> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Rıza-i İlahi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rıza-i İlahi  (Okunma Sayısı 1091 defa)
31 Ocak 2010, 16:45:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 31 Ocak 2010, 16:45:23 »



Rıza-i İlahi
Evliyânın meşhurlarından ve Hanbelî mezhebinin büyük fıkıh âlimle­rinden Abdullah-ı Ensârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri şöyle bu­yurdular: "Allahü teâlâ, kendi rızâsını istiyenlerin yardımcısıdır." Şakîk-i Belhî hazretleri anlattı: Abdülazîz bin Ebû Revvâd (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin yirmi sene gözleri görmemişti. Onun için, bu kadar sene çoluk çocuğunu göremedi. Bir gün oğlu kendi kendine dü- şünüp, bu du­ruma içerleyerek; "Babacığım! Senin gözlerinin görmeme- sine çok üzülüyo­rum." deyince, Abdülazîz hazretleri; "Oğlum! Ben Allahü teâlâdan gelene râzı­yım." cevabını vermiştir.

Büyük velîlerinden Ahmed bin Mesrûk (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret­leri her halinde Allahü teâlânın rızâsını düşünür, O´nun için olma­yan sevgiyi öl­dürücü zehir bilirdi. Talebelerine; "Bir kimse Allahü teâlâ dan başkasına gönül verirse, O´ndan başkasında neşe bulursa, bu neşeleri dertler ocağı olur. Kim, Allahü teâlânın beğenmediği şeylere ya­kın olursa, bu yakınlıkların hepsi sıkın­tıya dönüşür." derdi.

Mısır evliyâsından Ali Havâs Berlisî (rahmetullahi teâlâ aleyh) mescidleri süpürür ve helâları temizlerdi. Süprüntü ve çöpleri yüklenip, mü- nâsip yerlere kadar götürür, bırakırdı. Bu işleri, her Cumâ günü Allah rızâsı için yapardı. Allahü teâlâ, Nil Nehrinin hizmetini Ali Havâs´a ihsân etmişti. Nil Nehrinin taşması ve azalması, toprakları sulaması, onun du­âsı ile olurdu. Bütün bunları, Allahü teâlâya kalben teveccüh etmek sû­retiyle yapardı.

Büyük velî ve Hanbelî mezhebî fıkıh âlimi Ali bin Muhammed bin Beşşâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine "Allahü teâlânın rızâsına nasıl kavuşu­lur?" diye sordular.

Cevaben "Gizli günah işlediğin gibi, gizli tâatte (Allahü teâlânın be­ğendiği şeyler) bulunursun. Nihâyet kalbin, ibadet ve tâatlere doğru meyleder. Bu hâl, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya doğru gittiğinin alâmetidir." buyurdular.

Evliyânın büyüklerinden Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, Ebû İmrân el-Cûnî´den naklederek de buyurdular ki: "Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlâya ilticâ edip; "Yâ Rabbî! Senin rı­zâna kavuşmanın alâmeti nedir?" dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: "Sizin başınıza hayırlı olanları­nızı getirirsem, bu, rızâma ermiş olmanızın alâ­metidir. Sizin başınıza şerli olanları getirirsem, bu, gazâbımın alâmeti­dir."

Evlîyanın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retlerine "Allahü teâlânın rızâsına nasıl kavuşulur?" diye so­rulunca; cevaben "Dünyâya düşkün olmayı terket, kavuşursun. Nefsin hevâsına uyma ulaşırsın." buyurdular.

Yine buyurdular ki: "Rızâ, belâyı nîmet saymaktır."

Evliyânın büyüklerinden Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için, O´- nun beğendiği şeylerden başkasını vesîle yapmayan kimselere müj­deler olsun! Çünkü O´na ka­vuşmak için, O´nun râzı olduğu şeylerden başka bir vesile yoktur."

Büyük velîlerden Ebû Ali Dekkâk (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Rızâ, gelen musîbetler karşısında kayıtsız kalmak, vurdum duymaz olmak de­mek değildir. Rızâ; Allahü teâlânın hükmüne, takdirine îtirâz etmeyip, boyun eğmektir."

Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekr Ayderûs (rahmetullahi teâlâ aleyh) Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için en önemli sebeplerden biri olan seher vakti uyanık bulunup, zikir, ibâdet ve tâatla meşgûl olmak hu­sûsunda çok gay­retliydi. Başkalarına çok zor gelen bu husus ona kolay­laştırılmıştı.

Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr-i Nessâc (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretleri, Allahü teâlânın rızâsına ulaşmayı tek gâye edinmiş ve bu hususda buyurmuşdur ki: "Suyu dü­şünmek susuz­luğu gidermediği, âteşi düşünmek insanı ısıtmadığı gibi, dâvâyı sâdece istemek de gâyeye ulaştırmaz. Çok gayret etmek ve çok çalışmak lâzımdır. Bunun gibi Al- lahü teâlâya ulaştıran yolda bulunmak istiyorum demek de matlûba eriş- tir­mez. O´ndan ve O´nun için olan şey­lerden başka her şeyden yüz çe- virmek ve O´ndan başka her şeyden uzak durmak, vaz geçmek lâzımdır. Yalnız O´na ka­vuşturacak şeylere yönelmek lâzımdır ki, bu dâvâsında sâdık olduğu anlaşılsın.

Bir kimse gönlünde, Allahü teâlânın râzı olmadığı şeylere muhabbet besle­yip Allahü teâlâya kavuşturan yolda bulunmayı isterse, bu o kimse­nin sâdık ve doğru olmadığını gösterir. Eğer sâdık ve doğru ise, önce o şeyleri bırakması lâ­zımdır. Çünkü, ekilmiş yere ekin ekilmez ve yazılmış kâğıda tekrar yazı yazıl­maz."

Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekr bin Sa´dân (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri Allahü teâlânın rızâsına ve sevgisine kavuşmak için; ha­ramlardan, günahlardan ve bid´atlardan mutlaka sakınmak lâzım oldu­ğunu beyân etmiştir. Çünkü amelde ve îtikâddaki bid´atin zulmeti, kalbe envâr-ı ilâhînin, Allahü teâlâdan gelen nurların girmesine mâni olur. Bu­yurmuştur ki: "Kim, Allahü teâlâya kavuşmak isterse, bid´attan, dalâlet­ten, isyândan ve gafletten uzak dur­sun."

Büyük ve meşhûr velî Ebû Câfer Haddâd el-Kebîr (rahmetullahi teâlâ aleyh) anlatır: "Mekke´de saçlarım uzamıştı. Yanımda traş âletim de yoktu. Bir berberi gördüm. İyi bir insan olduğunu tahmin ettim ve; "Be- ni Allahü teâlânın rızâsı için traş eder misin?" diye sordum. "Evet." deyip, yanındaki müşterisini gönderdi. Beni oturtup traş etti. Hem para almadı, hem de harçlık verdi. Ben de elime geçen ilk şeyi getirip Müzeyyin is- mindeki o berbere ikrâm etmeye niyet ettim. Mescidde bir adam yanıma gelerek; "Basra´dan bir dostun gönderdi." de­yip önüme bir kese bıraktı. İçinde üç yüz dinar para vardı. Hemen kalkarak ah­dimi ye­rine getirmek niyetiyle Müzeyyin´in yanına vardım; "Al bunu! İhtiyaçla­rın için kullanır- sın." dedim. Fakat kabûl etmeyip; "Ey mübârek insan! Hem bana geliyor, Allah rızâsı için beni traş et diyorsun, sonra da gelip para veriyor­sun, hiç böyle şey olur mu? Haydi işine git, Allah senden râzı ol­sun." dedi.

Tasavvufta ilk defâ sofî nâmıyla anılan meşhûr velî Ebû Hâşim Sofî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular ki: "Allahü teâlâ, kulları­nın sâ­dece kendi rızâsını isteyip, onunla hoşnûd olmaları, dünyâdan yüz çevirmeleri için, dünyâyı keder ve üzüntü yeri yaptı."

İslâm âlimlerinin büyüklerinden ve evliyâdan Ebû İshâk el-Fezârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bâzı kimseler, insanlar tarafın­dan medholunmayı seviyorlar. Halbuki, Allahü teâlânın rızâsı yanında, insanların övmelerinin, hiç kıymeti yoktur."

Şam´da yetişen büyük velîlerden Ebû Süleymân Dârânî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Başa gelen her şeye râzı olmak hâline kavuşanlar, irfan sâhipleri, âriflerdir. Allahü teâlâ önce gelen pey­gam- berlerden birine vahy ede­rek bildirdi ki: Cebrâil aleyhisselâm yeryü­züne indiğinde ibâdet ile meşgûl olan bir kimseyi gördü. Hoşuna gittiği için; "Yâ Rabbî! Bu kimse ne iyi." dedi. Allahü teâlâ da; "Ey Cibrîl! Levh-i mahfûza bak." buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm Levh-i mahfûzda o kimse­nin Cehennemlikler arasında yazılı oldu­ğunu gördü. Allahü teâlâya; "Yâ Rabbî! Bu işin hikmeti nedir?" diye sordu. Allahü teâlâ; "Ben yaptığım işlerden kimseye karşı sorumlu değilim. Hiç kimse kullarım hakkındaki ilmime akıl erdiremez." buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! İzin verirsen o kimseye gidip durumu bildireyim." dedi. İzin veri­lince, o kim­senin yanına gitti ve; "Senin yaptığın ibâdetleri Allahü teâlâ kabûl etmedi. Levh-i mahfûzda senin Cehennem ehli arasında olduğunu gördüm." de­yince, o kimse düşüp bayıldı. Cebrâil aleyhisselâm onun ayılmasını bek- ledi. Ayılınca şöyle mırıldanıyordu: "Ey benim Allah´ım! Sana hamd ede- rim. Bütün hamd eden kulların sana Nasıl hamd ediyorsa ben de öyle hamd ederim." Sonra Cebrâil aleyhisselâma dönerek; "O bizim Rab- bimizdir. Bütün ilmî kudretinin kemâli, rahmeti ve şefkati ile benim hak- kımda öyle uygun görmüş. O´na yine hamd ederim. O beni benden daha iyi bilir." dedi ve secdeye kapandı. Secdede cenâb-ı Hakk´ı tesbih etme- ye başladı. Bu durumu Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlâya arz edip o şahıs hakkında üzüldüğünü bildirdi. Cebrâil aleyhisselâma, Allahü teâlâ tarafından tekrar Levh-i mahfûza bakması bildirildi. Bu defâ Levh-i mah- fûzda o kimsenin cennetlik olduğu yazılıydı. Cebrâil aleyhisselâm, ce- nâb-ı Hakk´tan hikmetini suâl ettiğinde; "Kullarım işlerime akıl erdire­mezler." bu­yurdu. Cebrâil aleyhisselâm bu durumu yine bildirmek istedi ve izin verildi. O zâtın yanına gidip; "Müjdeler olsun sana! Yerin Cennet oldu." dedi. O kimse bu sözlere hiç şaşmadı ve eski hâlini hiç bozmadı. Eskisi gibi yine hamd ve cenâb-ı Hakk´ı tesbih etmeye devâm etti."

Mûsâ aleyhisselâm bir gün yırtıcı hayvanların parçalayıp karnını deş- tiği bir adama rastladı ve onu tanıdı. Başı üzerinde durarak dedi ki: "Yâ Rabbî! O sana itâatkâr idi. O hâlde bu hâl nedir?" Allahü teâlâ ona vahyedip; "Ey Mûsâ! Bu kulum bana ameli ile yükselemeyeceği bir de­rece istedi. Kendisini istediği dere­ceye ulaştırmak için ona bu musîbeti verdim." buyurdular.

Yine buyurdular ki: "Bütün işlerde, kulun niyeti Allahü teâlânın rızâsı olursa, o işin sonu mutlaka iyi olur."

Tasavvuf büyüklerinden Ebû Yâkûb Nehrecûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Allahü teâlânın rızâsına nasıl kavuşulur? Allahü teâlâya kavuşma yoluna nasıl girilir? diye soran birine; "Âlimlerle berâber olur, câhillerden uzak durur, amel ve zikre devâm edersen, Allahü teâ- lâya kavuşursun."

Yine buyurdular ki: Ebû Yâkûb Nehrecûrî´ye, Allahü teâlânın rızâsına nasıl kavuşulur diye sordular. O da; "Câhillerden uzak kalmak, âlimlerin sohbetinde bulunmak, ilmi ile amel edip, Allahü teâlâyı anmaya devâm etmekle."

Endülüste´te ve Mısır´da yetişmiş olan büyük velîlerden Mâlikî mez­hebi fı­kıh âlimi Ebü´l-Abbâs-ı Mürsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetle­rinin birinde buyurdular ki: "Dünyâs...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rıza-i İlahi
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:16:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rıza-i İlahi rüya tabiri,Rıza-i İlahi mekke canlı, Rıza-i İlahi kabe canlı yayın, Rıza-i İlahi Üç boyutlu kuran oku Rıza-i İlahi kuran ı kerim, Rıza-i İlahi peygamber kıssaları,Rıza-i İlahi ilitam ders soruları, Rıza-i İlahiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes