> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Üveysilik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Üveysilik  (Okunma Sayısı 1660 defa)
01 Şubat 2010, 11:41:50
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Şubat 2010, 11:41:50 »



Üveysilik
Mürşidi (hocası) bulunmakla berâber, ayrıca vefât etmiş bir büyüğün rûhâniyetinden faydalanan, yardım ve terbiye gören zâta üveysî, bu yolla kemâle ermeye, olgunlaşmaya da üveysîlik denir. (E. Ans. c.1, s.14)Abdülhak-ı Dehlevî, Peygamberler ve evliyânın vefâtlarından sonra, onlardan yardım istemeye, âlimlerin câiz, olabilir dediklerini, tasavvuf büyüklerinin, bunun doğru olduğunu bildirdiklerini ifâde etmiş, büyükler­den birçoğunun üveysîlik yoluyla yükseldiklerini söylemiştir. İmâm-ı Rabbânî de, Behâeddîn-i Buhârî´nin üstâdı (hocası)nın Seyyid Emîr Külâl hazretleri olduğunu, fakat ayrıca Hâce Abdülhâlık Goncdüvânî´nin rûhâniyetinden istifâde ettiği için aynı zamanda üveysî olduğunu zikret­miştir. (E. Ans. c.1, s.14)

Evliyânın büyüklerinden Ali Dede Bosnevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, Risâle fî Beyânî Ricâli´l-Gayb ve Terbiyeü´l-Merâtib ve´l-Usûl adlı eserini yazmaktan mu­râdını şu sözlerle ifâde etmektedir: "Ey Kardeşim! Bu eseri yazmaktan maksa-dım sana mürşid, yol gösterici, rehber olmak ve nasîhat etmek değil, burada zikrettiğim büyüklerin rûhâ- niyetlerinden istifâde edebilmek içindir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine;

"Din büyüklerinin kitaplarını okumanın faydası nedir?" diye sordular. Buyurdu ki:

"Din büyükleri, evliyâlar, Allahü teâlânın askerleridir. Onların rûhânî sözleri de böyledir ve bu sözlerde garîb sırlar, acâib tavırlar, hâller var­dır. Bunları ehlinden başkası bilmez. Allahü teâlâ, onlar sebebiyle kalp­teki değişmeyi ve şüphe hâllerini giderir. Nitekim Kur´ân-ı kerîmde Allahü teâlâ meâlen; "Peygamberlerin haberlerinden onunla kalbini (tatmin ve) tesbit edeceğimiz her çeşidini sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda (bu sûre ile) da sana hak ve müminlere bir öğüt vardır. (Hûd sûresi: 20)" bu­yurdu. O büyüklerin, evliyânın hallerini, sözlerini dinlemekle insan çok şeyler istifâde eder. Bu fakîr, hâlis bir kalb ile onların kitaplarını mütâlaa ederek nice şeylere kavuştum."

Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin beşincisi olan Sultân-ül-Ârifîn Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retleri üveysî olup, İmâm-ı Câfer-i Sâdık´ın vefâtından kırk yıl sonra doğ­duğu hâlde İmâm-ı Ali Rızâ´nın sohbetinden ve bunun bereketiyle İmâm-ı Câfer-i Sâdık´ın rûhâniyetinden istifâde etti. Bâyezîd, İmâm-ı Câfer-i Sâdık´ın rûhâniyetinden feyz almakla meşhûr oldu. Otuz sene Şam civâ­rında bulunup, yüz on üç âlimden ilim öğrenmiştir. Aşk-ı ilâhîde o kadar ileri ve ibâdette o derece yüksekte idi ki, namaz kılarken Allah korkusun­dan göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirlerdi. Son de­rece âlim, fâdıl ve edîb idi. Şiirleri meşhûrdur.

Bâyezîd, ilim tahsîl ettiği üstâdlarından birine olan hürmet ve mu­habbetinden dolayı, onun kabrinin yanına defnedilmeyi ve kabrinin, ho­casının kabrinden daha derin yapılmasını, kendi vücûdunun, hocasının vücûdundan aşağıda olmasını vasiyyet etti. Hocalarının en büyüğü, Allahü teâlâya kavuşmak yolunda çok yüksek derecelere kavuşmasına vesîle olan, İmâm-ı Câfer-i Sâdık hazretleridir. Feyz ve mârifeti, İmâm-ı Câfer-i Sâdık´ın mübârek rûhâniyetinden aldı.

İstanbul´da yetişen velîlerden Beyzâde Mustafa Ahıskalı (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Âhirete göçen büyük âlim ve ve­lîlerin rûhâniyetinden feyz almak mümkün ve çok defâ vâki olmuştur. Meselâ büyük âlim ve velîlerden Bâyezîd-i Bistâmî, Câfer-i Sâdık haz­retlerinin rûhâniyetinden feyz almış, üveysi olarak yetişmiştir. Aynı şe­kilde Ebü´l-Hasan-ı Harkânî de, Bâyezîd-i Bistâmî´nin rûhâniyetinden feyz alarak yetişmiştir.

Hayatta olup da görüşmek, huzûruna çıkmak mümkün olmayan, bü­yük âlimden istifâde edebilmek için, o mübârek zâtın bu kimseye mektup gönderip teveccüh buyurması, ona virdini ve vazîfesini tebliğ ve tenbih buyurması, diğer lüzumlu bilgileri îzah buyurup açıklaması, tâlibin de bunlara ihlâs ile uyması lâzımdır. Her işini, ibâdet ve tâatini buna göre tamam etmelidir. İstifâdenin en olgunu ve faydalısı ise, o mübârek âlim ve velînin sohbetinde bir müddet bulunmak sûretiyle olur. Emir buyur­duğu görevleri seve seve yapar, edeplere riâyet ederse çok kazançlı olur. Ayrıldığında da kendini hep hocasının huzûrunda gibi düşünürse, pekçok fayda ve bereketlere kavuşur. Her hususta doğruyu en iyi bilen Allahü teâlâdır."

Peygamber efendimiz zamânında yaşamış büyük velî Veysel Karâ- nî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Yemen?de iken deve güder, geçimini onunla temin ederdi. Geçimi, yaşaması pek sâdeydi. Hasta, âmâ ve ihti­yar annesinden başka kimsesi yoktu. Güttüğü develer için belli bir ücret istemez, ne verirlerse kabul ederdi. Fakir olanlardan hiç ücret almazdı. Aldığının yarısını sadaka olarak fakirlere dağıtır, kalanını da kendi ihti­yaçlarına ve annesine harcardı.

Müslüman olduktan sonra bütün ömrü boyunca sevgili Peygambe­rimizin aşkı ile yanıp tutuştu. Bir an bile Rabbini unutmadı. Kulluğunda o dereceye yükseldi ki, her hâli, her hareketi ve her sözü insanlara ibret ve nasîhat oldu. Kimseden incinmemiş ve kimseyi incitmemiştir. Onun en önemli vasfı; Peygamber efendimize olan aşkı, ibâdete canla başla de­vâmı ve annesine saygısıdır. Annesine çok hizmet edip, hayır duâsını aldı. Resûlullah efendimizi görmeği çok arzu ediyordu. Defâlarca Pey­gamber efendimizi görmek için annesinden izin istedi. Annesi, kendisine bakacak kimsesi olmadığı için izin veremedi.

Peygamber efendimiz; "Üveys-i Karnî, ihsân ve iyilikte Tâbiînin ha­yırlısıdır.? buyurdu. Resûlullah efendimiz, zaman zaman mübârek yü­zünü Yemen tarafına döndürür ve; Yemen tarafından rahmet rüzgârı estiğini duyuyorum. buyururdu. Kıyâmette Allahü teâlâ Üveys sûretinde yetmiş bin melek yaratır ve Üveysi onların arasında Arasata götürürler. Cennet?e gider ve Allahü teâlânın dilediği (bildirdiği)nden başka mahlûk hangisinin Üveys olduğunu bilmez.

Ümmetimden bir kimse vardır ki, Rebî?a ve Mudar kabîlelerinin ko­yunları kıllarının adedince kişiye kıyâmette şefâat edecektirbuyurdu. Arabistanda bu iki kabîlenin koyunları kadar kimsenin koyunu olmadığı söylenmiştir. Eshâb-ı kirâm; Yâ Resûlallah, bu kimdir dediler. Pey­gamber efendimiz; Allahın kullarından biri.? buyurdu. Biz hepimiz kulla­rız, ismi nedir dediler. Üveys. buyurdu. Nerelidirdediler. Karnlıdır.buyurdu. O sizi gördü mü? dediler. ?Baş gözü ile görmedi. buyurdu. Hayret, size bu kadar âşık olsun da, hizmet ve huzûrunuza koşup gel­mesin! dediler. İki sebepten: Biri hallerine mağlubdur. İkincisi ise benim dînime bağlılığından dolayıdır. İhtiyar bir annesi vardır. Îmân etmiştir. Gözleri görmez, el ve ayakları hareket etmez. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, aldığı ücreti kendisinin ve annesinin nafakasına harcar. buyurdu. Biz onu görür müyüz dediler. Hazret-i Ebû Bekre; Sen onu kendi zamânında göremezsin.? Ama hazret-i Ömer ve hazret-i Aliye; siz onu görürsünüz. Sol böğründe ve avucunun içinde bir gümüş mik­tarı beyazlık vardır. Bu baras hastalığı beyazlığı değildir. Ona varınca, benim selâmımı söyleyin ve ümmetime duâ etmesini bildirin.? buyurdu­lar.

Veysel Karânî hazretleri gece-gündüz ibâdet ve tâatle vakit geçirirdi. Kendini halktan gizlerdi. İlk zamanlar herkes ona dîvâne gözü ile bakı­yordu. Sonradan onun büyüklüğünü anladılar, çok ikrâm ve hürmet göstermeye başladılar. Bunun üzerine, annesinin vefâtından sonra Karn köyünden çıkıp Kûfe şehrine gitti.

Peygamber efendimizin vefâtı yaklaşınca, hırkanızı kime verelim? dediler. ?Üveys-i Karnî´ye verin.? buyurdu. Resûlullah?ın vefâtından sonra hazret-i Ömer ile hazret-i Ali Kûfe?ye geldiklerinde, Ömer (radıyallahü anh) hutbe esnasında; ?Ey Necdliler, kalkınız!? buyurdu. Kalktılar. Ara­nızda Karn?dan kimse var mıdır? buyurdu. Evet dediler ve birkaç kişiyi ona gönderdiler. Hazret-i Ömer, onlardan Üveys?i sordu. Biliyoruz. O, si­zin bildiğinizden pek aşağı bir kimsedir. Dîvânedir, akılsızdır ve insanlar­dan kaçar bir hâli vardır, dediler. ?Onu arıyorum, nerededir?? buyurdu. Arne vâdisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığında ona akşam yiyeceği veririz, saçı-sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez, insanların yediğini yemez; üzüntü ve neşe bil­mez. İnsanlar gülünce, o ağlar; insanlar ağlayınca o güler dediler. ?Onu arıyorum.? buyurdu. Sonra hazret-i Ömer?le hazret-i Ali, onun olduğu yere gittiler. Onu namaz kılar gördüler. Allahü teâlâ, develerini gütmesi için bir melek vazifelendirmişti. Namazı bitirip selâm verince, hazret-i Ömer, kalktı ve selâm verdi. Selâmı aldı. Hazret-i Ömer; ?İsmin nedir?? diye sordu. ?Abdullah, yâni Allah?ın kulu.? dedi. ?Hepimiz Allah?ın kulları­yız; esas ismin nedir?? diye sordu. ?Üveys? dedi. ?Sağ elini göster.? bu­yurdu. Gösterdi. Hazret-i Ömer; Peygamber efendimiz size selâm etti. Mübârek hırkalarını size gönderip; ?Alıp giysin, ümmetime de duâ etsin.? diye vasiyet buyurdu, dedi.

?Yâ Ömer! Ben zayıf, âciz ve günahkâr bir kulum. Dikkat buyur, bu vasiyet başkasına âid olmasın?? deyince; ?Hayır yâ Üveys, aradığımız kimse sensin. Peygamber efendimiz senin eşkâlini ve vasfını belirtti.? cevâbını verdi.

Bunun üzerine, Hırka-i şerîfi hürmetle aldı, öptü, kokladı, yüzüne gö- züne sürdü. Sonra; ?Siz burada bekleyin.? dedi. Yanlarından ayrıldı. Bi- raz ileride hırkayı yere bırakıp, yüzünü yere koydu. Cenâb-ı Hakk?a şöyle duâda bulundu:

?Yâ Rabbî! Sevgili Peygamber efendimiz, ben fakir, âciz kuluna haz­ret-i Ömer ve hazret-i Ali ile Hırka-i şerîflerini göndermiş.? dedi. Günah­kâr olan bütün müslümanların affı için duâ etti. Bir çok günahkâr müslü- manın affolduğu bildirilince, Hırka-i şerîfi hürmetle giydi.

Veysel Karânî hazretleri, kendisine hırka verildikten sonra Ye­men?- den Kûfe?ye gitti. Kûfe?ye gittikten sonra çok az kimse onu görebildi. Görenlerden biri Harem bin Hayyan?dır. Harem bin Hayyan anlatır: "Üveys?- in şefâatinin ne derecede olduğunu b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Üveysilik
« Posted on: 19 Nisan 2024, 13:14:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Üveysilik rüya tabiri,Üveysilik mekke canlı, Üveysilik kabe canlı yayın, Üveysilik Üç boyutlu kuran oku Üveysilik kuran ı kerim, Üveysilik peygamber kıssaları,Üveysilik ilitam ders soruları, Üveysilikönlisans arapça,
Logged
04 Ağustos 2014, 14:57:58
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #1 : 04 Ağustos 2014, 14:57:58 »

Geceleri hiç uyumazdı. Bir gece; ?Bu gece kıyâm gecesidir. dedi. Diğer gece, Bu gece rükû gecesidir.Öbür gece, Bu gece secde gece­sidir. dedi. Bir geceyi kıyâm, bir geceyi rükû, bir başka geceyi de sec­deyle geçirdi. Ey Üveys, bu kadar uzun geceyi bir hâlde geçirmeye nasıl katlanıyorsundediklerinde; secdede, sabah oluyor da, ben hâlâ bir kere Sübhâne Rabbiyel alâ diyemem. Halbuki üç tesbih sünnettir. Bunu yapamamamın sebebi, meleklerin ibâdetini yapmak istememdir. Buna ise gücüm yetmemektedir. dedi.

Bu ne aşktır ne ne bağlılıktır. Oturduğumuz yerden bizler de Rabbimin yakınlığını istiyoruz.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes