> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > Hayr Himmet İyilik Lutf
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayr Himmet İyilik Lutf  (Okunma Sayısı 765 defa)
27 Mart 2010, 15:25:05
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 27 Mart 2010, 15:25:05 »



Hayr-Himmet-İyilik-Lutf

Abdullah bin Muhammed Mürteiş (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdu ki:



KEŞKE YARDIM ETSEYDİM!




Abdullah-ı Mürteiş, evliyâ-yı kirâmdan

Şiddetle kaçınırdı, şüpheli ve haramdan.



Dünyâya zerre kadar, vermez idi bir değer,

Methetti kendisini, evliyâ ve âlimler.



Hânesinin önünde, otururken bir zaman,

Genç bir kişi gelerek, para istedi ondan.



Vardı gencin üstünde, hem de "yeni bir abâ"

Düşündü: "Bu ne için, dileniyor acaba?



Yaşı genç, sakat değil, hem yeni elbisesi,

Yakışır mı bu gence, el açıp dilenmesi?"



Bunları düşünerek, vermedi cevap bile,

Genç ayrıldı ondan, "kırılmış bir kalp" ile.



Eli boş, boynu bükük, gidince öyle mahzun,

Bu sefer pişman oldu, düşündü uzun uzun.



Para vermediğine, çok üzülüp içinden,

Göremedi bir daha, koştuysa da peşinden



Dedi ki: "Ne olaydı, kırmasaydım hiç onu,

Nereden biliyordum nâ ehil olduğunu,



Rabbimiz bakıyor mu, hiç benim günâhıma?

Devamlı gönderiyor, rızkımı her gün ama.



Belki o, Rabbimizin, çok sevdiği kuluydu,

Heyhât! Bana yakışan, muâmele bu muydu?"



Yaptığı o hatânın, kalarak tesirinde,

Yatıp, bir rüyâ gördü, o günün gecesinde.



Şöyle ki otururdu, Allah arslanı Ali

Dikkat etti, vardı hem, yanında o genç dahi.



Hazret-i Ali ona, buyurdu ki hemence:

"Ne için bir tasadduk, eylemedin bu gence?



Hâlbuki bir kimsenin, varken malı, parası,

Tasadduk eylemezse, sevmez onu Mevlâsı.



Uyanınca kapladı, kendisini bir keder,

Dağıttı nesi varsa, kalmadı maldan eser.



Hiç unutamıyordu, buna rağmen o ânı

"Ben niçin boş çevirdim, o fakir müslümanı?"



Ve hemen çıktı yola, Bağdat medresesine,

İlim tahsil eyledi, orada on beş sene.



Babası zengin olup, çoktu malı, parası,

Vefât edip tamâmen, ona kaldı mîrâsı.



Onu da fakirlere, dağıtarak bittamam,

Başladığı tahsîle, gece-gün etti devâm.



Ebû Hafs-ı Haddâd´dan, alıp tasavvuf dersi,

Vilâyet makâmında, yükseldi derecesi.



Buyurdu ki: "Allah´ı, hakkıyla sevmek için,

O´nun düşmanlarını, sevmesin kalbin, için.



Ne ki uzaklaştırır, seni Hak teâlâdan,

Yaklaşma yanlarına, uzak dur hep onlardan.



Eğer ki meyl ederse, kalbin "Hak"tan gayriye,

O kalp hasta demektir, bak hemen tedâvîye.



Dünyalık kimselerle, kurma hiç münâsebet,

"Allah adamları"yla, bulunmağa gayret et.



Onların her bakışı, "devâ"dır kalp derdine,

Şakî olmaz gidenler, onların sohbetine.



Hindistan´da yaşayan evliyânın büyüklerinden Seyyid Abdülvehhâb Buhârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurmuştur ki: "En büyük hayır ve iyilik; söz, işler ve davranışlarda Resûlullah´a (sallallahü aleyhi ve sellem) uymaktır. Resûlullah´a tam tâbi olmak için, kâmil bir zâtın, yetişmiş ve yetiştirebilen bir rehberin sohbetinde bulunmak lâzımdır. Öyleleri vardır ki, Allah adamlarından biri ile bir sohbette, mârifet ve saâdete kavuşur. Kalbinde Allah sevgisi artar ve o zâtın kalbinden kendi kalbine feyz akar. Bu bir sohbet, onun ömrünü arttırıcı olur. O zâta olan muhabbeti, Allah ve Resûlüne olan muhabbetini arttırır.

Anadolu velîlerinden Çelebi Cemâleddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) çok ihsan ve ikramlarda bulunurdu. Sultan da kendisine pek çok ikram ve iltifatta bulundu. Evinde sabah akşam misâfirlere, komşularına, fakir, yetîm ve dullara devamlı yemek çıkardı. Yolculara yemek ve binek temin ederdi. Gezdiği yerlerde, muhtaçlara imkanları dahilinde bir şeyler vererek, onları sevindirirdi. Bâzı kimselere verdiği elbiselerini talebeleri muhâfaza etmek için yüksek fiyatla satın alırlardı. Hayır, hasenât ve iyilik yapmakta acele ederdi. Sebebi sorulduğunda; "Hayır yapmakda acele etmek lâzımdır. Tehir ve sonraya bırakmakda, çabuk geçen ömre güvenmek ve cimrilik korkusu vardır." buyururdu.

Devamlı yemek verdiği, ikram ve ihsanda bulunduğu için maddî ihtiyâcı olabilir diyerek, onu seven zenginler kendisine yardımda bulunmak düşüncesiyle huzûruna geldiklerinde, düşündüklerinin aksine gâyet bolluk içinde olduğunu gördüler. Hattâ daha söze başlamadan "Allahü teâlâ, kendisi için verenlere, bire yüz ihsân eder." buyururdu.

Evliyânın büyüklerinden ve hadîs âlimi Dırâr bin Mürre (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Hayırlı kimse, âilesine, çoluk-çocuğuna faydalı olan kimsedir."

Evliyânın meşhurlarından ve Tâbiînin büyüklerinden Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki "İyiliğin sevâbından da- ha güzel bir şey yoktur. İyilik yapmaya gücü yeten herkeste iyilik yapma niyeti bulunmaz. Bir kimsede hem iyilik yapma gücü hem de niyeti var- sa, saâdet hâsıl olur. Kalplere en çok tesir eden şey iyiliktir. Ciğerleri se- rinleten iyilik, beklenen ve vâd edilip geciktirilmeden yapılan iyi­liktir."

Bağdât´ın büyük velîlerinden Ebû Saîd-i Harrâz (rahmetullahi teâlâ aleyh) en büyük ihsân sâhibi olan Allahü teâlâya şükretmek gerektiğini söylerdi. Peygamber efendimizin; "Kendilerine ihsânda bulunanları sevmek, kalplerin yaratılışında mevcuddur." hadîs-i şerîfiyle ilgili olarak buyurdu ki: "Bir kimse bir şahsa iyilik yaparsa, muhakkak sûrette o şahıs iyiliğe bedel olarak o kimseyi sever" hadîs-i şerîfine dayanarak derim ki: Şaşarım o kimseye ki bütün âlemde Allahü teâlâdan başka ihsânda bulunan bir zâtı görmediği halde, nasıl olur da kalbini tamâmen ona yö­neltmez. Çünkü hakîkî mânâda ihsân, her şeyin sâhibi olan Allahü teâ- lânın yaptığı şeydir. Zîrâ ihsan, iyiliğe muhtâc olana, iyilik yapmaktan ibârettir. Bir kimse başkasına bir iyilik yapınca, ona teşekkür etmeli ve o kimseye iyilik yapmak istidâdını ve gücünü veren yâni iyiliğin hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya da şükretmelidir."

Hindistan´da yetişen Çeştiyye evliyâsının büyüklerinden Ferîdüddîn Genc-i Şeker (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular ki: "Başkalarına iyilik yaptığın zaman kendine iyilik yaptığını bil."

Evliyânın büyüklerinden Fudayl bin İyâd (rahmetullahi teâlâ aleyh) iyilik ve ihsân husûsunda; "İnsan, ihsân ve iyiliğin her şeklini yerine getirse, fakat sâdece kümesindeki tavuğa kötülük etse, yine de muhsin denilen iyi insanlardan olamaz." buyurdular.

Tâbiînin ve âlimlerin büyüklerinden veli Ebû Eyyûb Meymûn bin Mihrân (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: ?Din kardeşlerine iyilik etmeden, onların rızâsını talep etmek şaşkınlıktır.?

En büyük velîlerden On iki İmâmın beşincisi Muhammed Bâkır (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki: "Dünyâda insana en iyi yardımcı, din kardeşlerine iyiliktir."



KURT?UN RİCÂSI



Resûl-i müctebânın, torununun torunu,

Feyz kaynağı bildiler, bütün velîler onu.



Vâkıf oluduğu için, ilimlerin hepsine,

Bâkır, yâni çok üstün, dediler kendisine.



Bir hadîsi okuyup, buyurdu ki kendisi:

?Hazret-i Ebû Bekir, nakletti bu hadîsi?



Dinleyenlerden biri, îtirâz eyleyerek,

Dedi: ?Onun râvisi, başkası olsa gerek.?



?Söylediğim gibidir? buyurduysa da, fakat,

Yine tam mânâsıyla, iknâ olmadı o zât.



Bu kere toparlanıp, oturdu kürsüsüne,

Ellerini edeple, koydu dizi üstüne,



Dedi ki: ?Yâ hazret-i Ebû Bekr efendimiz!

Bu hadîsin râvisi, sizler değil miydiniz??



O ara bir ses geldi, diyordu: ?Yâ Muhammed!

Söylediğin hadîsin, râvisi benim elbet.?



Orada olanların, hepsi duydu bu sesi,

Îtirâz edenin de, kalmadı bir şüphesi.



Yolculuğa çıkmıştı, bir gün de bir zât ile,

O, katırla giderdi, kendi ise at ile.





Bir dağın eteğinden, giderken konuşarak,

Üst taraftan, sür?atle, bir kurt geldi koşarak,



Atının eğerine, koyup ayaklarını,

Anlatmak istiyordu, sanki bir meramını



Kendi hâline göre, sesler çıkarıyordu,

Belli ki derdi vardı, onu arz ediyordu.



Sükûnetle dinleyip, dedi ki o hayvana:

?Peki, duâ ederim, şifâ olur hastana.?



O kurt sevinç içinde, dönüp gitti geriye,

Sonra sordu o zâta; ?Ne anladın sen?? diye.



Dedi ki: ?Allah ile, O?nun resûlü bilir,

Bir de O?nun torunu, bunu anlayabilir.?



Buyurdu: ?Kurt dedi ki, ?Hastadır bir kardeşim,

Müstecap duânızı, almak için gelmişim.?



Duâ edeceğimi, söz verince kendine,

Sevinip, neşe ile, dönüp gitti yerine.?



Gözleri âmâ biri, sordu ki ona bir gün:

?Siz torunu musunuz, Allah´ın Resûlünün??



İmâm "Evet" deyince, sordu yine: "Peki siz,

Âmâ gözü açacak, güce sâhip misiniz??



Bu suâline dâhi, buyurdu yine: ?Evet,

Allah´ın izni ile, açabilirim elbet.?



Ve mübârek elini, sürer sürmez yüzüne,

Nûr geldi birden bire, onun iki gözüne.



Karanlık dünyâsını, bir anda aydınlattı,

Lâkin şu h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayr Himmet İyilik Lutf
« Posted on: 20 Nisan 2024, 01:34:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayr Himmet İyilik Lutf rüya tabiri,Hayr Himmet İyilik Lutf mekke canlı, Hayr Himmet İyilik Lutf kabe canlı yayın, Hayr Himmet İyilik Lutf Üç boyutlu kuran oku Hayr Himmet İyilik Lutf kuran ı kerim, Hayr Himmet İyilik Lutf peygamber kıssaları,Hayr Himmet İyilik Lutf ilitam ders soruları, Hayr Himmet İyilik Lutfönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes