> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Zahid
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zahid  (Okunma Sayısı 1206 defa)
01 Şubat 2010, 12:46:47
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Şubat 2010, 12:46:47 »



Zahid-Zühd
Dünyâya düşkün olmayan, şüpheli olur korkusu ile mübâh olanların (yâni izin verilenlerin, helâl olanların da) çoğundan sakınan kimse mânâ­sına gelen zâhid, İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri´nin ifâdesine göre, dünyâya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır. Berîka´da geçen bir hadîs-i şerîfte; "Allahü teâlâ, bir kulunu severse, onu dünyâda zâhid, âhirette râgıb (rağbet eden, isteyen) yapar. Ayıplarını ona bildirir." buyrulmuştur. (E. Ans. c.1, s.7)
Şüpheli olmak korkusu ile mübâh şeylerin çoğundan sakınmak, dünyâdan ve dünyâlık olan şeylerden uzak durmak mânâsına gelen zühd hakkında, Hâris el-Muhâsibî (rahmetullahi teâlâ aleyh) şunları söylemektedir: "Zühd, insanın kalbini dünyâ sıkıntılarından uzak tutar. Allahüteâlânın yüceliğini ve büyüklüğünü tanımayı, tövbe etmeyi temin eder." (E. Ans. c.1, s.25)

El-Câmiu´s-Sagîr´de zikredilen bir hadîs-i şerîfte ise şöyle buyrulmuştur: "Zühd, kalbe ve bedene rahatlık verir, dünyâya rağbet ise, düşünce ve hüzün verir." Berîka´da geçen bir hadîste ise; "Dünyâda zâhid olanı, Allah sever. İnsanlarda bulunanlarda zâhid olanı, insanlar sever." buyrulmuştur. Muhammed Hâdimî "Zahid âlimin iki rekat namazı, zâhid olmayanın ömrü boyunca kıldığı namazdan hayırlıdır." demiş, Lokman Hakîm de; "Ey oğlum! Yakîn ve sabrı sanat edin. Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzak olursan, dünyâda zâhid ve mücâhid olur­sun." buyurmuştur. (E. Ans. c.1, s.25)

Irak´ta yetişen büyük velîlerinden Mekârim en-Nehr (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, zâhidden sorulduğunda; "Nefsiyle uğraşıp, ra­hatı terkeden, makam ve mevkiye îtibâr etmeyen, şehvetlerden ve arzu­larından uzak, cihâd eden, tefekkür sâhibi, istikâmetten ayrılmayan, ha- kîkatı kendine şiâr edinmiş, kadere inanmış, mevlâdan hayâ eden kim- sedir." buyurdular.

Büyük velîlerden Süfyân-ı Sevrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Zühd, yamalı elbise giymek, arpa ekmeği yemek değil, dünyâ­nın faydasız şeylerine gönül bağlamamak ve uzun emel sâhibi olma­maktır."

"Para, mal ve mülk, kişinin zâhid olmasına mâni değildir. Dünyâlığı bulunmayan da zâhid sayılmaz. Dünyânın faydasız şeylerine aşırı düş­künlük olup olmadığı araştırılıp, ona göre hüküm verilir. Bir kimsenin elinde dünyâlığı vardır. Fakat zâhiddir. Bir kimsenin de dünyâlığı yoktur. Lâkin zâhid değildir. Mal, insanın silâhı gibidir. Yâni, insan canını, sıhha­tini, dînini ve şerefini mal ile korur."

Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhe­binden biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı Ahmed bin Hanbel (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretleri ?Zühd nedir?? sorusuna; "Zühd üç türlüdür; câhilin zühdü, haramları terk etmektir. Âlimlerin zühdü, helal olanların fazlasından sakınmaktır. Âriflerin zühdü, Allahü teâlâyı unuttu­ran şeyleri terk etmektir." buyurdular.

Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Yahyâ el-Celâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; "Zâhid kime denir?" diye sorduklarında; "Zâhid, kendisinin övülmesiyle yerilmesi arasında fark görmeyen kişidir." buyur­dular.

Yine birgün ona; "Zâhid kime denir?" dediler. "Zâhid; kötülenmekten ve övülmekten alınmayan kimsedir. Zühd ise dünyâyı gözden ve gönül­den çıkarıp yok saymaktır." buyurdular.

Horasan´da yetişen velîlerin meşhurlarından, tefsîr, kırâat, hadîs, fı­kıh ve tasavvuf âlimi olan Alâüddevle Semnânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Eğer bir kimse, boş oturur, hiçbir iş yapmaz, bu yaptığına da, "Zühd, dünyâyı terk etmek" adını koyarsa, onun yaptığı şeytana tâbi olmaktan başka bir şey değildir. Hiçbir faydalı iş yapmaya­rak, ömrünü boşa harcayandan daha hayırsız bir kimse yoktur."

Irak evliyâsından Ali Sincârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Zühd, üç kısımdır. Farz olan, fazîlet olan ve Hakka yakınlığa sebeb olan zühddür. Haramlardan kaçmakla yapılan, farz olan zühddür. Şüp­heli olanlardan kaçmak da fazîlet olan zühddür. Mübahların fazlasından sakınmak da, Hakka yakınlığı sağlayan zühddür."

Evliyânın büyüklerinden Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) zühd sâhibi olup, dünyâya ve onun içindekilere meyletmez- di.

"Sofî ve zâhid kime denir?" diye suâl edilince; buyurdular ki: "Sofî, her an Rabbi ile berâber olandır. Zâhid ise, daha o makâma kavuşama­yıp, nefsi ile uğraşan, onun kötü isteklerinden kurtulmaya çalışandır."

Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr Kettânî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki: "Zâhid; nefsi istediği halde dünyâdan yüz çeviren, Resûlullah´ın sallallahü aleyhi ve sellem yolunda ve izinde yürüyen, gâ­yesi âhiret olan, cömert olup, Rabbine yönelendir."

Meşhûr âlim ve velîlerden Ebû İshâk-ı Şîrâzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri´nin, İbâdetinin çokluğunu, secdelerde yüzünün renginin değişmesini kimse inkâr edemezdi. Bütün gecesini ibâdetle, Kur´ân-ı ke­rîm okumakla geçirirdi. Nitekim Müzehheb kitâbının her faslını tamamla­dığı zaman iki rekat namaz kılardı. Zühdü, dünyâya hiç kıymet verme­mesi o kadar çoktu ki, bir gün mescidde unuttuğu ve kendisinin de o günkü nafakası olan bir dinârı (4.8 gr altını), geri döndüğünde yerinde bulduğu hâlde, belki başkasınındır diye düşünüp, almaktan vazgeçti. Bu zühd ve verâ, onun zamânında başka birisinde görülmedi. Sanki o, za­mânındaki bütün insanların zühdünü kendinde toplamış, bu zühd onun süsü olmuştu.

Evliyânın meşhurlarından ve Tâbiînin büyüklerinden Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, zühd konusunda emsâli az görülen kimselerdendi. Dünyâ işlerinden ancak zarûret mikdârı konu­şurdu. Alkama bin Mersed demiştir ki: "Zühd, dünyâya düşkün olmamak olup, bu da Tâbiînden sekiz kişi ile sona erdi. Bunlardan biri de Ebû Müslim Havlânî´ydi. Çünkü o hangi mecliste oturup konuşsa sözü dünyâ ile ilgili şeylerden çevirir, böyle şeylerin konuşulmasına mâni olurdu. Bir gün mescide girmişti. Orada bir cemâat, işlerinden, kölelerinden bahse­derek konuşuyorlardı. Onlara dikkatle bakıp; "Sübhânallah! Biliyor mu­sunuz siz şu hâlinizle neye benziyorsunuz? Şiddetli yağmura tutulup sı­ğınacak yer arayan bir kimseye benziyorsunuz. Aranırken bir de bakıyor ki önüne iki kanatlı büyük bir kapı çıkıyor. Kapıyı açıp yağmur kesilin­ceye kadar durmak için içeri giriyor. Bir de bakıyor ki girdiği evin tavanı yok! Üstü açık! Sizin yanınıza oturdum ve istiyorum ki Allahü teâlânın zikri ile ve hayırlı şeylerle meşgul olasınız. Yoksa siz dünyâ ehli, dün­yâya düşkün kimseler olursunuz!" dedi.

Büyük velîlerden Ebû Osman Hîrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Zühd; dünyâdan el etek çekmek ve dünyâ kimin eline geçerse geçsin kaygılanmamaktır."

Büyük velîlerden Ebû Osman Mağribî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Zühd; harama düşmek korkusuyla mübahların fazlasını terketmek, sonra da dünyâlıklar kimin eline geçerse geçsin aldırmamak­tır."

"Şüphesiz ki Allahü teâlâ, dünyâya düşkün olmayan zâhide istedi­ğinden fazla, dünyâya rağbet edene, düşkün olana istediğinden az verir. İstikâmet sâhibine ise istediği kadar verir."

Şam´da yetişen büyük velîlerden Ebû Süleymân Dârânî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) hazretleri ?Zühd nedir?? diye soranlara; "Zühd, Allahü te- âlâ ile meşgûl olmana mâni olan her şeyi terk etmektir. Dünyâ­nın hiç ol- duğunu bilmeyen, zühd sâhibi olamaz." buyurdular.

Endülüs?te ve Mısır?da yetişmiş olan büyük velîlerden, Mâlikî mez­hebi fıkıh âlimi Ebü?l-Abbâs-ı Mürsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetle­rinin birinde buyurdular ki: "Zâhid dünyâda gurbettedir. Çünkü onun asıl vatanı âhirettir. Yâni o âhirete yönelmiştir. Zâhidin dünyâda gurbette ol­ması, kendisi gibi âhirete yönelmiş olanların yok denecek kadar az olup, insanların çoğunun dünyâya dalmış olması sebebiyledir. Kendisi gibi olanlar bulunmadığı için, dünyâda gurbette sayılmıştır."

Yine buyurdular ki: "Allahü teâlâya yemin ederim ki, üstünlük ve şe­refi, mahluklardan bir şey beklememekte buldum. Bir gün bir köpek gör­düm. Yanımdaki ekmeği, yemesi için önüne koydum. Hiç iltifât etmedi. Bu hâline hayret ederek, ekmeği ağzına yaklaştırdım, yine iltifât etmedi. Yâni mahluklardan bir şey beklemiyor ve mahlûklardan gelen bir şeyi kabûl etmiyordu. Bu sırada gizliden bir ses duydum. "Köpeğin, kendisin­den daha zâhid olduğu kimseye yazıklar olsun!" diyordu."

Kuzey Afrika´da yetişen büyük velîlerden Ebü´l-Hasan-ı Şâzilî (rah- metullahi teâlâ aleyh) bir gün zühdden, dünyâya rağbet etmemekten bahsediyordu. Fakat üzerinde yeni ve güzel bir elbise vardı. O mecliste üzerinde eski elbiseler olan bir fakir; kalbinden; "Ebü´l-Hasan, hem zühdden anlatıyor, hem de üzerinde yeni elbiseler var. Bu nasıl zâhid- liktir? Hâlbuki asıl zâhid benim." diye geçirdi. Bu kimsenin kalbin­den geçenleri anlıyan Ebü´l-Hasan-ı Şâzilî, onu yanına çağırarak; "Senin üzerindeki elbiseyi görenler, seni zâhid sanarak hürmet ederler. Bundan dolayı sende bir gurur, kibir hâsıl olabilir. Hâlbuki benim üzerimdeki elbi­seyi görenler, zâhid olduğumu anlayamazlar. Böylece ben, hâsıl olacak gururdan kurtulurum." buyurdu. Bunu dinleyen fakir, yüksek bir yere çı­karak oradaki insanlara; "Ey insanlar! Yemîn ederim ki, biraz önce kal­bimden Ebü´l-Hasan hazretleri hakkında uygun olmayan şeyler düşün­müştüm. Kalbimden geçeni anlıyarak, beni huzûrlarına çağırıp nasîhat ettiler. Şimdi hakîkatı anlamış bulunuyorum. Şâhid olunuz ki, huzûru­nuzda tövbe istigfâr ediyorum." dedi. Bunun üzerine Ebü´l-Hasan-ı Şâzilî o kimseye yeni bir elbise giydirip; "Allahü teâlâ sana seçilmişlerin mu­habbetini versin. Sana hayırlar, bereketler ihsân eylesin." diye duâ ey­ledi.

Tâbiînin büyüklerinden, hadîs ve fıkıh âlimi Eyyûb-i Sahtiyânî (rah- metullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak Selâm bin Ebî Hamza an- latır: Ebû Eyyûb´un (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetinde idik, şöyle buyurdular: "Zühd üç k...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zahid
« Posted on: 23 Nisan 2024, 21:28:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zahid rüya tabiri,Zahid mekke canlı, Zahid kabe canlı yayın, Zahid Üç boyutlu kuran oku Zahid kuran ı kerim, Zahid peygamber kıssaları,Zahid ilitam ders soruları, Zahidönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes