> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > Birisini Vesile Kılma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Birisini Vesile Kılma  (Okunma Sayısı 1350 defa)
03 Nisan 2010, 13:42:18
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 03 Nisan 2010, 13:42:18 »



Birisini Vesile Kılma

Hindistan evliyâsından ve Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) şöyle anlatır. Birdefasında karnım ağrımıştı. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin rûhâniyetinden yardım istedim. O anda kendisini gördüm. Yanıma teşrîf edip, rahatsızlığımı giderdiler.

Evliyânın meşhûrlarından Abdullah Menûfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebeleri arasında yüzü ve hâlinin güzelliği ile meşhûr olan bir genç vardı. Bir kadın, ona âşık oldu. Hîle ile, o talebenin kaldığı eve girdi. Kadın kendisini kabûl etmesini isteyip, üzerine geldi. Talebe de, hocası Abdullah Menûfî´den imdâd istedi. O anda duvar yarılıp, Abdullah Menûfî hazretleri içeri girdi. Kadın korkup bayıldı. Ayılınca tövbe edip, güzel ahlâk sâhibi hanımlardan oldu.

Evliyânın büyüklerinden Abdullah bin Muhammed el-Hadramî (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerine nasîhat ederken; "Sizden biriniz nerede olursanız olunuz, herhangi bir sıkıntıya düşerse, beni vesîle ederek Allahü teâlâdan murâdını istesin. Biiznillah istediğine kavuşur. Allahü teâlâ, velî kulları vâsıtasıyla insanların müşküllerini çözer." buyurdu. Talebeleri sıkıntıya düştükleri zaman, Abdullah-ı Hadramî´yi vesîle ederek, Allahü teâlâdan sıkıntılarını gidermesini istediler. Hocalarının yetişerek, Allahü teâlânın izniyle onları sıkıntıdan kurtardığı çok defâ görüldü.

Suriye´de yetişen velîlerden Abdurrahmân bin Muhammed es-Sekkâf (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerini sevenlerden biri, bir yolda yalnız başına giderken, önüne yırtıcı bir hayvan çıktı. Kendisine saldırmak üzere iken, yolcu sesinin çıktığı kadar bağırarak, Abdurrahmân hazretlerinden yardım istedi. Bu sırada, kuvvetli ve heybetli bir kimse görünüp hayvanı tuttu. Güçlü kuvvetli olduğundan hayvan, elinde zor hareket ediyordu. Bu sıkıntıdan kurtulan kimse, hocasının yanına döndüğü zaman, henüz bir şey söylemeden, hocası; "Bir sıkıntıda kalırsan, yine bizden yardım iste! Fakat o kadar şiddetle bağırmana lüzum yok. Hafifçe söylesen, hattâ kalbinden bile geçirsen, Allahü teâlânın izni ile onu duyar ve yardımına geliriz." buyurdu.

Evlliyânın büyüklerinden Abdülazîz Debbağ (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerini ziyâret için talebelerinden biri bir gün yola çıktı. Yolculuğunu katır ile yapıyordu. Tehlikeli bir yere gelince, bineğinden inip o yeri yaya olarak geçti. Tekrar bineceği sırada hayvan kaçtı ve yakalaması mümkün olmadı. Ne yapacağını şaşırdı. O anda hocası hatırına geldi ve ondan yardım umarak; "Ey hocam Abdülazîz Debbağ!" dedi. Bu sırada Allahü teâlâ bâzı insanları ona yardımcı olarak gönderdi. Onlarla beraber hayvanı yakalayıp, hocasının huzûruna geldi. Abdülazîz Debbağ onu görünce gülerek; "Falan yerde Şeyh Abdülazîz´i ne yapacaktın? Senin yanında olsaydı herhalde sana yardımda bulunurdu." dedi. Talebe büyük bir edeple; "Ey Efendim! Şahsen bulunmanızla rûhen bulunmanız arasında, sizin için hiçbir fark yoktur ve ikisi de mümkündür." dedi.

Hindistan evliyâsının büyüklerinden Abdülazîz Dehlevî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) bir vâzında şöyle buyurdular: "Birisinden yardım istenir- ken, yalnız ona güvenilirse, onun, Allahü teâlânın yardımına mazhar ol- duğu, kavuştuğu düşünülmezse haramdır. Yalnız Allahü teâlâya güveni- lip, o kulun Allah´ın yardımına mazhar olduğu, Allahü teâlânın her şeyi sebeb ile yarattığı, o kulun da bir sebeb olduğu düşünülürse câiz olur. Peygamberler ve evliyâ da, böyle düşünerek başkasından yardım istemişlerdir. Böyle düşünerek birisinden yardım istemek, Allahü teâlâdan istemek olur."

İstanbul?da yetişen büyük velîlerden Abdülehad Nûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânında Hacı Hızıroğlu Mehmed Ağa, Üsküdar´ın ileri gelenlerinden ve sipâhilerindendi. Büyük zâtların sohbetlerinde çok bulunurdu. Tarîkat âdâbından nasîbini almış, edeb sâhibi bir zât idi. Bir gün kötülük ve zulüm yapmak isteyen kimselerin kendisini aradıkları haberini aldı ve dostlarından birisinin evinde saklandı. Gece Allahü teâlâya, kendisini bu belâ ve musîbetten muhâfaza buyurması için yalvarırken, çevresinde bulunan velî zâtlardan yardım ve duâ istemek hatırına geldi. Evinin çevresinde oturan velîleri bir bir hatırına getirdi. O anda hatırına, bu belâdan, Abdülehad Nûrî Efendinin vâsıtasıyla kurtulabileceği düşüncesi geldi. Bunun üzerine bütün kalbiyle Abdülehad Nûrî Efendiye yönelip; "Abdülehad Efendi hürmetine beni bu belâdan kurtar." diye Allahü teâlâya yalvardı. O arada uyuya kaldı. Rüyâsında Abdülehad Nûrî Efendiyi gördü. Ona; "Mehmed Ağa, korkma! Zorbaların defterinden senin ismin kaybolmuştur. Gönlün hoş olsun. Rahat bir hâlde evinde dostların ile sohbet eyle." dedi. Uyanır uyanmaz Mehmed Ağa, Abdülehad Nûrî Efendinin dergâhındaki talebelere yedirmek üzere, Allah için yedi kurban adadı. Bir iki hafta evinde dostları ile sohbette bulundu. Çarşı, pazarda dolaştığı hâlde, kötü bir haber almadı.

Evlîyanın büyüklerinden Gavs-ül âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hakkında Şeyh Muzaffer Mansur der ki: Sıkıntısı ve dileği olanlar Abdülkâdir Geylânî hazretlerini vesîle ederek, araya koyarak Allahü teâlâya duâ ettiklerinde dileklerine kavuşurlardı. Buyururdu ki: "Sıkıntıda olan bir kimse beni vesîle edip Allahü teâlâya yalvarsa derhâl sıkıntısı gider. Şiddet ânında her kim benim ismimi ansa derhâl rahata kavuşur. Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin yüzü suyu hürmetine diyerek, her kim Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, derhâl işi görülür."

Bir kere de; "Her kim her rekatında Fâtiha´dan sonra on bir İhlâs o- kuyarak, iki rekat namaz kılarsa, selâmdan sonra da on bir defâ Allah´ın

Resûlüne salât ve selâm getirip benim ismimi anarak yalvarırsa, Allahü teâlânın izni ve yardımıyla derhâl işi görülür." buyurdu.

Temiz bir hanım, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine talebe olmuştu. Bu kadın dağda iken, ihtiyaç için mağaraya girdiğinde daha önce ona âşık olan bir ahlâksız da ardından girdi. Kadına yanaşıp, onun nâmusunu kirletmek istedi. Kadın kaçıp saklanacak bir yer bulamadı. Gavs-ül-a´zamın ismini söyleyip; "Yardım et (yetiş, imdâd) ey Gavs-ül-a´zam, ey insanların ve cinlerin gavsı, yardımcısı, yetiş! Yetiş ey Şeyh Muhyiddîn (dînin ihyâ edicisi), yetiş ey Seyyid Abdülkâdir!" deyip feryâd etti. O anda Gavs-ül-a´zam medresede abdest alıyordu. Ayaklarında tahtadan nalınlar vardı. Onları çıkarıp mağara tarafına savurdu. Ahlâksız, arzusuna kavuşamadan, nalınlar kafasına ulaştı ve ölünceye kadar başına vurdular. Kadın, o mübârek nalınları alıp hazret-i Gavs´a getirdi ve başından geçeni anlattı.

Müridlerinin, talebelerinin tövbesiz vefât etmemeleri için duâ etti: "Allah´ım! Ceddim, Habîbin Muhammed aleyhisselâm ve kullarından takvâya erenlerin hâtırı için, hiç bir mürîdimin, talebemin rûhunu tövbesiz alma." diye yalvardı.

Bir defâsında; "İyi müridlerin hâli mâlum, ya kötülerinki ne olacak?" diye sorduklarında; "İyi olanlar kendilerini bize adamışlardır. Kötülere gelince biz de kendimizi onları kurtarmak için adadık." buyurdular.

Mısır evliyâsından Seyyid Ahmed-i Bedevî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretleri zamânında, Sâlim isminde bir kimse küffâr memleke- tlerinden birinde esirdi. Başında bir nöbetçi asker vardı. Bu asker, müslü- manların, Seyyid-i Bedevî´yi çok sevdiklerini, sıkıntıda kalınca rûhundan yardım istediklerini ve Allahü teâlânın izni ile böyle insanların imdâdına yetiştiğini duymuştu. Bunun için o zâtın Seyyid haz­retlerinden yardım ta- lebinde bulunmasından korkuyordu. Ona sık sık; "Eğer senin, yâ Ah- med Bedevî! dediğini işitirsem, çok eziyet, işkence ederim." diye tehdit ederdi. Bir gün bu korkusundan dolayı onu büyük bir sandık içine koydu. Kapağını kilitledi. Kendisi de sandığın üzerine yattı. Geceleyin Sâlim E- fendi Seyyid Bedevî´den yardım isteyip; "İmdât yâ Seyyid Ahmed Bedevî hazretleri! Bana yardım ediniz!" dedi. Seyyid Ahmed hazretleri geldi. Sandığı, üzerinde yatan askerle berâber alıp götürdü. Bir anda kendileri- ni bilmedikleri bir yerde buldular. Orada Sâlim Efendiyi sandıktan çıkardı ve gözden kayboldu. Etraflarında toplananlara, olanları anlattılar. Onlar; "Burası Kayravan´dır. Geldiğiniz yer ile arası çok uzaktır." dediler. O as- ker de bu hâl karşısında çok şaşırdı ve müslüman oldu. Seyyid hazret- lerinin kabrini ziyâret için berâberce Mısır´a gittiler."

Büyük velîlerden Seyyid Ahmed Rıfâî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Allahü teâlânın sevgili kulları olan velîleri vesîle ederek, ce- nâb-ı Haktan bir şeyler istenebilir. Onları vesîle ederek bâzı ihsânlara kavuşulursa, bu yardımları ve ihsânları evliyâdan bilmemek lâzımdır. İhsânı yapan Allahü teâlâdır. Çünkü velîler, kendiliklerinden bir şey yapmazlar. Allahü teâlâ onları çok sevdiği için, onların duâ ve hâtırı ile yaratır. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde buyurdu ki: "Saçları da­ğınık, kapılardan kovulan öyle kimseler vardır ki, bir şey için yemin etseler, Allahü teâlâ onları doğrulamak için o şeyi yaratır." Allahü teâlâ, sevdiği kullarını yalancı çıkarmamak için, yemin ettikleri şeyleri bile yaratınca, duâlarını elbette kabûl buyurur. Allahü tealâ Mü´min sûresinin altıncı âyetinde meâlen; "Bana duâ ediniz; duânızı kabûl ederim." buyurdu. Duâların kabûl olması için şartlar vardır. Bu şartları taşıyan duâ, elbet kabûl olur. Herkes bu şartları bir araya getiremediği için, duâlar ka­bûl olmuyor. Bu şartları yerine getiren velîlerin, âlimlerin duâ etmeleri için, onlara yalvarmak, şirk olmaz. Allahü teâlâ, söylenilenleri, sevdiklerinin rûhlarına işittirir. Onların hâtırı için istenileni yaratır. Evliyânın rûhlarından yardım istenir. Çünkü, Allahü teâlânın sevdiği kullarının rûhları, diri iken de, öldükten sonra da, Allahü teâlânın verdiği kuvvet ve izinle, dirilere yardım ederler. Böyle inanarak evliyâdan yardım istemek, Allahü teâlâdan başkasına tapınmak olmaz. Allahü teâlâya tapınmak, O´na inanmak, O´ndan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Birisini Vesile Kılma
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:50:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Birisini Vesile Kılma rüya tabiri,Birisini Vesile Kılma mekke canlı, Birisini Vesile Kılma kabe canlı yayın, Birisini Vesile Kılma Üç boyutlu kuran oku Birisini Vesile Kılma kuran ı kerim, Birisini Vesile Kılma peygamber kıssaları,Birisini Vesile Kılma ilitam ders soruları, Birisini Vesile Kılmaönlisans arapça,
Logged
03 Ağustos 2014, 23:16:24
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #1 : 03 Ağustos 2014, 23:16:24 »

Konu gayet açık ve bol örnekli bir şekilde anlatılmış. Rabbim kimi zaman velileri sebep kılabilir.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes