> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Murakabe Zikr
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Murakabe Zikr  (Okunma Sayısı 1030 defa)
27 Ocak 2010, 16:33:13
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 27 Ocak 2010, 16:33:13 »



Murakabe-Zikr
Tasavvuf ıstılahlarının başında zikir gelir. Zikir, anmak, her işte Alla- hü teâlâyı hatırlamak, kendini gafletten kurtarmak, kulun Allahü teâlâyı dille ve kalple anması demektir. Gaflet de Allahü teâlâyı unutmak demektir. (E. Ans. c.1, s. 33) Allahü teâlâ, Kur´ân-ı kerîmde Ra´d sûresi 30. âyetinde meâlen şöyle buyuruyor: "İyi biliniz ki, kalpler, Allahü teâlânın zikri ile itminâna, râhata kavuşur." Bekara sûresinin 152. âyet-i kerîmesinde ise meâlen şöyle buyrulmuştur: "(Kullarım!) Siz beni (tâat ile, beğendiğim işleri yapmak sû­retiyle) zikrederseniz, ben de sizi (rahmet, mağfiret, ihsân ve tövbe ka­pılarını açmak sûretiyle) anarım." Sünenü´l-Beyhekî´de geçen iki hadîs-i şerîfte de buyrulmuştur ki: "Derecesi en yüksek olanlar, Allah´ı zikre­denlerdir.", "Allah´ı sevmenin alâmeti, O´nu zikretmeyi sevmektir." (E. Ans. c.1, s. 33)

İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, "Her vakit, Alla- hü teâlâyı zikr etmek lâzımdır. Kalpte başka hiçbir şeye yer verme­meli- dir. Yerken, içerken, uyurken, gelirken, giderken hep zikir yapmalı­dır." Demiştir. Cübeyr bin Nüfeyr; "Her an, dilleriyle Allahü teâlâyı zikr edip, O´nu bir an unutmayanlardan herbiri, güler bir hâlde Cennet´e gire­cek-lerdir." demektedir. Zikir, cehrî ve hafî olmak üzere iki kısımdır. Zikr-i cehrî, yüksek sesle Allahü teâlâyı anmak, zikr-i hafî ise, gizli olarak ve kalb ile Allahü teâlâyı hatırlamaktır. (E. Ans. c.1, s. 33)

İmâm-ı Rabbânî, zikr-i hafînin, zikr-i cehrîden efdâl, daha üstün ol­duğunu belirtmiş, Peygamber efendimiz ise, Mektûbât-ı Seyfiyye´de ge­çen hadîs-i şerîflerinde bu üstünlüğün yetmiş kat olduğunu beyân bu­yurmuşlardır. (E. Ans. c.1, s. 33)

Îtiyad, alışkanlık hâlinde nâfile olarak devamlı yapılan ibâdet, tesbîh ve duâlara vird (çoğulu evrâd) denilir. İmâm-ı Gazâlî; "Duâ, zikir, Kur´ân-ı kerîm okuma ve tefekkür (mahlûklardaki ve kendi bedenindeki ince sa­natları, düzenleri, birbirine bağlılıklarını düşünerek, Allahü teâlânın bü­yüklüğünü anlaması, insanın günâhlarını hatırlayıp, bunlara tövbe etmesi lâzım geldiğini ibadetlerini ve tâatlerini düşünerek bunlara şükretmesi gerektiğini hatırına getirmesi), sabah namazından sonra, âhiret yolcusu kulun virdi olmalıdır." demiştir. Yine İmâm-ı Gazâlî; "Okunmalarında fa­zîlet olduğu bildirilen bâzı âyet-i kerîmeleri vird edinip, okumak da müs- tehabtır. Fâtihâ, Âyete´l-Kürsî ve Bekara sûresinin son iki âyeti (Âmener-Resûlü) bunlardandır. Kaylûle (öğleye doğru bir mikdâr uyumak da) gündüz virdlerindendir." demiştir. (E. Ans. c.1, s. 33)

Hazret-i Ömer´in, gece virdinden bir âyet-i kerîmeyi okuyamadığı zaman, gündüzleri bayıldığı, hattâ bu yüzden bir hasta gibi günlerce zi­yaret edildiği rivâyet edilmiştir. (E. Ans. c.1, s. 34)

Mâlik bin Dînâr ise şunları söylemiştir: "Bir gece uyuya kaldım ve ev­radımı yerine getirmedim. Rüyâmda birisi karşıma çıktı ve, okuryazarlı­ğın var mı? dedi. Var, dedim. Şu yazıyı okur musun? dedi ve elime bir kâğıt parçası verdi. Kâğıtta; "Dünyânın geçici ve aldatıcı nîmetleri, ölüm­süz olarak yaşayacağın Cennet´in zevk ve safâsından seni alıkoymuştur. Yâni geçici olarak zevk aldığın bu uyku, ebedî seâdetine yarayacak ibâ­detine mâni olmuştur. Uyan, namaz kıl ve Kur´ân-ı kerîm oku. Zîra bun­lar, uykudan hayırlıdır." yazılıydı." (E. Ans. c.1, s. 34)

Büyük velîlerden Abdullah bin Avn (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz- retleri her gün sabah nama­zını talebeleri ile kılar, kimseyle konuşmadan, kıbleye karşı oturur, Allahü teâlâyı zikrederdi. Bu hal güneşin doğmasına kadar sürerdi. Tale­beleri de aynı şekilde yapardı.

On dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden Seyyid Abdurrahmân Tâgî (rahmetullahi teâlâ aleyh) zikirle ilgili olarak talebelerinin sorduğu bir suâl üzerine şöyle buyurdu:

"Bu Hâlidiye büyükleri sesli zikir yapmazlar, talebe kıbleye karşı edeple oturmalıdır. Hâzır bir kalb ile zikirde bulunmalıdır. Çünkü zikir es­nâsında kalbin hâzır olması muhakkak lâzımdır. Zikirden maksad tevhid olup, Allahü teâlânın birliğini hatırlamak, dile getirmektir. Hattâ tesbih ta­nelerini bir eksik mi, fazla mı çektim diye takılmamak gerekir. Çünkü tesbihleri söylemekten maksad hâldir. Bir eksik veya fazla olmuş ne çı­kar."

Evlîyanın önderlerinden ve İslâm âlimlerinin büyüklerinden Abdül- hâlık Goncdüvânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) beş yaşına geldi­ğinde ilim öğrenmesi için Buhârâ´ya gönderildi. Büyük âlim Hâce Sadreddîn haz- retlerinden Kur´ân-ı kerîm ve tefsîrini öğrenmeye başladı. Bir gün okuma esnâsında; "Rabbinize tazarrû´ ederek (boyun büküp yal­vararak) ve gizli duâ ediniz!" (A´râf sûresi: 55) meâlindeki âyet-i kerî­meye gelince Abdülhâlık hocasına:

"Efendim! Bu "gizli"den murâd edilen nedir? Kalb ile yapılan zikrin aslı nedir? Eğer zikir ve duâ, âşikâr, sesli bir şekilde dil ile olursa riyâdan korkulur. Araya riyâ girerse, lâyık olduğu şekilde zikredilmemiş olur. Şâ­yet kalb ile zikretsem; "Şeytan insanın damarlarında kan gibi dolaşır." hâdis-i şerîfi gereğince, şeytan bu zikri duyar. Ne yapacağımı bilemiyo­rum, bu müşkülümü halletmenizi istirhâm ederim, efendim!" diye arz etti.

Hocası, büyük âlim Sadreddîn hazretleri, bu yaştaki bir çocuğun ken- disinin bile anlayamadığı böyle bir suâl sormasına hayran kaldı ve cevap olarak:

"Evlâdım! Bu mesele, kalb ilimlerinin bir konusudur. Allahü teâlâ na- sîb ederse, sana bu ilimleri öğretebilecek bir üstâda kavuşturur. Kalb ile zikri ondan öğrenirsin, böylece bu müşkülün halledilmiş olur." bu­yurdu. Abdülhâlık Goncdüvânî (rahmetullahi aleyh) bu işâret üzerine, mesele- lerini halledecek o büyük zâtı beklemeye başladı.

Bir gün Hızır aleyhisselâm yanına geldi. Ona, Allahü teâlâyı gizli ve açık zikretme, anma yollarını öğretti ve mânevî evlâtlığa kabûl edip; "Kal- binden Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah kelime-i tayyibesini şöyle şöyle zikredersin!" diye târif etti. Abdülhâlık hazretleri de, târif üze- re, bu mübârek kelime-i tevhîdi sessiz sessiz kalben söylemeğe başladı. Bunu, kendisi için ders kabûl etti. Bu hâl mânevî makamlarda yükselme- sine sebeb oldu.

Bu sıralarda Yûsuf-ı Hemedânî hazretleri Buhârâ´ya geldi. Abdülhâlık Goncdüvânî onun hizmetine girdi ve bu hizmette bir süre kaldı. Bu hu­susta kendileri şöyle anlatırlar:

On iki yaşında idim. Hızır aleyhisselâm bana Yûsuf-ı Hemedânî haz­retlerinden ilim öğrenmemi tavsiye buyurdular. Bu sırada onun Buhâ- râ´ya geldiğini işiterek derhâl yanına gittim. Ondan pekçok istifâde­lere kavuştum.

Böylece Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin sohbette üstâdı Yûsuf-i Hemedânî, zikir tâlim hocası da Hızır aleyhisselâm oldu.

Evliyânın büyüklerinden Abdülmelik et-Taberî (rahmetullahi teâlâ aleyh) kendisine zikir olarak şu iki kelimeyi seçmişti. "Sübhânallahi ve bihamdihi, sübhânallahilazîm ve bihamdihi."

Hindistan´da yetişen meşhûr velîlerden Abdülvehhâb Müttekî (rah- metullahi teâlâ aleyh) hazretlerine dediler ki; "Tâlibin devamlı zikirde olması lâzımdır, diyorlar. Bu nasıl olur?" Buyurdu ki:

"Hayırlı amelle meşgûl olan, dâimâ zikirdedir. Namaz kılmak zikirdir. Kur´ân okumak zikirdir. Din ilimleri öğretmek ve öğrenmek zikirdir. Her hayırlı amel zikirdir."

Evliyâ sultan Ahmed Câhidî Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retleri bir soru üzerine tarîkatlerde esas olan zikri dört madde halinde ö- zetledi.

1. Dilin zikri: Kalpten kötülüklerin izale edilmesini sağlayacak olan cenâb-ı Hakk´ın anılması.

2. Kalbin zikri: Allahü teâlâyı kalpten tefekkür etmek, düşünmek ve O´nun kalbe nazar ettiğini bilmek.

3. Nefsin zikri: Harf ve ses yerine his ve hayâl ile içten, kalpten Al­lah´ı anmak.

4. Rûhun zikri: Cenâb-ı Hakk´ın kâinâtta tecellî eden, güzel sıfatları­nın netîcesine bakarak O´nu tefekkür etmek, düşünmektir.

Bu zikir çeşitleri kişiyi kemâl mertebesine ulaştırmak için en kuvvetli yoldur. Bunlar tarîkatta zikir çeşitlerinin özetidir. Gayrisi teferruâttan ibâ­rettir."

Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin İdrîs (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin en büyük kerâmeti uyanık hâlde iken de Resûlullah efendi­mizi görmesi ve O´ndan şifâhen salevât-ı şerîfeleri öğrenmesiydi. Kendisi şöyle anlatır:

Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhis- selâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâzi- liyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resû- lullah´ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Pey­gamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve is- tigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; "Onlar han- gileridir yâ Resûlallah?" diye suâl etti. Peygamber efendimiz; "Lâ ilâhe il- lallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese´ahü ilmüllah..." diye üç defâ, sonra da; "Külillâhümme innî es´elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm." sonra da; "Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ik- râm." diye buyurdular. Sonra da Peygamber efendimiz bana; "Ey Ah- med! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve is- tigfârdır." buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar ol­dum.

Evliyânın büyüklerinden Alâeddîn Âbizî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; Bir gün Abdülkâdir-i Yemenî hazretleri "Zikir nedir?" diye sorunca: "La ilâhe illallah kelime-i tevhîdini söylemektir." dedi.

Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin on ikincisi olan Ali Râmitenî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, bir gün Mevlâ- nâ Şeyh Bedreddîn Meydânî hazretleri gelerek şöyle sordu: "Allahü teâlâ Ahzâb sûresi 41....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Murakabe Zikr
« Posted on: 24 Nisan 2024, 09:18:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Murakabe Zikr rüya tabiri,Murakabe Zikr mekke canlı, Murakabe Zikr kabe canlı yayın, Murakabe Zikr Üç boyutlu kuran oku Murakabe Zikr kuran ı kerim, Murakabe Zikr peygamber kıssaları,Murakabe Zikr ilitam ders soruları, Murakabe Zikrönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes