> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > Hilafet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hilafet  (Okunma Sayısı 842 defa)
27 Mart 2010, 14:35:13
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 27 Mart 2010, 14:35:13 »



Hilafet
Anadolu velîlerinden Abdullah Mekkî Erzincânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Erzincan´ı şereflendirince insanlar akın akın ziyâretine geldiler. Gelenler arasında, Terzi Baba diye bilinen Muhammed Vehbî de vardı. Abdullah Mekkî, Muhammed Vehbî içeri girince ayağa kalktı. Onu dâvet edip yanına oturttu. Muhammed Vehbî´ye karşı hiç kimseye göstermediği iltifâtlarda bulundu. Sonra Muhammed Vehbî´nin durumunu öğrenmek için yanındakilere; "Bu zâtın serveti var mıdır?" diye sordu. Oradakiler; "Hayır. Yalnız köyde, Sarıgöl´de bir bağı ile, şehirde bir evi, birkaç parça tarlası ve terzilik yaptığı bir dükkanı vardır." dediler.

Bunun üzerine Muhammed Vehbî´yi yanına çağıran Abdullah Mekkî hazretleri; "Oğlum! Pîr-i âzâm Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî bizi buralara gönderdi. Bize ehline verebileceğimiz bir emâneti verdi. O emânete seni lâyık gördüm. Kabûl edersen onu sana teslim edeyim." diye teklifte bulundu. Muhammed Vehbî, Abdullah Mekkî´ye gönül huzûru ve teslimiyet ifâde eden bir tavırla; "Siz bilirsiniz." cevâbını verdi. Abdullah-ı Mekkî; "Vereceğim emânet, sana çok faydalar sağlayacak." buyurunca, Muhammed Vehbî; "Şeyh efendi! Vallâhî dünyâ için Allah demem." cevâbını verdi. Bunun üzerine Abdullah Mekkî; "Oğlum haydi git! Sen bulacağını buldun. Teslim edeceğim emânet de zâten bu idi." buyurarak onun yüksek derecesini işâret etti. Terzi Baba´ya himmetle nazar ederek emâneti tevdî etti. Terzi Baba´nın hâli derhâl değişti. Mânevî feyzler deryâsına daldı.

Bir müddet Erzincan´da kalan Abdullah-ı Mekkî, sohbetleriyle insanların Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaları için çalıştı. Bu sırada onun sohbetinden ve hizmetinden ayrılmayan Terzi Baba da tasavvuf yolunda ilerleyip evliyâlık derecesine kavuştu. Abdullah Mekkî, Terzi Baba´nın olgunluğa erdiğini görerek, ona hilâfet verdi.

İstanbul´un mânevî fâtihi, büyük âlim, üstad, hekim ve velî Akşem- seddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin asıl ismi Muhammed bin Hamzâ, lakabı Akşeyh´tir. Evliyânın büyüklerinden Şihâbüddîn Sühre- verdî´nin neslindendir. Soyu, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk´a ulaşır. Hacı Bayram-ı Velî´nin, ona; ´"Beyaz (ak) bir insan olan Zeyd´den, insan cinsi- nin karanlıklarını söküp atmakta güçlük çekmedin." demesi sebebiyle, "Akşemseddîn" lakabı verilmiştir. Saçının, sakalının ağarması ve ak elbi- seler giymesi sebebiyle "Akşemseddîn" denildiği de rivâyet edilmiştir.

Akşemseddîn, babasının vefâtından sonra tahsîline devâm ederek, sarf, nahiv, mantık, meânî, belâgat ilm-i usûl-i fıkıh, akâid, hikmet okudu. Zekâ ve istîdâdının yardımıyla kısa sürede ilimleri ikmâl eyleyip tıp ilmini dahi tahsil ettikten sonra Osmancık medresesine müderris oldu. Burada günün belli saatlerinde ders verir artan zamanlarda nefsinin terbiyesi ile meşgûl olurdu. Devamlı takvâ üzere hakla birlikte bulunurdu. Yüksek ahlâk sâhibi idi. Ondaki bu hâlleri görenler ve bilenler kendisine zamânın büyük velîsi Hacı Bayram hazretlerine gitmesini tavsiye ettiler. Bu tavsi­yelere uyan ve tasavvuf yolunda yükselmek isteyen Akşemseddîn hazretleri müderrislik görevini bırakarak, Ankara´ya geldi. Rastladığı bir kimseye Hacı Bayram-ı Velî´yi nerede bulabileceğini sordu. O da karşı sokakta yanında iki talebesiyle gezen bir zâtı göstererek;

"İşte şu gördüğün, dükkan dükkan gezerek para toplayan kişi Hacı Bayram´dır." dedi.

Akşemseddîn hazretlerinin yüzü buruştu kalbi sıkıntıyla doldu. Demek meşhur velî Hacı Bayram dükkan dükkan para topluyor, buralara kadar kendimi boşuna yormuşum diyerek oradan uzaklaştı ve meşhur velî Şeyh Zeynüddîn-i Hâfî hazretlerine talebe olmak gâyesiyle Haleb´e doğru yola çıktı. Günlerce yol alan Akşemseddîn Haleb´e bir konak mesâfeye geldiğinde bir hana indi. Sabah, elleri yüzünde korku, şaşkınlık ve dehşet içerisinde uyandı. Hâlâ gördüğü rüyânın etkisi altındaydı. Sabah namazını edâ eden Akşemseddîn izi üzerine, Haleb yerine tekrar geri Ankara istikâmetine döndü. Oysa Haleb´e bir saat kalmıştı. Onu geri dön- düren, Akşemseddîn hazretleri ile ilgili bir rüyâ idi ve hep bu düşün tesiri ile yürüyordu.

Rüyâsında boynuna takılan bir zincir Hacı Bayram´ın elindeydi. Akşemseddîn, Haleb´e gitmek istedikçe Hacı Bayram zinciri çekiyordu. Tam boğulmak üzere iken uyanmıştı. Rüyâ tâbiri gerektirmeyecek kadar açıktı. Akşemseddîn hızla Hacı Bayram´a gelirken; "Ne yaptım ben" diyerek kendi kendine söyleniyordu. Ankara´ya gelip, Hacı Bayram-ı Velî´nin dergâhına ulaşınca, onun talebeleriyle tarlada çalıştığını öğrendi. Hemen oraya koştu, fakat Hâcı Bayram hiç iltifat etmedi. Akşemseddîn, diğer talebeler gibi tarlada çalıştı. Yemek vakti gelince, Akşemseddîn´in yüzüne bakmadı. Hacı Bayram, hazırlanan yemeği talebelerine taksim etti, artığını da köpeklerin çanağına döktürdü. Akşemseddîn, bir onlara bir de kendine bakarak, nefsine; "Sen buna lâyıksın!" diyerek, köpeklerin önüne konan yemekten yemeye başladı. Hacı Bayram-ı Velî, onun bu tevâ- zusuna dayanamayarak; "Köse, kalbimize girdin, gel yanıma!" diyerek gönlünü alıp sofrasına oturttu. Sonra;

"Zincirle zorla gelen misâfiri böyle ağırlarlar." dedi. Akşemseddîn buna çok sevindi ve kendini onun irfan meclisine verdi.

Hacı Bayram-ı Velî hazretleri Akşemseddîn´i diğer talebelerinden daha zor imtihanlara tâbi tuttu. Nefsini terbiye ve ıslah etmekte büyük sıkıntılar çektirdi. Bir defâsında yedi günde bir kaşık sirkeden başka bir şey yedirmedi. Ancak Akşemseddîn bütün bunlardan memnun ve hattâ kendisi daha fazlasına tâlipti. Nitekim nefsinin istediği şeyleri yapmamakta şeyhinin kendisine buyurduğu tâlim ve terbiyedeki şiddet derecesini kendi isteğiyle artırdığı zaman Hacı Bayram hazretleri ona:

"Yâ Köse nice riyâzet eylersin, nefsin isteklerinden sakınırsın, âkıbet nûr olursun. Vefât ettikten sonra seni kabrinde bulamazlar!" dedi.

Böylece Akşemseddîn hazretleri kısa zamanda tasavvuf yolunun bütün inceliklerini öğrendi ve Hacı Bayram hazretlerinden icâzetini, diplomasını aldı.

Onun kısa sürede icâzet alması bâzılarına zor geldi. Hacı Bayram-ı Velî´ye;

"Diğer dervişlere kırk yıldır hilâfet vermedin, az müddet içinde Ak- şeyh´e hilâfet verdin. Hikmeti nedir?" diye sordular. Hacı Bayram-ı Velî de;

"Bu zeyrek, uyanık ve akıllı bir kösedir. Her ne görüp duydu ise hemen inandı. Sonra hikmetini yine kendisi anladı. Fakat yanımda kırk yıldan beri hizmet eden bu talebeler, hemen gördüklerinin ve duyduklarının aslını ve hikmetini sorarlar. Ona hilâfet verilişinin sebebi budur." cevâbını verdi.

Hindistan´da yetişen çeştiyye yolunun büyük velîlerinden Nasîruddîn Mahmûd Çırağ-ı Dehli (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin vefâtı yaklaştığı sırada, en sevdiği talebesi Mevlânâ Zeynüddîn Ali, hocasının yerine mânevî bir halef tâyin edilmesi zarûretini hissederek, hocasına şu şekilde arz etti: "Efendim! Talebeleriniz arasında kıymetliler vardır. Onlardan birini mânevî halîfeniz olarak tâyin ederseniz, bu yolun eski âdet ve gelenekleri, şimdiye kadar olduğu gibi, devâm etmiş olur." Bu teklif üzerine Nasîruddîn Mahmûd, Mevlânâ Zeynüddîn´den bu vazîfe için uygun bulduğu talebelerin listesini kendisine getirmesini söyledi. Mevlânâ Zeynüddîn Ali, talebeleri birinci, ikinci ve üçüncü derece olarak üç sınıf hâlinde seçerek hazırladığı listeyi hocasına arzetti. Bu isimleri gözden geçirdikten sonra, Nasîrüddîn Mahmûd; "Şüphesiz bunlar, dînini sevenlerdir. Fakat korkarım ki, hiç birisi diğerinin yükünü omuzlarında taşıyamazlar." buyurdu. Bu açıkca, verilen listeye hayır mânâsında bir cevaptı. Gerçekten öyle oldu. Hocasından kendisine geçen bu yolun emânetlerini kimseye vermedi ve kendisinde götürdü.



HİLÂFETİ ALDINIZ



Yavuz Sultan Selîm Han, Muhammed Bedahşî?yi,

O zaman iki defa, ziyâret, eylemişti.



Ve ilk ziyâretinde, hiç konuşma olmadan,

Edep ile oturup ayrıldı huzurundan.



Bedahşî hazretleri, bir şey söylemeyince,

O da, önüne bakıp, sükût etti öylece.



Zîrâ onun bir velî, olduğunu bilirdi,

Huzûrunda konuşmak, edebe mugâyirdi.



Sultan, ikinci defa, ziyârete gidince,

Bedahşî hazretleri, buyurdu ki şöylece;

.

Sultânım, ikimiz de, şu anda Rabbimizin,

Seçilmiş kullarından, sayılırız ve lâkin,



Hepimizin boynunda, bir kulluk bağı var ki,

Allah´ın huzûrunda, sorumluyuz inan ki.



Buyurulduğu gibi, Kur?ânda, bir âyette;

Emâneti, yer ve gök alamadığı hâlde,



Onu yüklenmiş olduk, bizler insan olarak,

Zordur bu ağır yükü, hakkı ile taşımak.



Saltanat işini de, alıp siz üstünüze,

Bir yük daha kattınız, bu ağır yükünüze.



Saltanat üzerine, hilâfet de aldınız,

Bu çok ağır sıkleti, daha da arttırdınız.



Bu yükü, ne yer, ne gök ve ne de dağlar çeker.

Ve lâkin Hak teâlâ, size çok yardım eder.



Siz öyle mânevî bir; kuvvete sahipsiniz,

Ondan yeteri kadar, fâidelenirsiniz.?



Yavuz Sultan Selim Han, dinledi edeb ile,

Karşılık söylemedi, bir tek kelime bile.



Sonra izin isteyip, ayrıldı huzûrundan,

Onun bu edebine, hayret edip vüzerân,



Dediler ki: ?Sultanım, siz yalnız dinlediniz,

Hikmeti ne idi ki, bir şey söylemediniz??



Dedi ki: ?Biz dünyânın sultanıyız ve lâkin.

Muhtâcız himmetine böyle yüksek zâtların.



Büyükler konuşurken, söze karışılır mı?

Küçüğün konuşması, edebe yakışır mı?



Bulunduğumuz makam, edeb makamı idi,

Orada bize yalnız, sükût etmek düşerdi.?



Evliyânın b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hilafet
« Posted on: 26 Nisan 2024, 06:33:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hilafet rüya tabiri,Hilafet mekke canlı, Hilafet kabe canlı yayın, Hilafet Üç boyutlu kuran oku Hilafet kuran ı kerim, Hilafet peygamber kıssaları,Hilafet ilitam ders soruları, Hilafetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes