> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Vakıf akar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Vakıf akar  (Okunma Sayısı 677 defa)
05 Nisan 2010, 13:25:35
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 05 Nisan 2010, 13:25:35 »




VAKIF AKAR




Vakıf sözlükte; bir mülkü tasarruftan menetmek demektir. Ebû Hanîfe´ye göre vakıf; bir malı vakfedenin mülkiyetinde devam etmek üzere bu malın gelirini ya da yararlanma hakkını hayır cihetine tahsis etmektir. Buna göre, vakfedilen, vakfedenin mülkiyetinden çıkmaz, onun vakıf tasarrufundan dönmesi veya bu malı satması geçerli olur. Çünkü vakıf muamelesi âriyet gibi bağlayıcı olmayan caiz bir akittir. Ancak şu üç durumda vakıf bağlayıcı hale gelir.

1- Hâkimin hükmü ile vakıf bağlayıcı olur. Çünkü vakfın bağlayıcı olup olmadığı ictihadî bir konu olup, hâkimin hükmü bu konudaki farklı görüşleri kaldırır.

2- Hâkim, vakfın bağlayıcılığını vakfedenin ölümüne bağlamışsa, üçte birle vasiyet gibi ölümle vakıf bağlayıcı hale gelir.

3- Vakfın mescid için yapılması halinde, vakfeden vakıf yeri ayırır ve içinde namaz kılmak üzere izin verirse, mescidde bir kişinin namaz kılması ile vakfedilen yer vakfedenin mülkünden çıkar (İbnu´l-Humâm, Fethu´l Kadir, I. Baskı, Mısır 1316/1898, V, 37-40, 62; el-Meydânî, el- Lübâb, İstanbul, t.y II, 391). Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, Şâfiîler ve en sağlam görüşünde Hanbelîlere göre vakıf; kendisinden yararlanılması mümkün olan bir malı, ayn´ı devam etmekle birlikte, vakfedenin veya başkasının kuru mülkiyette tasarrufunun kesilmesi suretiyle Allah´ın rızasını kazanmak için mübah bir hayır cihetine tahsis etmektir. Bu duruma göre vakıf malın mülkiyeti vakfedilince, vakfedenin mülkiyetinden çıkar ve Allah´ın mülkü haline gelir. Hanefîlerde çoğunluğun görüşüne göre fetva verilmiştir (bk. İbnü´l-Hümâm, a.g.e., V, 37 vd.; İbn Âbidin, a.g.e., III, 391; ez-Zuhaylî, el- Fıkhu´l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk, 1405/1985, VIII, 154, 155); eş-Şirbinî, Muğnî´l-Muhtâc, II, 376).

Delil İbn Ömer (r.anhüma)´ın naklettiği şu hadistir: "Ömer (r.a)´e Hayber topraklarından bir arazi isabet etmişti. Dedi ki; Ey Allah´ın Rasûlü! Bana Hayber´de bir arazi düştü. Benim bundan daha değerli hiç bir malım olmadı. Bana bu konuda ne emredersiniz? Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İstersen onun aslını vakfedersin ve gelirini tasadduk edersin ". Ömer (r.a) bu araziyi satmamak, bağışlanmamak ve miras yoluyla intikal etmemek üzere fakirlere, yakın hısımlara, kölelere, misafire ve yolda kalmışa tasadduk etti. Ancak araziyi yöneten kimse örfe göre yiyebilecek, bir malı mülkiyetine geçirmeksizin başkasına yedirebilecekti (Nesaî, İhbâs, 3; Buhârî, Cihâd, 86, Humus, 3, vesâyâ, 1).

Vakfedilebilen Mal Çeşitleri Şunlardır

1- Gayri menkullerin vakfı: Arazi, ev, dükkân, han, bağ veya bahçe gibi "akar"ın vakfedilmesi geçerlidir. Çünkü sahabeden büyük bir topluluk bu çeşit vakıf yapmışlardı. Yukarıda Hz. Ömer´in böyle bir vakfından söz etmiştik. Gayri menkuller sürekli olarak kalabildiği için vakfın en önemli özelliği olan "ebedîlik" niteliği bunlarda tam olarak gerçekleşir.

2- Menkullerin vakfı: Hanefiler dışında çoğunluk fakîhlere göre taşınabilir şeylerin vakfı da geçerlidir. Kandil, halı, kilim gibi mescid eşyası, silâh çeşitleri, elbise, ev eşyası bunlar arasında sayılabilir. Menkulün vakfı hadiste, örfe veya gayri menkule bağlı olarak vakfetme esasına dayanır.

Hanefilere göre ebedilik niteliği bulunmadığı için temelde taşınırların vakfedilmemesi gerekir. Ancak gayri menkule tabi olarak bazı eşyayı vakfetmek, meselâ; bir çiftlikle birlikte orada bulunan hayvan, traktör, harman makinası vb. gibi şeyleri vakfetmek geçerlidir. Yine silâh ve at gibi hakkında nass (hadis) bulunan menkuller de vakfedilebilir. Nitekim Halid b. Velid (r.a)´ın savaş silâhlarını vakfettiği nakledilir. Ya da örf cereyan eden menkuller de vakfedilebilir. Bazı kitapların Kur´ân-ı Kerîm´in, balta, gelinlik ve bir takım kapların vakfedilmesi gibi. Dinar (altın para), dirhem (gümüş para) ve standart şeylerin vakfedilmesi de bu niteliktedir. Örf; bir beldede Müslümanların yaygın bir biçimde bu çeşit şeyleri vakfetmeleri ile meydana gelir. Örf bulununca bu konudaki kıyas terk edilir. Çünkü Abdullah b. Mes´ûd (r.anhümâ) Rasûlüllah (s.a.s)´in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Müslümanların güzel gördüğü şey Allah nezdinde de güzeldir" (Ahmed b. Hanbel, I, 379). Çünkü örfte sabit olan şey nass´la sabit olmuş gibidir. Ölçü veya tartı ile alınıp satılan standart şeyler vakfedilince satılır ve bedeli mudarabe (emek-sermaye ortaklığı) veya bidâa (vakıf sermayesini Allah rızası için bir bedel istemeksizin çalıştırma) yoluyla işletmeye verilir. Bundan dönem sonlarında elde edilecek kâr vakfın hayır cihetine sarfedilir (İbn Âbidîn, a.g.e., III, 409 vd., 427 vd.; ez-Zuhaylî, a.g.e., VIII, 163).

3- Taksimi kabil olmayan şeyin vakfı: Mâlikîler dışındaki çoğunluğa göre taksim edilemeyen şeyin vakfedilmesi caizdir. Çünkü vakıf hibeye benzer. Taksimi kabil olmayan muşâ´ın hibesi ise caizdir. Mâlikîlere göre ise vakfın sıhhati için vakfedilen hissenin ayırdedilmesi şarttır.

4- İktâât kabilinden olan arazilerin vakfı: Devlete ait mülk edinilmiş araziye "iktâât" denir. Bunlar mülkiyeti devlette kalmak üzere bazı tebeaya, gelirin alıp vergisi ödemek üzere verilen arazilerdir. Bu araziyi ikta´ edilen kişi vakfetmişse bu vakıf sahih olmaz. Çünkü bu toprağa mâlik değildir. Yine hâkimler, vâli ve emirler içinde iktâât arazileri vakfedemez. Ancak böyle bir arazi ölü arazi olur veya buna devlet başkam mâlik olup da bir kimseye ikta´ etmiş bulunursa bu durum müstesnadır. Ölü araziyi ihya edenin bunu vakfetmesi caiz olur, çünkü ona ihyâ ile mâlik olmuş ve mâlik olduğu şeyi vakfetmiş bulunur (İbn Âbiâın, a.g.e., III, 430 vd).

İbn Âbiâın, Mısır´da umerâ vakıflarının büyük çoğunluğunun, beytülmal vekilinden satın alma yoluyla vakfedilen iktâât niteliğinde olduğunu ifade eder.

İslâm devlet başkanı toplum yararını gözeterek beytülmalden vakıf yapsa, bu caiz olur ve yer kiraya verilir. Yine devlet başkanının zorla fethedilen ve gaziler arasında taksim edilmemiş bulunan bir belde arazilerinden mescid için vakfedilmesine izin vermesi caizdir. Çünkü bu araziler taksim edilirse ganîmet hakkı sahiplerinin mülkü olur. Sulh yoluyla fethedilen yerlere gelince, devlet başkanının emri ile bunların vakfedilmesi yürürlük kazanmaz (nafiz olmaz). Çünkü bu takdirde asıl sahiplerinin mülk hakları devam eder (İbn Âbidîn, a.g.e., III, 430 vd).

5. İrşad kabilinden yerin vakfı: irşad; hâkimlerden birisinin devlete ait mülk olan bir araziyi okul, hastahane gibi toplum yararına olan bir yer için vakfetmesidir. Bu genel velâyet sebebiyle caizdir, fakat gerçek vakıf olmadığı için buna "irşad vakfı" denilmiştir (ez-Zuhaylî, a.g.e., VIII, 166, 167).

Vakıf Arazilerin Çeşitleri

Ev, dükkân, arsa, tarla ve arazi gibi gayri menkullere "akar" denir. Çoğulu "akârât" tır.

Vakıf akarlar ikiye ayrılır:

1- Mülkün bizzat ayn´ından yararlanmak üzere vakfedilen yerler. Bunlar kiraya verilmeksizin, yararlanması şart koşulan kimselerin bizzat içinde oturarak veya başka şekilde kullanarak yararlandığı yerlerdir. Bunlara "hayır müesseseleri" denir. Mescidler, okul ve medreseler, çeşmeler, kütüphaneler, imârethaneler, din görevlisi olarak veya hayır işlerinde çalışanların oturması için vakfedilen yerler, kabristanlıklar bu niteliktedir.

Hayır müesseseleri de ikiye ayrılır. Birincisi; kendisinden yoksulların da zenginlerin de yararlanmaları caiz olan hayır müesseseleridir. Mescitler, kütüphaneler, köprüler, çeşmeler, misafirhaneler, umuma ait kabristanlıklar böyledir. İkincisi: Yalnız yoksulların yararlanıp, zenginlerin yararlanmasının caiz olmadığı hayır müesseseleridir. imârethaneler, hastaların yiyecekleri ve ilaçları vakıf tarafından verilmek üzere kurulan vakıf hastahaneler bu niteliktedir. Bunlarda, vakfedenin yalnız yoksulların yararlanacağını vakıfnamede belirtmesi şart değildir. Ancak vakıfnamede, yoksullarla birlikte zenginlerin de yararlanabileceği şart koşulmuşsa bunlardan zenginler de yararlanabilir. Yalnız zengin lerin yararlanması şart koşulmuş bulunursa böyle bir vakıf sahih olma (bk. Ömer Nasuhî Bilmen, Hukuk İslâmiyye ve Istilâhât-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul 1969, IV, 321, V, 9)

Mescidler en önemli hayır müesseselerinden olup, tamir ve bakımı içi kendi vakfı yeterli olmaz veya vakıf bulunmazsa bunun İslâm Devleti tarafından tamir edilmesi gerekir. Çünkü topluma ait bir ibadethane kam müessesesi niteliğindedir. Mahalle sakinlerine küçük gelen bir mescid yıkılarak, o mahalle veya köy halkı tarafından daha büyüğü yapılabilir. Bir mescidi genişletmek için bitişiğinde bu mescide gelir getiren vakıf kısmı buna ilâve edilebilir. Bir mescid harap olup, cemaati kalmasa, o mescid İmam Muhammed´e göre vakfedeni veya mirasçılarının mülküne döner Ebû Yusuf´a göre dönmez, sonsuza kadar mescid kalır. Bunun satılıp bu delinin veya gelirinin başka bir mescide harcanması caiz değildir. Fetvaya esas olan görüş budur.

Yolcuların, sınır bekçilerinin veya bir kısım tarikat ehlinin içinde oturmaları veya içinde yoksulların yedirmesi için bina edilen ve "ribât" denilen vakıf hanlar, kışlalar, tekkeler imârethanelerde hayır müesseselerindendir. Ribatlara vakfedilen akarların gelirleri buralardaki yoksullara sarf edilir. Bu ribatın tamirine veya müezzin gibi hizmetkârlarına sarf edilmez. Eğer bunlar da yoksul ise kendilerine zekât nisabından eksi miktar verilebilir. Hacıların oturması şart koşulan evler, hac mevsiminden sonra kiraya verilerek bedellerinden tamirleri yapılır. Artanı olursa da yoksullara dağıtılır.

Vakıf çeşmelerden, sebillerden yoksullar da zenginler de su içebilirler. Sebil gibi suları yalnız içmeğe tahsis edilmiş olan vakıf yerlerin sularıyla âbdest alınması caiz olmaz.

Kabristanlıklar da önemli hayır müesseselerinden sayılmıştır. Müslümanlara ait mezarlıklar hiç bir sebeple işgal edilemez veya başka bir müessese ya da çiftlik haline getirile...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Vakıf akar
« Posted on: 17 Nisan 2024, 01:04:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Vakıf akar rüya tabiri,Vakıf akar mekke canlı, Vakıf akar kabe canlı yayın, Vakıf akar Üç boyutlu kuran oku Vakıf akar kuran ı kerim, Vakıf akar peygamber kıssaları,Vakıf akar ilitam ders soruları, Vakıf akarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes