> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > İman
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İman  (Okunma Sayısı 928 defa)
27 Mart 2010, 14:25:45
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 27 Mart 2010, 14:25:45 »



İman
Hindistan evliyâsından ve Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Îmânı olmayan kimsenin Cehennem ateşinde sonsuz yanacağını Peygamber efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lâzımdır. Ateşte sonsuz yanmak ne demektir? Herhangi bir insan sonsuz olarak ateşte yanmak felâketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lâzım gelir. Bu korkunç felâketten kurtulmanın çâresini arar.

Bu ise, çok kolaydır. "Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muham- med aleyhisselâmın O´nun son peygamberi olduğuna ve O´nun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak" insanı bu sonsuz felâketten kurtarmaktadır. Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun için böyle bir felâketten korkmuyorum, bu felâketten kurtulma çârelerini aramıyorum, derse, buna deriz ki: "İnanmamak için elinde senedin, vesîkan var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana mâni oluyor?" Elbet vesîka gösteremeyecektir. Senedi, vesîkası olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimâl denir. Milyonda, milyarda bir ihtimâli olsa da, "Sonsuz olarak ateşte yanmak" felâketinden sakınmak lâzım olmaz mı? Azıcık aklı olan kimse bile böyle felâketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimâlinden kurtulmak çâresini aramaz mı?

Ruh bilgilerinin, tasavvuf ilminin mütehassısı, son asır âlim ve velîlerinden Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Cemiyetteki ruh hastalıklarının sebebi, îmân eksikliğidir.



ÎMÂNIN KUVVETİNDEN

Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh)



Hâbil Efendi diye, vardı ki bir terzisi,

Pek çoktu Efendi´ye, bağlılığı, sevgisi.



O´na öyle ihlâsla, bağlıydı ki o hattâ,

Böyle hâlis bağlılık, az bulunur hayatta.



Bir gün ziyâretine, giderken Efendi´nin,

Düşündü ki gidince, sorayım şunu ilkin.



Diyeyim ki: "Efendim, istemiyorum ama,

Çok kötü düşünceler, geliyor hâtırıma.



Hiç kurtulamıyorum, ben bu vesveselerden,

Îmânıma bir zarar, gelir mi bu şeylerden?"



Bunları düşünerek, vardı huzurlarına,

Girince, sohbetini, kesti ve baktı ona.

Ve hemen buyurdu ki: "Bir müslümanın eğer,

Hâtırına gelirse, çok fenâ düşünceler,



Onun kötülüğüne, bir işaret değildir,

Îmânının kuvvetli, olduğuna delîldir."



Henüz suâl etmeden, almıştı cevâbını,

Efendi, daha sonra, ikmâl etti vâzını.



Irak´ta yetişen büyük velîlerden ve Şâfîî mezhebi fıkıh âlimi Abdülkâ- hir Sühreverdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Dinde inanıl- ması lâzım gelen şeyleri dil ile söyleyip, kalb ile inanarak kabul ettikten sonra, şartlarına uygun amel yapınca kalbdeki îmân parlar. Kişi îmânı dil ile söylemelidir. Hiç bir zarûret olmadan dil ile îmânı söylememek küfre sebeb olur. Dili ile îmânı olduğunu söylediği hâlde, kalbinden inanmayan müslüman değil münâfıktır. Ameli terk eden fâsık olur. Sünnet-i seniyye- ye uymayan, bid´at sâhibidir. İnsanlar îmân bakımından birbirlerinden farklı derecelere sâhiptirler.

Allahü teâlâ kullarının küfründen, îmânsız olmasından ve günahlarından râzı değildir. Ehl-i kıble olan bir kimse için, yaptığı bir hayır işten ve iyilikten dolayı, bu cennetliktir, diye şehâdette bulunulamaz. Yine hiç bir kimsenin işlediği büyük günahtan dolayı, Cehennem´e gideceğine şehâdet edilemez."

Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı Ahmed bin Hanbel (rahme- tullahi teâlâ aleyh) sık sık talebesine buyururdu ki: "Günahlar îmânı za- yıflatır."

Âlim ve evliyâdan Ahmed Hilmi Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) Îmânı tâzelemek husûsunda buyurdular ki: Her gün tecdîd-i îmân (îmânı yenilemek) müstehaptır. "Yâ Rabbî! Eğer benden unutarak ve yanlışlıkla ve bilerek küfür ve şirk ve günâh ve her ne meydana gelmiş ise ben onların hepsinden dönüp vazgeçtim, pişman oldum. Bir dahi yapmamaya söz verdim. İslâm dînini kabûl ettim. Peygamber efendimiz hazretleri senin tarafından her ne getirdi ise inandım, kabûl ettim. Dilim ile söyledim kalbim ile tasdîk ettim. Hepsi haktır, doğrudur ve gerçektir. Eğer söz ve işlerim dîne aykırı ise ondan da pişman oldum. Vaz geçtim." demeli ve Âmentü duâsını okumalıdır.

İstanbul´un mânevî fâtihi, büyük âlim, üstad, hekim ve velî Akşem- seddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde ve vâzlarında buyururdu ki: Allahü teâlâ, Kur´ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: "O insanlar sandılar mı ki, (sâdece) îmân ettik demeleriyle bırakılacaklar da imtihâna çekil- meyecekler." (Ankebût sûresi:2)

Îmân, taklîd ile, babadan ve dededen görerek, sırf îmân ettim demekle olmaz. Böyle taklid ile inanan kimseler, imtihân olunması bakımından belâ ve musîbetlere düçâr olmazlar.

Evliyânın büyüklerinden Alâeddîn Âbizî (rahmetullahi teâlâ aleyh) kulluk hakkında buyurdular ki: "Ağzına helva veren kimse ile, ensene tokat atan kimse arasında, fark gözettiğin müddetçe, îmânın kemâle gelmiş değildir."

Buhârâ evliyâsından ve Şâfiî mezhebi âlimlerinden Ali bin Muham- med (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerine sohbetlerinde sık sık şöyle buyururdu: Kişide îmân, ihlâs ve pişmanlık bulunursa, Allahü teâlâ onun bütün günâhlarını affeder.

Büyük velîlerden ve fıkıh âlimi Ayn-ül-Kudât Hemedânî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Hakîkî îmâna kavuşan kimseler, Allahü teâlânın himâyesinde olurlar. Hakîkata vâsıl olmuşlardır. Bunlar hakkın- da hadîs-i kudsîde buyruldu ki: "Evliyâm, kubbem (örtüm) altındadır. On- ları benden başkası tanımaz. Bunların hâlleri, halkın anlayışlarına sığ- maz. Halkın bunlar hakkında bildikleri, benzetme ve temsilden öteye geçmez. Bunlar öyle bir kâfiledir ki, Allahü teâlâya verdikleri ahde vefâ gösterirler.

Anadolu evliyâsından Beyzâde efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) "Vatanı sevmek îmândandır." hadîs-i şerîfine cânı gönülden bağlı olduğundan, 93 Rus Harbinde memleketi müdâfaa gâyesiyle cepheye koştu. Oğlu Mehmed Nûri ve torunu Hâlid efendileri yanına alıp, bir grup gönüllü mücâhidin at, silâh ve bütün levâzımâtını kendi kesesinden karşılayarak Rus Harbine katıldı. Erzurum müdâfaasında büyük yararlılıklar gösterdi.

Beyzâde Efendi gösterişi ve ihtişâmı aslâ sevmezdi. Çok mütevâzî ve halka karşı büyük bir sevgi ve hürmet gösterirdi. Câmiye giderken halkı rahatsız etmemek için dâimâ ıssız ve ara sokaklardan geçer ve etrafına bakmazdı. Çünkü halk kendisini görünce işi ve gücü bırakıp, ona hürmet için ayağa kalkıp selâmlardı. Yüzünde şefkat ve mülâyemetle karışık bir muhabbet mevcûd olup, karşılaştığı kimselerde dâimâ derin bir hürmet ve muhabbet hissi hâsıl olurdu. Az konuşur, söylenenleri dikkatle dinleyip bir müddet düşündükten sonra cevap ve nasîhatlarda bulunur- du. Temizliğe son derece dikkat ve îtinâ gösterirdi ve; "İslâmiyetin belli başlı erkânı temizliktir. Temiz olmayanın îmânından şüphe edilir." diyerek bütün talebelerine nasîhat ederdi.

Seksen seneye yakın bir süre İbrâhim Paşa Medresesinde müderrislik yaparak, çok talebe yetiştiren Beyzâde Efendi, ömrünün sonlarına doğru müderrislik vazîfesini oğlu Müftü Hacı Mehmed Nûri Efendiye bırakarak, kendisi bir köşeye çekildi, ibâdetle meşgûl oldu. Ömrünün sonlarına doğru rahatsızlandı. Hasta olmasına ve ateşler içinde yanmasına rağmen yine diz çöküp oturduğunu ve ayaklarını uzatmadığını gören oğ- lu dayanamayıp, sebebini sordu. Oğlunun bu suâline hafif gülümsedikten sonra kaşlarını çatıp; "Heey oğul, güzel oğul!.. Demek ayaklarımı uza- tayım öyle mi? Uzatayım lâkin kime karşı uzatayım dersin. Söyle kime karşı?" cevâbını verdi.

Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Hazret-i Âişe´- den rivâyet edilen şu hadîs-i şerîfi nakletti: Peygamber efendimiz; "Kula her taraftan belâ gelmedikçe, îmânın tadını tadamaz." buyurdu.

Tâbiînin meşhurlarından ve büyük velî, fıkıh âlimi Ebû İdrîs Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Îmânının gitmesinden korkmayan kimsenin îmânı gider."

Evliyânın büyüklerinden Ebû Muhammed Cerîrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; Îmânın esâsının üç şeye bağlı olduğunu bildirirdi. "İktifâ, ittikâ ve ihtimâ. İktifâ; Allahü teâlâyı kâfi görmektir. Allahü teâlâyı, kendisi için kâfi görenin içi rahat olur. İktifâ netîcesinde mârifete, Allahü teâlâyı tanımaya kavuşur. İttikâ; Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden sakınmaktır. Yasaklardan (haram ve mekruhlardan) sakınanın içi ve dı- şı, yaşayışı düzelir. Hayâtı intizâma girer. İnsan bunun netîcesinde gü- zel ahlâka kavuşur. İhtimâ; nefsi perhiz etmeye, az yemeye alıştırmaktır. Haram ve helal olan gıdâlara dikkat eden nefsini riyâzet üzere bulundu- rur. Helâlinden az yiyenin beden sıhhati düzgün olur." buyurdu.

Büyük velîlerden Ebü´l-Hayr el-Akta (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; "Kalbin îmân ile dolu olmasına alâmet nedir?" diye soruldu. O; "Bütün müslümanlara şefkat etmek, onların dertleri ile dertlenmek, işlerinde onlara yardımcı olmaktır. Nifakla dolu olan kalbin alâmeti; kin, hased ve düşmanlıktır." buyurdu.

Büyük velîlerden İbn-i Hafîf (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Îmân, Allahü teâlânın gayba âit bildirdiği bütün şeyleri, kalbin tasdîk etmesidir."

Evliyânın büyüklerinden İbrâhim Havvâs (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; "Îmânın hakîkatı nedir?" diye soran birisine; "Bu sorunuzun cevâbı laf ile değil, yaşayarak, görerek verilir. Şimdi ben Mekke-i müker- remeye gidiyorum. Eğer benimle gelirsen, yolculukta sorduğunun cevâ- bını alırsın." buyurdu. O zât diyor ki: İbrâhim-i Havvâs hazretlerinin tek- lifini kabûl ettim. Yola çıktık. Yo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İman
« Posted on: 18 Nisan 2024, 14:34:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İman rüya tabiri,İman mekke canlı, İman kabe canlı yayın, İman Üç boyutlu kuran oku İman kuran ı kerim, İman peygamber kıssaları,İman ilitam ders soruları, İmanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes