> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü  (Okunma Sayısı 1264 defa)
03 Nisan 2010, 13:47:57
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 03 Nisan 2010, 13:47:57 »



Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü

Hindistan evliyâsından ve Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret- leri´nin mübârek vücûtlarında birkaç tane hastalık vardı. Bu hastalıklar sebebiyle namazlarını özürlü kılardı.Bunu bilen dostlarından biri dayanamayıp; "Efendim! Herkes hastalıktan kurtulmak için sizden duâ istiyor. Cenâb-ı Hak da duâlarınızı reddetmiyor. Her gelen, şifâya kavuşarak hu- zûrunuzdan ayrılıyor. Hâlbuki sizdeki hastalıkları biliyoruz. Duâ buyurup da bu dertlerden kurtulsanız olmaz mı?" diye sordu. O da; "Onlar hastalıktan kurtulmak için duâ istiyorlar. Biz ise, Allahü teâlânın verdiği bu dert ve belâlardan, O gönderdiği için râzıyız. Dert ve belâlar, kemend-i mahbûb olduğundan Allahü teâlâ, bu dertleri sevdiği kullarından dilediklerne verir. Bu sebeple dertlerin bizden gitmesini değil, gönderilmesini isteriz." buyurdu.

O, insanların sıkıntılardan kurtulmalarına yardımcı olurdu.

Hindistan evliyâsından ve hadîs âlimi Abdülhak-ı Dehlevî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretleri´ne İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretlerinin gönderdiği mektuplardan birisi şöyledir:

"Allahü teâlâya hamd olsun ve O´nun seçtiği, sevdiği kullarına selâm olsun! Kıymetli efendim! Sıkıntıların gelmeleri, görünüşde çok acı ise de, bunların nîmet oldukları umulur. Bu dünyânın en kıymetli sermâyesi, ü- züntüler ve sıkıntılardır. Bu dünyâ sofrasının en tatlı yemeği, dert ve mu- sîbetlerdir. Bu tatlı nîmetleri acı ilâçlarla kaplamışlar. Bunun için, dostlara dert ve sıkıntı yağdırmaya başlamışlardır. Saâdetli, akıllı olanlar, bunla- rın içine yerleştirilen tatlıları görür. Üzerindeki acı örtüleri de tatlı gibi çiğ- nerler. Acılardan tat alırlar. Nasıl tatlı olmasın ki, sevgiliden gelen her şey tatlı olur. Hasta olanlar, onun tadını duyamaz. Hastalık da, O´ndan başkasına gönül vermekdir. Saâdet sâhipleri, sevgiliden gelen sıkıntılar- dan o kadar tat alırlar ki, iyiliklerinde o tadı duyamazlar. Her ikisi de sev- giliden geldiği hâlde, sıkıntılardan, sevenin nefsi pay almaz. İyiliklerini i- se, nefs de istemektedir. Arabî mısra´ tercümesi:

Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun!

Yâ Rabbî! Bizi, sıkıntıların sevaplarından mahrûm eyleme! Bunlardan sonra, bizi fitnelere düşürme! İslâmın zayıf ve güçsüz olduğu bu günlerde, sizin kıymetli varlığınız, müslümanlar için büyük nîmettir. Alla- hü teâlâ, selâmet versin ve uzun ömürler ihsân eylesin! Vesselâm."

Ruh bilgilerinin, tasavvuf ilminin mütehassısı, son asır âlim ve velîlerinden Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerinden birisi dünyâ sıkıntılarından bahsediyordu. Anlatması bittikten sonra; "Allahü teâlâya inanan ve güvenen kimse neden mahrumdur. Allah´tan mahrum olan ise neye mâliktir?" buyurdular.

Yine buyurdular ki: Gördüğünüz her musîbet ve felâket, kızgınlığın, zulüm ve haksızlık etmenin cezâsıdır.

Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe; ızdırap ve felâketten kurtulamaz.

Allahü teâlâ dilediğini yapar. İster sebepli ister sebepsiz, dilediği gibi azap veya lütfeder. Güzel ve doğru onun dilediğidir.

Allahü teâlâ bize fadlı, ihsânı ile tecelli etsin; bizi fadlı ile korusun! Adliyle tecelli ederse, yanarız.

Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Allahü teâlânın sevgisinde samîmiyetin nasıl belli olduğu hususunda:

"Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samîmi olup olmadığı, başına belâ ve musîbet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musîbet geldiğinde sabır ve sükûn hâlini muhâfaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı sevi- yor demektir. Musîbet ve fakirlik zamânında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alâmet yapıldı. Birisi Peygamber efendimize; "Ben seni seviyorum." deyince; "Fakirlik için bir elbise hazırla." buyurdu. Bir başkası gelip Peygamber efendimize; "Ben Allahü teâlâyı seviyorum." deyince; "Belâ için elbise hazırla." buyurdu."

Vefâtına yakın hastalanan İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Abdurrahmân es-Sekkâf (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine hâlinin nasıl olduğu sual edildiğinde; "Dünyâya düşkün o- lanlar, dünyâ nîmetlerinden lezzet aldıkları gibi, sâlihler de, Allahü teâ- lâdan gelen belâ ve musîbetlerden öyle lezzet alırlar." buyurdu. Bundan sonra abdest aldı. Öğle namazını kıldı. Namazdan sonra kıbleye karşı sağ yanı üzere yattı. Allahü teâlâyı zikir ve tesbîh etmeye başladı. Rûhu- nu teslim edinceye kadar böyle devâm etti. Ahmed bin Abdurrahmân´ın bu hâline şâhid olanlar, ona ziyâdesiyle gıpta ettiler. Kendi ölümlerinin de böyle hayırlı ve kolay olması için Allahü teâlâya duâ ettiler.

Mısır evliyâsından Ali Havâs Berlisî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz-retleri hayatta iken zamânın büyüklerinden Muhammed bin Anân, bir gece rüyâsında, Mısır üzerine büyük bir belâ indiğini gördü. Bir talebesini gönderip, rüyâsını Ali Havâs´a bildirdi. Ali Havâs şöyle buyurdu:

"Müjde haberi yok. Fakat bereket olacağı umulur." Bir müddet sonra Canbolat isminde birisi geldi. Ali Havâs´ı yakaladı. Bağlayıp, çok hakâret etti ve Mısır sokaklarında, elleri bağlı dolaştırdı. Muhammed bin Anân, öğle namazını kıldıktan sonra, Mısır üzerinde olan o belânın kalktığını gördü. Yanındakilere;

"Gidip bakınız! Ali Havâs ne durumda?" dedi. Onlar Ali Havâs´ın bu acıklı hâlini görüp durumu Muhammed bin Anân´a haber verdiler. Mu- hammed bin Anân bunu öğrenince;

"Allahü teâlâya hamdolsun ki, bu ümmet içerisinde, ümmetin belâ ve musîbetlerini yüklenecek olanları da yarattı." dedi ve şükür secdesine vardı.

Hindistan´ın büyük velîlerinden Bedî´uddîn Sehârenpûrî hazretleri- ne, İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin yazdığı mektubun bir bölümü aşağıdadır:

Allahü teâlâya hamd olsun. O´nun seçtiği iyi insanlara selâm olsun! Kıymetli mektubunuz geldi. O taraflarda, iki korkunç hâdise başladığını, birinin tâûn vebâ hastalığı, ötekinin de kaht, kıtlık, gıdâ maddelerinin azlığı olduğunu yazıyorsunuz. Allahü teâlâ, bizi ve sizi belâlardan korusun. Hepimize âfiyet versin!

Bu büyük sıkıntı arasında, gece gündüz ibâdet ve murâkabe etmekteyiz. Kalbimiz her ân O´nun iledir yazıyorsunuz. Bunu okuyunca Al- lahü teâlâya hamd eyledik, şükr ettik. Böyle zamanlarda dört "Kul"u çok okuyunuz! (Yâni Kul yâ eyyühel kâfirûn ve Kul hüvallahü ve Kul e´ûzüleri okuyunuz! Cinnin ve insanların şerrinden korur.)



HEPSİ PİŞMÂN OLDULAR




İsmi Bekâ bin Batû, Irak´ta yetişmiştir,

Bin yüz elli sekizde, orada vefât etmiştir.



Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri,

Bu zâtı çok sever ve medhederdi ekseri.



Bir gün de buyurdu ki: "Mânevî yükseklikler,

Her velîye ölçülü, olmuştur hep müyesser.



Bekâ bin Batû ise, bunlardan müstesnâdır,

Onun nîmetlerine, yoktur ölçü ve sınır."



Bu zât bir gün sâhile, inmiş dinleniyordu,

O sırada uzaktan, bir gemi geçiyordu,



Bâzısı içki içip ve nâralar atarak,

Rahatsız ederlerdi, herkesi böyle nâ-hak.



Bekâ bin Batû ise, uzaktan firâsetle,

Buna vâkıf oldu ve kederlendi gâyetle.



Denizin kıyısından, seslendi ki: "Ey kaptan!

Sustur şu insanları, korkmaz mısın Allah´tan?"



Bekâ hazretlerinin, sesini cenâb-ı Hak,

İşittirdi kaptana, olsa da hayli uzak.

Lâkin o edepsizler, yine devâm edince;

Allah dostu bu velî, gadablandı bir nice.



Buyurdu ki: "Ey deniz, izni ile Allah´ın,

İçine al hepsini, şu âsi insanların."



Yükselmeye başladı, o an deniz suları,

Birden ölüm korkusu, sardı o insanları.



Dalgalardan o gemi, yüz tutunca batmaya,

Başladı o insanlar, feryâd-ü figanlara.



Lâkin hazret-i Bekâ, etti yine merhamet,

Onların bu hâline, acıdı yine gâyet.



Denizden yürüyerek, o geminin yanına,

Gidince, o insanlar, hayretle baktı ona.



Hatâlarını bilip, hepsi tövbe ettiler,

Bekâ hazretlerinden, çok özür dilediler.



O ise su üstünde, kılarak önce namaz,

Kurtulmaları için, eyledi duâ, niyâz.



Dedi: "Pişmân oldular, bu kullar yâ İlâhî,

Onları boğulmaktan, halâs eyle sen dahi."



Duâ bitmemişti ki, dalga durdu âniden,

Gemideki insanlar, kurtuldular ölümden.



Az önce içki içip, nâra atarken hepsi,

Oldular bu velînin, hâlis bir talebesi.



Bir gün nasîhat edip, buyurdu: "Ey insanlar!

Kalpten dünyâ sevgisi, ancak sohbetle çıkar,



Yâni kim bu sevgiyi, etmişse kalpten ihraç,

O zâtın sohbetidir, bu derde asıl ilâç.



Onların bir sohbeti, kalp derdine devâdır,

Onların sözlerinde, rabbânî tesir vardır.

.

O zâtlardan birine, rastlarsa biri eğer,

Kalbine girmek için, göstersin türlü hüner.



Çünkü o büyük zâtlar, dostudurlar Allah´ın,

Onlar sevilmedikçe, kurtuluş zordur yârın.



Kimin ki yeri vardır, o zâtların kalbinde,

Kurtulur Cehennem´den, âhiret âleminde."



Bu büyük evliyânın, hürmetine İlâhî,

Onların sevgisini, ihsân et bize dahi.



Evliyânın büyüklerinden Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; Mümi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü
« Posted on: 25 Nisan 2024, 19:29:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü rüya tabiri,Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü mekke canlı, Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü kabe canlı yayın, Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü Üç boyutlu kuran oku Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü kuran ı kerim, Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü peygamber kıssaları,Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntü ilitam ders soruları, Bela-Dert-Musibet-Sıkıntı-Üzüntüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes