> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Sabır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sabır  (Okunma Sayısı 1056 defa)
31 Ocak 2010, 16:52:31
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 31 Ocak 2010, 16:52:31 »



Sabır-Şükür
Şam´da yetişen büyük velîlerden Ebû Süleymân Dârânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "En zor, ama en makbûl şey sa­bırdır. Sabır, iki kısımdır. Birincisi, Allahü teâlânın yapmamızı emrettiği, fakat nefsimizin istemediği ibâ­detleri yapmaya devâm etmekte sabret­mek, ikincisi ise, Allahü teâlânın yap­mamızı yasak ettiği, fakat nefsimizin hoşuna giden şeyleri yapmamaya devâm etmekteki sabırdır."

Büyük velîlerden Ebü´l-Hayr el-Akta (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir zaman talebelerine şöyle anlattı: "Sakın Allahü teâlâdan sabır istemeyin. Lütfunu iste­yin. Lütuf, sabır acılığını tatmaktan iyidir. Çünkü sabır, bizim gibilere güç ge­lir." Bundan sonra hazret-i Zekeriyyâ´nın kıssasını anlattı: "Zekeriyyâ aleyhisselâm yahûdîlerden kaçarken, bir ağacın yanından geçti. Ağaç dile gelip, gel yâ Zekeriyyâ dedi. Zekeriyyâ aleyhisselâm ağaca yaklaştı. Ağaç açıldı, içine saklandı. Sonra ağaç, onu arayan düş- manlar geçerken dile gelerek, hazret-i Zekeriyyâ´nın kendi içinde saklı olduğunu söyledi. Birisi gelip ağaca bakınca; "İşte Zekeriyyâ bura­dadır." dedi. Testereyi çıkarıp ağaçla birlikte onu da biçti­ler. Testere, hazret-i Zekeriyyâ´nın başına geldiği zaman bir defâ; "Ah!" dedi. Bunun üzerine Hak teâlâ ona; "Bir defâ ah dedin. Eğer ikinci defâ ah deseydin, izzetim ve celâlim hakkı için seni Peygamberlik dîvânından silerdim." diye vahy gönderdi. Zekeriyyâ aleyhisselâm hâline sabretti. Testereyle vücûdunu ikiye böldüler." buyurdular.

Evliyânın büyüklerinden Abdullah bin Muhammed Mürteiş (rahmetulahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bütün işlerin netîcesinin sıhhatli ve faydalı olabil­mesi için iki şart vardır: Sabır ve ihlâs."

Evliyânın büyüklerinden Abdullah Harrâz (rahmetullahi teâlâ aleyh) bu­yurdular ki: "Sabrın alâmeti şikâyeti terk, musîbet ve sıkıntıları gizle­mektir."

Abdülazîz Bekkine (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gece, sohbetinde talebe­lerine dedi ki: "Bir gün gelir danışacak hocalarınız da bulunmaz. Öyle bir günde seçeceğiniz insanda arayacağınız vasıf nedir?"

Orada bulunanlar değişik şeyler söylediler. Fakat bu cevapları yeterli bul­mayan Abdülazîz Bekkine şöyle söyledi: "O kimsenin sabrını kontrol edersiniz. İnsanlarda riyânın karışamıyacağı, anlaşılabilir tek vasıf sabır­dır. Sabır musîbet geldiği an (ilk anda) hiç şikâyet edilmeden sîneye çe­kebilme hâlidir. Şâyet o kimse ilk anda feverân eder de sonra sîneye çe­kerse, ona sabırlı değil taham­müllü insan denir."

Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) çok sabırlı idi. Talebelerinin suallerini kızma­dan ce­vaplandırır, dersi geç anlayanlara sabırla anlatırdı. Ubey isminde, anlatılanları zor kavrayan bir talebe vardı. Bir gün ders sırasında İbn-üs-Semhal isminde bir zât gelmişti. Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin onun dersi geç anlamasına karşı gösterdiği tahammüle hayran kaldı. O talebe dersini alıp çıktıktan sonra, göster­diği sabra hayret ettiğini söyleyince, Abdülkâdir Geylânî hazretleri; "Bir hafta daha yorulacağım, ondan sonra vefât edeceğim." buyurdu. Dediği gibi bir hafta sonunda vefât etti.

Abdülkâdir Geylânî hazretleri, sabır ve tahammüllerin karşılıksız kal- maya­cağına dâir buyurdular ki: "Halinizden şikâyette bulunmayın. Sab- redin, feryad etmeyin. Doğruluk üzere devâm edin. İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin. İçinde bulunduğunuz istenmeyen hâllerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin. Dâimâ ümitli olun. Birbirinize düşman değil, kardeş olun. Birbirinize buğz etmeyin.

Allahü teâlâya, rızâsı için yapılan sabırlar ve tahammüller, aslâ kar­şılıksız kalmaz. Onun için bir ân olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın mükâ­fâtını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meş­hûr olan, bu lakabı, bir ânlık cesâreti netîcesinde kazanmıştır. Allahü te- alâ Kur´ân-ı kerîmde meâlen; "Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle berâ­ber- dir." buyuruyor (Bekara sûresi: 153)

Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Hadraveyh (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular ki: "Sabır, fakru zarûrette kalanların azığı, rızâ ise âriflerin mertebesidir."

Ahmed Sârbân (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin, rivâyete göre çok huysuz ve geçimsiz bir hanımı vardı. Efendisini görmeye gelen- lere içeriden; "Siz bu heriften ne meded umuyor ve ne hayır bekliyor­sunuz. Sizin işiniz yok mu?" diyerek bağırırdı.

Birgün Şeyhin talebeleri hem bu durumu düşünüyor hem de birbirle­riyle şöyle konuşuyorlardı. "Acaba nasıl oluyor da Şeyhimiz böyle bir ha­nımla yaşa­yabiliyor, bir arada geçinebiliyor?" Onların bu düşüncelerini anlıyan Şeyh haz­retleri şu cevâbı verdi: "Dostlarım! Mesele sizin zannet­tiğiniz gibi değildir. Be­nim böyle bir kadına tahammül etmem, nefsânî bir hevesten değildir. Bu bizim talebelerimize verdiğimiz bir derstir. Maksat, çirkin huylu insanlarla da iyi ge­çinmektir. Sizin elinizdeyse nefsinizi içi­nizden atın bana öyle gelin. İşte bu ka­dar."

Ahmed Sârbân hazretleri ömrünün sonuna kadar o kadının yaptığı eziyet­lere katlandı. H.952 yılında vefât etti. Doğum yeri olan Hayrabo­lu´da adına yaptırılan türbenin hazîresine defnedildi.

Ahmed Sârbân hazretlerinin hanımı, beyinin kıymetini vefâtından sonra anladı. Şeyh hazretlerinin mezar taşına bir yastık gibi başını koya­rak gece-gün­düz; "Ah ah! Yazık çok yazık ki, ben senin kadrini, kıymetini bilemedim." diye­rek ağlardı.

Evliyânın büyüklerinden Ahmed Yekdest Cüryânî (rahmetullahi teâ- lâ aleyh) ticâret için Cüryân´dan Hindistan´a gidiyordu. Yolda çoluk-çocu- ğunun tâûn hastalığından vefât ettiklerini haber aldı. Bu acı haberin etkisinde iken ker­van eşkıyâ baskınına uğradı. Şakîler kervandakilerin bütün mallarını aldılar. Ahmed Cüryânî´nin mallarını aldıktan sonra sol elini bileğinden kestiler. Kendi­sine bu sebeple Yekdest, tek elli denildi.

Ahmed Cüryânî bütün bu sıkıntılara rağmen Rabbini zikrediyor ve sabredi­yordu. Kervandakiler ondaki bu hâllere şaşıp; "Çocukların öldü. Malın mülkün gitti. Kolun kesildi. Buna rağmen sesin çıkmıyor!" dedikle­rinde, cevâben; "Ey kardeşlerim! Bize gelen bu belâ ve sıkıntıların Allahü teâlânın takdîri ile oldu­ğunu bilelim. Nitekim Allahü teâlâ Hadîd sûresi yirmi ikinci âyetinde meâlen bunu bildirmekte ve; "Ne yerde ve ne de ne­fislerinizde bir musîbet başa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce, o bir kitapta (levh-il mahfûz) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre ko­laydır." buyurmaktadır.

Bu îtibârla dünyânın esâsı mihnet, sıkıntı üzere kurulmuştur. Sıkıntı­nın ise sabretmekten başka reçetesi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur. Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; tâatte, hakka kullukta, günah işlememekte, belâ ve mihnet ânında sabırdır." buyurdu.

Ahmed Yekdest´e bu sabrı sebebiyle o gece rüyâsında Serhend´e gitmesi tavsiye olundu. Bu mânevî işâret üzerine Hindistan´ın Serhend şehrine geldi. Orada ikinci bin yılın yenileyicisi büyük âlim İmâm-ı Rab­bânî hazretlerinin oğlu Muhammed Ma´sûm hazretlerini tanıyıp ona ta­lebe oldu. On bir sene hoca­sının yanından ayrılmayıp ona hizmetle şe­reflendi. Hocasının sevgi ve iltifâtla­rına kavuştu. Sohbetlerinin bereketi ile tasavvuf yolunun bütün inceliklerini öğ­rendi. Bundan sonra insanlara doğru yolu göstermek üzere Mekke´ye gönderildi. Mekke´de otuz dokuz sene bu vazîfeyi gördükten sonra orada vefât etti.

Tâbiînin meşhurlarından ve hâdîs âlimlerinden Ahnef bin Kays (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bir söze sabretmeyen çok söz işitir."

İstanbul´un mânevî fâtihi, büyük âlim, üstad, hekim ve velî Akşem- seddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde ve vâzlarında buyururdu ki: "Kişinin kadrinin ve kıymetinin varlığı, mihnetlere, belâ ve musîbetlere sıkıntılara sab­retmesiyle ortaya çıkar. Bu mihnet, dünyâlığın olmaması veya eksilmesi, elden çıkması ile olur. Sabredenlerin, sabır­daki sebatları sebebiyle iyilikleri; yâni sa­bır, tevekkül, kanâat ve hilm, yumuşaklık gibi güzel hasletleri artar. Böylece ol­gunlaşan insanın kalb aynasındaki kirler, cevherin hâlis hâle getirilmesi gibi te­mizlenir. Belâ günlerinde, belâ geldiğinde Eyyûb aleyhisselâmın kulluğu iyi bir kulluk­tur.

Meşhûr velîlerden ve akâid imâmı Amr bin Osman Mekkî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Sabır, Allahü teâlâya dayanıp sebât et- mek ve belâyı gönül hoşluğu ve rahatlığı ile karşılamaktır."

Büyük velîlerden ve fıkıh âlimi Ayn-ül-Kudât Hemedânî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) bir talebesine şöyle nasîhat etti: müşkil bir me­sele olur- sa, ehlini buluncaya kadar sabret. Nefsine uyarak sabrı elden bırakma! Zîrâ nefsin senin en büyük düşmanın olup, sabretmene mâni olmaya çalışır. Sen her hâlükârda sabrı terketme!

Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir sohbetinde bu­yurdular ki: "Sabır susmaktır. Susmak sabırdandır. Konuşan, susan­dan daha fazla verâ sâhibi olamaz. Şu var ki, âlim kişi bir yerde konuşur bir yerde susar."

"Makâmların en yükseği, ölünceye kadar fakirliğe sabretmektir."

"Sabır güzeldir. Bu ise, insanlara şikâyette bulunmamaktır."

Bağdât´ın büyük velîlerinden Câfer-i Huldî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bu­yurdular ki: "Dünyâ ve âhirette iyilik, sabır ile ele geçer."

Evliyânın büyüklerinden Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Sâbit el-Benânî´den naklederek buyurdular ki: "Bize ulaştı ki, Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâma; "Filan kulumun ağzının tatlılığını al." buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm o kulun ağzının tadını aldı. O kimse şaş­kın, mahzûn ve üzüntülü bir hâlde sabretti. Allahü teâlâ Cebrâil aleyhis- selâma buyurdu ki: "Ey Cebrâil! O kulumu imtihân ettim. Onu sa­bırlı ve sâdık buldum. Ona fazlasıyla karşılık vereceğim."

Evliyânın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretleri buyurdular ki: "Sabır, yüzü ekşitm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sabır
« Posted on: 23 Nisan 2024, 13:21:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sabır rüya tabiri,Sabır mekke canlı, Sabır kabe canlı yayın, Sabır Üç boyutlu kuran oku Sabır kuran ı kerim, Sabır peygamber kıssaları,Sabır ilitam ders soruları, Sabırönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes