlerinden ve meşhûr velîlerden Şeyh Muslihuddîn Cer- râhzâde (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak Ahîzâde (Molla Muhyiddîn) anlatır: "Bir gün bulunduğumuz beldeden bir yere gitmek üzere yola çıkmıştık. Hava çok sıcaktı. Son derece sıkıntılı ve harâretli bir hâle düştük. Susuzluk son haddine varmıştı. Kâfilede ise hiç su kalmamıştı. Bize suyun bulunduğu yeri gösterecek birisi de yoktu. Susuzluktan ve harâretten ölüm derecesine geldik. Bindiğim hayvandan indim ve hâlimi düşünerek oturdum. Bir de baktım, uzaktan bize doğru yaklaşan bir karaltı gözüktü. Bize yaklaşınca, ayağa kalkıp karşıladık. Yanımıza gelince, heybesini sırtından indirip, içinden birkaç karpuz çıkardı ve önümüze koydu. "Size Şeyh Muslihuddîn Cerrâhzâde´nin selâmı var. Yola gidebilmeniz için bu karpuzları yiyiniz. Bundan sonra azıksız yola çıkmayınız buyuruyor." dedi. Adama nereli olduğunu ve ne için geldiğini sordum. Cevâbında; "Şu dağın ardındaki Şeyh Muslihuddîn Cerrâhzâde´nin köyündenim. Bana; "Filân medresenin müderrisi Molla Muhyiddîn yoldadır. Şiddetli susuzluğa düşmüştür. Biriniz şu karpuzları ona çabukça götürüp versin" buyurdu. O, filân yerde ikâmet etmektedir. Ben onun emrine uyup, sizin tarafınıza bunun için geldim." dedi."
Evliyânın büyüklerinden ve fıkıh âlimlerinden Ebû Abdullah el-Me- hâî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak şöyle anlatılır: "E- bû Abdullah hazretlerinin bulunduğu köye bir gün düşman askerleri sal- dırdı. Köylüleri öldürmek için evlerine hücûm ettiler. Kime kılıçla vursalar, ona hiçbir şey olmuyor ve kan bile akmıyordu. Köy halkı ve Ebû Abdul- lah´ın talebeleri bu duruma çok şaşırdı. Bu sırada talebelerinden biri ken- di kendine; "Burada harb var. Ben kaçıp memleketime gideyim, harb bitince geri dönerim." diye düşündü. Hocasından izin almadan memleke- tine gitmek için yola çıktı. Köyden biraz uzaklaştıktan sonra, düşman as- kerleri onu yakalayıp öldürdüler. Düşman askerleri, buna kılıç darbele- rinin nasıl işlediğini, köyde bulunanlara ise neden işlemediğini merak ettiler. Bunun sebebini araştırmaya başladılar. Köylülere, bunun sebebini sorduklarında, onlar; "Burada şöyle büyük bir zât vardır. İsmi, Ebû Ab- dullah Câfer´dir. Onun yüzü suyu hürmetine Allahü teâlânın izni ile kılıç darbeleriniz bize tesir etmez." dediler.
Bunun üzerine düşman askerleri, Ebû Abdullah hazretlerinin evine gittiler. Onu yakalayarak, kılıçla vurmaya başladılar. Ebû Abdullah hazretleri darbelerle yere düştü. Düşman askerleri onu öldü zannederek, öylece bırakıp evi terk ettiler. Onların arkasından Ebû Abdullah´ın talebeleri, hocalarının evine girdiklerinde, onu namaz kılarken buldular. Namazı bitince talebeleri ona; "Hocam! Size bu kadar kılıç darbesi vurdukları halde hiçbir şey olmadı ve vücûdunuzdan bir damla bile kan akmadı. Bu nasıl oldu?" diye sordular. Ebû Abdullah; "Allahü teâlâ her şeye kâdirdir. Ben onların bana vurduklarının farkında bile değildim." deyince, talebeleri; "Hocam! O anda ne ile meşgûl idiniz?" diye suâl ettiler. Ebû Abdullah bunun üzerine; "Ben o anda Yâsîn sûresini okuyordum. Onlar gittikten sonra namaz kılmaya başladım." dedi.
Düşman askerleri, bütün uğraşmalara rağmen bir şey yapamayacaklarını anlayınca çekilip gittiler. Ebû Abdullah, talebelerine ilim öğretmeye ve insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmaya, feyz vermeye devâm etti.
Evliyânın büyüklerinden Ebû Ali Rodbârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri yüksek bir evliyâ olduğu halde kerâmet göstermekten çok sakınırdı. En büyük kerâmetin, Allahü teâlânın emirlerine ve Peygamber efendimizin Sünnet-i seniyyesine uygun olarak yaşamak olduğunu bildirirdi. Bu hususta buyurdu ki: "Hak teâlâ mûcizeleri ve diğer delilleri açıklamayı peygamberler üzerine nasıl emretmişse, yabancıların gözü değmesin, kimse görmesin ve bilmesin diye aynı şekilde evliyâda zuhûr eden halleri, makamları ve kerâmetleri gizlemeyi de velîlere emretmiştir.
Halep bölgesinde yetişen velîlerden Şeyh Ebû Bekr bin Ebû Vefâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün dergâhda uyuyordu. Yanında bir zât vardı. O sırada bir seveni bir mikdar balmumu getirdi ve; "Bu, Şeyh Efen- dinindir." dedi. Şeyhin yanındaki şahıs, Şeyhe gelen mumu kimse gör- meden ateşte ısıtıp yumuşattıktan sonra beline koydu. Biraz sonra Ebû Bekr Efendi uyandı. O zâta; "Elbisenin altındaki nedir?" diye sordu. O zât korkup, elbisesini açtı ve belinde bir yılanın sarılı olduğunu gördü. Büyük bir korku ile elbisesini çıkarıp attı. Bu sırada yılan mum olarak yere düştü. Bunun üzerine Şeyh; "Eğer onu alsaydın, seni sokardı." dedi.
Kilis beldesinden bir kadının oğlu Frenk memleketinde esir düşmüş- tü. Kadın, Ebû Bekr Efendiye gelip oğlunun kurtulması için duâ istedi. Ebû Bekr Efendi; "Demek ki oğlunun kurtulmasını istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk pişir getir." dedi. Kadın, pirinç ile bir tavuğu gü- zelce pişirip, getirdi. Ebû Bekr Efendi; "Kızıl Hamûr!" diye seslendi. Ya- nına kızıl bir köpek geldi. Tavuğu onun önüne atıp; "Ye!" dedi. Köpek ta- vuğu yedi. Kadın bunu görünce, özen göstererek hazırladığı yemeğin köpeğe verilmesine üzüldü. Köpek tavuğu bitirince, Ebû Bekr Efendi, asâsiyle işâret ederek; "Haydi şimdi git!" dedi. Köpek dağlara doğru hızla gitti. Aradan bir süre geçince Ebû Bekr Efendi kadına; "Evine dön!" bu- yurdu. Kadın evine gidince oğlunun kapı önünde durduğunu gördü. Nasıl kurtulduğunu sordu. O da şöyle anlattı: "Frenk memleketinde esirdim. Onlar beni domuz çobanı yaptılar. Domuzların başında çobanlık yapar- ken, kırmızı bir köpek gelip bana hücûm etti. Korkup kaçmaya başladım. Düşe kalka kaçıyordum. Nihâyet düşüp bayıldım. Ayıldığımda kendimi Kilis yakınlarında buldum." Akrabâları ve annesi çok sevinçli idi. Annesi bâzı hediyeler alıp, Şeyhin yanına gelmek için yola çıktı. Yolda talebeleri onu geri çevirerek, Şeyhin yanına girmesine izin vermediler. Çünkü Ebû Bekr Efendi bu sırrın yayılmasını istemiyordu.
Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr Ya´fûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; Bir gün, bir mecliste bulundu. O mecliste velî ve birçok sâlih var idi. Bu meclisin toplanmasından maksad, kalblerde itminân hâsıl e- den delîllerin açıklanması idi. Herkes bir delîl ileri sürdü. Sonra Ebû Bekr Ya´fûrî´ye döndüler. O da; "Delîl göstermek lâzım mıdır?" deyince, onlar evet dediler. Ev sâhibi, küçük çocuklarını gürültü yapmasınlar diye başka odaya koymuştu. Ebû Bekr Ya´fûrî, eliyle çocukların bulunduğu odayı i- şâret etti. Kapı ortadan yarılarak açıldı. Orada bulunan çocuklar, tövbe ve istigfâr ediyorlardı. Meclis, titredi ve dalgalandı. Sonra tekrar eliyle işâret etti. Duvar yarıldı ve tavan açıldı. Orada bulunanlar yıldızları gör- düler. Bu durum onları korkuttu. Ebû Bekr Ya´fûrî; "Ey sâlihler bunu eski hâline getirin!" buyurdu. Onlar: "Allahü ekber! Buna gücümüz yetmez." dediklerinde; o, iki elini birbirine vurdu. Her şey eski hâline döndü.
Büyük velîlerden Ebû Hafs Haddâd en-Nişâbûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; kerâmet peşinde koşanlardan değil, istikâmeti esas a- lanlardandı. Bir gün talebeleriyle birlikte hava almak için bir bahçeye gitmişlerdi. Sohbet tatlanıp talebelerin duygulandıkları sırada bir ceylan koşarak geldi ve başını Ebû Hafs hazretlerinin dizine koydu. Ebû Hafs hazretleri ceylanı yanından uzaklaştırdı. Yanındakiler; "Efendim niçin ceylanı kovdunuz?" deyince, onlara; "Sohbetimiz güzelleştikçe, keşke bir koyun olsa da kesip size ikram etsem de dağılmasanız, sohbetimiz devâm etse diye gönlümden geçirdim. Bir de baktım, ceylan dizime yaslanmış. Hemen hatırıma Nil Nehrini ters akıtması için Allahü teâlâya duâ eden ve duâsı kabûl edilen Firavn geldi. Firavn´a benzemekten korkarak ceylanı kovdum." dedi.
Büyük velî ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Ebû Midyen Mağribî (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerinin ve sevenlerinin yaptıkları işleri ve hattâ düşündüklerini Allahü teâlânın bildirmesiyle bilirdi.
Derslerine devâm eden talebelerinden birisi, bir gece hanımına çok hiddetlendi. Onu boşamaya kat´î olarak karar verdi. Sabahleyin, ders için hocasının meclisine geldiği zaman, Ebû Midyen hazretleri bu talebeye hitâben; "Zevceni nikâhında tut! (Onu boşama) Allah´tan kork!" meâlindeki Ahzâb sûresi otuz yedinci âyet-i kerîmeyi okudu. Talebe; "Vallahi ben bu durumu hiç kimseye anlatmadım." dedi. Ebû Midyen hazretleri buyurdu ki: "Mescide girdiğim zaman, sırtında bulunan hırkanın üzerinde bu âyet-i kerîmenin yazılı olduğunu gördüm. Aranızdaki meseleyi ve senin niyetini böylece anlamış oldum."
Bir gün deniz kenarında abdest alıyordu. Yüzüğü denize düştü. "Yâ Rabbî! Yüzüğümü bir sebeb ile göndermeni istiyorum." dedi. O anda denizden bir balık çıktı. Ağzında Ebû Midyen hazretlerinin yüzüğü vardı. Yüzüğünü balığın ağzından alıp, Allahü teâlâya şükretti.
Ebû Midyen Mağribî hazretleri bir gün deniz sâhilinde yürüyordu. Bulunduğu şehri istilâ eden düşmanlar, onu esir alıp sâhildeki gemiye koydular. Gemide pekçok müslüman esir vardı. Yakalayan kimseler, gemiyi hemen hareket ettirmek istediler. Fakat bütün uğraşmalarına rağmen buna muvaffak olamadılar. Müslüman esirler; "Son olarak getirdiğiniz o şahıs, Allahü teâlânın sevgili bir kuludur. O, gemide olduğu müddetçe bu gemiyi hare...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için
kayıt olun
ya da
giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Kayıtlı
İlim Dünyası Akademik Dergide Yayımlanmış Makaleler
27 Ocak 2010, 15:53:34
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
Çevrimdışı
Cinsiyet:
Mesaj Sayısı: 25.839
Ynt: Keramet
«
Yanıtla #3 :
27 Ocak 2010, 15:53:34 »
Sûfî Abdüllatîf isminde bir zât şöyle anlatır: Kayyûm-i Zaman hazretleri Kâbil´i teşrif etmişti. Huştî Köprüsünün yanında, Mirzâ Muhammed Â- dil ismindeki bir zâtın evinde kalıyordu. Ayaklarında nikris denilen rahatsızlık vardı. Bu sebeble doktorlar soğuk su içmesini yasaklamışlardı. Bu yüzden yanında bulunanlar kendisine buzlu su getirmezlerdi. Kayyû- m-i Zaman bir gün bu fakîre; "Bâzı pınarlar vardır ki, suyu kardan daha soğuk olur. Bu yakınlarda böyle bir pınar biliyor musun?" buyurdu. "Buralarda öyle bir pınar yoktur efendim." deyince; "Görmeden cevap vermeyin, kalkın, arayın." buyurdu. Bu yakınlarda böyle bir pınarın bulunmadığı bilindiği hâlde emirlerine uyarak talebelerinden bir kısmı ile çıktık. Kapıdan çıkar çıkmaz bir pınar göründü. Duvarın dibinde su kaynıyordu. Oraya yaklaşınca, bir su gördüm ki, hakkında; "Sütten daha beyaz, baldan daha tatlı ve kardan daha soğuk." sözü söylenebilirdi. Bu duruma oradan gelip geçenler de şaşırdı. Önce o sudan ben içtim. Sonra kabı doldurup huzûruna getirdim. Buralarda böyle bir suyun bulunmadığını, bu hâlin, kendilerinin tasarruf ve himmetleriyle olduğunu arz ettim. Sevindi ve Allahü teâlâya şükreyledi. O pınara, "Nûr pınarı." ismini verdi. O pınar, o güzel hâliyle epey müddet aktı."
Muhammed Sibgatullah hazretlerinin kıymetli oğlu Meyan Şeyh Eh- lullah, sıtma hastalığına yakalanmıştı. Bir sene geçtiği hâlde, iyileşmedi. Doktorlar âciz kaldıklarını söylediler. Bu hastalık devâm ederken, birgün Kayyûm-i Zaman talebelerine buyurdu ki: "Oğlum Şeyh Ehlullah´ın has- talığı çok uzadı. Çok zayıf düştü. Üstelik gittikçe ağırlaşıyor. Hastalığı kendime çekmem ve bundan sonraki ağrılarını benim yüklenmem îcâb ediyor." Bunu söyler söylemez oğlu tam sıhhate kavuştu. Kendisi ise iki sene kadar hasta yattı. Sonra iyileşti.
Kayyûm-i Zaman Muhammed Sibgatullah hazretlerinin daha yaşı çok gençken, babası İmâm-ı Ma´sûm hacca gidiyordu. Yanlarında talebelerinden bir kısmı ile Muhammed Sibgatullah da vardı. Muhammed Sibga- tullah´ın yaşı çok genç olduğu için, kâfilede bulunanların ekmek ve su ihtiyaçlarını temin etmek vazifesi ona verilmişti. Bir gün diğer hizmetçile- rin başı, Muhammed Sibgatullah´a gelerek; "Etrafta çalı, çırpı, odun gö- rünmüyor. Hamur hazır, fakat ateş olmadığı için pişirip ekmek yapamıyoruz. Hamur olduğu gibi duruyor. Arkadaşların ise yemek zamânı yaklaşıyor. Bu duruma bir çâre bulunuz." diye arz etti. Bu söz üzerine Muhammed Sibgatullah; "Hamuru buraya getirin." buyurdu. Hamuru getirdiler. Hamuru eline aldı. "Kimse gelmesin. Ben şu tümseğin arkasında pişirip getireyim." dedi ve gitti. Hemen başını açtı. Bir parça hamur alıp başına koydu. Çabucak pişiverdi. Böylece bütün hamuru ekmek yapmaya başladı. Arkadaşlarından biri, gideyim bakayım, ekmeği neyle pişiriyor deyip, yanına geldi. Vaziyeti gördü. O da başını kapadı ve hâlini örtmek istedi. Az bir hamur kalmıştı. Ekmeklerle ve az hamurla babasının yanına gelip; "Odun kâfi gelmedi, hepsini pişiremedim efendim!" deyince, kerâmetler hazînesi yüksek babası tebessüm ederek; "Şu arkadaş gelmeseydi, odun yetişecekti değil mi?" buyurdu.
Kıbrıs velîlerinden Kıbrıslı İbrâhim Sıdkı Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin huzûruna gelen gayr-i müslimler için ayağa kalkmazdı. Kıbrıs´a gelen bir İngiliz vâli bu durumu işitince; "Ben gideyim, benim için ayağa kalkmasın da görelim." dedi. Medreseye gidip; "Bakın bakalım İbrâhim Efendi odasında mı?" diye söyleyince, talebeleri; "İçer- de oturuyor." dediler. Vâli birden odaya girdi. Ayakkabıları eşikte olduğu halde İbrâhim Efendi odasında yoktu. Odaya girip oturduktan sonra İbrâhim Efendi odaya girdi. Vâli onun için ayağa kalkmak mecburiyetinde kaldı.
Anadolu´da yetişen evliyâdan Lütfullah Efendi (rahmetullahi teâlâ a- leyh) ile ilgili olarak Mansûr Halîfe adında birisinden naklolunur ki: Lütful- lah Efendinin bir dergâhı vardı. Kimseyi içeri almazdı. Sâdece bana izin vermişti. Ben orada Minhâc-ül-Âbidîn okurdum. Bir gün dersimiz vilâyet, velîlik ve kerâmet konusuna geldi. Ben bunun aslı yoktur, diye inkâr ettim. Lütfullah Efendi; "İnkâr etmeyin." buyurdu. Fakat ben inkârda ısrar ettim. Lütfullah Efendi gazâba gelip mübârek ayaklarını yere vurdu. Mübârek başı dergâhın tavanına kadar yükseldi. Sonra yerine oturup; "İnandın mı oğlum!" buyurdu. Ben şaşkın ve mahcûb bir halde kalkıp oradan ayrıldım.
Bir gün bir dânişmend, kâdı yardımcısı gelerek Lütfullah Efendi hazretlerine intisab edip talebe oldu. Zâhiren onun üstünlüğünü kabûl ettiği halde, içinden kerâmet sâhibi olduğunu kabullenmedi. Bir gece yarısından sonra Lütfullah Efendi dânişmendin odasının kapısını vurdu ve; "Kalk abdest al, mescide gidelim." buyurdu. Dânişmend kalkıp abdest aldı ve Lütfullah Efendiyi tâkib ederek mescide vardı. Lütfullah Efendi bir köşede namaza durdu. Dânişmend de bir kenarda namaz kılmaya başladı. Bir müddet sonra Lütfullah Efendi oturup sessizce Allahü teâlânın büyüklüğünü ve O´nun nîmetlerinin sonsuzluğunu düşünmeye, murâkabe etmeye başladı. Başını önüne eğdiği sırada, dânişmend onun yanına yaklaştı. Bakınca, Lütfullah Efendinin kaftanının kalıp gibi durduğunu fakat içinde Lütfullah Efendinin olmadığını gördü. Bu hal üzerine dânişmend heyecan ve korkuyla halsiz yere düştü. Biraz sonra Lütfullah Efendi gelip danişmende; "Kalk!" dedi. Dânişmend kalkınca, Lütfullah Efendi; "Batı ile doğu arasını gezdim, uyanık bir kimse bulamadım. Ancak Edirne´de bir Hak âşığını kitaba bakarken, Keşiş Dağındaki bir râhibi de puta taparken gördüm. Bir müddet sonra o Hak âşığı kimse dervişlerden olur, o râhib de müslüman olup, Allahü teâlânın sevdiği bir kul olur." buyurdu. Lütfullah Efendinin bu sözleri karşısında tamâmen şaşkınlaşan dânişmend, onun kerâmet sâhibi büyük bir velî olduğunu kabûl etti.
Büyük velîlerden Ma´rûf-ı Kerhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak Halîl Sayyâd şöyle anlatır: Oğlum Muhammed kaybolmuştu. Annesi ve ben şaşkına dönmüştük. Ma´rûf-ı Kerhî´ye geldim ve; "Ey Ebâ Mahfûz, oğlum kayboldu, annesinin aklı başından gitti." dedim. "Ne istiyorsun buyurdu?" "Allah´a duâ edin de, çocuğumuzu bize iâde etsin" dedim. "Yâ Rabbî, gök senin, yer senin, arasındakiler de senin. Mu- hammed´i gönder" dedi. Şam kapısına geldim. Oğlumu orada gördüm. "Oğlum Muhammed, geldin mi?" dedim. "Şimdi Enbâr şehrinde idim, bir- den kendimi burada buldum." dedi.
Zebid şehrinde yetişen evliyânın büyüklerinden Merzûk Sârifî (rah- metullahi teâlâ aleyh) yaşadığı dönemde Zamânın kâdısı Zebid?de bir câmi yaptırmıştı. Câmi inşâatı tamamlanmış, mihrâbın yerleştirilmesine sıra gelmişti. Kalabalık bir cemâat toplanmıştı. Merzûk Sârifî de cemâat arasındaydı. Zâten evi de, yeni yapılan mescidin hemen yakınındaydı. Mihrâbın tam düzgün yerleştirilmediğini görünce, kâdıya mürâcaat ede- rek durumu bildirdi. Kıble istikâmetinin tam o şeklide olmadığını, biraz daha dönülmesi îcâb ettiğini söyledi. Kâdı ise bunu kabûl etmedi ve mu- hâlefet etti. Merzûk Sârifî kâdıya; ?Kıble böyledir. İnanmıyorsan bak. İşte Kâbe-i muazzama!? buyurdu. Kâdı, Merzûk Sârifî?nin bildirdiği şekilde durarak bakınca, Allahü teâlânın izniyle Merzûk Sârifî?nin bereketiyle, tam karşısında Kâbe-i muazzamayı gördü. Orada bulunan cemâatin hepsi de gördüler. Mihrâbı da, Merzûk Sârifî?nin bildirdiği şekilde yerleş- tirdiler.
Evliyânın büyüklerinden ve kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen âlim ve velîlerin yirmi dokuzuncusu olan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) Bağdat´tayken Hâcı Mahmûd Efendi isminde, servet sâ- hibi, kendisine bağlı bir talebesi vardı. Bu zât, Mevlâna Hâlid´in şerefli hânekâhlarına ve diğer yerlere kendi eliyle yüz bin kuruş harcayıp borç- lanmıştı. Bir gün Mevlânâ Hâlid´in huzurlarına gidip; "Efendim, borcumun çokluğundan dışarı çıkmaya yüzüm kalmadı." deyince, Mevlânâ Hâlid hazretleri buyurdular ki: "Bir ay sabret." O, bunun üzerine; "Aman efendim, sabra tâkatim kalmadı." diyerek iki defâ tekrarladı. Bu tekrar çok yakınlığından ve samîmiyetindendi. Mevlânâ Hâlid de; "Mâdemki öyle, kaldır şu hasırı istediğin kadar al." buyurdu. Mahmûd Efendi de hasırı kaldırdı ve altında bir altın gördü. Altını aldı, başka bir altın gördü ve böylece her aldığı altının yerinde yeni bir altın gördü. Yüz bin kuruş tamamlanıncaya kadar bu işe devâm etti. Mahmûd Efendi bu kerâmeti görünce, Mevlânâ Hâlid´in ellerini öptü.
NÛR VE ZİYÂ
Muhammed Bâbâ Semmâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
Allah adamlarından, çok büyük bir velîdir,
Derecesi yüksek ve kerâmet sâhibidir.
Ali Râmîtenî?nin, mübârek sohbetinde,
Yetişerek kemâle, geldi nihâyetinde.
Buhârâ?nın Semmâs nâm, köyünde doğan bu zât,
Çok insan yetiştirip, orada etti vefât.
Resûl?ün kalbindeki, ilim, feyiz ve nûrlar,
Kalbden kalbe akarak, ona vâsıl oldular.
Hocasından aldığı, nûrları o da yine,
Seyyid Emîr Külâl?in, verdi temiz kalbine.
Ayrıca Behâeddîn Buhârî?ye de bu zât,
Çok teveccüh ederek, ilgilenmişti bizzat.
Kasr-i Hinduvân diye, bir köy vardı ki meşhur,
Behâeddîn Buhârî, bu beldede doğmuştur.
Lâkin henüz doğmadan ve işitilmeden adı,
Onun geleceğini, müjdeledi üstâdı.
Şöyle ki, her geçişte, o, Kasr-i Hinduvândan,
Derdi: ?Bana bir koku, geliyor ki buradan,
Zuhur eder bu yerde, çok büyük bir evliyâ,
İnsanların kalbine, saçar o, nûr ve ziyâ.?
Gelince yine bir gün, bu bereketli yere,
Buyurdu ki: ?O koku, fazlalaşmış bu kere.
Öyle zannederim ki, o gelmiştir dünyâya,
Büyüyüp yetişince, bu dîni eder ihyâ.?
Bunu ...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için
kayıt olun
ya da
giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Kayıtlı
İlim Dünyası Akademik Dergide Yayımlanmış Makaleler
27 Ocak 2010, 15:56:54
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
Çevrimdışı
Cinsiyet:
Mesaj Sayısı: 25.839
Ynt: Keramet
«
Yanıtla #4 :
27 Ocak 2010, 15:56:54 »
Bir hıristiyan, Saltuk Türkî hazretlerine gelip; "Efendim! Fransızlar, kardeşimi, elinde bulunan ticâret malı ile berâber esir aldılar, hâlbuki onlar da hıristiyandır." dedi. O zaman Saltuk Türkî, hıristiyana; "Eğer kardeşinin esirlikten kurtulmasını temin edersem müslüman olur musun?" dedi. Hıristiyan; "Evet olurum." diye cevap verdi. Bunun üzerine SaltukTürkî, bir müddet olduğu yere çöktü. "Kardeşin kurtuldu. Yakında gelecek!" buyurdu. Birkaç gün sonra esir, yanında malları ile geldi ve şöyle anlattı; "Biz falanca gün otururken, alaca bir doğan gelip; "Ben Saltuk Türkî´yim." dedi ve beni esir alan şahsın başını kesti. Onlar bunu görünce, beni ve yanımdakileri serbest bıraktılar. Bu hâdise, üzerine iki hıris- tiyan kardeş, çoluk-çocukları ve daha pekçok kimse ile berâber müslü- man oldular.
Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin on dör- düncüsü olan Seyyid Emîr külâl (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânında nakledilir ki, Emîr Külâl bir imâret yaptırmakta idi. Bu binânın inşâsı için pekçok kimse toplanmış çalışıyordu. Bir gün Emîr Külâl, â- niden evine gitti. O gidince, orada çalışanlar dediler ki: "Emîr Külâl gerçekten velî ise, bizim her birimize birer sıcak ekmek verir. Bir müddet sonra Emîr Külâl geldi. Yanında hiçbir şey yoktu. Yerine oturunca, binâ- nın inşâsında çalışanlardan bâzıları bir birine; "Eğer velî olsaydı, bizim arzu ettiğimiz şeyi getirirdi." diyerek, aralarında konuşmaya başladılar. Daha sonra onlar böyle konuşurlarken, Emîr Külâl hemen ayağa kalkıp; "Ey tahammülsüzler, işte istediğiniz!" diyerek, elini koltuğunun altına so- kup, herbirine sıcak bir ekmek çıkarıp verdi. Onlar da söyledikleri sözler- den dolayı pişman olup, tövbe ettiler. Bundan sonra, Emîr Külâl hazretle- ri onlara buyurdu ki: "Ey dostlarım, biz arzu ederiz ki, siz bizden âhireti, âhirette kurtulmayı taleb ediniz. Nefsinizin istekelrini terkediniz ki, âhi- rette utanıp, mahcûb olmayasanız. Eğer şükrederseniz, Alahü teâlâ size her istediğinizi ihsân eder. Bu dünyâda ne yaparsak âhirette onun kar- şılığını bulacağız. Ey dostlar, dikkat ediniz ve uyanık olunuz! Bir kimse hevâ ve hevesinden vazgeçmedikçe, tuzağına av düşmeyen ve eli boş kalan avcı gibidir. Eğer insan, Allahü teâlâyı unutur, gaflete dalarsa, be- lâya ve musîbete düşer. Ne yazık ki, ömür bitmek üzere olduğu hâlde, insan dünyâlıklara dalmış, nefsinin esîri olmuş ve âhiret yolculuğunu u- nutmuş, ihmâl etmiştir.
Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretleri´nin talebelerinden bir kısmı, E- mîr Külâl hazretlerine, evliyânın kerâmetinden sordular. Buyurdular ki: "Evliyânın kerâmeti haktır. Aklen ve naklen câizdir. Bu hususta evliyâdan çok nakiller vardır. Mâlûm ve meşhûr olup, hiç şüphe yoktur. Kalbi îmân nûruyla aydınlanmış olan herkes, evliyânın kerâmetine inanır ve bu hususta hiç şüphe etmez. Buna misâl çoktur. Süleymân aleyhisselâmın vezîri Âsaf´ın, Saba melîkesi Belkîs´in tahtını bir ânda Sana´dan Kudüs´e getirmesi gibi. Bir başka misâl, hazret-i Ömer, bir defâsında Medîne-i münevverede mescidde, Peygamber efendimizin mimberi üzerinde hut- be okuyordu. Bu sırada çok uzaklarda düşmanla cihâda çıkmış olan İs- lâm ordusunun tehlikeli bir durumda olduğunu görüp, ordu kumandanına; "Yâ Sâriye, dağa dağa!" buyurdu. Uzakta olan kumandan Sâriye ve ordunun erleri, bu sesi duyup dağa çekildi. Düşmanın tehlikeli hücumundan korundu. Bu, apaçık bir kerâmettir. Eğer bir kimse, bu kerâmet, mûcizeden aşağı değil derse, bu yanlıştır. Çünkü, hiç bir velî, Peygamber derecesinde olamaz. Evliyâ-i kirâm buyurmuşlardır ki: "Evliyâdan meydana gelen kerâmet, Peygamber efendimizin mûcizesinden dolayıdır ve peygamberin peygamberliğini tasdîk eder. Ona tâbi olmayı gösterir. Eğer peygamberler doğru sözlü olmasaydı, evliyânın kerâmeti de hâsıl olmazdı. Çünkü evliyâ, Nebî´ye tâbi olmuştur."
Osmanlı âlim ve velîlerinden Sivâsî Abdülmecîd Efendi (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak Şeyh Lütfi Efendi Hediyyetü´l-İhvân adlı eserinde bildiriyor ki: Lemezât kitâbı sâhibi Şeyh Hulvî Mah- mûd Efendi şöyle nakletti: "Kocamustafapaşa Dergahında irşâdla vazîfeli olan hocam Necmeddîn Hasan Efendi ikinci defâ hacca gittiklerinde vedâ edecekleri zaman bana; "Hulvî Çelebi! Olgun ve olgunlaştırabilen kardeşlerimizden kime kalbin meylederse ondan tasavvuf yolculuğunu tamamla!" deyince, kalbimde Sivâsî Abdülmecîd Efendiye karşı bir meyl ve muhabbet peydâ oldu. Bilâhare Şeyhî Abdülmecîd Sivâsî´nin huzû- runa varıp hâlimi arz ettim. Bana Halvetiyye yolunun usûlüne göre zikir telkîn etti ve hocana teveccüh et buyurdu. Onun bildirdiği şekilde zikirle meşgûl oldum. 1610 senesi Rebîulevvel ayının on beşinci günü tekrar huzûruna vardığımda zikir telkîninde bulunduktan sonra bana; "Bundan sonra bize teveccüh et!" dedi. Ben, kendi kendime, her defâsında hoca- na teveccüh et diyordu bunda ise "Bize teveccüh et." dedi. Bunun bir hikmeti vardır; diye düşündüm. Aradan bir müddet geçince, hocam Nec- meddîn Hasan Efendiyle hacca gidenler döndü. Fakat hocamı onlar arasında göremedim. Sorduğumda, Necmeddîn Hasan Efendinin, Abdül- mecîd Sivâsî hazretlerinin; "Bize teveccüh edin." buyurduğu zaman Yemen´de vefât ettiğini öğrendim. Abdülmecîd Sivâsî hazretlerinin huzû- runa girip; "Sultanım bu ne büyük kerâmettir." dediğimde; "Hulvî Efendi! Görünen kerâmete îtibâr edilmez. Asıl kerâmet mânevî kerâmet olup İslâmiyetin emir ve yasaklarına uymaktır." buyurdu.
Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında Anadolu´da yetişen âlim ve ve- lîle rin büyüklerinden Somuncu Baba (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret- lerinin
DUÂ ÇINARI
Niğbolu?dan dönünce, Yıldırım Bâyezîd Han,
Bir câmi yaptırmayı, düşünmüştü bir zaman.
Bursa Ulu Câmiyi, inşâya etti niyet,
Câminin yapılması, sona erdi nihâyet.
Bir Cuma günü idi, ilân edildi o gün,
"Câmi, merâsim ile, açılacaktır bu gün"
O gün, başta pâdişâh, dâmâdı Emir Sultan
Molla Fenârî ile, kim varsa ulemâdan,
Hazır oldu her biri, hem de hâfız olanlar,
Doldurmuştu câmiyi, Bursalı müslümanlar.
Hutbe okumak için, pâdişâh hazretleri,
O gün Emir Sultan?a, verdiğinde bu emri,
Dâmâdı Emir Sultan, emre peki diyerek,
Ve Somuncu Baba?yı, eliyle göstererek,
Arz etti ki: ?Sultanım, baş üstüne ve fakat,
Hutbeyi okumağa, lâyıktır ancak şu zât.?
O dahî mecbûr kaldı, emre peki demeğe,
Kalkıp mimbere doğru, başladı yürümeğe.
Geçerken de, Emîr?e, dedi ?Ey Emîrimiz,
Niçin böyle yapıp da, beni ele verdiniz??
O da ona cevâben, arz etti ki: ?Bu yerde,
Yok idi bir başkası, sizden daha ilerde.?
Cemâat olanları, görüyor, duyuyordu,
Bu sebepten durumu, çok merak ediyordu,
Zîrâ Somuncu Baba, onların nazarında,
Ekmek satan biriydi, Bursa sokaklarında.
Bunun için bu işi, etmişlerdi çok merak,
Ki Cumâ hutbesini, o nasıl okuyacak??
Çıktı Somuncu Baba, biraz sonra mimbere,
Öyle bir hutbe irâd, etti ki müminlere,
Asla duymamışlardı, böyle bir hutbe onlar
Onun büyüklüğünü, o zaman anladılar.
Hutbede Fatiha?nın, yirmi ana ilimde,
Yedi türlü tefsîri, yapılmıştı o günde.
Molla Fenârî dahî, demişti ki ertesi:
?Onun büyüklüğüne, şâhittir bu hutbesi.
Yedi türlü tefsirden, birincisini, yalnız
İyice anladılar, cemâatten her şahıs.
İkinci tefsîrini, bir kısmı anladılar,
Üçüncüsünü ise, çok azdı anlıyanlar.
Dördüncü ve sonraki, tefsîrlere gelince,
Onlardaki mânâlar, çok yüksek ve pek ince,
Olduğundan onları, anlamadı kimseler,
İlim ve mârifette, deryâ imiş o meğer.?
Namaz sona erince, câmideki cemâat,
Mübârek ellerini, öpmek istedi, fakat,
Câminin üç kapısı, var idi dışarıya,
Acep hangi kapıdan, çıkardı bu evliyâ?
Lâkin üç kapıdan da, çıkan seviniyordu,
Hepsi de, ?Öpmek ile, şereflendim? diyordu.
Sonra Molla Fenârî hânesine giderek,
Talebesi olmağı, arzu eylemişti pek.
Lâkin o, ?Bu şehirde, sırrım faş oldu? diye,
İstedi ki Bursa?dan, gitsin başka bir il?e.
Bir sabah, bu niyetle, çıkmıştı ki Bursa?dan,
Duyup Molla Fenârî, yetişti arkasından.
?Bir çınarın dibinde, geri döndürmek için,
Çok yalvardı ise de, mümkün olmadı lâkin.
Bursa?ya doğru dönüp, mübârek zât o ara,
Duâ etti Bursa?ya, hem de Bursalılara.
Duâyı, o çınarın, dibinde etti diye,
Bu gün Duâ Çınarı, deniyor o bölgeye.
Meşhur velîlerden Süfyân bin Abdullah Yemenî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir talebesinin, yabancı bir kadına yaklaşmak istediğinde gözüküp, bir tokat vurdu. Talebenin gözleri görmez oldu. Gelip ağlayarak yalvardı. Tövbe eder misin deyince, evet ederim dedi. Bunun üzerine gözlerin açılır ama sonunda kör olarak ölürsün dedi. Bu talebesi ölümünden birkaç gün önce kör oldu ve o hal üzere vefât etti.
Büyük velîlerden Süfyân-ı Sevrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri devrinde, o zamânın en büyük âlimlerinden İmâm-ı A´zam hazretleri, Süfyân-ı Sevrî hazretleri, Mis´âr bin Kedâm ve Şüreyk, halîfe tarafından kâdı tâyin edilmek isteniyordu. Lâkin bunlar bu mesûliyetli işten çekiniyorlardı. Halîfe Mensûr bunları yanına çağı...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için
kayıt olun
ya da
giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Kayıtlı
İlim Dünyası Akademik Dergide Yayımlanmış Makaleler
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
Yazdır
« önceki
sonraki »
Gitmek istediğiniz yer:
Gitmek istediğiniz yer:
-----------------------------
İlim Dünyası Dergisi / Akademik Çalışmalar
-----------------------------
=> İlim Dünyası Dergisi
===> Enes ALACAYAKA
===> İlim Dünyası Dergisi
-----------------------------
Manevi Danışmanlık ve Rehberlik
-----------------------------
=> Manevi Danışmanlık ve Rehberlik
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Yüce Allah (c.c) İçin Hizmet'e Niyet Et ! ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Niyet Ediyorum Allah için Hizmet Etmeye
-----------------------------
İlim Dünyası Etkinlikleri
-----------------------------
=> Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri
===> Hz. Muhammede (s.a.v) Bir Şiir Yaz
===> Hz. Muhammede (s.a.v) Bir Mektup Yaz
===> Hz. Muhammede (s.a.v) Bir Makale Yaz
=> Kutlu Doğum Haftası Etkinlik Sonuçları
=> Hz. Muhammed (s.a.v) Salavat Etkinlikleri
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Sosyal ve Manevi Hizmetler Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> İlim Dünyası
===> Foruma Hoşgeldiniz
===> Duyurular - Yenilikler
===> İstek - Öneri - Şikayet
===> İlim Dünyası İrtibat & İletişim
===> Geçmiş Konu Arşivi
=> Kabe Canlı Yayın İzle
===> Kabe 24 Saat Canli Yayin
===> Mekke Canlı Yayın
===> Beytullah Canlı Yayın
===> Kabe Canlı Yayın Özel
=> Sosyal Faliyetler
===> Helalleşelim
===> Etkinlikler & Kutlamalar
===> Pakistana Yardım
===> Kayıp Aranıyor
===> Kredi Kartına Hayır
===> Tavsiye Ediyorum
===> Tavsiye Etmiyorum
=> Taziyelerimiz
===> Cenaze Taziyeleri
===> Hasta Taziyeleri
=> Güzel Web Siteler
=> İstek & Dualarımız
=> Nafile İbadetlerimiz
=> Dostluk Ve Kardeşlik
=> Gönlünce Seslen
=> Hocanın Kalemi
=> Akli ve Kalbi Kardeşlik Akımı
=> Yardım ve Hizmet Dernekleri
=> Ruhu Revani Nuru Muhammedi
=> Her Güne Bir Sahabe-i Kiram
=> Sevgili Üyemiz Lütfen Okuyunuz !
=> Sevgili Öğrencilerimiz Hoşgeldiniz
-----------------------------
๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Esmaül Hüsna
===> Her Güne Bir Esmaül Hüsna
=> Dini Konular
===> Bölüm Kuralları
===> MeKKe & MeDiNe
===> Peygamber Kıssaları
===> Evliyaların Hayatı
===> Kıssadan Hisseler
===> İslam Tarihi
===> Cuma Hutbesi
===> İz Bırakanlar
===> Nurdan Damlalar
===> Dini makale ve yazılar
===> Cuma Vaazı
=====> Vaaz Projeleri
=> Kuran-ı Kerim
===> Kuran' ın Önemi
===> Kuran Okumak
===> Kısa Sureler
===> Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim)
=> İtikat
===> İman ve Esasları
===> İtikadi Mezhepler
===> Allah' a İman
===> Meleklere İman
===> Kitaplara İman
===> Peygamberler (A.S)
===> Ahiret Günü
===> Kaza ve Kader
===> Sizden Gelenler(İtiKat)
=> Hadis-i Şerif
===> Hadisin Önemi
===> Hadis Çeşitleri
===> Seçme Hadisler
===> Hadisleri İnkar
===> Arapça Türkçe Hadis
===> Sizden Gelenler (Hadis- Şerif)
=> Fıkıh
===> Mezheplerin Doğuşu
===> Amelde Mezhepler
===> Mezhep İmamları
===> Mükellefiyetlerimiz
===> Güncel Fetvalar
===> Sizden Gelenler( FıkıH )
=> Peygamberimiz (S.A.V)
===> İlk Vahyin Gelişi
===> Savaşlar ve Hicreti
===> Mucizeleri
===> Örnek Ahlakı
===> Vefatları
===> Peygamber Sevgisi
===> Ehli Beyti ve Sahabeleri
===> Kutsal Emanetler
===> Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
===> Nur-u Muhammedi
===> Efendimizin Hayatı
=> İslam Esasları
===> Namaz Kılmak
===> Oruç Tutmak
===> Zekat Vermek
===> Sizden Gelenler( İslam Esasları )
=> Ameller - İbadetler - Kulluk Kavramı
===> İbadetin Önemi
===> Bedenle Yapılanlar
===> Malla Yapılanlar
===> Allaha Kulluk
===> Malla ve Bedenle
===> Dua Etmek
===> Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk)
=> Tasavvuf Nedir ?
===> Tanımı ve Önemi
===> Nakşibendilik
===> Güzel Ahlak
===> Nefs Mücadelesi
===> Nefs Hastalıkları
===> Müridin Dersleri
===> Müridin Edepleri
===> Haller ve Tevbe
===> Tasavvufu İnkar
===> Sizden Gelenler (Tasavvuf)
=====> Tasavvuf Nameleri
=======> Ertunç Demiriz
=> Aile Hayatı
===> İyi Bir Aile
===> Eşlerin Hakları
===> Anne-Baba Hakkı
===> Sizden Gelenler( Aile Hayatı )
=> Tıbb-ı Nebevi
===> Temizlik
===> Ağız ve Diş Sağlığı
===> Bal ve Çörek Otu
===> Şifalı Bitkiler
===> Sizden Gelenler ( Tıbb-ı Nebevi )
=> Güncel Meseleler
===> İnanç Konuları
===> Tasavvuf Üzerine
===> Büyü ve Cinler
===> Ahirzaman
===> Güncel Dini Haberler
===> Sizden Gelenler( Güncel Meseleler )
=> Biyoğrafi Dünyası
===> Peygamberler
===> Hadis Alimleri
===> Erkek Sahabeler
===> Hanım Sahabeler
===> Mezhep İmamları
===> İslam Alimleri
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Kuranı Kerim
===> Konularına Göre Ayetler
===> Kuran-ı Kerim Kelime Sözlüğü
===> Kuran-ı Kerim Hakkında Bilgiler
===> Kuran-ı Kerim Belagat İlmi
===> Kuran-ı Kerim Ayetleri
=====> Lügatca
===> Kuran Öyküleri
===> Kuran ve Bilim
===> Kuran Ahlakı
===> Diyanet Vakfı Meali
===> Diyanet İşleri Meali
===> Ömer N. Bilmen Meali
===> Suat Yıldırım Meali
===> Kuranda İnsan Psikolojisi
===> Kuran İlimleri
===> Kuran İlimleri Çalışmaları
===> Kıraat İlmi ve Tarihi
=> Akaid Eserleri
===> İslam Akaidi
===> İtikadname-Bağdadi
===> Kabir Alemi - Suyuti
===> Kıyamet ve Ahiret
===> Tevhid ve Kelam İlmi
===> Ateizm Gerçeği
===> Kelam İlmi
===> Cebir ve Kader Problemi
===> Tekfir Meselesi
===> Ahiret Günü
===> Müslüman Akaidi
===> Kuran-ı Kerimde Dört Terim
===> İman ve Hayat
===> Ehli Sünnet
===> Kitabüt Tevhid
===> İslam İnancının Temelleri Akaid
===> Kelam İlmi ve İslam Akaidi
===> Tahavi Şerhi
===> Ölüm Ötesi Tarihi
===> Ölüm psikolojisi
===> Rabbani Yol ve Sunnetullah
=> Risale-i Nur Külliyatı
===> Sözler
===> Lemalar
===> Mektubat
===> Şualar
===> İşaratül İcaz
===> Mesnevi-i Nuriye
===> Barla Lahikası
===> Kastamonu Lahikası
===> Muhakemat
===> Sünuhat
===> Emirdağ Lahikası
===> Sikke-i Tasdiki Gaybi
===> Tarihçe-i Hayatı
=> İslam Büyükleri
===> İslam Dini Büyükleri
===> İmam Ebu Hanife
===> İmam-ı Şafi
===> İmam-ı Malik
===> İmam-ı Zeyd
===> İmam-ı Ahmed Bin Hanbel
===> İslam Alemi Meşhur Tabiinler
=> Din ve Mezheb Eserleri
===> Dünya Dinleri
===> Fıkhi Mezhepler Tarihi
===> Siyasi - İtikadi Mezhebler
===> Dinler Tarihi
=> Hadis Eserleri
===> Kütübü Sitte
===> Hadis Tarihi
===> Hadis Kitaplığı
===> El-luluu Vel Mercan
===> Esbabu Vurudil Hadis
===> Dualar Zikirler - Nevevi
===> Ahkam Hadisleri
===> Hadis Müdafaası
===> Müntehab Ehadis
===> Camiul Ehadis
===> Edebul Mufred
===> 40 Ayet 40 Hadis
===> Cem ul Fevaid
===> Mucemüs Sağir
===> Cenaze kitabı
===> 7 Hadis İmamının İttifak Ettikleri Hadisler
===> Sünnetin Delil Oluşu
===> Uydurma hadisleri tanıma yolları
===> el İtisam
===> Kitabüz-Zühd
===> Hadis Edebiyatı
===> Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları
===> Kudsi Hadisler
===> Sünen-i Darimi
===> Hadis te Metin Tenkidi Metodları
===> Zübdetül Buhari
===> Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü
===> Mişkatul Mesabih
===> Camiul Ulum
===> Ebu Hanife nin Hadis Anlayışı
===> Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet
===> Müsned
===> Metalib ul Aliye
===> Mütevatir Hadisler
===> Müttefekun Aleyh Hadisler
===> Muvatta
===> Nuhbetul-Fiker Şerhi
===> Sufilerin Hadis Anlayışı
===> Sahih-i Müslim Muhtasarı
===> Süneni Tirmizi
===> Süneni Ebu Davud
===> Süneni İbni Mace
===> Süneni Nesai
===> Sünnet ve Bidat
=> İslam Fıkhı Eseleri
===> Dört Mezheb Fıkhı
===> Hanefi Fıkhı
=====> Nurul İzah
=====> Hidaye Tercümesi
=====> Fetavayi Hindiyye
===> Delilli Şafi İlmihali
===> Büyük Şafi Fıkhı
===> Fetavayı Resulullah
===> Üçbin Seçme Fetva
===> Minhacut Talibin
===> Hanımlar İlmihali
===> Nassın Uygulanışı
===> Hüccetullahil Baliğa
===> Bidayetül Müctehid
===> Hayatın İçinden Fıkıh
===> Ahkamüs Sultaniye
===> Fetvalarla Çağdaş Hayat
===> el-İhtiyar
===> Büyük Şafii İlmihali
===> Emanet ve Ehliyet
===> Namus Fitnesi Muta
===> Şeyhül İslam Ebus Suud Efendi Fetvaları
===> Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar
===> Mükayeseli İbadetler İlmihali
=> Usulü Fıkıh Eserleri
===> İslam Hukuku - İmam Gazali
===> Hukuku İslamiye
===> Fahreddin Atar - Usul
===> Vehbe Zuhayli - Usul
===> El- Muvafakat - Şatibi
===> İslam Devletler Hukuku
===> Kıyas Istıhsan ve Istıslah
===> İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri
=> Tefsir Eserleri
===> Ömer Nasuhi Bilmen
===> Ahkam Ayetleri Tefsiri
===> Emri Maruf Nehyi Münker
=> İslam Tarihi Eserleri
===> Hazreti Muhammed a.s.v
=====> Peygamberizin Örnek Ahlakı
=====> Mucize Ve Büyük Özellikleri
=====> Son Peygamber
===> Peygamberler Tarihi
===> İslam Tarihi
===> Sahabe-i Kiram
===> Siyer-i Nebi
===> Konulu Siyer
===> Hayatüs Sahabe
===> El-Bidaye Ven Nihaye
===> Asrı Saadette İslam
===> Ashabı Kiram
===> Fıkhus Sire
===> Değişik Yönleriyle Rasulullah
===> Tabiînin Hayatından Tablolar
===> Hz.Peygamberin Savasları
===> Tarihül-İslam
===> Efendimiz
===> Fıkhus Sahabe
===> Hz.Süleyman
===> Peygamberimizin Hayatı
===> Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı
===> Zadul Mead
===> Hz.Muhammedin İslam Daveti
===> Sahabe Hayatından Tablolar
===> İslami Hareketin Tarihi Seyri
===> Siret Ansiklopedisi
=> Klasik Tarih Eserleri
===> Medeniyet Tarihi
===> Ülkeler Tarihi
===> 20.Yüzyıl Tarihi
===> Türk Sultanlar ve Saray Hayatları
===> Büyük Osmanlı Tarihi
===> Osmanlı padişahları
=> İslam Kültürü
===> İslam Kültürü A-İ
===> İslam Kültürü K-Z
===> İslam Kavramları A-L
===> İslam Kavramları M-Z
===> Güncel Meseleler
===> Evrensel Hutbeler
=> Tasavvuf Eserleri
===> Kalplerin Keşfi - imam gazali
===> Adab-ı Fethullah K.S
===> İşarat - Şeyh Taği K.S
===> Kimya-ı Saadet
===> Kitabuz-zühd
===> Kutul Kulub
===> Kuşeyri Risalesi
===> Şeytanın Hileleri
===> Risalei Halidiyye
===> Tuhfetul Alaiyye
===> Reşahat
===> Mektubat-ı Rabbani
===> Mektubat-ı Şeyh Ahmet
===> Mektubat-ı Şeyh Hazret
===> İhya-u Ulumiddin 1-2
===> İhya-u Ulumiddin 3-4
===> Futuhul Gayb
===> Dualar ve Zikirler
===> İslam,Tasavvuf,Hayat
===> Yunus Emre ve Tasavvuf
===> Divanı Kebir
===> İlahi Armağan
===> Marifetname
===> Tasavvuf ve islam
===> Rabıta ve Nakşibendilik
===> Mevlana
===> Mevlana Kitaplığı
===> Mevlananın Eserleri
=====> Fihi Ma Fih
=====> Mesnevi
=======> Mesnevide Geçen Hikayeler
=> Ahlaki Eserler
===> Gıybet
===> Gençlik Ahlakı Fütüvvet
===> Takva Bilinci
===> Din Nasihattır
===> Peygamberimizin Örnek Ahlakı
=> Büyüklerden Öğütler
===> Doğruların Öyküsü
===> İbretli Kıssalar
===> İslam Büyüklerinden Öğütler
=> Kıyamet Eserleri
===> Kıyamet Alametleri
=> Edebiyat Eserleri
===> Makale Dünyası
=====> Denemeler
===> Safahat
===> Şiir Dünyası
=> Eğitim
===> Bireysel Gelişim
===> Çocuk Eğitimi
===> Ekonomi
===> Çocuklarla Başbaşa
===> Başarının Prensipleri
===> Kuranda Çocuk Eğitimi
===> Yetişkin Din Eğitimi
===> Mükafat ve Ceza
===> İslam gençliğine öğütler
===> Anne baba eğitiminde yeni teknikler
=> Çocuk Gelişim Eserleri
===> Çocuk Gelişimi
===> Çocuk Terbiyesi
===> Çocuk ve Din
===> Çocuk Eğitimin Teknikleri
===> Sünnette Çocuk Eğitimi
=> Çeşitli Konularda Eserler
===> Zaferin Yolu ve Şartları
===> Allahın Gazabı ve Rızası
===> Gayemiz
===> İslam Çağrısı
===> Güncel Meseleler 2
===> Haydi Hizmete
===> Gönüllerin Gülü
===> Sabredenler ve Şükredenler
===> Merak Ettiklerimiz
===> Diyanet Fetvaları
===> İslamda Hükümet
===> Kuran ve Sünnette Evlilik
===> İslama Göre Dost ve Düşman
===> Müslümanın evliliği
===> Evlilik ve Aile Hayatı
===> Sağlık Ansiklopedisi
===> Din Psikolojisi
===> Yaşayan Hurafeler
===> Evlenme Adabı
===> El-Akl ve Fehmül Kuran
=> Hayatını Anlatan Eserler
===> Martin Lings
===> Peygamberimizin Hayatı
===> İslam Peygamberi
-----------------------------
Diyanet İşleri Başkanlığımıza Teşekkür Ederiz.
-----------------------------
=> Sorularla Ticaret Hayatı
===> Alışveriş
===> Borçlar
===> Emanet
===> Havale
===> Kefalet
===> Kiralık
===> Hibe ve Bağış
===> Vekalet ve Komisyon
===> Güncel Ticari Meseleler
===> Ticari Hayat
=> Dini Sorular ve Cevapları
===> Akaid - İnanç Esasları
===> Dua ve Zikir
===> Helaller ve Haramlar
===> Tasavvuf ve Yaşam
===> Mezhepler
===> Dinler
=> Fıkıh Soruları ve Cevapları
===> Adak ve Yemin
===> Sorularla Taharet (Temizlik)
===> Sorularla Namaz
===> Sorularla Zekat
===> Sorularla Oruç
===> Sorularla Hac
===> Sorularla Umre
===> Sorularla Kurban
===> Sorularla Sadaka
=> Sorularla Aile Hayatı
===> Genel Aile Hayatı
===> Evlilik ( Nikah )
===> Boşanma (Talak)
===> Miras ve Vasiyet
===> Süt Emzirme
=> Sorularla İslam
=> Sorularla Hz. Muhammed (s.a.v)
=> İlmihal - Ömer Nasuhi Bilmen
===> İtikat
===> Taharet-Temizlik
=====> Taharet İlmihali - A
=====> Taharet İlmihali - B
===> Namaz
=====> Namaz İlmihali - A
=====> Namaz İlmihali - B
=====> Namaz İlmihali - c
=====> Namaz İlmihali - D
=====> Namaz İlmihali - E
===> Oruç
=====> Oruç İlmihali - A
=====> Oruç İlmihali - B
===> Zekat
===> Hac
===> Kurban Ve Av
===> Kerahet ve İhtihsan
===> İslam Ahlakı Kitabı
-----------------------------
๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi
===> Editörün Notu
===> Türkiye
===> Gündem
===> Söyleşi
===> Dosya Konusu
===> Dosya Yazıları
===> Tarih
===> Düşünce
===> Kitap
===> Edebiyat
===> Diğer Yazılar
=> Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri
===> Sunuş
===> Başyazı
===> Ayın Konusu
===> Binbir Damla
===> Tasavvuf Klasikleri
===> Hal Dili
===> Dün Bugün Yarın
===> Dünya Hali
===> Tencere
===> Kapaktakiler
===> Diğer Yazılar
===> Şiir
===> Tavan Arası
===> Kitaplık
=> Semerkand Aylık Aile Dergisi
===> Editörden
===> Başyazı
===> Haberiniz Olsun
===> Kapak Konusu
===> Değerlerimiz
===> Gençlere Sorduk
===> Evlilik - İletişim
===> Psikoloğum
===> Pedagoğum
===> Mizah
===> Sağlık
===> Yemek
===> Bizden Haberler
===> Sizden Gelenler
===> Diğer Yazılar
-----------------------------
๑۩۞۩๑ İlmi & Erdemli Sözler Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Güzel Sözler
=> Kutsal Günler
===> Beraat Kandili
===> Miraç Kandili
===> Mevlüt Kandili
===> Regaib Kandili
===> Kadir Gecesi
=> Mübarek Aylar
=> Önemli Günler
===> Ramazan Bayramı
===> Kurban Bayramı
===> Cuma Bayramı
===> Resmi Bayramlar
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Ramazan Ayı Özel Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> İlim Dünyası İle Ramazan Ayı
===> Ramazan Ayı Yemekleri
===> Ramazan Ayı Duaları
===> Ramazan Ayı Faziletleri
===> Ramazan Ayı Günlüğüm
===> Ramazan Ayı Fıkhi Bilgileri
===> Ramazan Ayı Önemi
===> Ramazan Ayı Tavsiyeleri
===> Ramazan Ayı Galeri
===> Ramazan Ayı Nameleri
===> Ramazan Ayı Mizahları
===> Ramazan Ayı Makaleleri
===> Ramazan Ayı Kıssaları
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> İlitam Forum
===> Ankara İlitam
===> İstanbul İlitam
===> Erzurum İlitam
===> İnönü İlitam
===> Samsun İlitam
===> İzmir İlitam
===> Diyarbakır İlitam
===> Sivas İlitam
===> Elazığ İlitam
=> İlitam Formu
===> Sistematik Kelam
=====> Sistematik Kelam Özetleri
=====> Sistematik Kelam Soruları
=====> Sistematik Kelam Dökümanlar
===> Fıkıh Usulü
=====> Fıkıh Usulü Özetleri
=====> Fıkıh Usulü Soruları
=====> Fıkıh Usulü Dökümanları
=> Sakarya İlitam
===> Ders Notları ve Özetler
=====> 5.Yarıyıl Dersleri
=======> Sistematik Kelam
=====> 6.Yarıyıl Dersleri
===> Ders Soruları
=====> 4. Sınıf Sınav Soruları
=====> 3. Sınıf Sınav Soruları
===> Sınav Deneme Soruları
=====> 3.Sınıf Deneme Soruları
=====> 4.Sınıf Deneme Soruları
===> Sesli Dersler
===> Ders Pdfleri ve Slaytları
===> Sakarya İlitam Öğrencileri
===> Sakarya İlitam 3.Sınıf Öğrencileri
===> Sakarya İlitam 4.Sınıf Öğrencileri
=> İlitam Arapça Sesli Ders - Özel Bölüm
=> Açık Ögretime Giriş
===> Açıköğretim Bölümleri
=> Aöf İlahiyat Programı
===> İlahiyat 1.sınıf
=====> Ders Özetleri ve Notları
=====> Din Hizmetlerinde İletişim ve Halkla İlişkiler
=====> Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar
=====> İslam Dininin Temel Kaynakları
=====> Temel Bilgi Teknolojileri
=====> İlk Dönem İslam Tarihi
=====> İslam Dini Esasları
===> İlahiyat 2.sınıf
=====> Ders Özetleri ve Notları
=====> Ana Konularıyla Kuran
=====> Dinler Tarihi
=====> Türk Medeniyeti Tarihi
=====> İslam Düşünce Tarihi
=====> Dine Yeni Yaklaşımlar
=====> Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
=====> Türk Dili
===> Arapça Dersi
=====> 1.Sınıf
=====> 2.Sınıf
=====> Pratik Arapça
=====> Sınav Soruları
=======> 1.Sınıf
=======> 2.Sınıf
=====> Fiil Çekimleri
=====> Arapça Hikayeler
=====> Arapça Deyimler
=> Dokuz Eylül İlitam
===> Kuran-ı Kerim I
===> Arapça I
===> Tefsir ve Tefsir Metinleri
===> İslam Bilimlerinde Yöntem
===> Mantık
===> İslam Tarihi ve Medeniyeti
===> Kuran-ı Kerim II
===> Arapça II
===> Hadis ve Hadis Metinleri
===> İslam Ahlak Felsefesi
===> Felsefe Tarihi
===> İslam Mezhepleri Tarihi
===> Osmanlı Türkçesi
===> Kuran-ı Kerim III
===> Sistematik Kelam
===> Fıkıh Usulü
===> İslam Felsefesi
===> Ana Konularıyla Kuran
===> Tasavvuf
===> Kuran-ı Kerim IV
===> Din Eğitimi
===> İslam Hukuku
===> Din Felsefesi
===> Dinler Tarihi
===> Din Hizmetleri
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Kuran-Kerim Eğitim Dunyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Elif Cüzü
=> Kuran Öğretiyoruz
=> Tecvid Öğretiyoruz
=> Kuran Öğrenim Teknikleri
=> İlim Talebesinin Edepleri
=> Kuran-ı Kerim Hatmi
=> Üç Boyutlu Kuran-ı Kerim Oku
=> Kuran-ı Kerim Hatim İndir (Ücretsiz)
-----------------------------
Osmanlıca Eğitim Dünyası
-----------------------------
=> Osmanlıca Eğitimi
===> Osmanlıca Eğitim Kitabı
===> Osmanlıca Eğitim Seti
===> Osmanlıca Yazı Defteri
===> Ücretsiz Osmanlıca Eğitim Setleri
===> Ücretsiz Osmanlıca Eğitim Kitapları
=> Osmanlıca Klavye
=> Meb Osmanlıca Dersleri
=> Osmanlıca Yardım Bölümü
===> Osmanlıca Nasıl Öğrenilir ?
===> Osmanlıca Nasıl Öğretilir ?
-----------------------------
Atatürk Üniversitesi Önlisans İlahiyat Bölümü
-----------------------------
=> 1. Sınıf Güz Dönemi
===> İlk Dönem İslam Tarihi
===> Arapça I
===> İslam Ahlak Esasları
===> Temel Bilgi Teknolojileri I
===> İslam İnanç Esasları
===> İslam İbadet Esasları
===> İslam Sanatları Tarihi
=> 1. Sınıf Bahar Dönemi
===> Arapça II
===> Hadis Tarihi ve Usulü
===> İslam Hukukuna Giriş
===> İslam Kurumları ve Medeniyeti Tarihi
===> Türk İslam Edebiyatı
===> Tefsir Tarihi ve Usulü
===> Temel Bilgi Teknolojileri II
=> 2. Sınıf Güz Dönemi
=> 2. Sınıf Bahar Dönemi
-----------------------------
Din Hizmetleri Alan Bilgisi Testi - DHBT
-----------------------------
=> DHBT - KPSS- ÖSYM
===> Diyanet Dhbt Sınav Duyuruları
===> Diyanet Dhbt Çıkmış Sorular
===> Diyanet Dhbt Sınav Konuları
===> Çözümlü Dhbt Sınav Soruları
===> Diyanet Dhbt Hazırlık
===> Diyanet Dhbt Sınavı
=> Dhbt Sınav Dersleri
=> Dhbt Kitap Tanıtımları
===> Dhbt Yeterlilik Kitapları
=> Diyanet Dhbt Hazırlık Sitesi
=> Dhbt Uzaktan Eğitim
===> Dhbt Lise 1.Grup
===> Dhbt Önlisans 1.Grup
===> Dhbt Lisans 1.Grup
===> Dhbt Ön Hazırlık Programı
=> Dhbt Online Dersane
===> Dhbt Kariyer Rehberlik
===> Dhbt Görsel Eğitim Setleri
===> Dhbt Online Eğitim Sitesi
=> Dhbt Sınav Testleri
=> Dhbt Mülakat Hazırlık Çalışması
===> Dhbt Mülakat için Tecvid Çalışması
===> Dhbt Mülakat için Siyer Çalışması
===> Dhbt Mülakat için Fıkıh Çalışması
===> Dhbt Mülakat için Akaid Çalışması
=> Öabt Sınavı Kitap Tanıtımları
=> Dini Cd & Dvd Eğitim Tanıtımları
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Rüya Tabiri ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Rüya Tabiri
===> A-Rüya Tabiri
===> B-Rüya Tabiri
===> C-Rüya Tabiri
===> Ç-Rüya Tabiri
===> D-Rüya Tabiri
===> E-Rüya Tabiri
===> F-Rüya Tabiri
===> G-Rüya Tabiri
===> H-Rüya Tabiri
===> I-Rüya Tabiri
===> İ-Rüya Tabiri
===> K-Rüya Tabiri
===> L-Rüya Tabiri
===> M-Rüya Tabiri
===> N-Rüya Tabiri
===> O-Rüya Tabiri
===> Ö-Rüya Tabiri
===> P-Rüya Tabiri
===> R-Rüya Tabiri
===> S-Rüya Tabiri
===> Ş-Rüya Tabiri
===> T-Rüya Tabiri
===> U-Rüya Tabiri
===> Ü-Rüya Tabiri
===> V-Rüya Tabiri
===> Y-Rüya Tabiri
===> Z-Rüya Tabiri
=> Rüya Dünyası
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Yeni İlahiyat Önlisans Proğramı / Kredili Sistem ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> İlahiyat Önlisans Kredili Sistem
=> İlahiyat Önlisans 1. Sınıf Dersleri
===> İlahiyat Önlisans 1. Yarıyıl
=====> İslam İnanç Esasları
=====> İslam İbadet Esasları
=====> İslam Ahlak Esasları
=====> İlk Dönem İslam Tarihi
=====> İslam Sanatları Tarihi
=====> Arapça 1
=====> Temel Bilgi Teknolojileri 1
===> İlahiyat Önlisans 2. Yarıyıl
=====> Tefsir Tarihi ve Usulü
=====> Hadis Tarihi ve Usulü
=====> İslam Hukukuna Giriş
=====> İslam Kurumları ve Medeniyeti
=====> Türk İslam Edebiyatı
=====> Arapça 2
=====> Temel Bilgi Teknolojileri 2
=> İlahiyat Önlisans 2. sınıf Dersleri
===> İlahiyat Önlisans 3. Yarıyıl
=====> Tefsir
=====> Günümüz Fıkıh Problemleri
=====> İslam Düşünce Tarihi
=====> İslam Mezhepleri Tarihi
=====> Din Psikolojisi
=====> Arapça 3
=====> Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 1
=====> Türk Dili 1
===> İlahiyat Önlisans 4. Yarıyıl
=====> Hadis Dersi
=====> Hadis
=====> Kelama Giriş
=====> Din Sosyolojisi
=====> Yaşayan Dünya Dinleri
=====> Din Eğitimi ve Din Hizmetlerinde Rehberlik
=====> Arapça 4
=====> Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 2
=====> Türk Dili 2
=> İlahiyat Önlisans Sınav Soruları
=> İlahiyat Arapça Önlisans
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Diyanet Yeterlilik Sınavına Hazırlık
===> Yeterlilik Sınav Soruları
===> Yeterlilik Sınav Testleri
=> Diyanet İşleri Başkanlığı
===> Personel Hizmetleri
===> Diyanet Duyurular
===> Din Hizmetleri
===> Eğitim Faliyetleri
===> Personel Faaliyetleri
===> Hac ve Umre Hizmetleri
===> Din Görevlileri
=====> Yeterlilik Belgesi
===> Yeterlilik & Mbsts Sınav Soruları
=> Rehberlik Hizmetleri
===> Test Çözüm Teknikleri
===> Sınavlar Rehberi
-----------------------------
๑۩۞۩๑ İslamda Bayanlar Dünyası (Tıbbi & İlmi Konular) ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Müslüman Bayanlar ve İslami ilimler
===> İslamda ve Tarihte Kadın
===> Müslüman Bayanlar İçin Namaz
===> Müsliman Bayanlar İçin Oruç
===> Muslüman Bayanlar için Tesettür
===> Müslüman Bayanlar için Evlilik
===> Müslüman Bayanlar için Özel Haller
===> Sorularımız ve Cevaplarımız
===> Üyelerimizin Paylaşımları (İlmihal)
===> Müslüman Bayanlar İçin Fetvalar
=> Bayanlar için Sağlık Köşesi
===> Bayanlar & Sağlık
===> Lohusalık Dönemi
===> Hamilelik Dönemleri
===> Bayanlar & Diyet
===> Sağlıklı Cilt & Bakım
===> Bayanlar & Cinsel Hayat
===> Üyelerimizin Paylaşımları (Sağlık)
-----------------------------
Ales , Dgs , Kpss Hazırlık Dünyası
-----------------------------
=> Dgs Sınavına Hazırlık
===> Dgs Sözel Mantık Dersleri
===> Dgs Sayısal Mantık Dersleri
===> Dgs Sınavı için Rehberlik
===> Dgs Bilgi Paylaşım Alanı
=> Dgs Sınav Sistemi
===> Dgs Çıkmış Sorular
===> Dgs Dökümanları
===> Dgs Sıkça Sorulanlar
===> Dgs Test Bankası
=> Dgs için Tavsiye Kaynaklar
===> Dgs Kitap Tanıtımları
===> Dgs Görüntülü Eğitim Setleri
===> Dgs Hazırlık Web Siteleri
===> Dgs Online Dersaneler
===> Dgs için Tavsiye Dersaneler
===> Dgs Sınavını Nasıl Kazanırım ?
=> Dgs ve İlahiyat Önlisans
=> Dgs İlitam Yerleştirme Özel Bölüm
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Psikoloji Dünyası
=> Tıp Dünyası
=> Biyoloji Dünyası
===> Biyoloji Bilimcileri
=> Kimya Dünyası
===> Kimya Bilimcileri
=> Fizik Dünyası
===> Fizik Bilimcileri
=> Matematik Dünyası
===> Matematik Bilimcileri
=> Coğrafya Dünyası
===> Coğrafya Bilimcileri
=> Önemli Tarihi Buluşlar
=> Bilim ve Teknolojileri
=> Astronomi ve Uzay Teknolojileri
=> Eğitim Dünyası
-----------------------------
Arapça Kitap Dağıtım
-----------------------------
=> Arapça Dağıtım
===> Arapça Kaynak Kitaplar
===> Arapça Ders Kitapları
=> Bayanlara Özel Arapça Kursu
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Arapça Dil ve Gramer Eğitim Dünyası (yakında) ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Arapça Hakkında
=> Arapça Osmanlıca Klavye
-----------------------------
Diyanet Yeterlilik Kitabı
-----------------------------
=> Kitap Kampanya ve Tanıtımları
=> Diyanet Yeterlilik Sınavı 2013
=> Diyanet Yeterlilik
===> Diyanetyeterlik.com
===> Diyanetkitap.com Kampanyalar
===> Din Görevlileri
===> Din Görevlisi Kitabı
=> Diyanet Yeterlik 2013
=> İslami Kitaplar
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> 3D-Boyut Dünyası
=> Çoçukların Dünyası
===> Oyun Dünyası
===> Masal Dünyası
===> Mizah Dünyası
===> Dini Hikayeler
===> Flash Eğlence Dünyası
===> Sevgili Peygamberim
=====> 365 Günde Sevgili Peygamberim
===> Sesli Masal Dünyası
=> Sorular - Cevaplar
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Yemek ve Pasta Tarifi Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Yemek ve Pasta Tarifleri
===> Çorbalar
===> Sebze Yemekleri
===> Makarnalar
===> Pilavlar
===> Köfteler
===> Börekler
===> Tatlılar
===> Hamur İşleri
===> Kekler
===> Salatalar
===> Sütlü Tatlılar
===> Kurabiyeler
===> Yaş Pastalar
===> İçecekler
===> Balık Yemekleri
===> Et ve Tavuk Yemekleri
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> Resimler
===> İslami Resimler
===> İbretlik Resimler
===> Doğa Resimleri
===> Resimli Konular
-----------------------------
Doğal Bitkisel Bakım
-----------------------------
=> Doğal Bitkisel Bakım
-----------------------------
๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> ilimdunyasi.com Haberleri
=> Sınav Duyuruları
===> Diyanet Sınav Duyurusu
===> Meb Sınav Duyurusu
===> Ösym Sınav Duyurusu
===> Mesleki Bilgiler Sınav Duyurusu
===> Memurlar Sınav Duyurusu
=> Tarihe Yolculuk
===> Tarihten Başlıklar
===> Çanakkale Zaferi
=> Tarihi Mekanlar
===> Müzeler
===> Saraylar
===> Kaleler
===> Türbeler
===> Camiler
=> Hakikate Erenler Dünyası
===> Müslümanlık Nedir ?
===> Hidayet Dünyası
===> Hidayete Erenler
===> Dünyadan Seçmeler
===> Müslaman Olmak İsiyorum
=> Yıldızname
=> Ölüm ile Yüzleşme
=> Mucizeler Dünyası
=> Yaşamdan Seçmeler
-----------------------------
15 Temmuz Gazi ve Şehid Haberleri
-----------------------------
=> 15 Temmuz Gazi ve Şehid Haberleri
-----------------------------
๑۩۞۩๑ İmam Hatip Dünyası ๑۩۞۩๑
-----------------------------
=> İmam Hatip
=> İmam Hatip Gönül Kalemi
=> Kutlu Doğum Programı
-----------------------------
İlim Dünyası Arşiv Kategorisi
-----------------------------
=> İlim Dünyası Arşiv Konuları
=> İlim Dünyası - İnstagram
TinyPortal v1.0 beta 4 ©
Bloc
|
harita
|
Site Map
|
Sitemap
|
Arşiv
|
Wap
|
Wap2
|
Wap Forum
|
urllist.txt
|
XML
|
urllist.php
|
Rss
|
GoogleTagged
|
|
Sitemap1
|
Sitema2
|
Sitemap3
|
Sitema4
|
Sitema5
|
urllist
|
Yükleniyor...