> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Ölçü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ölçü  (Okunma Sayısı 1745 defa)
31 Ocak 2010, 16:25:08
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 31 Ocak 2010, 16:25:08 »



Ölçü
Evliyânın meşhurlarından Abdullah bin Menâzil (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular ki: "İhtiyâcı olmayan bir şeye muhtâc gözü­ken, muhtâc olduğu bir şeyi kaybeder."Tebe-i tâbiînin büyüklerinden Abdullah bin Mübârek (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyururdu ki: "Âlimleri hafife alanların âhireti, ümerâyı hafife alanların dünyâsı, dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır."
"Sâlih kimselerden olmadığım hâlde, sâlihleri severim. Kötü kimse­lerden daha aşağı olduğum halde, kötüleri sevmem."

Yine buyurdular ki: "Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sün­netleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşek davranmak, farzların ya­pılmasını zorlaş­tırır. Farzlarda gevşek davranan da mârifete, ALLAHü teâlânın rızâsına kavuşa­maz."

Evliyânın meşhurlarından ve Hanbelî mezhebinin büyük fıkıh âlimle­rinden Abdullah-ı Ensârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bed­bahtlığın, za­rar ve ziyân içinde olmanın en açık alâmeti, ALLAH yolunda hergün ilerleyeme­mektir."

Meşhûr velîlerden Ahmed bin Ebü?l-Havârî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki: "Dünyâyı tanıyan ondan soğur, âhireti tanıyan ona ısınır. Hak teâlâyı tanıyan. O´nun rızâsını tercih eder."

Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Ebû Verd (rahmetullahi teâlâ aleyh) şöyle buyurdular: "Üç şey vardır ki, bunlar bir velî kulda arttıkça, güzel hâlleri artar:

1. Makâmı yükseldikçe, tevâzusu artar.

2. Malı çoğaldıkça, cömertliği artar.

3. Ömrü uzadıkça, hizmeti artar."

Tâbiînin meşhurlarından ve hâdîs âlimlerinden Ahnef bin Kays (rah- metullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Çok gülmek, heybeti; çok şaka, vakar ve şahsiyeti giderir. İnsan ne ile beraberse, onunla bilinir. Meselâ bir kimse çok güler ve şaka yaparsa, hafîf olarak bilinir."

Evliyânın büyüklerinden Ali Dede Bosnevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retlerine, vücudun sıhhat bulması, hastalıklara yakalanmaması üze­rine sordular. Buyurdular ki: "Dostlarım! Dört şey bedene kuvvet verir. Et yemek, güzel koku koklamak, gusl abdesti îcab etmediği hâllerde dahi ve bilhassa Cumâ günü sa­bahları gusl abdesti almak, keten giymek.

Dört şey ise bedeni zayıflatır. Çok cimâ etmek, çok düşünmek, aç iken çok su içmek ve mayhoş yemek."

Bir talebesi gözünün iyi görmediğinden bahsedince buyurdu ki: "Ev­lâdım dört şey göze kuvvet verir. Kıbleye doğru oturmak. Uyurken göz­lere sürme çekmek. Yeşilliğe bakmak. Elbiseyi temizlemek."

Mısır evliyâsından Ali Havâs Berlisî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retle­rine, müslümanın karşılaşabileceği tehlikeler sorulduğunda;

"Aklın âfeti, devamlı ve lüzumsuz çekişme yapmasıdır. Îmânın âfeti, inkâr­dır. Amelin âfeti, tembelliktir. İlmin âfeti, iddiâ sâhibi olmaktır. Sev­ginin âfeti, şehvet yolunu tutmasıdır. Tevâzûnun âfeti, tahkîr olunacak derecede kendini aşağı tutmaktır. Sabrın âfeti, ALLAHü teâlâdan başka­sına şikâyette bulunmaktır. Zenginliğin âfeti, hırsdır. Azizliğin, büyüklü­ğün âfeti, böbürlenmektir. Cömert­liğin âfeti, israftır. Arkadaşlığın âfeti kavgadır. Anlayışın âfeti, münâkaşadır. ALLAHü teâlâya duâ etmenin âfeti, baş olmaya meyilli olmaktır. Zulmün âfeti, yayılmasıdır. Adâletin âfeti, in­tikam hâlini almasıdır. Hürriyetin âfeti, sınırları aşmaktır." buyurdular.

Evliyânın büyüklerinden Ali İsfehânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyu­rurdu ki: "Zenginliği aradım; ilimde buldum. Övülmeyi aradım; fakirlikte buldum. Âfiyeti günahsız olmayı aradım; zühdde, şüphelilere düşmek korkusuyla mübahların çoğunu terk etmekte buldum. Kolay hesâbı ara­dım, susmakta bul­dum. Rahat ve huzûru aradım; vermekte, cömertlikte buldum."

Suriye´de yaşayan velîlerden Ali Kazvânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) soh­betlerinde buyurdular ki: "Kendisini fazla medheden kimse, başkasını da aynı derecede kötüler. Başkasını fazla kötüleyen, kendisini fazla medheder."

Meşhûr velîlerden Ali Müzeyyen (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Bir kimsenin bir günâh işledikten sonra tekrar günah işlemesi, ilk günâhın ce­zâsıdır. Bir sevap işledikten sonra tekrar sevab işlemek de, birinci sevabın kar­şılığı, mükâfâtıdır."

Tâbiîn devrinin büyük hadîs, kırâat, fıkıh imâmlarından ve velî A´meş (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Halkın işi gücü fesâd olunca, şerliler başlarına geçer."

Tâbiînin meşhurlarından olan Amr bin Meymûn Evdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; "Nelere dikkat edelim?" diye sorulduğunda;" Buyurdu ki: Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganîmet bil: Ölümden önce hayâtını, meşgale­den önce boş vaktini, fakirliğinden önce zenginliğini, ihtiyarlığın gelmeden önce gençliğini, hastalığından önce sıhhatini." ha­dîs-i şerîfini rivâyet etti.

Mâverâünnehir böldesinde yetişen velîlerin büyüklerinden Aziz Ne- sefî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Her kim şunlara uyarsa kâ- mil bir müslüman olur: 1) Helal lokma, 2) Doğru söz, 3) Doğru iş, 4) Evliyânın sohbe­tinde bulunmak, 5) ALLAHü teâlânın varlığını birliğini tas­dik etmek, 6) ALLAHü teâlâya karşı kulluk vazîfelerini yerine getirmek, 7) Kimseye eziyet vermemek, 8 Herkese rahatlık vermek, 9) İlim öğren­mek."

"Hakîkat ehlinin alâmeti şunlardır: 1) ALLAHü teâlânın rızâsına kavuş­muşlar­dır. 2) İnsanlarla sulh üzeredirler. Kimseye düşmanlık etmezler. İnsanları se­verler. " 3) Halka şefkat üzeredirler. Şefkatin aslı halka nasî­hat etmek, onlara doğru yolu göstermektir. 4) Halka karşı tevâzu ve e- deb gösterirler. 5) Tevekkül sâhibidirler. Sabır ve tahammülleri fazladır. 6) Tamâı, nefsin arzu ve isteklerini terketmiş, kanâat sâhibidirler. 7) Al- lahü teâlânın verdiğine şükrederler. 8 İn­sanlara rahatlık ve ferahlık ve­rirler."

Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin beşincisi olan Sultân-ül-Ârifîn Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyu­ruyor ki: "Siz havada uçan birisini gördüğünüz zaman hemen o kimsenin fazîletli, kerâ­met sâhibi birisi olduğuna hüküm vermeyin. Hatâ edebilirsi­niz. O kimsenin ha­kîkaten fazîlet ve kerâmet sâhibi olduğunu anlamak için, İslâmiyetin emirlerine uymaktaki hassasiyetine, Peygamber efendi­mizin ahlâkı ile ahlâklanması ve sünnet-i seniyyeye uymasına, hakîkî İslâm âlimlerine olan muhabbet ve bağlılı­ğına bakın. Bunlar tam ise, o kimse fazîlet ve kerâmet sâhibidir. Bunlara uy­makta en ufak bir gevşeklik ve zayıflık bulunursa, o kimse için fazîlet ve kerâ­met sâhibidir, demek mümkün olmaz."

Yine buyuruyor ki: "Şu on şey beden üzerine farzdır: 1) Farzları nok­sansız yerine getirmek, 2) Haram kılınan şeylerden kaçınmak, 3) ALLAH için mütevâzî olmak, 4) Müslüman kardeşlerine eziyet etmekten sakın­mak, 5) İyi ve kötü her­kes için hayır isteyen olmak, 6) ALLAHü teâlânın mağfiretini arzulamak, 7) Her işte ve her hâlükârda ALLAH rızâsını gözet­mek, 8Öfkeyi, gurur ve taşkınlığı, zulüm ve haksızlığı, üzücü ölçüde mücâdeleyi terketmek, 9) Kendi kendine nasîhatçı olmak, nefsi terbiyeye çalışmak, 10) Ölüme bilerek hazırlanmak."

Şu on şey bedeni korur: 1) Gözleri haramdan ve lüzumsuz şeylerden koru­mak, 2) Dili zikre alıştırmak ve bunu îtiyâd hâline getirmek, 3) Nefis muhâse­besi yapmak, günlük hayâtı bu ölçü içinde sürdürmek, 4) İlim öğ­renmek ve öğ­renilen ilmi faydalı olacak şekilde kullanmak, 5) Edeb ve terbiyeyi her yerde ve herkese karşı muhâfaza etmek, 6) Bedeni, dünyâ­nın faydasız işlerinden kurtarıp, dünyâ ve âhiret için faydalı işlerde kul­lanmak, 7) İnsanlarla haşır-neşir olma­mak, kalbi geliştirmek, düşünceyi berraklaştırmak, zekâyı işletmek için uzlete çekilmek, 8 Nefis ile kıya­sıya mücâdele etmek, 9) Çokça ibâdet etmek, 10) Peygamber efendimi­zin sünnetine uymak.

Şu on şey bedenin şerefidir: 1) Tevâzu içinde yumuşak huyluluk, 2) Hayâ ve edep, 3) İlim, 4) Haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak, gönül rahatlığı içeri­sinde ibâdetleri hatâsız yapmaya çalışmak, dünyâ şatafa­tına değer vermemek, 5) Her işte, atılan her adımda ALLAHü teâlâdan korkmak, 6) Güzel ahlâk, 7) Başa gelen belâ ve musîbetleri yüklenmek, sabrı dayanak yapmak, 8Halk ile iyi ge­çinme yollarını, idâre etmek çâ­relerini bilip yürütmek, 9) Öfkeye mâni olmak, 10) Dilenmeyi terketmek.

Şu on şey insanın maddî ve mânevî yapısını tahrib eder: 1) Dînine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek, 2) Hayırlı ve yararlı kişiler­den ayrılmak, onlarla dostluk kurmamak, 3) Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takıl­mak, 4) İslâmiyetten uzaklaşmak, 5) Dinden olmayan şeyleri din adına uydurup dîne sokan kimselerle oturup kalkmak, 6) Dün- yâ ve âhiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri ar- zulamak, 7) Halkı kötü zan altında tutmak, 8Üstünlük taslamak, 9) Dünyâlıktan yana üzüntüye kapılmak, 10) Âhireti dü­şünmemek.

On şey insan varlığını öldürür: 1) Terbiye azlığı, 2) Cehâlet çokluğu, 3) Halktan nîmet beklemek, 4) Şehvet azgınlığı, nefis kudurganlığı, 5) Baş olma sevdası, 6) Dünyâya lüzumundan fazla meyletmek, 7) ALLAHü teâlâ katında nefis ile dostluk kurmak, 8Çok yemek, 9) Çok uyumak, 10) Kalabalığa uymak.

On şey insanı aşağılık yapar: 1) Öfke ve hiddet, 2) Kin ve nefret, 3) Bü­yüklenme, 4) Zulüm ve haksızlık, 5) İnat yollu mücâdele, 6) Cimrilik, 7) Başka­sına ezâ ve cefâ etmek, 8 Mümin kardeşine saygısızlık, 9) Kötü huy ve fenâ ahlâk, 10) İnsaf ölçülerini aşmak.

Irâk´ta yetişen evliyâdan Bekâ bin Batû (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Kendisinden daha aşağı derecede olan birinin nasîhatini kabûllenmek, yüksek derecelerden birine sâhib olmaya işârettir."

Mısır velîlerinden Bennân el-Hammâl (rahmetullahi teâlâ aleyh) bu­yur­dular ki: "Başkalarının zarar görmesine sevinen kişi, kurtuluşa kavu­şamaz."

"ALLAHü teâlâyı tevhîd edersen, husûsî ihsâna kavuşursun. Eğer doğ- ru yolda olursan, seçilmişlerden olursun. Eğer doğruyla yanlışı karış­tırır- san cefâ çeker­sin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ölçü
« Posted on: 19 Nisan 2024, 17:31:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ölçü rüya tabiri,Ölçü mekke canlı, Ölçü kabe canlı yayın, Ölçü Üç boyutlu kuran oku Ölçü kuran ı kerim, Ölçü peygamber kıssaları,Ölçü ilitam ders soruları, Ölçüönlisans arapça,
Logged
31 Ocak 2010, 16:29:01
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 31 Ocak 2010, 16:29:01 »




   Bir kimse Hâtim-i Esam hazretlerinden nasîhat istedi. Bu kimseye nasîhat olarak şöyle buyurdu: "Eğer dost istersen ALLAHü teâlâ kâfi, yol arkadaşı istersen Kirâmen kâtibîn melekleri yeter. Eğer arkadaş istersen, Kur´ân-ı kerîm yeter. Eğer iş istersen, ALLAHü teâlâya ibâdet etmek yeter. Eğer vâz, nasîhat istersen, ölüm yeter. Eğer bu söylediklerimi kabullen­memiş isen sana Cehennem yeter." buyurdu.

Meşhur velîlerden Huzeyfetü´l-Mer´âşî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Mûsâ bin el-Muallî´ye buyurdular ki: "Yâ Mûsâ! Eğer sende üç haslet, gü- zel huy varsa, ALLAHü teâlânın yarattığı her hayırda nasîbin vardır. Amel- lerini ALLAHü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapmak, kendin için sevdiği- ni kardeşin için de sevmek, yiyeceklerin helâlinden olmasına dik­kat etmek."

Evliyânın büyüklerinden İbn-i Atâ rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Kullara ve yaratılmış olan şeylere bakıldığında, ALLAHü teâlânın varlığı bilinir."

"Kim nefsine sünnetleri uygularsa, ALLAHü teâlâ onun kalbini mârifetle nurlandırır."

Yine buyurdular ki: "En iyi iş yapılmış, en iyi ilim söylenmiştir. Bu se­beple, şimdiye kadar yapılmamış bir işi yapma, söylenmedik sözü söy­leme."

Evliyânın büyüklerinden İbn-i Atâullah İskenderî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "İki işten, nefsine ağır geleni yap! Çünkü, hak olan iş, nefse ağır gelir. Vâcibleri yapmakta gevşek davranıp, nâfile hayrâtı yapmaya çalışmak, nefsin isteklerine uymak alâmetlerindendir."

Yine buyurdular ki: "Gönlünde günahlar ve dünyâ sevgisi olanın, kalbi nasıl parlar? Yahut, nefsi emmârenin arzularına göre hareket eden, ALLAHü teâlânın rı­zâsını nasıl kazanır? Gaflet ve günahlardan temizlen­meden, ALLAHü teâlânın hu­zûruna girmeyi nasıl ister? Çirkin işlerinden tövbe etmeyen, ince sırları anla­mayı nasıl umar?"

"Kendinde bulunan gizli ayıbları araştırman, bilmediğin gâip şeyleri araş­tırmandan daha iyidir."

"Amelinin semeresini dünyâda görmek, âhirette makbûl olmaya işâ­rettir.

ALLAHü teâlâ katındaki kadrini, değerini bilmek istersen, seni hangi işlerde bulundurduğuna dikkat et!"

"İhtiyâcı olmadığı hâlde bir kimseye tâati nasîb eden ALLAHü teâlânın, be­dene ve bâtına âit nîmetlerde hiç eksiklik yapmayacağını bilmek lâ­zımdır."

"Eğer adâletle muâmele olunursan, küçük günahlardan bile helâk olursun. ALLAHü teâlâ ihsân ile muâmele ederse, büyük günâhın da olsa kurtulursun."

"O´nun yolunda kötülük üzere olduğun hâlde, sana ihsânları devâm edi­yorsa, bunların istidrâc, yâni seni felâkete götüren şeyler olmasından kork. A´râf sûresi 182. âyet-i kerîmesi, meâlen; "Onları, bilemiyecekleri yönden azar azar helâke yaklaştırırız." bunu haber vermektedir."

"İki iş arasında durakladığın, iki şey arasını ayıramadığın zaman, hangisinin nefse daha ağır geldiğine dikkat et ve onu yap. Çünkü nefse ağır gelen, ancak doğru, hak olandır."

"Boynu büken, ihtiyaç duyuran kusur, büyüklük ve kibir veren ibâ­detten iyidir."

"Mahbûbundan, sevdiğinden karşılık bekleyen ve ondan maksadını, dileğini isteyen sâdık bir seven değildir. Çünkü muhib, seven, elinde olanı sevgilisi için verendir, sevdiğinde olanı almak isteyen değil."

Tâbiînden, meşhur hadîs âlimi ve veli İbn-i Muhayrız (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Peygamberimizin Eshâbından Fudale İbn-i Ubeyd ile gö­rüştüm. Nasihat istedim: "Eğer bu üç haslet sende bulu­nursa ALLAHü teâlâ bu hasletlerle sana iyilikler ihsân eder. Bu üç haslet, bilmediğini öğren, dinlemesini bil, kendini ziyâret etmeyeni ziyâret et" buyurdu.

Tâbiînin meşhûr âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden İbrâhim bin Edhem (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Öbür dünyâda terâzide en ağır amel, burada bedene en zor gelenidir."

Hindistan´da yetişen en büyük velî, âlim müceddid ve müctehid İmâ- m-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Mübahları ge­lişi güzel kulla­nan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.

Tâbiînin tanınmışlarından ve evliyânın büyüklerinden Ka´b-ül-Ahbâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "ALLAHü teâlâ, yersiz güleni, bir ideâli, maksadı olmadan yola çıkanı sevmez."

Yine buyurdular ki: "İdârecinin iyi olmasıyla halk da iyi, kötü olma­sıyla, onlar da kötü olurlar."

Tâbiînin büyüklerinden, Medîne-i münevveredeki yedi büyük âlimden biri Kâsım bin Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh) öleceğini anla­yınca oğluna; "Beni üzerimde bulunanlarla kefenleyin." dedi. O sırada ü- zerinde gömlek, peştemal ve cübbe vardı. Oğlu; "Babacığım bunu iki katına çıkarsak olmaz mı?" diye sorduğunda, "Dedem Ebû Bekr de böyle üç parça bir kefene sarılmıştı. Bi­zim için ölçü onlardır. Bu kadarı kâfi, sonra dirilerin yeni giyeceklere ölülerden daha çok ihtiyacı var." bu­yurdular.

Büyük velîlerden Mansûr bin Ammâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) bu­yur­dular ki: "Kendi ayıplarını gören kimse, başkasının ayıbı ile uğraş­maz. Haram­lardan sakınma elbisesini soyan ve takvâdan mahrum olan kimseyi, artık dün­yâda hiçbir şey örtmez. Kim ALLAHü teâlânın verdiği rızka râzı olursa, kaybettiği şeye üzülmez. Kendi kusurlarını unutan kimse, başkalarının kusurlarını büyük görür. Kendi görüşünü beğenen sapıtır. Aklına güvenenin ayağı kayar. İnsanlara büyüklük taslayan zillete düşer. İnsanların malına göz diken fakir düşer. Âfiyet isteyen sabreder. Hakk´a karşı savaşan, yıkılır. Ecelini gören yâni ölümü düşü­nen kimse uzun emel sâhibi olmaz, bitmek bilmeyen arzu ve isteklerin peşinde koşmaz. Tevâzû; hakka uymakta sıkıntılara, acılara sabretmek, dinde bildirilen edeplerle edeplenmek ve başkalarının fazîletini üstün tutup, kendi fazîletini bü­yük görmemektir."

Büyük velîlerden Ma´rûf-ı Kerhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hakkında Sırrî-yi Sekâtî buyurdular ki; Ma´rûf-ı Kerhî´yi şöyle söylerken işittim: "Kim kibirli olur, kendini büyük görürse ALLAHü teâlâ onu yere vurur; kim ALLAHü teâlâ ile münâzea ederse (karşı gelirse) ALLAHü teâlâ ona gazâb eder. Kim ALLAHü teâlâya tevekkül eder O´na sığınır ve güvenirse; ALLAHü teâlâ onun yardımcısı olur. Kim ALLAHü teâlâya tevâzû ederse, ALLAHü teâlâ onu yükseltir."

Ma´rûf-ı Kerhî buyurdu­lar ki: Mertliğin alâmeti üçtür: "Hilafsız tam bir vefâ, istenmeden vermek ve kendisine cömertlik, iyilik yapılmadan başkalarını medh etmek."

Yine buyurdular ki: "Üstün olmak sevdâsında olan, ebedî olarak felâh bul­maz, kurtulamaz."

"Sâlihler için çokluğun, sıddîklar için azlığın önemi yoktur."

"Kim öldükten sonra unutulmak istemezse, güzel (amel) işlesin ve is­yân etmesin."

Büyük velîlerden Mimşâd ed-Dîneverî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bu­yur­dular ki: "Sâlih kimselerle berâber olan sâlih, fâsıklarla bulunan da fâsık olur."

Hirat´ta yetişen âlim ve büyük velîlerden Molla Câmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Her kime şu beş saâdet verilmiş ise, tatlı ya­şayışın diz­gini onun eline bırakılmıştır: 1- Vücud sağlığı, 2- Güven, 3- Rı- zık genişliği, 4- Şefkatli ve vefâlı arkadaş, 5- Ferâgat duygusu."

"Üç zümreye, üç şey çirkin düşer: Pâdişâhlara sertlik, âlimlere mal sevdâsı, zenginlere cimrilik."

"İhtiyarlık, gençliğin sonu ve netîcesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençli­ğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur."

"Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir."

"Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, ALLAHü teâlânın rızâsına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz."

"Önceden ALLAHü teâlânın adını dile getirip, O´nu övmeden mübârek bir işe başlayan kimse, cılız bir kuş gibi uçmağa güç yetiremez. Gâye­sine ulaşmadan kanatları kırılır, bir daha kalkmayacak gibi yere düşer."

En büyük velîlerden ve on iki İmâmın beşincisi Muhammed Bâkır (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki: "Bir kimsenin kal­binde ne kadar kibir varsa, aklında o kadar noksanlık var demektir."

"Kul ne kadar duâ ederse, ALLAHü teâlâ ondan o kadar belâyı giderir."

"Kendisinde mevcud olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi iş­lemekte olduğu bir ayıbı başkasına yapmamasını emreden kimse ne ka­dar kusurludur."

Yine buyurdular ki: "Bir kimsenin seni ne kadar çok sevdiğini anla­mak is­tersen, senin o kimseyi ne kadar sevdiğine dikkat et. Yâni sen onu ne kadar se­viyorsan o da seni o kadar seviyor demektir."

Oniki imâmın dokuzuncusu, tanınmış büyük velîlerden Muhammed Cevâd (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "İffetli olmak fakirliğin, şükür belânın, tevâzû üstünlüğün, fesâhat sözün, hıfz rivâyetin, tevâzu ilmin, edep ve mâlâyânîyi terk etmek verânın, güler yüzlülük de kanâatin zîneti, süsüdür."

"İnsanın şerefi ve mertliği kimseyi hoşlanmadığı bir şeyle karşılama­ması; ahlâkının güzelliği başkasına eziyet veren şeyi terk etmesi; cö­mertliği, üzerinde hakkı olan kimselere iyilik etmesi, insaflı olması; hak ortaya çıktığı zaman hakkı kabul etmesidir."

"Üç şey vardır ki, kimde bulunursa ALLAHü teâlâ ondan râzı olur. Çok istigfâr etmek, yumuşaklık ve sadâkat çokluğu."

"Üç şey kimde bulunursa, pişman olmaz. Bunlar acele etmemek, meşveret ve tevekküldür."

"Eğer câhiller susup, konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilâf ol­mazdı."

"Kim arkadaşına kimsenin olmadığı yerde yalnız başına nasihat ederse, onu süslemiş olur. Kim de arkadaşına alenî, halk arasında nasi­hat ederse, onu leke­lemiş olur."

"İnsanın günahlarla mânen ölmesi, gerçekten ölmesinden daha bü­yük bir ölümdür. Hayâtının bereketli kısa bir hayat olması bereketsiz uzun hayattan daha hayırlıdır."

"Kim ALLAHü teâlâya bağlanıp, tevekkül ederse, ALLAHü teâlâ onu her türlü kötülükten ve düşmandan korur."

"Dindarlık şeref, ilim hazine, çok konuşmamak...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 31 Ocak 2010, 16:32:09 Gönderen: armağan »
Kayıtlı

31 Ocak 2010, 16:29:47
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #2 : 31 Ocak 2010, 16:29:47 »

"Sende olmayan meziyetleri söyleyerek seni medheden kimse, hiç şüphe yok ki, sende olmayan günahı söyleyerek seni kötüler."

"Dîni ve îmânı hakkında, "Sonum ne olur?" diye söğüt yaprağı gibi titremiyen kimsenin, sonu tehlikelidir."

"Allahü teâlâdan korkmakta, emirlerini yapmakta, ibâdet etmekte ve O´nun yasak ettiklerinden sakınmakta İmâm-ı A´zam´ dan daha üstün kimse görme­dim."

"Kişinin Allah´tan korkmak, haramlardan uzak durmak, şüphelilerden sakınmak ve sabırlı olmak gibi güzel huylara sâ- hib olması, ilmi, Allah rızâsı için öğrendiğinin alâmetidir."

"Allahü teâlâ, sevdiği bir kuluna hiçbir zaman düşman olmaz. Düş­manını da hiçbir zaman dost edinmez."

Tâbiînin büyüklerinden, meşhûr bir âlim ve velî Şa´bî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Din kardeşlerinin ayıplarını araştırıp bulan kimse, arka­daş edinemez."

"Dünyâda iyi bir şey bırakana, Allahü teâlâ ona âhirette daha hayırlı­sını ve­rir."

Yine buyurdular ki: "İlmin süsü, ilim sâhibinin hilmidir (yumuşaklığı­dır)."

"İlmi ehline veriniz, ehli olmayana vermeyiniz. Yoksa günaha girersi­niz."

Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden olan Şâfi mezhebinin kuru­cusu ve evliyânın büyüklerinden İmâm-ı Şâfiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten ko­ruyandır.

"Haksız sözleri tasdik eden, dalkavuk ve iki yüzlüdür."

"Sâdık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşâ etmez."

"Kendisine faydası olmayanın, başkasına da faydası yoktur."

Dünyâ işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse, ibâdete yönel­melidir.

Hizmet edene, hizmet edilir.

Bütün düşmanlıkların aslı, kötü kimseler ile dostluk etmek ve onlara iyilik yapmaktır.

İlim öğrenmek, nâfile ibâdetten üstündür.

Kendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zâyi etmiş olur. Lâyık olan­dan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur.

Resûlullah´tan sallallahü aleyhi ve sellem sonra insanların en üstünü hazret-i Ebû Bekir, sonra hazret-i Ömer, sonra hazret-i Osman, sonra hazret-i Ali´dir. (r.anhüm)"

Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek (dünyâ) ise; kıymeti, barsaklarından çıkardığı kazûrat kadardır.

Dünyâda en huzursuz kimse, kalbinde hased ve kin taşıyanlardır.

Başkalarını senin yanında çekiştiren, senin bulunmadığın yerde de seni çe­kiştirir.

Kanâatkâr olmak, rahatlığa kavuşturur.

Sırrını saklamasını bilen, işinin hâkimidir.

İmâm-ı Şâfiî hazretleri´nin rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden biri şudur: "Kendisine yumuşaklık verilen kimseye, dünyâ ve âhiret iyilikleri veril­miştir. Yumuşaklıktan mahrûm olan kimse, dünyâ ve âhiret iyiliklerinden mahrûm olur."

Büyük velîlerden Şâh Şücâ Kirmânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bu­yurdular ki: "Rabbini tanıyan O´ndan başka her şeyi unutur. O´nu tanı­mayan O´ndan başka her şeye tutulur."

Evliyânın büyüklerinden Şakîk-i Belhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün, kendilerine nasîhat kâr etmeyen bir grub insanlara şöyle buyurdu­lar: ?Eğer ço­cuk iseniz mektebe, deli iseniz tımarhâneye, ölü iseniz kab­ristana gidiniz. Ama müslüman iseniz müslüman olmanın şartlarını ye­rine getiriniz!?

Yine buyurdular ki: ?Bir kimsenin yanında mübârek bir zâtın iyilik ve güzel hâlleri anlatılır da, o kimse bundan zevk duymaz ve o mübârek zâta karşı kal­binde muhabbet hâsıl olmazsa, bilsin ki kendisi kötü kim­sedir.?

?Sıkıntının mükâfâtını bilen, ondan kurtulmağa heves etmez.?

Yine buyurdular ki: ?Bir kusuru ve ayıbı var diye bir kimseyi kötüle­yen, hakâret eden kimse, kendi kendini helâk etmiş demektir. İnsanlar, bir kimse hakkında; ?Bundan bize zarar gelmez bu emin bir kimsedir.? derlerse, o kimse bütün insanların zarar ve kötülüklerinden emindir. Kim müslümanların aley­hinde konuşur, onları gıybet eder, onlara iftira ederse, aralarında söz taşıyıp koğuculuk yaparak müslümanları birbirine düşürürse, müslümanların hakkını gözetmez, onların kalblerini kırar, in­citirse ve onları kendinden aşağı görürse, o kimse şeytanın hizmetçisi olmuş olur, dünyâda fakir olur, âhirette iflâs etmiş vaziyette hakir ve zelîl olur.?

?Rızkı hususunda Allahü teâlâya tevekkül eden kimsenin güzel huy­ları fazlalaşır, cömert olur ve ibâdetlerinde vesvese bulunmaz.?

?Allahü teâlânın azâbından korkmanın alâmeti haramları terk etmek­tir. Allahü teâlânın rahmetinden ümidli olmanın alâmeti de çok ibâdet et- mektir.?

?Gönül ferahlığı, hesap kolaylığı ve can rahatlığı fakirlerin hâlidir. Gönül meşgûliyeti, hesapların zorluğu ve can sıkıntısı da zenginlerin hâ­lidir.?

?Kendisine bir şey ikrâm ettiğin kimse ile, sana ikrâmda bulunan iki kişi­nin senin kalbindeki yerlerine dikkat et. Eğer kalbindeki muhabbet, kendi­sine ikrâmda bulunduğun kimseye karşı daha fazla ise, bu ikrâm ve muhabbetin Allah için olduğu anlaşılır. Ama kalbindeki muhabbet, sana ikrâmda bulunan kimseye karşı daha fazla ise, bu dostluk menfaat için­dir.?

Akıllı, zeki, derviş, zengin ve cimrinin kimlere denildiğini yedi yüz ta- ne âlimden sordum. Hepsi de birbirine yakın cevaplar verip şöyle de­diler: ?Dün­yâyı sevmeyen kimse, akıllıdır. Dünyânın aldatıcı ve yalan olan zevklerine al­danmayan kimse, zekîdir. Allahü teâlânın takdir ettiğine râzı olan, kanâat eden, zengindir. Dünyâya âit arzusu bulunmayan, Allahü teâlânın rızâsını isteyen kimse, dervişdir. Allahü teâlânın verdiği nîmet- lerden, mahlûkuna faydalı olan­ları vermekten kaçınan, cimridir.?

?Dilini muhâfaza et. Amel defterinde ve terâzide sevâbını bulamıya- cağın söz söyleme. Sözü söylemeden önce düşün; hayırlı ise söyle, yok- sa sükût et."

Konya´ya gelen büyük velîlerden Şems-i Tebrîzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabre­den beden."

"Perhizi olmayan bir vücûd, meyvesiz bir ağaç; utanması olmayan bir be­den, tuzsuz bir aş; gayreti olmayan bir vücûd, sâhipsiz bir köle gibidir." buyur­dular.

Hindistan´ın büyük velîlerinden Şerâfeddîn Ebû Ali Kalender (rah- metullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Ey kardeşim! Nefsi iyi tanırsan, dün­yâyı iyi tanımış olursun. Rûhunu tanırsan, âhireti tanımış olursun. Gelip geçici olan dünyâyı terkedip âhirete yönelmen, âhirete faydası ola­cak ameller yapman, nefsi, dünyâyı rûhu ve âhireti tanıman nisbetinde ola- caktır. Allahü teâlâ hepi­mize selâmet, saâdet versin! Âmin."

Büyük velîlerden Ebû Bekr-i Şiblî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur­dular ki: "Kim Allahü teâlâyı bilirse, gam ve keder içinde olmaz."

"Eshâb-ı kirâma hürmet etmeyen kimse, Muhammed aleyhisselâma îmân etmiş olmaz."

"Şükür; nîmeti değil, nîmeti vereni görmektir."

"Sevgi; zevkte şaşkınlık, saygıda ise hayranlıktır."

"Hürriyet, kalbin hür olmasından başka bir şey değildir."

"Cehennemlik olmanın alâmeti; Allahü teâlânın rızâsı için bir fakire bir parça ekmek vermemek. Fakat nefsin isteklerini tatmin etmek için, bir ziyâfette yüz altın harcamaktır. Cennetlik olmanın alâmeti ise bunun tam tersidir."

Yine buyurdular ki: "Allahü teâlâ, Dâvûd aleyhisselâma vahy gön­derdi ve "Ey Dâvûd! Zikrim zikredenlerin, Cennetim ibâdet edenlerin, kâfi olmaklığım tevekkül edenlerin, nîmetimin çoğalması şükredenlerin, rah­metim iyi işler ya­panların, ünsiyetim müştakların ve ben, muhiblerime mahsûsum" buyurdular.

İran´da yetişen büyük velîlerden Şirvânî es-Sagîr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "İzzet ve şerefi, Allahü teâlânın dînine uygun olma­yan hâllerde arayan kimseyi, Allahü teâlâ, hor-hakîr ve zelîl eder."

Evliyânın büyüklerinden Tâc-ül-Ârifîn Seyyid Ebü´l-Vefâ (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Vaktini boş yere harcayan kimse câhil- dir."

"Dünyâya aşırı düşkün, mağrur ve fitneci kimselerle dostluk kurup onların bulunduğu yerlerde dolaşmayın. Bunlarla birlikte olanın gideceği yer Cehennem´dir."

"Eğer azığınız takvâ olursa, kıyâmet gününde selâmette olursunuz."

"Dünyâ zıll-i zâildir. Ona güvenen nâdimdir. O seninle kalırsa da, sen onunla kalmazsın. Dünyâdan çıkmadan önce, kalbinden dünyâ sevgisini çıkar. Dünyâ lezzetlerine aldanmıyan, Cennet nîmetlerine kavuşur. İki âlemde azîz ve muhterem olur. Dünyâ harâbdır. Şerbetleri serâbdır. Nî­metleri zehirli, safâları kederlidir. Bedenleri yıpratır. Emelleri arttırır. Ken- dini kovalıyandan kaçar. Ka­çanı kovalar. Nîmetleri geçici, hâlleri de­ğişicidir. Dünyâya ve buna düşkün olanlara inanılmaz. Selâmeti ve doğru yolu, ancak dünyâyı terk eden kimseler bulabilir."

Tâbiînden, meşhûr hadîs âlimi ve velî Hazret-i Tâvûs bin Keysân (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Re- sûlullah efendimiz buyurdular ki: ?Ben kimin sevgilisi isem, Ali de onun sevgilisidir.?

Evliyânın büyüklerinden Vecîhüddîn Ömer Efendi (rahmetullahi te- âlâ aleyh) buyurdular ki: "Dört kimseden şu dört işin meydana gelmesi güzeldir: 1) Bir pâdişâhın âdil olup, halka adâletle muâmele etmesi, 2) Âlimin, ilmi, âhiretle ilgili derecelere kavuşmayı kolaylaştırmak için öğ­renmesi, 3) Tüccarın, bedeni kuvvet kazanıp, Allahü teâlâya ibâdete yar- dımcı olması için dolaşması, 4) Tövbe edip, tasavvuf yoluna girenin bu- nu Allah için yapmış olması.

Dört iş vardır ki, onlardan sakınmak lâzımdır: 1) Pâdişâhın zulme rı- zâ göstermesi, 2) Âlimin ilmini, dünyâlık ve dünyâ makamlarını elde et- meye vâsıta yapması, 3) Tüccarın bu işini mal toplayıp insanlar ara­sında parmakla gösterilmeye vâsıta yapması, 4) Tövbe edip tasavvuf yoluna girenin, riyâzet ve mücâhede ettiği halde, tasavvufun hakîkatından gâfil, habersiz olması. Böyle olanların Allahü teâlânın ga­zâbına ve azâbına uğrayıp, Cehennem´e ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes