> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Rızk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rızk  (Okunma Sayısı 1090 defa)
31 Ocak 2010, 16:47:21
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 31 Ocak 2010, 16:47:21 »



Rızk
Ahmed Amiş Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, rızk ile ilgili olarak soru soran birine; "En âlâ rızık mânevî rızıktır. Dünyâda eşini bulamaz, işini bilemezsen rahat edemezsin." demişti.Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebin­den biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı Ahmed bin Hanbel (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine "Her gün sa­bahtan akşama kadar câmide ibâdet edip, Allahü teâlâ benim rızkımı nereden olsa gönderir, diyen bir kimse nasıl bir adamdır?" diye soruldu­ğunda; "Bu kimse câhildir. İslâmiyetten haberi yoktur. Çünkü, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Allahü teâlâ benim rızkımı sün­gümün ucuna koymuş­tur." Yâni rızkım cihâd ile gelmektedir." buyurdular.

Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Yahyâ el-Celâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) rızık hakkında sık sık şöyle derdi: "Rızkını Allah´tan bilmeyip de onun mahlûkundan beklemek, insanı cenâb-ı Hak´tan uzaklaştırıp, halka muhtâc eder." Sonra da; "Kim gönlünü mahlûkâta bağlayıp Hakk´a ulaşmak isterse, O´na kavuşamaz. Kim gönlünü Hakk´a bağlar, O´na u- laşmayı dilerse, arzusuna kavuşur." buyurdular.

Büyük velî ve Hanbelî mezhebî fıkıh âlimi Ali bin Muhammed bin Beşşâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânında İbn-i Uleyk ez-Zeyyât bir ara büyük bir maddî sıkıntıya düşmüştü. Odasında gamlı ve düşünceli bir hâlde otu­ruyordu. Tam bu esnâda Ali ibn-i Beşşâr; "Ey Ab­dullah!" diye seslendi. Hal­buki onun bulunduğu oda ile İbn-i Uleyk´in ara­sından bir yol geçiyordu. Arala­rındaki mesâfe de oldukça uzak idi. Ona, buyurun bir emriniz mi vardı? de­yince;

"Buraya gel!" dedi. Yanına gitti.

"Niçin dünyâ için bu kadar çok üzülüyorsun? Maddî sıkıntın var, ya­nında da hiç bir şeyin yok herhâlde!" dedi. O da;

"Evet yok!" dedi.

"Hiçbir şeyim yok diye, bu kadar üzülmeye ne gerek var. Rızkın seni bu­luncaya kadar falanca nehrin kıyısında yürü. Rızkınla karşılaşınca onu al ve Allahü teâlâyı zikret, O´nu an ve hatırla." O anda, İbn-i Beşşâr´ın sözü üzerinde düşünmeye başladı. Fakat ona karşı çıkması mümkün değildi. Sonra yanından ayrıldı. Kendisine târif edilen nehre kadar, Alla- hü teâlâyı zikrederek gitti. Köp­rünün üst tarafına varınca, bir zât ona;

"Ey Abdullah!" diye seslendi. O da;

"Buyrun, bir emriniz mi vardı?" dedi. Yanına gittiğinde ona kırk dir­hem verdi ve;

"Benim için bir kitap yaz!" dedi. Bir müddet sonra oradan ayrılarak evine gitti. İbn-i Beşşâr tekrar;

"Ey Abdullah!" diye seslendi. O da;

"Buyrun efendim!" dedi.

"Karşılaştığın zât sana kırk dirhem verip, kendisi için bir kitap yazmanı söyledi mi?" dedi.

"Evet" cevâbını verince;

"Eğer sen sabredip acele etmeseydin, rızkın kapına gelecekti. Acele ettin, rızkını almak için tâ oralara kadar gittin." buyurdu.

Meczûb. Hak âşığı. Çok tanınmış evliyâdan Behlül-i Dânâ (rahme- tullahi teâlâ aleyh) duâsı makbul bir zâttı. Aşağıdaki şiir onundur:



Hırsı bırak da, yorulma;

Geçimde tamaha kapılma...



Niçin malı cem edersin

Kime topladın bilemezsin



Rızık vaktiyle ayrıldı;

Sû-i zan faydasız kaldı...



Her hırs sâhibi fakirdir;

Her kanaatkârsa zengin.



Mısır velîlerinden Bennân el-Hammâl (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri Mısır´dan Mekke´ye giderken yanına bir mikdâr azık aldı. Bu sı­rada bir kadın karşısına çıkarak; "Ey Bennân! Allahü teâlâ senin rızkını vermeyeceğini sanarak rızkını hamal gibi taşıyorsun." dedi. Bunun üze­rine azığını bir fakire verdi. Sonra üç gün aç kaldı. Yolda bir bilezik bul- du. Kendi kendine; "Bunu alıp sâhi­bine vereyim. O da bana belki yi­yecek bir şeyler verir." dedi. Tam bu sırada o kadın karşısına çıkarak; "Ne o, ticâret mi yapıyorsun?" dedi ve bir mikdâr para verdi. Bennân-ı Hammâl, Mekke´ye kadar bu para ile idâre etti.

Mekke´ye vardığında İbrâhim Havvâs da orada idi. Fakat onunla daha ta­nışmamıştı. Mekke´de bir berber vardı. Bu berber kendine hacâ­mat (kan aldır­mak) için gelen fakirlere et satın alır ve onu pişirerek fakir­lere yedirirdi. Bennân-ı Hammâl da kan aldırmak için bu zâta gitti. "Kan aldırmak istiyorum." deyince, o zât hemen birisini, pişirmek için et aldır­maya gönderdi. Bu sırada aklından, ben kan aldırıncaya kadar yemek de pişer, diye geçirdi. Sonra bu dü­şüncenin kötü olduğunu düşündü ve eti yemeyeceğine yemîn etti. Kan aldırdık­tan sonra çıkıp gitti. O gün ak­şama kadar bir şey yiyemedi. Ertesi gün ikindi namazına kadar da yiye­cek bir şey bulamadı. İkindi namazını kılmak için ayağa kalktı. Fakat tâkatsızlıktan yüz üstü düştü. Oradakiler bunu delirmiş sandılar. İbrâhim Havvâs da orada idi. Yanına gelerek oturdu. Onunla konuşmaya baş­ladı. Ona; "Bir şey yer misin?" diye sorunca; "Akşam yakındır." dedi. Daha sonra gitti. Yatsı namazından sonra İbrâhim Havvâs, bir tas mercimek çorbası ile iki börek getirdi. Onları yedi. Sonra ona; "Daha yer misin?" diye sorunca; "Evet!" dedi. Yine bir tas mercimek çorbası ve iki börek getirdi. Bunları da ye­dikten sonra; "Daha yer misin?" diye sordu. "Evet!" deyince, yine aynı şekilde bir tas mercimek çorbası ve iki börek getirdi. Onları da yedi. "Daha yer misin?" diye sorunca, bu sefer; "Hayır!" dedi. Daha sonra yatıp uyudu. Sabah namazına kalkamadı. Bir ara Peygam­ber efendimizi rüyâda gördü. "Bennân!" diye çağırdı. "Efendim! Yâ Resû- lallah!" dedi. "Kim doyduktan sonra yemek yerse, Allahü teâlâ onun gönül gözünü kör eder." buyurdular. Hemen uyandı. Bir daha doy­duktan sonra yemek yemeyeceğine yemîn etti.

Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine Mansûr es-Sayyâd isimli bir zât, bir bayram günü bayram namazını kıl­dıktan sonra geldi. Bişr-i Hâfî ona; "Bu erken vakitte niçin geldin?" bu­yurdular. Mansur; "Evde un ve ekmek yok onun için geldim." dedi. Bişr-i Hâfî; "Allahü teâlâ dü­şenlerin yardımcısıdır. Oltanı al ve dereye git. Abdest alıp iki rekat namaz kıl. Oltayı Bismillah diyerek at!" buyurdu. Mansûr es-Sayyâd onun dediklerini yaptı. "Bismillah" diyerek oltayı de­reye attı. Büyük bir balık çıktı. Bişr-i Hâfî´ye geldi. Bişr-i Hâfî o balığı satmasını ve ihtiyaçlarını almasını istedi. O kimse ba­lığı satıp ihtiyâcı olan yiyecekleri aldıktan sonra Bişr-i Hâfî hazretlerinin kapı­sını çaldı. Bişr-i Hâfî ona; "Kapıyı kapat. Elindekileri de hole bırak. Kendin de içeri gel." buyurdu. Mansûr es-Sayyâd içeri girince, Bişr-i Hâfî hazretleri; "Eğer bu isteği nefsimiz bize bildirseydi bu balık çıkmazdı." dedi.

Osmanlı âlimi ve büyük devlet adamı Celâlzâde Mustafa Çelebi (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Allahü teâlâ kulları arasına, âlimler, pâdişâhlar, mürşidler, rehberler, sadaka verenler, insanlara fay­dalı kimseler koymuştur. Bunların hepsi rızıktır. İlme muhtâc olanlara âlimler yeter. İrşâda doğru yolu öğrenmeye muhtac olanlara mürşid-i kâmiller yol gösterir. Yiyecek ve içeceği olmayanların ihtiyâcını sadaka verenler giderir. Adâlete muhtâc olan mazlumlara âdil sultanlar fayda ve­rir. Diğer dilek sâhiplerine de muhakkak bir yardım eden vardır.

Yine buyurdular ki: Allahü teâlâ kullarına pekçok rızık vericidir. Rızık, mahlukların faydalandığı şeydir. Rızıklar zâhirî ve mânevî olur. Zâhirî rızıklar; yiyecekler, içecekler ve giyecekler v.b.dir. Mânevî rızıklar sayı­sızdır. Allahü teâlâ bunları kullarına ihsân eder. Kullar bunlardan fayda­lanırlar. Bütün faydalı rızıklar arasında iki rızık vardır ki, herkes ondan faydalanır. Merhum Şeyh Sâdî, bunu Gülistan´ın başında şöyle bildir­mektedir: "İnsanın içine çektiği her nefes hayâtın devâmına, dışarı veri­len nefes ise, vücûdun ferahlamasına ve rahatlama­sına vesîledir. Her nefeste iki nîmet vardır. Her nîmetin şükrü ise vâciptir.

Evlîyanın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retlerine "Rızkımızı arıyoruz." dediklerinde; "Nerede olduğunu biliyorsanız, orada arayınız?" buyurdu. "Allahü teâlâdan istiyoruz." de­diklerinde, "Eğer sizi unutmuş sanıyorsanız, hatırlatınız!" buyurdu. "Te­vekkül ediyoruz, bakalım ne gönderecek?" dediklerinde; "İmtihan ede­rek, deneyerek tevekkül etmek, îmânda şüphe bulunmasını gösterir." buyurdu. "O hâlde ne yapalım?" dediklerinde; "Emrettiği için çalışmalı, rızk için üzülmemeli, tedbirlerin arkasında koşmama­lıdır. Rızk için Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir. Emrine uyarak çalı­şanı, rızkına ulaş­tırır." buyurdu.

Hindistan´da yetişen çeştiyye yolunun büyük velîlerinden Nasîruddîn Mahmûd Çırağ-ı Dehli (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri´nin talebele­rinden biri de Hâce Kıvâmüddîn idi. Sultânın hizmetinde bulunuyordu. Bir müddet sonra sebepsiz yere saraydaki vazîfesinden atıldı. İşsiz kalınca, arkadaşları, ak­rabâları ve yakınları ondan yüz çevirdiler. Pazara eşyâ­sını satmaya çıktığında, kimse alıcı olmadı. Sonunda çâresiz kalıp, yar­dım istemek için hocasına gitti. Daha sıkıntısını dile getirmeden, Nasîruddîn Mahmûd cevap olarak şu kıt´ayı okudu:



"Dünyâ fânidir, ondan vazgeçmek iyidir.

Az veya çok, rızkın ne ise, yaradandan gelir.

Malını almıyorlarsa, satmamak daha iyidir.

Eğer seni dinlemezlerse susmak daha iyidir."



Büyük velîlerden Ebû Abdullah Nibâcî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret­leri buyurdular ki: "Rızkını Allah´a havâle edip, yalnız O´ndan bek­leyenin ahlâkı güzelleşir, harcarken cömert olmak ona zor gelmez, na­mazda dünyâ malı için vesveseye düşmez."

En büyük velîlerden İmâm-ı Ebû Yûsuf (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret­leri anlatır: "Hocam bir kimseye bir şey verince kendisine teşekkür ederlerdi ve ona; "Allahü teâlâya şükret! Bu, Allahü teâlânın sana gön­derdiği rızkıdır" derdi. "Sizlerden daha cömert kimse görmedim." dediğim zaman, bana; "Keşke hoca...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rızk
« Posted on: 26 Nisan 2024, 03:36:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rızk rüya tabiri,Rızk mekke canlı, Rızk kabe canlı yayın, Rızk Üç boyutlu kuran oku Rızk kuran ı kerim, Rızk peygamber kıssaları,Rızk ilitam ders soruları, Rızkönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes