> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > Derviş-Sufi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Derviş-Sufi  (Okunma Sayısı 1085 defa)
31 Mart 2010, 16:22:28
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 31 Mart 2010, 16:22:28 »



Derviş-Sufi
Türkistan´da yetişen büyük velîlerden Kâdı Muhammed Zâhid (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte uçmak, dağda ve mağarada bulunmak değildir. Dervişlik; gönlü, mâsivâdan, yâni Allahü teâlâdan başka herşeyden çevirmektir.

Konya´nın büyük velîlerinden Sadreddîn-i Konevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak şöyle anlatıulır: Bir defâsında Mevlânâ hazretleri Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin dergâhına gitmişti. Karşılıklı durmuşlar, hiç konuşmuyorlardı. Bu sırada Sadreddîn Konevî´nin hizme- tini gören dervişlerden olan Hacı Mâruf Kâşifî içeri girdi. Bu hizmetçi de- fâlarca yaya olarak hacca gitmişti. Pekçok velînin sohbetinde bulunmuştu. İçeri girince, Mevlânâ hazretlerine; "Fakr nedir?" diye bir suâl sordu. Fakat hiç cevap vermedi. Bunun üzerine tekrar; "Fakr nedir?" diye sordu. Yine cevap vermedi. Tekrar tekrar sorunca, Mevlânâ hazretleri kalkıp gitti. Bunun üzerine Sadreddîn-i Konevî huzursuz olup; "Ey pîr-i ham! Neden vakitsiz suâl sorarsın? Sordun cevap verdiler. Tekrar neden sor- dun?" deyince, derviş; "Ne cevap verdiler?" dedi. "Fakrın târifini yaptı. O; "Allahü teâlâyı tanıyınca, dil tutulur." hadîs-i şerîfi gereğince cevab verdi. Şimdi lâyık olan şudur ki, derviş, şeyhi huzûrunda tam bir teslimiyetle bulunmalıdır..."

Erzincan´da yetişen Velî ve tasavvuf şâiri Sâlih Baba (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin bâzı şiirleri:



Ömür cevherdir kadri bilinmez

Sakın gafletle geçirme zamânı



Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı

Söz ile kandırır nice cüvânı

*** *** ***

Şeyhim benim sultan imiş

Haktan bize ihsan imiş

Can derdine derman imiş

Görün beni aşk n´eyledi

Âhiri derviş eyledi



Bir sâlih-i mestâneyem

Ne uslu ne dîvâneyem

Bilmem beni ben ya neyem

Görün beni aşk n´eyledi

Âhiri derviş eyledi.



İstanbul´da yetişen büyük velîlerden Şeyh Ünsî Hasan Efendi (rah- metullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin sohbetlerine, Yaycı Mustafa Dede isminde birisi gelir giderdi. Nerede bir şeyh görse gider onunla görüşür, ona hizmet eder, ona meyl ve sevgi beslerdi. Bir gün onu Ünsî Efendiye medhettiler. O ise, onun bu hâlini beğenmezdi. Yaycı Mustafa Efendi, birçok kimse peşinde koşmuş ama teslim olmamıştı. Bir gün Ünsî Efendi sohbetinde; "Dervişin gönlü çatal olmamalıdır. Zîrâ gönülde ikilik, şirktir. Dervişin hocasına sevgisi sağlam olmalı. Şöyle ki: Bütün âlem şeyh ve mürşid dolsa, Allahü teâlânın feyzi bana ancak hocamdan gelir demeli- dir. O kişi mahrum kalmaz. Lâkin onun şeyhim dediği İslâmiyete tam mânâsıyla uymalıdır. Yoksa nefs ve şeytana tâbi şeyh sûretindeki kimse- ler şeyh olamazlar." buyurdu. Sohbetini dinleyenler bu sözlerin niçin, ne- den söylendiğini önce anlayamadılar. Yine bir gün Ünsî hazretleri; "Yaycı bu senin zannettiğin şey âdetullaha aykırıdır, olmaz. İmkânı dahi yoktur. Böyle bir mürşide kavuşamazsın. İstifâden hiç olmaz. Sonra pişmanlığın faydası yoktur. Bektâşî sûretinde, hevâ ve arzulara tâbi, dilinin dîne aykı- rı sözlerini fazîlet zan­nedersin. Peygamber efendimizin beğenmediği kimseler içinde olmaktan sakınmak lâzımdır." buyurdular. Öteden beri Ünsî Hasan Efendinin söylediği sözlerin kimin için olduğu anlaşılmış ol- du. Daha sonra durumu öğrenenler, Yaycı Mustafa´dan tövbe etmesini ve bir büyüğe tâbi olmasını söylediler. Yaycı bu söylenenlere sükût etti. Oradakiler; "Yaycıda maya yok!" dediler.

Bir zaman sonra Yaycı Mustafa birisiyle Ünsî Efendinin huzûruna geldi. Bir ara getirdiği kişi abdest almak istedi. Yaycı hemen kalkıp ona hizmette bulundu. Bunun üzerine onun kim olduğu kendisinden soruldukta, hal sâhibi biri olduğunu bildirdi. O zaman Ünsî Efendi ona; "Yaycı senin gönlünde bunun sevgisi var. Bize olan sevgi dışarı çıkmış. Senin arzun kimde ise onun hizmetine koş!" buyurdu. Yaycı Mustafa üzgün bir şekilde oradan ayrıldı. Bir daha görünmedi. Ünsî Hasan Efendinin vefât­larından dört sene geçtikten sonra Yaycı Mustafa´nın bozuk yollara düştüğü, yüzündeki nûrun gittiği, haşâ Kur´ân-ı kerîme nazîre yazmaya bile cür´et ettiği görüldü, sonu da helâk oldu.

Hindistan evliyâsının büyüklerinden Ahî Sirâc (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, bir gece dervişlerden bir zât misâfir olmuştu. Yatsı namazından sonra Ahî Sirâcüddîn Osman yatağına uzandı. Misafir olan derviş ise, namaz kılmaya başladı. Bir taraftan da, böyle büyük bir zâtın gece uyumasına hayret ediyordu. Sabah olduğunda, Ahî Sirâc hazretleri kalkıp, abdest almadan, birlikte sabah namazını kıldılar. Misâfir derviş, Ahî Sirâc´ın bütün gece zikrle meşgûl olup uyumadığını, ilk zamanda anlayamadığından bu hâle çok hayret ederek; "Allah, Allah! Ne garip iştir! Bütün gece yattınız. Sabahleyin ise abdest almadan namaz kıldınız!" dedi. Ahî Sirâc tevâzu edip; "Siz tâat ile meşgûl oluyorsunuz. Bizim ise, kıymetli bir malımız (rûhumuz) vardır. Büyük ve azılı bir düşman da (nefsimiz) onun peşinde olup, onu öldürmek için gayret etmektedir. Biz o kıy- metli malımızı korumak, düşmana teslim etmemek için uyumuyor, bek- çilik ediyorduk." Bu sözleri hayretle dinleyen misafir derviş, o zâtın bü- yüklüğünü böylece daha iyi anlamış oldu ve; "Eğer âşık mescidde görün- mezse de, onun kalbi dâimâ namaz iledir." meâlinde bir beyit söyledi.

Evliyânın büyüklerinden Alâeddîn Âbizî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine dervişlikten sorulduğunda buyurdular ki: "Size mezarda faydası olmayacak her şeyle alâkanızı kesiniz. Dervişlik, elenmiş ve üzerine hafif su dökülmüş toprağa benzer. Ne üzerine basanın ayağını incitir, ne de o ayağa toz bulaştırır. Bu târif, dervişliğin kendisinin değil, sıfatının târifidir. Hakîkatte dervişlik, her zaman ve her işinde Allahü teâlâyı unutmamaktır."

Türkistan´da yetişen büyük velîlerden Ahmed Yesevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hikmet denilen şiirler yazmıştır. Bu şiirler; Dîvân-ı Hikmet´te toplanmıştır. Bu manzumelerin konularından birisi şudur:

Hak yolunda olan dervişlerin halleri:



Yol üstünde oturup yolu soran dervişler

Ukbâdan haber duyup yola giren dervişler



Asâları elinde himmet kuru (kuşak) belinde

Rabbim yâdı dilinde, Allah diyen dervişler



Hırkaları eğninde, gönlünde yüz bin ayân

Biliniz, iki cihan, göze almaz dervişler



Sırrı ile söylerler, dile hikmet dizerler

Âşıkla can gözlerler rengi sarı dervişler.



Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekr Verrâk (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretlerine, "Derviş, dünyâ ve âhirette mes´ûddur." sözünün mânâsı soruldu. "Dervişten dünyâda sultan vergi almaz. Âhirette Allahü teâ- lâ hesap sormaz." buyurdular.

Derin âlim ve büyük velî Ebû Hamza Horasânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine "Garip kimdir?" diye sorulunca; Cevaben buyurdular ki: "Ülfetten sıkılandır. Yâni dost ve akrabâsından sıkılan ve onlara yabancılaşan kimsedir. Bir kimse her nevî ülfetten sıkılırsa o garîb olur. Zîrâ dervişin dünyâda vatanı yoktur. Vatan olmayan yerde ülfet sıkıntıdır. Der- vişin ülfeti, yaratılmışlardan ve Allahü teâlâdan başkasından kesilince, o her şeyden sıkılır. O işte o zaman garîb olur. Bu yüksek bir derecedir. En iyi bilen Allahü teâlâdır."

Dîvân şâirlerinden ve mevlevî şeyhi Esrâr Dede (rahmetullahi teâlâ aleyh) şiirlerinde kırk yaşındayken girdiği Mevlevîlik yoluna ve evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî´ye büyük bir sevgi duyduğu görülmektedir. Bu hususta yazdığı bir şiiri şu beyitle son bulmaktadır:

.

Lutfuna muhtaçtır Esrâr-ı zâr

El-meded ey hazret-i Mollâ-yı Rûm.



Anadolu´da yaşayan büyük velîlerden Eşrefoğlu Rûmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) dervişlik hususunda şöyle buyurdular.



GELSİN



Bu dervişlik yoluna

Sıdk ile gelen gelsin

Hak´tan özge ne ki var

Gönlünden silen gelsin.



Dervişlik dedikleri

Nihâyetsiz denizdir

Bu pâyânsız denizin

Mevcini duyan gelsin.



Derviş dili nûr doğar

Her lahza göğe ağar

Ben diyem doğru haber

Canına kıyan gelsin.



Dervişin gözü açuk

Dün ü güni uyanuk

Bu söze Rabbim tanuk

Bakmadan gören gelsin.



Dervişin kulağı sak

Hak´tan alır ol sebak

Deprenmeden dil dudak

Sözü işiden gelsin.



Dervişler Hakk´ın dostu

Canları ezel mesti

Aşk şem´ini yaktılar

Pervâne olan gelsin.



Bu Eşrefoğlu Rûmî

Dervişliğe geleli

Nefsindendir çektiği

Nefsin öldüren gelsin.

Şeyh Kutbüddîn Münevver (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri´nin memleketi olan Hânsî´ye çok yakın olan Bensî´de, bir zaman Sultan Mu- hammed Tuğluk konakladı. Orada bulunan kalenin bâzı yerleri harâb idi. Sultan, adamlarından Nizâm Nedrbârî´yi, durumu görüp incelemesi için, kalenin bulunduğu yere gönderdi. Bu sırada, sultan geldi diye herkes sultânın bulunduğu yerde toplanmışlardı. Nedrbârî, kalenin alt kıs­mında surları kontrol için dolaşırken, orada, içinde insan bulunduğu anlaşılan bir ev gördü. Yanındakilere; "Bu ev kimindir?" diye suâl etti. "Hâce Nizâ- müddîn´in halîfesi, Hâce Kutbüddîn´in" dediler. "Hayret! Pâdişâh buraya kadar geldi de, bu zât onu görmeye gelmiyor." dedi. Sultânın yanına dö- nünce; "Burada Şeyh Nizâmüddîn´in halîfelerinden biri var ki, pâdişâhı görmeye gelmedi." dedi. Sultânın, sultanlık kibri harekete geldi. Kel Hasan diye bilinen, mevkii yüksek bir adamını, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Derviş-Sufi
« Posted on: 27 Nisan 2024, 17:19:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Derviş-Sufi rüya tabiri,Derviş-Sufi mekke canlı, Derviş-Sufi kabe canlı yayın, Derviş-Sufi Üç boyutlu kuran oku Derviş-Sufi kuran ı kerim, Derviş-Sufi peygamber kıssaları,Derviş-Sufi ilitam ders soruları, Derviş-Sufiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes